Vizyonda iyi film sayısı çok azken, farklı ülkelerin kültür merkezleri ve elçiliklerinin düzenlediği etkinlikler imdadımıza yetişiyor. Geçen yıl ilki düzenlenen Polonya Filmleri Festivali, bu yıl yapılmaz herhalde diye düşünürken bir anda karşımıza çıktı. Klasik gösterimden vazgeçmeyen bu ufak festival, 5-8 Kasım tarihleri arasında, Ankara Büyülü Fener Sineması’nda düzenlendi. Ücretsiz olmasına rağmen, pandemi dönemi olduğu için seyirci sayısı çok da fazla değildi. Hatta hemen her seansta, aynı kişileri gördüğümüzü söyleyebiliriz. 65 yaş üstü olmasına rağmen fiziksel festivallerden vazgeçmeyen, bu festivalde de her filmi izleyen bir sinefil ablamızın söylemi ile, Polonya’dan kötü film çıkmaz diyerek filmlere geçelim.
Şu aralar sinema gündemi vizyondaki filmlerden ziyade, ertelenen filmlere ve online platformlardaki filmlere ve festivallere kaymış durumda. Bir diğer gündem ise bu durumda sinema salonlarının önümüzdeki dönemde durumunun ne olacağı. Avrupa’da pandeminin ilerlemesi ile birlikte, pek çok ülke sinema salonlarını, en azından bir ay süre için, tekrar kapama kararı aldı. Bizde henüz tümüyle bir kapanma söz konusu değil, ancak farklı sektörlerde olduğu gibi, sinemaların da 22.00’a kapanmasına karar verildi.
Bu yıl, İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması, geçtiğimiz yıllara göre daha çok dikkat çekti. Bunda seçkinin çok iyi olmasının yanında, bu yılki koşulların da etkisi ile filmlerin ayrı bir zamanda gösterilmesi, diğer filmlerle çakışmamasının da etkisi vardı bana göre. Çünkü genellikle, İstanbul Film Festivali’nde, hatta diğer büyük festivallerde de, gösterilen onlarca film içinde belgesel filmler biraz üvey evlat muamelesi görürler ve çok özel bir konu işlemiyorsa, belgesel meraklıları dışında çok fazla kişi izlemez. Bu seneki koşullar, bu durumu değiştirdi.
Geçtiğimiz hafta, İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma Bölümü’ndeki filmlerin altısı hakkındaki yorumlarımı yazmıştım. Bu hafta içinde ödüller de verildi. Bunların da ışığında, kalan 6 filmden de kısa kısa bahsedelim.
Bu haftanın sinema gündemi festivaller ama online festivaller. Bir yandan İstanbul Film Festivali, bir yandan Engelsiz Filmler Festivali online olarak devam etmekte. İstanbul’da festival fiziksel olarak da düzenleniyor ama giden arkadaşlardan duyduğumuz ve Film Twitter’dan anladığımız kadarıyla çok fazla ilgi yok. O halde biz de geçen hafta, bu iki festivalde online olarak izlediğimiz filmlere bir göz atalım.
Bu hafta İstanbul Film Festivali de başlıyor ama biz daha az sözü edilen bir festivale bakalım. Engelsiz Filmler Festivali, 2013 yılından beri düzenlenen, engelli bireylerin de film izleme deneyimini yaşayabilmelerini ve beraber film izlemenin mümkün olduğunu savunan bir festival. Filmleri sesli betimleme ve ayrıntılı altyazı seçenekleri ile sunarak tüm izleyicilere ulaştırmayı hedefliyor. Geçmiş yıllarda farklı illerde düzenlenen festival, bu yıl malum şartlar nedeniyle online olarak düzenleniyor.
