Temmuz ayı başında sinemalar yeniden açılırken, önümüzdeki yeni dönemden beklentilerimizin ne olabileceği konusunda bir fikir jimnastiğinde bulunmuştuk. Şu ana kadar 3 haftalık bir zaman geçtiğine göre hem verilere bakarak hem de kişisel gözlemlerimiz ile belli değerlendirmelerde bulunabiliriz artık (Yazıdaki veriler, https://boxofficeturkiye.com/ adresinden alınmıştır).
Geçen haftaki yazımda, İstanbul Film Festivali’nde jüri görevim olduğu için, yarışma filmleri hakkında görüş belirtemediğimi söylemiştim. Yarışma sonuçları açıklanıp, benim de içinde bulunduğum Fipresci jürisinin, ödülü Çatlak’a verdiği duyurulduğuna göre, ulusal yarışma filmleri hakkında genel bir değerlendirme yapabilirim artık. Öncelikle bu yılki seçkinin genel olarak gayet iyi olduğunu belirtmeliyiz.
İstanbul Film Festivali’nin yaklaşık bir yıldır ara vermeden devam ettirdiği çevrimiçi seçkilerinin Haziran 2021 programı, geçtiğimiz hafta içinde sona erdi. Daha önce, Ulusal Yarışma filmlerinin bir kısmının da çevrimiçi yayınlanacağı duyurulmuş, hatta liste bile açıklanmıştı ama sanırım normalleşme başlayınca, bundan vazgeçildi. Yaz aylarında, festivalin çevrimiçi seçkisi devam etmeyecek gibi gözüküyor ama muhtemelen sonbaharda yeni bir seçki ile karşımızda olacaklar. Bu yazıda, Haziran 2021 çevrimiçi seçkisinden, daha önce bu köşede hakkında yazı yazmadığım ve yarışma bölümlerine dahil olmayan filmlere bir bakış atalım (festivalde bir jüri görevim olduğu için, bu filmler hakkında şu anda fikir belirtemiyorum).
Bu haftanın sinema gündemi belli. Pandeminin başlangıcında, 2020’nin Mart ayında kapatılan, aynı yılın Temmuz ve Kasım ayları arasında yeniden açılan ama beklenen seyirci sayılarına ulaşamayan sinemalar, uzun bir aradan sonra tekrar açıldı. Umuyoruz ki bu sefer her şey daha iyi gider de biz sinemaseverler sinema salonlarından bir daha uzak kalmak zorunda kalmayız. Yeni dönemde ne bekleyebiliriz, geçen seneki açılma dönemindeki hayal kırıklığını tekrar yaşar mıyız, bu yazıda kısa bir fikir jimnastiği yapalım. Öncelikle, geçen seneki dönemle bugün arasında, çok önemli birkaç fark olduğundan bahsetmemiz gerekli.
Bu yıl on dokuzuncusu düzenlenen Filmmor Kadın Filmleri Festivali, geçen sene olduğu gibi yine çevrimiçi olarak seyircisi ile buluştu. Aslında geçtiğimiz Şubat ayında ekipten ayrılan bir grubun getirdiği ciddi iddialar sonrası, sosyal medyadan duyurulan “Filmmor’dan Veda” başlıklı açıklama ile yolun sonuna gelindiğini düşünmüştük ama Nisan ayında yeni bir duyuru ile festivalin yapılacağı bilgisi verildi. Bendeki bilgiler güncelse, konu yargı sürecinde olmalı notunu da düşerek, bu yazı yazıldığında halen devam etmekte olan festival programında bu yıl izlediğim filmler hakkındaki ufak notlarıma geçeyim.
Sinemaların resmen açılmasını beklerken, salonlarda film izleme sırası İstanbullu seyircilerde. İstanbul Film Festivali’nin salon gösterimlerinin başladığı bu haftada, biz Ankaralı seyirciler, yeniden evlerimizdeki küçük ekranlara döndük. Bu hafta, MUBİ’den Pazar gecesi itibarı ile ayrılacak olan bir grup Amerikan filmini izleme fırsatı buldum. Her ne kadar, bu yazı yayımlandığında filmleri izlemek için fazla vaktiniz olmayacak olsa da, bu haftaki yazımı bu filmlere ayırmaya karar verdim. Filmlerin bir kısmı “public domain” olduğu, yani üzerlerinde bir telif hakkı olmadığı için, yasal yollardan da kolayla ulaşılabilecek filmler.
Bu sene, Uçan Süpürge, son yıllardaki en iyi programı ile karşımızdaydı. Oscarların flaş filmleri Nomadland ve Yetenekli Genç Kadın, yine geçen sene adını sıkça duyduğumuz Derisini Satan Adam, Nereye Gidiyorsun Aida? ve Bir Daha Asla Kar Yağmayacak, Céline Sciamma’nın merakla beklenen filmi Küçük Anne, Josephine Decker’ın Shirley’si Nisan Dağ’ın yeni filmi Bir Nefes Daha. Bunların hepsi seyircileri salonlara çekecek filmlerdi. Pandeminin bir cilvesi olarak, bu filmlerin bazılarının Türkiye prömiyeri de Uçan Süpürge’ye nasip oldu.
Geçen yıl tümüyle çevrimiçi olarak düzenlenen Uçan Süpürge, bu yıl programını ikiye ayırdı. İlk hafta çevrimiçi gösterimler yapıldı, 5 Haziran itibariyle de fiziksel gösterimler başladı. Evet, sinema salonları 1 Temmuz’a kadar kapanmış olabilir ama Ankaralı sinemaseverler, salonda film izleme özlemlerini Cermodern ve Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin kapalı salonlarında giderebilirler. Elbette şiddeti azalmış gözükse de pandemi devam ediyor, bu nedenle kapalı salonlara girip girmemek, herkesin kendi kararı ama kapasitenin %50’ye düşürüldüğünü hatırlatalım. Ne yazık ki gece yasakları 22.00’da başladığı için planlanan açık hava gösterimleri de kapalı salonlara alınmak durumunda kalındı. Bunu da önlemlerin doğurduğu çelişkili bir sonuç olarak görebiliriz. Eminim ki, şu anda kapalı salonda film izlemeyi düşünmeyen bazı seyirciler açık havaya gelecekti.
Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Film Festivali’nin ulusal kısa ve belgesel film yarışmalarının, ayrı bir yazının konusu olacağından bahsetmiştik. Bu hafta kısa film yarışmasına bir göz atalım.
Yaklaşık bir yıldır çevrimiçi gösterimlerine devam eden İstanbul Film Festivali, Mayıs ayını iki bölüme ayırdı. Ayın ilk yarısında uluslararası festivallerde gösterilmiş filmler yer alırken, ikinci yarısında ise ulusal kısa ve belgesel yarışmasındaki filmler gösteriliyor. Bu yazıda ilk bölümdeki filmleri ele alacağız. Kısa ve belgesel yarışması ise, ayrı bir yazının konusu olur. Mayıs ayının ilk bölümündeki seçki ağırlıklı olarak, bu yılın ilk aylarında çevrimiçi olarak düzenlenen Sundance ve Berlin film festivallerindeki yapımlardan oluşuyordu. Bu filmlerin bazılarını söz konusu festivallerde izleyim yorumlama fırsatımız olmuştu. Onlarla ilgili yorumlarım, o zaman yaptığım sosyal medya paylaşımlarının tekrar gözden geçirilmesi şekilde olacak.
Günlerdir, haftalardır, aylardır sinemalar yeniden ne zaman açılacak diye bekleyerek evlerimizde film izlemeye devam ediyoruz. Bu yazı yazılırken çıkan yeni genelge ile, sinemaların açılışına izin verilecek tarih, bu sefer de 1 Haziran’a çekildi. Bu dördüncü ya da beşinci uzatma sanırım. 1 Haziran’da ne olur, gerçekten izin verilir mi, izin verilirse hangi sinemalar açar bilemiyoruz ama zaten yazın Hızlı ve Öfkeli 9 dışında bir film de geniş kitleyi sinemalara çekebilecek gibi durmuyor. Biz sinemaların açılmasını beklerken bir yandan festivaller de yeni duyurular yapıyorlar. İstanbul Film Festivali, bu ayın ikinci yarısında, ulusal kısa ve belgesel yarışmalarındaki filmleri çevrimiçi olarak gösterecek. Önümüzdeki ay, ulusal uzun metraj yarışmasını hibrid olarak yapmayı planlıyorlar ama zaman ne gösterecek göreceğiz.
