OSCAR'IN ARDINDAN
Geçtiğimiz iki hafta boyunca Oscar tahminleri yaptıktan sonra, bir bilançosunu çıkarmamak olmazdı. Ödüllerden önce genel olarak törene bir bakalım. Covid önlemlerinden dolayı tören nasıl olacak diye uzun süredir konuşuluyordu. Akademi, benzer törenlerde olduğu gibi insanların zoom ile evlerinden bağlanmaları yoluna gitmeyeceğini ama törenin tek bir mekânda da olmayacağını, farklı ülkelere bağlantılar yapılacağını açıklamıştı. Nitekim Amerika’da büyük bir istasyonu, sosyal mesafe kurallarına dikkat edilen bir stüdyo haline dönüştürmekle birlikte, İngiltere’den de geniş kapsamlı denebilecek bir katılım vardı. Bu iki ülke dışında Fransa, Avustralya gibi ülkeler ve elbette geçen senenin en iyi yönetmen ödülü sahibi, Bong Joon-ho’nun bu senenin yönetmen ödülünü açıklaması için Güney Kore’ye de bağlantılar yapıldı. Kâğıt üzerinde makul çözümlerdi bunlar ama ortaya çıkan tören son yılların en sıkıcı törenlerinden biri oldu.
Tören bir kez daha sunucusuz olarak düzenlendi. Bu durum töreni hızlandırsa da iyi bir sunucunun ve iyi bir açılışın törene katacaklarından vazgeçilmiş oldu ve bu da olumsuz bir etken. Muhtemelen yine sosyal mesafe kuralları düşünülerek, ödül sunumları da birer kişinin sunacağı şekilde düzenlenmişti. Böyle olunca, sahnedeki ikilinin birbirine takılacağı ufak skeçler, bazen doğaçlama olan hareketler de iptal olmuş. Şarkı adaylarının tek tek icra edilmesi ve müzik adaylarının eşliğinde dans gösterileri gibi bölümler de doğal olarak iptal edilmiş. Bunun olumlu olduğu da söylenebilir, töreni çok uzatıyordu ama iki sene önceki törenin en fazla konuşulan anlarının, Lady Gaga ve Bradley Cooper’ın Shallow performansı olduğunu da unutmamalı.
Bu sene adaylar genellikle belli bir kalitenin üzerinde filmlerden oluşsa da geniş kitleleri peşinden sürükleyecek bir film yoktu. Bunda pandeminin etkisi ile ertelenen büyük stüdyo filmlerinin payı olsa da son yıllardaki trendin bu olduğunu da söylemeli. Çok geniş kitlenin izlediği ve desteklediği bir filmin töreni sürüklediği Titanic, Yüzüklerin Efendisi yılları çok gerilerde kaldı. O günler bir daha geri döner mi bilinmez ama tarihin en çok Oscar kazanan filmleri arasında yer alan West Side Story’nin Spielberg yönetimindeki yeni versiyonun, bu senenin sonunda gösterime girmesinin planlandığını, hatta tam da Oscar gecesi fragmanının yayınlandığını not olarak düşelim.
Tüm bu etmenler birleşince, tören rating olarak dibe vurdu. Törenin yapımcıları muhtemelen bunu tahmin ederek, en azından törenin duygusal bir finalle bitmesini ve bu finalin çok konuşulmasını istemiş olmalılar ki, kendimi bildim bileli en son verilen en iyi film ödülünü araya almışlar ve finali en iyi erkek oyuncu ödülü ile yapmaya karar vermişler. En iyi film ödülünün en sonda verilmediği en son örnek 1972 yılı ve o yıl da Charlie Chaplin’e verilen onur Oscar’ı en sona alınmış. Yapımcıların hesabı, Chadwick Boseman’ın ödülü alacağı ve bu ödülle birlikte, törenin yüksek bir duygu birikimi ile bitmesi idi belli ki. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve ödülü Anthony Hopkins kazandı. Üstelik Hopkins, muhtemelen yaşından dolayı törene katılmayınca, tören Hopkins adına ödülü kabul ediyoruz, kendisine ulaştıracağız diyerek umulanın tam aksine, apar topar bitirilmiş oldu.