Başka Sinema’nın düzenlediği Ayvalık Film Festivali, üçüncü kez gerçekleştirildi. Daha öncekilere gitme imkânım olmamıştı ama bu yılki özel durumda online düzenlenen festivalde, Ayvalık sadece festivalin adında kalınca ve evinizin salonundaki film festivali haline gelince festivaldeki filmleri izleme şansım oldu. Festivalde 6 film gösterildi. Bunların bir kısmı vizyon şansı da bulacak gibi gözüküyor. En kötü ihtimalle, bir süre sonra online platformlara gelecektir. O halde bu filmlere kısaca bir göz atalım.
Bu yılın özel şartlarında Adana Altın Koza Film Festivali’ndeki filmleri Ankara’daki evimizden izleme şansımız oldu. Adana’da da sınırlı sayıda seyirci ile gösterimler yapıldı ama galiba film ekipleri gösterimlere katılmadı. Evimizin rahatlığında filmleri izlemek güzeldi belki ama Adana’da prömiyer yapılan salondaki ses ve görüntü sorunlarını bile özlediğimi fark ettim.
Adana Altın Koza Film Festivali online olarak devam ediyor, Ayvalık Film Festivali online olarak başlamaya hazırlanıyor. Haftaya onlara bakarız. Peki sinema gündeminde ne var? Büyük filmlerin erteleme haberleri var, yeni erteleme haberleri de geliyor. Peki bu ortamda Türkiye’deki sinema salonlarında neler var, sinemalara seyirci çekebilirler mi? Bu hafta, onlara kısa bir bakış atalım.
Geçtiğimiz hafta, başlıyor dediğimiz 31. Ankara Film Festivali, dün gece yapılan mütevazı kapanış töreni ile sona erdi. Bu sene festivalde, ister istemez filmlerden çok korona konuştuk. Festivali takip edenler, takip etmeyenler ya da edemeyenler, gelen konuklar ve jüriler, gelemeyen konuklar ve jüriler, salonların ne kadar kalabalık ve güvenli olduğu, hep konuşulan konular arasındaydı.
Geçen hafta, ülkemizde sinemaların yeniden açılması sonrasındaki, klasik anlamda kapalı salonlarda yapılacak olan ilk festivalin, Ankara Film Festivali olacağından bahsetmiştik. 3 Eylül tarihinde açılışı yapılan festivalde film gösterimleri 4 Eylül Cuma günü başlıyor ve bir hafta sürecek. Pandemi koşullarından dolayı, 2 salonda, günde 3’er seans olarak film gösterimleri yapılacağı için, festivalde alışık olduğumuz film sayısı biraz azalmış durumda. Festivalde bakanlığın sinemalar için uygun bulduğu tüm kuralların yanında ek önlemlerin de alındığı notunu düşelim ve programa bir göz atalım.
Önümüzdeki hafta, Ankara Film Festivali, bu ülkemizde bu süreçte düzenlenecek olan, klasik şekilde kapalı salonlarda yapılan ilk festival olmaya hazırlanıyor. Elbette yeni normal kuralları kapsamında. Seyirciler arasında birer koltuk boşluk bırakılarak salonların kapasiteleri düşürülecek, salonlarda yeme-içmeye izin verilmeyecek, seans aralıkları uzun tutulacak ve buna bağlı olarak günlük seans sayısı düşecek. Seans sayıları azaldığı için festival programı da normalde alışık olduğumuzdan daha küçük bir program olacak gibi gözüyor.
Tam yazıyı bitirdim derken, Warner Bros’dan, Tenet’in gişe rakamlarının açıklanmayacağı bilgisi geldi. Büyük ihtimalle Avrupa ya da Asya gişesi kötü olursa, bunun Amerika’ya olumsuz yansımaması için. Hâlbuki Tenet’in seyirci sayısı, pek çok konuda belirleyici olacaktı. Özellikle seyircinin gerçekten merakla beklediği bir filme ne kadar ilgi gösterdiğini görebilecektik...
7-9 Ağustos 2020 tarihleri arasında, dört yeni film gösterime girmişti. Pandemi öncesi gösterime giren filmlerin de eklenmesi ile toplam 25 film gösterimdeymiş ve bu filmlerin toplam seyirci sayısı 16.155 olmuş. Yaz ayları zaten seyirci sayısı açısından düşüktür ama bir önceki yılın aynı hafta sonu ile karşılaştırmak gerekirse, 2019 yılında toplam 30 film vizyondaymış ve bunlara toplam 286.983 bilet satılmış. Görüldüğü gibi, önemli bir fark var. Belli ki henüz seyirciler sinemaya gitmek konusunda çok istekli değil.
Bu hafta, 7 Ağustos itibariyle, ülkenin en büyük sinema zinciri olan Cinemaximum’ların büyük kısmının açılması ile sinemalar gerçek anlamda açılıyor diyebiliriz. Bu yazının yazıldığı tarihte Beyoğlu Sineması da açılacağını açıklamış durumdaydı. Diğer sinemalar da birkaç hafta içinde açılacaktır büyük ihtimalle. Görünen o ki, eski vizyon filmleri de devam edecek ama bu haftadan itibaren yeni filmler de hızla vizyona girmeye başlayacak.
Bu haftadan itibaren Sinemamüzik sitesine yazılarımla katkıda bulunmaya çalışacağım. Bu yazılar bazen o haftanın sinema gündemi ile ilgili olacak, bazen sosyal medyada paylaştığım film notlarının bir derlemesi olacak, belki de bazen tamamen farklı ufak ufak notlardan oluşacak. Nasıl gelişeceği konusunda sizlerden de fikirler alırsam, zaman içinde o yönde ilerleyebiliriz. İlk haftanın konusu, İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Uzun Film Yarışması olacak.
Nisan ayını uğurluyoruz! 43. İstanbul Film Festivali bildik rüzgarını estirdi yine İstanbul’da… Vizyon da hız kesmedi hani! Festivalden birçok film önümüzdeki haftalar ve aylar içinde vizyonda karşımıza çıkar sanıyorum… Üçü yerli yapım olmak üzere toplam dokuz yeni film Nisan ayının son vizyonunu oluşturuyor. İstanbul Film Festivali’ni takip ettiğim için haftanın filmlerinden sadece birinin basın gösterimine katılabildim. ‘The Fall Guy / Dublör’, haftanın notlarımız arasında ayrıntılı olarak yer alan tek filmi.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Ülkeyi harap eden bir iç savaştan sonra hâkimiyeti ele geçiren güçler Başkan’ı öldürmek ve son noktayı koymak ister. Bu ana tanıklık etme çabasındaki farklı kuşaktan dört gazeteci de New York’tan Washington’a yola çıkar. Garland’ın distopik filmi ‘İç Savaş’ Trump dönemiyle su yüzüne çıkan politik meselelere ama asıl olarak zor zamanlarda gazetecilik ve meslek etiğine odaklanıyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/20.04.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Berlin Film Festivali izlenimlerinden sonra, yazılarımıza biraz ara vermek durumunda kalmıştık. Bu arada vizyona giren bir grup filmle yorumlarımıza devam edelim. Senenin şu ana kadar en çok ses getiren filmi olarak Dune’un ikinci bölümünü atlamayalım, onunla başlayalım. Vizyonda çok ses getirmese de Reha Erdem’in yeni filmine ve Demir Pençe’ye de bir göz atalım. Sonra da Köylüler’e, Hayalet Avcıları serisinin yeni filmine bakarak devam edelim. Menümüzde, birkaç yıldır vizyon sırasını bekleyen Eflatun ve enteresan bir yabancı korku filmi de var.
Tuğçe Pala ile akustik eserler, bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Nazende programında.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Burhan Şeşen’in kaleme aldığı “Nesinİ Söyleyim” kitabı yayınlandı. "Biz Kitap" etiketi taşıyan yapıtı Şeşen, kitabını, oğlu Serhan ile kızı Dilhan'a armağan etti. Okuma serüveninin başladığı mahalle kütüphanesinden bu günlere süreci okuyucularıyla paylaşan Şeşen'in kitabı 183 sayfa.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.