İstanbul Film Festivali, geçen yılın ortalarından beri her ay çevrimiçi olarak, yeni bir film seçkisi ile karşımıza çıkmaya devam ediyor. Her ne kadar arada boş geçtikleri bir ay olmasa da Nisan 2021 itibari ile festivalin 40. yılını resmi olarak açtılar. Görünen o ki, bir süre daha böyle devam edecekler. Festival filmleri ile sinema salonlarında buluşmayı özledik ama her şey normalleştiğinde, şu anki gibi, haftada 4 film şeklinde olmasa da seçkinin vizyon şansı bulamayacak filmlerden oluşacak bir bölümünü, çevrimiçi olarak sunmaları güzel olur diyerek, Nisan seçkisindeki 20 filmden öne çıkanlar ile ilgili kısa notlarımızı verelim.
Geçtiğimiz iki hafta boyunca Oscar tahminleri yaptıktan sonra, bir bilançosunu çıkarmamak olmazdı. Ödüllerden önce genel olarak törene bir bakalım. Covid önlemlerinden dolayı tören nasıl olacak diye uzun süredir konuşuluyordu. Akademi, benzer törenlerde olduğu gibi insanların zoom ile evlerinden bağlanmaları yoluna gitmeyeceğini ama törenin tek bir mekânda da olmayacağını, farklı ülkelere bağlantılar yapılacağını açıklamıştı. Nitekim Amerika’da büyük bir istasyonu, sosyal mesafe kurallarına dikkat edilen bir stüdyo haline dönüştürmekle birlikte, İngiltere’den de geniş kapsamlı denebilecek bir katılım vardı.
Geçtiğimiz hafta, bu yılki Oscar ödüllerinin tahminlerine başlamıştık. Lafı fazla uzatmadan kalan kategorilere geçelim.
Bu sene Oscar adaylarında kaçınılmaz olarak online platformların ağırlığı hissedildi. Filmler çok zayıf yorumları yapıldı ama hemen her sene bu yorumlar gelir zaten. Oscar’ı ne kadar önemsemeliyiz konusu apayrı bir yazı konusu ama biz yine de sinema dünyasının büyük bir kısmının gözünü diktiği bu ödüllere yönelik tahminlerimizi yapalım. İki haftaya ayıracağımız tahminlerimde ufak açıklamalar ile birlikte tek bir tahmin yapacağım. Başlayalım bakalım.
Çevrimiçi olarak acaba hangi festivaller, hangi etkinlikler varmış diye araştırırken, geçtiğimiz hafta farklı bir etkinlik karşımıza çıktı. 7 Nisan Dünya Sağlık Günü kapsamında, Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Ofisi tarafından gerçekleştirilen etkinlik, sağlık emekçilerinin hayatımızdaki rolünü daha iyi anladığımız bir yılı geride bıraktığımız için, çok daha ilgi çekiciydi. Ancak doğrudan covid salgını ile ilgili olan filmler henüz çok fazla olmadığı için, etkinliğin alt başlığı “Mülteciler/Göçmenler & Sağlık” olarak belirlenmiş. Etkinlik önümüzdeki yıllarda devam ederse, covid konusu da ele alınabilir.
