Bir önceki yazımızda, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun ve Kısa film yarışmalarındaki filmlerden bahsetmiştik. Bu hafta, Uluslararası Yarışma bölümündeki filmler ağırlıklı olmak üzere, festivaldeki diğer filmlere bakalım ve Altın Portakal izlenimlerimizi bitirelim. Festival izlenimlerimiz, biraz gecikmeli de olsa, Filmekimi ve Ankara Film Festivali ile devam edecek.
Geçen sene patlayan sansür tartışmaları sonrasında yapılamayan Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu sene yeni bir ekiple yoluna devam etti. Geçen seneki olaylardan sonra, bu sene de festivali takip etmeyi tercih etmeyen arkadaşlarımız olsa da, ben kendi adıma festivale gidip, bu seneki ortamı görmeyi tercih ettim. Bu ilk yazıda, ulusal uzun ve kısa metraj yarışmalarındaki filmlere bir göz atalım (filmler, izleme sırasına göre yazılmıştır). Haftaya da diğer filmlerle devam ederiz.
Bu yıl da Adana Altın Koza Film Festivali’ni takip etme fırsatımız oldu. Ulusal Uzun Metraj yarışmasındaki tüm filmleri izleyebildim. Genel olarak belli bir seviyenin üzerinde bir seçkiydi. Geçtiğimiz bazı yıllarda olduğu gibi, çok zayıf dediğimiz film olmadı. Geri kalan seçkiden, üç de yabancı film izleyebildim. Bunlar da başarılı filmlerdi. Önce Ulusal Yarışma filmlerine, sonra da izlediğim yabancı filmlere bir göz atalım.
Geliyor, geliyor derken güz festivalleri sezonu nihayet başladı. Geçtiğimiz hafta Ayvalık Film Festivali vardı. Onu takip etme şansım olmadı ama haftaya Adana ile sezonu açıyorum. Arkasından belki Antalya ve Filmekimi gelecek. Adana’yı beklerken, biz yine geçen haftalardaki filmlere bir göz atalım. Yine bir hafta ara verdiğimiz için, bu hafta gündem yoğun. Yılın en fazla ön plana çıkartılan filmlerinden biri olan Longlegs ile başlayalım ve Tim Burton’un Beetlejuice ile ne şekilde geri döndüğüne bir bakalım. Sonrasında, geçtiğimiz yılların çokça övülen filmlerinden birinin Amerikan remake’i nasıl olmuş diyelim. bir papağanın, ölüm olarak resmedildiği Tuesday filmine göz attıktan sonra, farklı türlerdeki yerli film ve animasyon örneklerini de inceleyelim.
Yine bir hafta boş geçtikten sonra, vizyondan yeni notlarımızla karşınızdayız. Bu sefer, elimizde birikmiş epey film var. Önce, yaz sonunun güzel sürprizlerinden biri olan, Strange Darling’e bir göz atalım. Sonra sürprizli başka bir film olan Blink Twice’a bakalım. Yapay zeka, hepimizi dinliyor filminden sonra, yılın en büyük başarısızlıklarından biri olan The Crow, gerçekten o kadar kötü müydü diyelim. Aylin Tezel’in fena olmayan aşk filminden sonra, ülkemizdeki Rus seyirciler için gösterime girmiş gibi gözüken bir filme bakalım. Son olarak iyi bir film olmayı, ucundan kaçıran Lavinya ve hiç öyle bir potansiyeli olmayan Sen de mi? filmlerini inceleyelim. Haftanın kapanışı da yine İngiltere’den bir tiyatro kaydı ile olsun.
Yavaş yavaş yazı bitirmeye hazırlanırken, bu senenin en merak edilen filmlerinden biri olan, Alien: Romulus nihayet sinemalarımıza geldi. Bu hafta, önce bu filmin beklentiyi ne kadar karşıladığına bir bakalım. Sonra bir bilgisayar oyunu uyarlaması olarak, Borderlands’e bakalım. Haftanın diğer filmleri de sorunlu mesajları olan bir romantik komedi ile, mesajları doğru ama romantizm dozu aşırı bir film. Ayrıca Ian McKellen’ın Kral Lear’ı canlandırdığı bir tiyatro oyununun kaydı da sinemalarımızda. Onu da kısaca yorumlayalım.
Sonbahar festivallerinden ufak ufak haberler gelmeye başlamışken, yaz vizyonumuz yine pek çok vasat, ara sıra birkaç iyi filmle devam ediyor. Bu hafta, öncelikle M. Night Shyamalan’ın yeni filmine bir göz atalım. Sonra yazın iyi filmlerinden birini, Biraz Yağmur Yağmalı’yı inceleyelim. Yerli, yabancı çeşitli korku filmleri ile birlikte, sinemalarımızda çok az gördüğümüz, Kazakistan yapımı bir film de bahsedeceğimiz filmler arasında.
Yavaş yavaş, yaz sezonunun sonuna doğru yaklaşırken, sinemalarımız yine belli başlı bazı filmler dışında, boş salonlara oynayan filmlerle devam ediyor. Toplamda geçen seneye göre, seyirci sayısı olarak daha iyi durumdayız ama bu seyirciler, belli filmlere kümelenmiş durumda. Umalım ki, sonbaharda durum daha iyiye gider. Bu hafta vizyondaki iyi ama çok kanlı aksiyon filmlerinden biriyle notlarımıza başlayacağız. Sonra, İtalyan sinemasının eski günlerine bir bakış atalım. Woody Allen’ın Fransa’da çektiği yeni ve muhtemelen son filmine değindikten sonra, bu sene vizyona girmiş filmlerden en kötülerinden ama aynı zamanda o kötülüğün farkında olarak izlerseniz, en eğlencelilerinden biriyle yazımızı bitirelim.
Bu yaz, sinema salonlarını mutlu eden filmlere Deadpool & Wolverine de eklendi. Bu hafta, önce bu filme bir göz atalım. Sonra yaz aylarında onlarcasını izlediğimiz korku filmlerinin iyi örneklerinden birine, Lord of Misrule’a bakalım. Menümüzde iki başarısız korku filmi ve John Wick’i anımsatan ama yanına bile yaklaşamayan, bir de aksiyon filmi var.
Sinema salonlarımızı halen animasyonlar domine ederken, bir yandan da Deadpool & Wolverine filmi bekleniyor. Bu arada, sinemalara her hafta 10-12 film gelmeye devam etse de, bunların çok azı, iyi bir seyirci sayısına ulaşıyor. Biz bu hafta yine vizyondan dört filme bakalım. Önce Yorgos Lanthimos'un, Poor Things’den çok kısa bir süre sonra yaptığı ve yine Emma Stone ile çalıştığı Merhamet Hikayeleri’ne bakalım. Sonra iyi bir popüler sinema örneğine ve ümit verici bir şekilde başlayıp, sonunu getiremeyen bir filme bakalım. Son olarak da 15 dakikalık after credits sahneleriyle, sinema tarihine geçebilecek(!) bir yerli korkuyu ele alalım.
Yaz sezonu, Inside Out 2 fırtınası sonrası, orta karar filmlerle devam ediyor. Bu hafta yine vizyondan dört filme bakalım. Önce, Kevin Costner’ın büyük bir kumara girdiği Horizon serisinin, ilk filmini ele alalım. Sonra, Sessiz Bir Yer serisinin, bizi her şeyin başladığı güne götürdüğü filme bir göz atalım. 90’ların başarılı filmi Twister’ın yeni uyarlaması ve esas amacı, kadın bedeni göstermek olan bir korku filmi ile de haftayı kapatalım.
Geçtiğimiz hafta ülkemizin gündemini büyük ölçüde Euro 2024 oluşturdu. Maçlar ve tartışmalar devam ederken, her hafta 10-12 film gösterime girmeye de devam ediyor. Bunların çoğunun seyirci sayıları da oldukça düşük. Bu hafta, seyircinin ilgi göstermediği birkaç filme göz atalım. Bunların arasında en iyisi, Avustralya yapımı olsa da yönetmeni ve oyuncularını düşünerek İran sinemasının bir parçası sayabileceğimiz, Şeyda. Rusya’da gelen gençlik filmi Yüzyıl İleri de iyi bir tanıtımla, daha çok izlenebilirdi. Bu haftaki menümüzde, gündeme uygun sayılabilecek şekilde bir futbol animesi de var. Bahsedeceğimiz son film ise, az seyirci çekmeyi hak eden bir korku filmi.
Yaz sıcakları, iyiden iyiye kendini göstermişken, biz serin sinema salonlarında film izlemeye devam ediyoruz. Bu hafta, Pixar’ın nihayet seyircileri sinema salonlarına akın ettiren yeni filmi Ters Yüz 2 ile başlıyoruz. Can Evrenol’un vahşet dolu filmi Saýara, Russell Crowe’un yeni şeytan çıkarma filmi, Şeytan Ayini ve Motorcular da diğer göz atacağımız filmler. Ayrıca, Başka Sinema kapsamında gösterilen Vanya oyununun canlı kaydını da bol bol öveceğiz.
Uzunca bir süredir, bu bölümü festivallere ayırıyorduk. Yaz gelip festival sezonu bittiğine göre, vizyona geri dönelim. Önce, festivallerden sonra vizyona giren Yurt ile, yumuşak bir geçiş yapalım. Yerli sinemamız adına, farklı örnekler olan bir bilim-kurguya ve son derece sert bir filme de bakalım. Aynı derecede tartışmalı bulduğum bir film sonrasında, M. Night Shyamalan’ın kızının ilk uzun metrajı ve yeni Bad Boys filmi ile de haftayı kapatalım.
Oniki yıl önce, “Bir arada film izlemek mümkün” mottosuyla yolculuğuna başlayan Engelsiz Filmler Festivali, bu yıl 7-13 Haziran tarihleri arasında, Ankaralı sinemaseverler ile buluştu. Geçtiğimiz yıl, Ekim ayında gerçekleştirilen festival, aradan bir yıl geçmeden yeni programını oluşturdu. Bundan sonra, farklı bir gelişme olmazsa, Mayıs sonu-Haziran başına sabitlemeyi planlıyorlar. Bir süredir festival de olumlu bir değişim yaşıyor. Bu seneki programda, neredeyse tüm filmler, Ankara prömiyerini yapan filmlerden oluşuyordu. Yerli filmlere seyirci ilgisi iyiydi ama yabancı filmlere ilginin biraz düşük olduğunu gözlemledik. Başka festivallerde salonları doldurabilecek filmler, fazla seyirci çekmedi. Önümüzdeki yıllarda, ilginin artacağını umuyorum.
Bu yılki Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali izlenimlerimiz, üçüncü bölümüyle devam ediyor. Bu bölümde de ilgi çekici kurmaca ve belgesel filmler yer alıyor. Vizyon filmleri çok da bekleneni vermezken, festivaller halen farklı filmlerin kendine yer bulabildiği bir alan olarak dikkat çekiyor. Haftaya da, bir terslik olmazsa, bu hafta boyunca Ankara’da gösterimlerine devam edecek olan, Engelsiz Filmler Festivali ile yolumuza devam edeceğiz.
Geçtiğimiz hafta Uçan Süpürge Kadın Filmleri yorumlarımıza başlamıştık. Bu hafta, kaldığımız yerden devam edelim. Aslında iki bölümde bitirmeyi planlamıştım ama izlediğim filmlerin sayısı biraz fazla olduğunu için yetişmedi. Haftaya bu festivali kapatıp, önümüzdeki festivallere bakacağız. Ankaralı sinemaseverler için, Engelsiz Filmler Festivali’nin yaklaştığını da not olarak düşelim.
Sinefilden Notlar bölümümüze, bazı özel sebeplerden dolayı bir süre ara vermek zorunda kalmıştık. Festivallerden, vizyon filmlerinden izlenimlerimizle geri dönüyoruz. Bu zor süreçte yanımda olan herkese tekrar teşekkürler. Artık eskisi gibi, daha düzenli bir periyod tutturmaya çalışacağım. Geri dönüşümüz, çok sevdiğimiz festivallerden biriyle, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ile olsun.
Berlin Film Festivali izlenimlerinden sonra, yazılarımıza biraz ara vermek durumunda kalmıştık. Bu arada vizyona giren bir grup filmle yorumlarımıza devam edelim. Senenin şu ana kadar en çok ses getiren filmi olarak Dune’un ikinci bölümünü atlamayalım, onunla başlayalım. Vizyonda çok ses getirmese de Reha Erdem’in yeni filmine ve Demir Pençe’ye de bir göz atalım. Sonra da Köylüler’e, Hayalet Avcıları serisinin yeni filmine bakarak devam edelim. Menümüzde, birkaç yıldır vizyon sırasını bekleyen Eflatun ve enteresan bir yabancı korku filmi de var.
Önceki hafta, Berlin Film Festivali izlenimlerimize başlamıştık. Vakit kaybetmeden, kalan filmlere geçelim. Bu filmlerin bir kısmının İstanbul Film Festivali’nde de gösterileceğini de hatırlatalım.
Kasım’ın ortasındayız. Birçok şeyin ortasını çoktan geride bıraktık oysa… 35. Ankara Film Festivali’ni takip ediyorum. Neredeyse tümünde ben de vardım! Önce sinefil bir izleyici, ardından çok meraklı ve gönüllü bir takipçi ve nihayet profesyonel bir sinema yazarı olarak. Evim, ailem bu festival… Annemizi, ablamızı, festival başkanı İnci Demirkol’u, geçtiğimiz hafta festivalin açılışından bir gün önce yitirmiştik. Yürekte yer eden tarifi güç bir acı ile sürüyor hemen her şey… İnci’ye layık, son derece titiz ve iyi bir festival sürüyor... Dördü yerli yapım olmak üzere toplam beş yeni film merhaba diyor 15 Kasım vizyonuna!
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Ridley Scott’ın 2000 tarihli başyapıtı ‘Gladyatör’ün devamı ‘Gladyatör II’ Maximus’un oğlu Lucius’un, babası gibi Roma’nın yozlaşmış iktidarına karşı verdiği mücadeleyi ve gladyatörlükten halk kahramanına dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Kadrosunda Paul Mescal, Pedro Pascal, Connie Nielsen, Joseph Quinn, Fred Hechinger gibi isimler olan filmde en dikkat çekici performans Makyavelist Macrinus karakterini canlandıran Denzel Washington’dan geliyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/16.11.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Didem Dilara Duman Avar’ın sunumuyla eski eserler yeni yüzler tarafından bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Saklı Sesler programında icra ediliyor...
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Timur Selçuk'un Adam Sanat dergisinde yayınlanmış müzik yazılarının bir araya getirildiği Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz Türkiye - Müzik Yazıları - 1 kitabı Eksik Parça Yayınları etiketiyle satışa çıktı. 256 sayfalık yapıt için Turgay Fişekçi şunları yazmış:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.