Dijital platformu, salonu, televizyonu, DVD'si derken eski, yeni birçok filme, diziye, belgesele ulaşmak geçmişe göre daha zahmetsiz bugün. Artık, seçeneğimiz, film yelpazemiz çok geniş ve renkli. Son dönemde izlediklerimi, anımsadıklarımı art arda sıraladım:
Pandemi kurbanı kurgu filmlerinde görülen hem nicelik, hem de nitelik kaybı belgesellere yaradı. Daha önce kıymeti bilinemeyen, ıska geçilen birçok belgesel, özellikle çevrimiçi platfomların yeni gözdesi artık. Bunlardan Dying to Divorce / Ölümüne Boşanmak (2021), Tickled (2016), The Bee Gees: How Can You Mend A Broken Heart (2020), Strokes of Genius (2018), Suskunluğun ve Karanlığın Ülkesi / Land des Schweigens und der Dunkelheit (1971) öne çıkanlardan birkaçı.
Sinema sanatının geçmişini süsleyen siyah beyaz filmlerle ilgili bir dolu değerlendirme, beğeni listeleri, öneriler, seçmelerle dolu internet siteleri. Bunlardan yararlanmak, zaman zaman dışına taşıp merakın peşinden giderek 'Yedinci Sanat'ın uçsuz bucaksız külliyatında keşfe çıkmak, çoğu ıskalanmış sağlam filmleri bulmak işin çok keyifli yanı. Bu yazıda 'kara film'lerle melodramların izini sürdük.
2000'ler sinemasının ilginç yelpazesinden üç çarpıcı. sıra dışı, altı çizilmesi gereken sivri film var bu kez köşemizde:
Çeyrek yüzyıldır uluslararası festivallerin olmazsa olmazı haline gelen, dünya pazarını şekillendiren Batılı ticari filmlere alternatif sunan İran sineması çıtayı düşürmeden yoluna aynı tazelik ve özgünlükte devam ediyor. İran sinemasından sıra dışı birkaç örnek:
Pandemi günlerinde siyah-beyaz klasiklere devam ediyoruz. Ne varsa, siyah-beyaz klasiklerde var deyip, döneminde çok beğenilse de belleklerde silinmeye yüz tutmuş örnekleri sıralıyoruz:
18 günlük günlük tam kapanma döneminde geçmişe dönelim, siyah - beyaz klasiklere de yer verelim istedik. Elbette sayısız klasik film var. Görece daha az bilinenlerden, gün gün, 18 filmlik seçki:
Ciddiye alınmayan, kimsesiz, temizlikçi bir kadın. Delilikle dahiliğin iç içe geçtiği sanatçı kavramının sessiz sedasız kanıtlarından; Fransız ressam Seraphine Louis’nin masalsı biyografisi... Kurbağa bacağı, tavşan kanı misali, büyü yaparmışçasına renk paletini oluşturan, ilhamını doğadan (ve tanrıdan) alan, karnını bile doyuramazken, kazandığı bütün parayı resim yapabilmek için kullanan Seraphine’nin hikayesi hüzünlü ve etkileyici...
Bipolar birinin nasıl acı çektiğini, çözümsüzlüğü, ‘delilik’ denen şeyin öyle karikatürize tabirle huniyle dolaşmaktan ibaret olmadığını göstermişler... Yetişkinlerin dahi baş etmekte zorlandığı duygu durum bozukluğunu çocuk / ergen birinde gözlemlemek çok acı, çok etkileyici. Yakınlarının yaşadığı trajedi de öyle...
Suç draması, polisiye, suç belgesel serilerinden hoşlananlar, mini dizi sevenler için öneriler.
Ana karakter Deniz’in yaşadıkları üzerinden hem psikolojik hem de fiziksel gözlemlerin anlatıldığı hikayenin merkezinde üç kadın var. Oyuncu bir anne - babanın kızı Deniz; kızını terk eden anne; üvey anne... Deniz’in hastaneye yatırılışıyla başlıyor film. Rehabilitasyon sürecinde mevcut düzenin yol açtığı travmatik durumu geriye dönüşlerle anlatıyor. Kadının -çocukluğundan itibaren- bastırılmış cinselliğini odağına alıyor, hayatlarına giren erkekleri o veya bu sebeple yok ediyor ve tam yerini bulmasa da kadın dayanışmasını ekliyor...
Farklı ülke ve tarihli yedi kısa film seçkisinde Wasp, The Silent Child, Mindenki, Sweet Things, Night and Fog, Pawns, Cargo var...
Lanetli Kan (Stoker, 2013) o yıl festivalin, hatta sezonun merakla beklenen filmlerindendi. Zira Park Chan-wook´un İngilizce çektiği ilk filmdi. Senaristi Wentworth Miller, filmi ‘hem korku, hem de aile draması ve psikolojik gerilim’ olarak tanımlamıştı. Hatta, Alfred Hitchcock’un ‘Shadow of a Doubt’unu başlangıç noktası aldıklarını da eklemişti.
Senna'nın biyografisinde, sadece kendisinin değil, yanında ya da karşısında duranların hayatlarına da dahil oluyoruz. 'Zevkini iş haline getirmek, işini zevkle yapmak', Senna'nın hayatının özeti olabilir belki de.... Hırsın başarı getirdiğini, öte yandan fazlasının ve beraberindeki mükemmeliyetçiliğin bedellerini seyretmek, etkiliyor doğrusu.
‘One Child Nation (2019)’ belgeseli Çin’in ‘tek çocuk politikası’nı anlatır. Belki de çoğu anti-natalistin uzaktan hoş bakabileceği politikanın iç yüzünü... Haliyle sarsıcı, fena halde rahatsız edici... İşte Wang Xiaoshuai’ın geçtiğimiz yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen filmi ‘My Long, My Son (Di Jiu Tian Chang) / Elveda Oğlum’ tam da bu söylemi ele alıyor, çarpıcı biçimde anlatıyor.
‘İnşallah (Inch’Allah) İsrail- Filistin’e odaklanan, meselesi olan filmlerden. Coğrafyasıyla zıtlık oluşturan ve bunu artı hanesine usulca iliştiren yönü ise savaşı göz önüne sermektense evrileceği noktayı doğal akışa bırakıp, sömürüden uzak durmasında büyük ölçüde. Kaçınılmaz yanıysa, bu akışın doğal da olsa ‘taraf’ıyla gelmesi tabii...
Tekinsiz Baltimore sokakları ve vahşice işlenen cinayetler… Cinayetlerin sahibi katil, bir yandan dedektif Fields’i (Luke Evans), tüm bu vahşetin yanında bakan göze bırakılan ipuçlarıyla, çok da hoşlanmadığı Poe’ya yaklaştırırken, öte yandan bir nevi ortağı olarak gördüğü Poe’nun dünyasına, özeline bakmaya zorluyor bizi.
Hushpuppy’yi izlerken, o kocaman gözlerindeki hüznü, vahşiliği, mücadeleyi, çaresizliği, hırçınlığı, ama en çok küçücük ellerinde yeşertmeye çalıştığı umudu görebilirsiniz. Altı yaşındaki Wallis’ı başrole koymak zaten başlı başına bir iş. Ancak, ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, oyunculuk geçmişi olmayan topluluk, böylesi bir ilk film için riskli olduğu kadar doğru bir seçim.
2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek! İkisi yerli yapım olmak üzere toplam altı yeni filme ev sahipliği yapıyor Haziran ayının son vizyon haftası! İstanbul dışında bulunduğumdan dolayı bu haftaki basın gösterimlerine katılamadığımdan; yeni filmlere sadece yapım notlarıyla değineceğiz.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Evliliği, ayrılma fikriyle ‘şiddet’li bir noktaya gelen Harper için her şey çok kötü gelişir... ‘Ex Machina’ ve ‘Annihilation’ gibi yönettiği filmlerin yanı sıra ‘Kumsal’, ‘28 Gün Sonra’, ‘Günışığı’, ‘Beni Asla Bırakma’ gibi yapımlardan da yazar kimliğiyle tanıdığımız Alex Garland, genel olarak eserlerinde ‘cennet’ metaforunu öne çıkarıyor. Onun karakterleri ruhlarındaki acıları dindirmek için gittikleri yerde problemlerinden kurtulmuyor, aksine çok daha zor denklemlerin içinde boğuşuyorlar... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/03.06.2022)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Son haftaları festival izlenimlerine ayırdıktan sonra, vizyona geri dönelim. Yaz aylarında her zaman olduğu gibi, vizyon da zayıf ama çeşitli yönleriyle ilgi çeken filmler mevcut yine de. Bu hafta, birkaç tanesine göz atalım.
Bu ara plaklar popüler. Kimi albümler yeniden basılıyor, döneminde plak olarak yayımlanmamış albümler plağa kaydediliyor. Sadece bunlar değil, yeni albümler de plaklar aracılığıyla dinleyiciye ulaştırılıyor. Ekseriyetle 33’lük plaklar bunlar ama benim gibi 45’lik sevdalılarını sevindiren hamleler de yok değil. MURAT MERİÇ (gazeteduvar.com.tr/03.10/2021)
İhsan Güvenç ve Merve Kayacan ile en sevilen eserler bugün 22.00'da TRT Müzik'te yayınlanacak Kalpten Kalbe programında.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Bir süre önce Netflix'te İyi ki Yapmışım adlı belgeseli yayınlanan Metin Akpınar'ın yaşamı bu kez de kitaba konu oldu. Mundi etiketiyle satışa sunulan 'Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar' adı yapıtın yazarı ise Zeynep Miraç.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık: