BUNLARI İZLEDİM-2
Dijital platformu, salonu, televizyonu, DVD'si derken eski, yeni birçok filme, diziye, belgesele ulaşmak geçmişe göre daha zahmetsiz bugün. Artık, seçeneğimiz, film yelpazemiz çok geniş ve renkli. Son dönemde izlediklerimi, anımsadıklarımı art arda sıraladım:
The Fool
Rus yapımı The Fool (Yuri Bykov, 2014) Andrey Zvyaginstev imzalı Leviathan ile aynı yılın mahsulü. Aynı oranda da etkili... Sağdan soldan, alttan üsten insanoğlunun çürümüşlüğünü çok iyi anlatır. Seyirciyi de rahat bırakmaz tabii.. Finalde, öyle ya da böyle, çürümüşlüğe ortak eder...
Monsieur Klein
Joseph Losley'in ‘Monsieur Klein (Mr. Klein, 1976)’ filminde yapbozun içinde kaybolan, zaafları, kibri ve dünyasındaki küçük oyunları içinde bocalayan karakteriyle Alain Delon en iyi performanslarından birini sunuyor. Mr. Klein, holokost sinemanın nadide örneklerinden. Ah o final...
Au Revoir les Enfants
Holokost sinemanın en güzel örneklerinden biri de Fransız 'Au Revoir les Enfants' (1987) filmidir, şüphesiz... İşgal altındaki Fransa'da katolik yatılı okulda adım, adım yeşeren dostluğa izin vermeyen savaşın psikolojisi çarpıyor yüzümüze. Yahudi kelimesinin anlamını dahi bilmeyen çocukların gözünden topsuz tüfeksiz vahşeti, hüznü, yıkıcılığı çok sahici anlatıyor yönetmen. Savaş denen hiçlik çocuk gözyaşında...
'Frontline' The Crown Prince of Saudi Arabia
Suudi Arabistan'ı yakından tanımak. 'Frontline' The Crown Prince of Saudi Arabia belgeselini izlediniz mi? Çok iyi bir politik belgesel. Gazeteci Martin Smith, Kaşıkçı cinayetiyle birlikte, Suudi Arabistan'ın içine sokuyor bizi. Sonuç değişmese de, taraflarla konuşuyor, soruyor... 'Yenilikçi' Muhammed bin Salman'ın karanlık yüzü, yükselişi, kısıtlamalar, yapanın yanına kar kaldığı ülkeden manzaralar gösteriyor. İfade özgürlüğünden nasıl korktuklarını, o karanlık dünyayı nasıl oluşturduklarını anlatan korku filmi gibi izlediğimiz Kaşıkçı cinayeti belgeseli The Dissident'in (2020) giremediği yerleri, boşlukları da dolduruyor.
Ucitelka
Ucitelka (The Teacher, 2016), 80'lerde Çekoslovakya'da geçse de yersiz / zamansız filmlerden. Mikrodan makroya gücün suistimalini, zorbalığı, nepotizmi normalleştirenlerin dünyasına yabancı değiliz elbette. Sinir bozucu (gerçek) hikayesiyle tam da bu dünyaya/ sisteme eleştirisini öyle güzel yapıyor ki...
Inja Bedoone Man
Tennessee Williams, eserleri sinemaya en fazla uyarlanan yazarların başında geliyordur sanırım... İhtiras Tramvayı, Kızgın Damdaki Kedi, Taş Bebek, Geçen Yaz Birdenbire, vb... Çok filme uyarlanan, en kişisel eserlerinden biri de çekirdek aileyi mercek altına aldığı 'The Glass Menagerie'. Kirk Douglas ile Jane Wyman (1950), Katherine Hepburn ile Sam Waterston (1973), John Malkovich'in başrolünde yer aldığı (1987) versiyonları ünlü mesela... Favorim ise İran gelenekleriyle ABD kültürünü harmanlayan, risk alıp olanı daha da göze sokmasına rağmen, 2001 İran filmi ‘Inja Bedoone Man (Here Without Me)’
The Lost Honour of Christopher Jefferies
2014 yapımı bu TV filmini çok severim. Seneler önce seyrettiğimde insanoğlunun çirkinliğine, acımasızlığına bir kez daha şaşırmıştım. Cinayet soruşturmasında, sırf 'değişik' göründüğü için rutinin ötesinde sorgulanan, basın tarafından yaftalanan Christopher Jefferies'in gerçek hikayesi... Filmin senaristi Peter Morgan, Jefferies'ınla birlikte çalışmış. Roger Michell filmin yönetmeni. Beinconnect'e gelmiş, yeniden seyrettim, yine hüzünlendim. Normal/anormal algısının yıprattığı kurbanlardan Christopher Jefferies rolünde Jason Hawkins müthiş!
Being a Human Person
Nevi şahsına münhasır Roy Andersson hakkındaki Being a Human Person (2020), hayatına ve (stüdyosunun da içinde olduğu kocaman binasında şekillenen) özgün sinema diline dair ilginç, çok tatlı bir belgesel. Belgeselde kariyerinin başında A Swedish Love Story (1970) ile yakaladığı başarısının ardından gelen tükenmişliğine dair sözleriyse etkileyici: "O başarı beni çok rahatsız etti. Nefret ettim, iğrendim... 'Gerçekleşen arzunun depresyonu' denilen o boşluk hissini yaşadım."
Roy Anderson'ı yakından tanımak adına önemli belgesel.
The Help
Stephen Graham ‘Boiling Point’ ile Jodie Comer ise The Last Duel'in hala etkisi geçmeyen güzelim Marguerite'yle gündemdeydi geçtiğimiz sene. Seyretmelere doyamadığımız bu ikiliyi bir araya getiren televizyon filmi ‘The Help (2021)’, sevenleri için iyi bir seçim olabilir bu nedenle. Pandeminin çok başından kesit sunuyor film ve ölüme terk edilen huzurevi sakinlerinin yıkıcı hikayesiyle, savunmasızlar adına not düşüyor tarihe. Alzheimer hastası genç Graham ile hasta bakıcı Comer'i izlemek ne kadar keyifliyse, hikaye o kadar üzücü, haliyle...
Educating Rita
'Educating Rita' (1983), öğretmen - öğrenci, edebiyat - entelektüelite ilişkisini ve karşıtlığını anlatan o tatlı filmlerden… Julie Walters ile Michael Caine ikilisinden kusurlu ama çok keyifli bir Pygmalion çifti çıkmış ortaya. Bitkin, alkolik profesörde Michael Caine için denecek söz yok zaten; tam rolü. Öğrenmeye, dönüşmeye aç Rita'da Julie Walters'a ise bayıldım... Dozunda klişesi ve hatta kusurlarıyla birlikte, orijinalliği yitirip, tek tip olmaya dair sözü olan, tartışan bu akıllı metne de...
Julie Walters'a “Evliliğimi bu film sayesinde bitirdim” gibi mesajlar gelmiş sonrasında. Ne derece yuva yıkıcı film olduğu tartışılır tabii ama 'cehalet mutluluktur'u farklı anlamıyla, farklı noktalardan masaya yatırdığı kesin.
A Confession
İyi İngiliz polisiyesi isteyenler için: Altı bölümlük mini dizi A Confession (2019), kriminal olayla kanun ve adalet paradoksunu birlikte işleyen, eli yüzü düzgün, gayet iyi bir suç draması. Gerçek olaylara dayanması ve Martin Freeman bonusları da eklenince hele...
Four Lives
BBC yapımı üç bölümlük Four Lives (2022), tecavüzcü ve seri katil Stephen Port tarafından öldürülen dört genç erkeğin gerçek hikayesine dayanıyor. Polis hataları, ihmali, daha da önemlisi önyargı ve süreciyle akıllara durgunluk veren bir hikaye. Memet Ali Alabora'nın kurbanlarından birinin üvey babası olarak rol aldığını ekleyelim.