Geçtiğimiz hafta gündemimiz yine seçimdi. Artık sonucu da aldığımıza göre, güncel siyasetten biraz uzaklaşıp, kendimizi filmlere verebiliriz. Bazı filmleri bize ülke gündemini hatırlatırken, bazıları 2-3 saat boyunca gündemden uzaklaşmamızı sağlayacak. Bu hafta, kaçış sineması grubuna alabileceğimiz dört filme bir göz atalım (belki birini izlerken, göçmenlerle ilgili konular akla gelebilir). Önce, sinema salonlarının yüzünü güldüren Hızlı ve Öfkeli serisinin yeni filmine, sonra Disney’in animasyon klasiklerini yeniden yorumlama akımının son halkasına bakalım. Bir romantik komedi ve B sınıfı bir korku filmiyle, bu haftaki vizyon turumuzu tamamlayalım.
Ülke seçim gündeminden başka bir şey düşünemezken, sinema salonlarını rahatlatan film, Hızlı ve Öfkeli serisinin onuncu filmi oldu. Bu filmle ilgili yorumlarımızı haftaya bırakıp, vizyondan farklı filmlere bir göz atalım. Ama öncelik, İstanbul Film Festivali sonrası, vizyona giremese de, özel gösterimlerle çeşitli şehirleri dolaşmakta olan Kavur belgeselinde olsun. Sonrasında da Antalya’dan gecikmeli olarak gelen Koku’ya, farklı olmaya çalışan bir vampir filmine ve sinemalarımızda daha sık görmeye başladığımız bir anime örneğine bakalım.
Seçim sonuçlarını takip etmekten sinemaya fazla konsantre olamadığımız bir hafta sonu geçirdik. Zaten hafta sonu seyirci sayısı da 2023’ün en düşük seyirci sayısı olmuş. Bu hafta çok da iddialı olmayan filmler gösterime girmişti. Ancak geçtiğimiz haftalardan kalan bazı filmler, seyirci çekmeye devam etti. Bu hafta, Marvel evreninin en yeni filmine, Ozon’un suç komedisine, Russell Crowe'lu bir şeytan çıkarma filmine ve gençlere yönelik romantik bir filme göz atalım.
Sinema salonlarını çocuklara yönelik filmler domine ederken, biz onların dışında kalan bazı filmlere bir göz atalım.
İstanbul Film Festivali’nden vizyona kesin dönüş yaptık. İyisiyle, kötüsüyle son birkaç haftadan dört filme bir göz atalım:
Geçen hafta, bu yılki İstanbul Film Festivali izlenimlerine başlamıştık. Hiç vakit kaybetmeden, festivalde izlediğim filmlere devam edeyim.
İstanbul Film Festivali’ni bu yıl da kısa bir süre de olsa takip etme fırsatı buldum. Festivalin tümünü takip edemediğim için, bölüm bölüm değil, izleme sırama göre bir izlenim yazısı olacak bu kez. Filmlere geçmeden önce, festivale olan ilginin, geçen yıla göre daha fazla olduğunu söylemeliyim. Anlaşılan o ki, geçen yıl halen bir pandemi etkisi varmış. Gözlemleyebildiğim kadarıyla bu yıl, hafta içi ilk seanslar hariç, çoğu film salonları doldurdu. Festival programındaki filmlerden bir kısmını Sundance ve Berlin’de izlediğim için, o filmlerden, diğer yazılarda bahsetmiş olduğumu da not olarak düşerek, bu yıl izlediğim filmlere geçeyim:
İstanbul Film Festivali başladı, ben de takibe başladım ama henüz, bir izlenim yazacak kadar film birikmedi. O halde, bu hafta yine vizyondan devam edip, haftaya festivale dönelim.
Bu hafta vizyon filmlerinden devam edelim. Ama bu kez, geçen ay içinde vizyona girmiş, çok az izlenen, hakkında az kalem oynatılan ama iyi ya da kötü belli nedenlerle ilgiye değer dört filme göz atalım. Bu filmler az izlendiği için ya tamamen vizyondan kalktı ya da çok az sinemada oynuyor. Ama ilerleyen günlerde, mutlaka dijital platformlara geleceklerdir.
Geçtiğimiz haftaları festivallere ayırmıştık. Önümüzdeki festivallere kadar, vizyon filmlerine geri dönelim. Bu hafta, ara verdiğimiz süre boyunca vizyonda olan bazı devam filmlerine bakalım.
Geçtiğimiz haftalarda Berlin Film Festivali (Berlinale) izlenimlerine başlamıştık. Bu hafta, kalan bölümlerle festival turumuzu tamamlayalım.
Geçtiğimiz hafta, Berlin Film Festivali (Berlinale) izlenimlerine, ana yarışmadaki filmlerle başlamıştık. Bu hafta Encounters ve Berlinale Special bölümleri ile devam edelim. Haftaya da bir terslik olmazsa, diğer bölümlerdeki filmlere bir göz atarız.
Ülkemizde geçtiğimiz bir ay boyunca ne yazık ki, bambaşka bir gündem yaşamak zorunda kaldığımız için sinemaya yer ayıracak, hakkında yazı yazacak ruh halini yakalayamadık. Bu arada, Berlin Film Festivali de gerçekleşti. Önceden yapılmış bir plan çerçevesinde, festivalin bir kısmını takip etme şansını buldum. Berlinale dünyadaki gündeme duyarlı olması ile bilinen bir festival ama çoğunlukla Ukrayna ve İran ile ilgili açıklamalar duyuldu. Türkiye ve Suriye’deki depremden çok az bahsedildi, en azından benim kulağıma çok az geldi notunu düşmeden geçmeyelim.
Geçen hafta, Sundance Film Festivali izlenimlerimize başlamıştık. Bu hafta da vakit kaybetmeden yarışmalı bölümlerden ve Prömiyerler bölümünden izleyebildiğim filmlere bir göz atalım. Belgesel meraklılarından özür dileyeyim. O bölümlerden az film izlemişim.
Bu sene de geçtiğimiz iki senede olduğu gibi, Sundance Film Festivali’ni çevrimiçi olarak takip etme olanağım oldu. Çoğunlukla Amerikan Bağımsız Sineması’na yer açan bu festival, Dünya Sineması başlığı altında da gösterimler yapıyor. Geçtiğimiz yıllarda, tür filmleri açısından da çok iyi örneklere rastlamıştık. Bu hafta yarışma dışı bölümlerdeki filmlerden Geceyarısı Sineması ve Spotlight bölümlerinde izlediklerimize bir bakalım. Kısa filmlere ve dizilere de değinelim. Haftaya da yarışmalı bölümlere ve Prömiyerler bölümüne bir göz atarız.
Bu hafta yine vizyondan devam edelim. Yılın ilk haftalarının popüler korku ve komedi filmlerine, Çağan Irmak’ın beklenen seyirciye ulaşamayan yeni filmine bir göz atalım. Festival notlarını sevip takip eden okuyucularımız için, çok yakında yılın ilk festivaline de bakacağız diyelim.
Bu hafta, sinemalarımızda az gördüğümüz türde bir filme, bir konser filmine göz atarak başlayalım. Sonrasında Cannes’dan bir filme ve bir popcorn filmine bakalım. Yine bambaşka filmlerin bir araya geldiği bir yazı olsun.
2023 yılına, sinemalarda yeni filmlerle başladık. Bu hafta gösterime giren filmler içinde, Spielberg’in yeni filmi ön plana çıkıyordu. Öncelikli olarak, ona bakalım ve geçen haftadan kalan filmlerden, hayvan dostu bir yerli komedi ve ortalama bir korku filmi ile devam edelim.
Yeni yılın ilk yazısından merhaba. Bu hafta, 2022’nin son haftalarında gösterime girmiş filmlerden birkaçına göz atalım. Çok konuşulan Avatar’dan başlayıp, az konuşulan Elif Ana ile devam edelim.
Yılın son haftasına girerken, festivaller hız kesmiş durumda. Biz de vakit kaybetmeden, vizyondan birkaç filme daha göz atalım.
Çoğunluğu yerli yapım olmak üzere yedi, sekizden aşağı pek düşmüyor haftanın yeni film sayısı. Her sezon olduğu gibi yerli filmlerde başı yine korku ve animasyon türleri çekiyor!.. Beşi yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor Mart ayının son vizyon haftası! İstanbul dışında bulunduğumdan ötürü kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan, haftanın yeni filmlerine yapım notlarına değinerek yer vereceğim.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Yedi tepeli şehir için baharın müjdecilerinden biridir İstanbul Film Festivali. Bu yıl 44’üncü kez düzenlenecek bu kültür şenliği 11 Nisan’da başlayıp 22 Nisan’da sona erecek. Organizasyon dahilinde 139 uzun metraj ve 15 kısa film izleyiciyle buluşacak. Festivale ilişkin bir rehber olması amacıyla kaçırılmaması gereken 10 filmlik bir liste hazırladık. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/29/03/2025)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Geçen hafta, Berlin Film Festivali (Berlinale) izlenimlerimize başlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim. Bu hafta bahsedeceğimiz filmler arasında, festivalden Altın Ayı ile dönen ve İstanbul Film Festivali’nde de gösterilecek olan Drømmer, Radu Jude’nin yeni filmi Kontinental ’25, tümüyle yapay zeka ile oluşturulmuş görseller ile yapılmış bir animasyon ve festivalden Teddy ödülü ile dönen, Lesbian Space Princess de var. Haftaya, Berlinale notlarımızın üçüncü bölümü ile devam edeceğiz.
TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Ayşen Birgör, gökteki yıldızlar misali ışıl ışıl şarkıları bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Yıldızlar Altında programında seslendiriyor.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
İletişim yayınları etiketiyle satışa çıkan kitapta müzik yazarı, eleştirmen, programcı Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitap, Yeşilköy’de başlayan çocukluğun, radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan başarı öyküsüne dönüşümü kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.
50. yaşını kutlayan albümlerin, yayınlandığı dönemde yarattıkları heyecan, uzunçaların kulaklardaki doygunluğu, yeni yeni piyasaya çıkan kasetlerin sunduğu kolaylık, bugünün dijital ortamında unutulmuş plakların önemi müzik camiasının en tatlı muhabbetlerden biri bu yıl. Doğum günü pastaları 50 mumla adeta yangın yerine dönmüş, eskimeyen, çoğu klasikleşen albümler arasında gezintiye ne dersiniz?