1 Nisan’da sinemaların açılmasına izin verilecek mi, izin verilse de sinemaların açma niyeti var mı derken, pandemide vaka sayılarının giderek artması ile açılışa izin verilen tarih, 12 Mayıs’a ertelendi. Bekleyip neler olacağını görelim derken bir senedir olduğu gibi, evlerimizde film izlemeye devam ediyoruz. Geçen bir senede dijital platformlar, abone sayılarını ve etkilerini giderek arttırdılar. Netflix genellikle ana akım seyircilerin ilgi gösterdiği bir platform olmuşken, MUBİ de festival takipçilerinin favorisi olmuş gibi gözüküyor. Fakat her platform, belli filmleri ön plana çıkartırken, bazı filmler gözlerden kaçıyor. O halde, bu hafta MUBİ seçkisinde gözlerden kaçan, ne yazık ki bu yazı yazıldığı sırada seçkiden ayrılmış olsa da belki yeniden gelirler diye umduğumuz bazı filmlere bakalım. Çünkü, sinefillik bunu gerektirir.
Evde film izleme deneyimine devam ederken bu hafta, İstanbul Film Festivali’nin Mart ayı seçkisinde izlediğimiz filmlerden bir kısmına göz atalım.
Tüm dünyada aynı anda gösterime girip herkes tarafından konuşulan süper kahraman filmlerine hasret kalmıştık. Her ne kadar Wonder Woman 1984, Aralık sonunda Amerika’da vizyona çıksa ve aynı anda HBO Max’de yayınlansa da HBO Max olmayan ülkelerde, film yasal olarak izlenemediği için etkisi daha düşük oldu. Nicedir beklenen Zack Snyder's Justice League ise HBO Max olmayan ülkelerde de farklı platformlarla anlaşılarak yayınlandı ve evlerimizin salonlarında da olsa tüm dünyada aynı anda izlenime açıldı. Madem öyle, biz de filmi detaylı olarak değerlendirelim.
Geçen hafta, bu yıl dijital ortamda yapılan Berlinale ile ilgili izlenimlerimize başlamıştık. Bu hafta, kaldığımız yerden devam ediyor, geçen haftaki yazıda kendine yer bulamayan filmleri irdeliyoruz.
Ekim 11… Sonbahar yedinci sanatın mevsimi! Vizyon hız kesmiyor… Bu arada bir film festivali biterken, diğeri başlıyor. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali sona erdi. Filmekimi start aldı. 23. kez Sonbaharda sinemayı taçlandıran filmekimi, 4-13 Ekim arasında İstanbul’da, 10-13 Ekim’de Diyarbakır’da, 17-20 Ekim’de Ankara’da ve nihayet 24-27 Ekim tarihleri arasında İzmir’de izleyicisiyle buluşacak. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ise 5-12 Ekim tarihleri arasında düzenleniyor... Dördü yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni film, 11 Ekim haftasına merhaba diyor! Şehir dışında bulunduğumdan ve kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan dolayı 11 Ekim haftasının filmlerine yapım notlarıyla değineceğim.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
‘Dengeler’ bir sokak boksörü olan Ferit Kamacı’nın ayakta kalmak için çabalarken mafyanın hedefi olmasını ve bir intikam mücadelesine girmesini anlatıyor. Süleyman Mert Özdemir imzalı yapım dinamik bir anlatıma ve kurguya sahip. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/12.10.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Bu yıl da Adana Altın Koza Film Festivali’ni takip etme fırsatımız oldu. Ulusal Uzun Metraj yarışmasındaki tüm filmleri izleyebildim. Genel olarak belli bir seviyenin üzerinde bir seçkiydi. Geçtiğimiz bazı yıllarda olduğu gibi, çok zayıf dediğimiz film olmadı. Geri kalan seçkiden, üç de yabancı film izleyebildim. Bunlar da başarılı filmlerdi. Önce Ulusal Yarışma filmlerine, sonra da izlediğim yabancı filmlere bir göz atalım.
Esra İçöz ile İhsan Güvenç, müzik tarihimizde iz bırakmış eserleri bugün 20.30’da TRT Müzik’te yayınlanacak Senin Şarkın programında icra ediyor...
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Sinema yazarı ve eleştirmen Olcay Bağır'ın 'Sinesözlük-Sinemaya Giriş' kitabı Kara Karya yayınları etiketiyle satışa çıktı. 344 sayfalık yapıt basın bülteninde şöyle özetleniyor:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.