Son olarak bizim tarafa bir bakalım. Ödül töreninin yıllar sonra tekrar TRT’den verilmesi ilk bakışta, olumlu bir durumdu. Muhtemelen yapımcılarından biri oldukları Quo Vadis, Aida?’nın Oscar ihtimali heyecanlandırmıştı onları. Ancak törenin İnternet yayın haklarını almamış olmalı ve televizyondan da sadece simultane çeviri ile yayın yapmaları 2021 yılı için, iki önemli hataydı. Hafızam beni yanıltmıyorsa, TRT’nin töreni verdiği eski yıllarda, birinci kanaldan simultane çeviri verilirken, ikinci kanalda da orijinal sesi ile verilirdi. Ki, bugünkü teknoloji ile, ikinci bir kanal kullanmaya bile gerek yoktu aslında. Çevirilerde kimi sansürlere yer verilmesi ile ne yazık ki beklenen bir durumdu.
Bu yıl Youtube kanallarında da bol konuklu, farklı Oscar canlı yayınları yapıldı ama kişisel tercihim tören saatine kadar uyuyup, sonra da sadece töreni izlemek olduğu için hiçbirini takip edemedim. Ama hepsi uzun soluklu yayınlar olmuş ve belli bir seyirciye de ulaşmış gördüğüm kadarıyla. Görünen o ki, ilerleyen yıllarda da devam edecek.
Ödüllere gelecek olursak, Oscarla biraz ilgili olan herkes ödül listesini görmüştür ama öncelikle bir kez daha listeleyelim:
Film: Nomadland
Yönetmen: Chloé Zhao (Nomadland)
Kadın Oyuncu: Frances McDormand (Nomadland)
Erkek Oyuncu: Anthony Hopkins (The Father)
Yardımcı Kadın Oyuncu: Yuh-jung Youn (Minari)
Yardımcı Erkek Oyuncu: Daniel Kaluuya (Judas and the Black Messiah)
Özgün Senaryo: Promising Young Woman
Uyarlama Senaryo: The Father
Görüntü Yönetimi: Mank
Kurgu: Sound of Metal
Prodüksiyon Tasarımı: Mank
Özgün Müzik: Soul
Şarkı: Fight for You (Judas and the Black Messiah)
Kostüm Tasarımı: Ma Rainey’s Black Bottom
Makyaj ve Saç Tasarımı: Ma Rainey’s Black Bottom
Ses: Sound of Metal
Görsel Efekt: Tenet
Animasyon: Soul
Uluslararası Film: Another Round (Danimarka)
Uzun Belgesel: My Octopus Teacher
Kısa Kurmaca Film: Two Distant Strangers
Kısa Animasyon: If Anything Happens I Love You
Kısa Belgesel: Colette
Burada iki haftadır yaptığım tahminlerde, 23 kategorinden 16’sında başarılı olmuşum. Bazı kategorilerde duygusal davranmayıp, mantığın sesini dinlesem, daha da iyi olabilirdi aslında. Ama genel olarak sürprizlerin az olduğu bir tören olduğu söylenebilir. Hemen her kategoride favorilerden biri kazandı. Nomadland ve Chloé Zhao’nun zaferinden şüphe eden yoktu zaten. Kadın oyuncu kategorisi, bu yılın en kafa karıştırıcı ödülü idi. Beş adaydan, dördünden herhangi bir kazansa şaşırmayacaktık. Frances McDormand kazandı, şaşırmadık. Yukarda açıkladığım gibi, görece en büyük sürpriz Anthony Hopkins’in zaferi oldu. Performansının çok iyi olduğu konusunda herkes hemfikirdi ama Chadwick Boseman’ın vakitsiz ölümünün dengeleri değiştireceği düşünülüyordu ve Hopkins tahmini yapan kişi sayısı, oldukça azdı. Yardımcı oyuncu kategorilerinde zaten Yuh-jung Youn ve Daniel Kaluuya’nın kesin zaferleri bekleniyordu.
Senaryo ve teknik kategorilerde de önemli bir sürpriz yoktu. Belki bir tek şarkı kategorisinde Judas and the Black Messiah’dan gelen Fight for You’nun Oscar kazanması bir sürpriz olarak nitelenebilir. Favoriler arasında görünmüyordu çünkü. Animasyon, yabancı film ve belgesel film ödülleri de az-çok beklenen filmlere gitti.
İzleyenler farklı yollarla izledi belki ama gecenin galipleri arasında yer alan Nomadland, The Father, Minari ve Promising Young Woman henüz Türkiye’de herhangi bir yasal online platformda gösterilmedi. Nomadland’in İstanbul Film Festivali’ndeki kısıtlı gösterimi dışında fiziksel bir gösterimleri de olmadı. Türkiye dağıtımcıları belli ki, umutla sinemaların açılacağı günü bekliyorlar. Bu filmleri izlemek için, ben de onlarla beraber bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN