SİNEMALARIN YENİ DÖNEMİNE İLK BAKIŞ
Temmuz ayı başında sinemalar yeniden açılırken, önümüzdeki yeni dönemden beklentilerimizin ne olabileceği konusunda bir fikir jimnastiğinde bulunmuştuk. Şu ana kadar 3 haftalık bir zaman geçtiğine göre hem verilere bakarak hem de kişisel gözlemlerimiz ile belli değerlendirmelerde bulunabiliriz artık (Yazıdaki veriler, https://boxofficeturkiye.com/ adresinden alınmıştır).
Gişe Filmleri:
Öncelikle şunu unutmayalım, yaz ayları, Amerika’nın aksine, Türkiye’de geleneksel olarak seyirci sayısının düştüğü aylardır. 2000’li yıllarda Hollywood gişe filmlerinin tüm dünyada aynı anda vizyona girmesi, yaz aylarını biraz daha hareketlendirmiş olsa da yine de bu filmlerin dışındaki yapımlar çok fazla seyirci çekmez, özellikle iddialı Türkiye filmleri, sonbaharı beklerlerdi. Sinemaların yeniden açılışı yaz aylarına denk gelince, önümüzdeki en iddialı filmler Hızlı ve Öfkeli 9 ve Black Widow oldular. 3 haftalık seyirci sayılarına bakıldığında, 100 bin barajını geçebilen iki film de bunlar zaten.
Hızlı ve Öfkeli 9’un üç haftalık seyirci sayısı 630 bine dayanmış durumda. Ülkemizde de çok sevilen bir seri olduğunu düşünürsek, normal şartlar için düşük bir sayı aslında. Serinin yakın dönem diğer filmleri, üç haftada yaklaşık 2 milyon seyirci çekebilmişti. Ancak her ne kadar aşılama devam etse de halen pandemi dönemi içinde olduğumuzu unutmayalım. Halen sinema salonlarına girmeyi tercih etmeyen bir seyirci kesimi olduğu gibi, filmleri ikinci-üçüncü defa izlemek isteyen seyircilerin bu isteğini de törpülenmiş olabilir. Ayrıca, %50 kapasite sınırının etkileyeceği az sayıdaki filmden biri olduğunu da unutmayalım. Kişisel fikrim, bu dönem için, üç haftada 630 bin seyirci sayısının fena olmadığı yönünde.
Hızlı ve Öfkeli’den bir hafta sonra gösterime giren Black Widow ise 250 bin seyirci çekmiş durumda. Kâğıt üzerinde, bir Marvel filmi için bu sayı da düşük ama son dönem üst üste gelen dev Marvel filmleri içinde, Black Widow’un daha az seyirci potansiyeline sahip bir yapım olduğunu unutmayalım. Pandemi hayatımızda olmasaydı bile, muhtemelen son dönem Marvel filmleri içinde, en az iş yapanı olacaktı. Üstelik filmin Disney+’da sinemalar ile aynı anda yayınlanması, ister istemez korsana düşmesi ile sonuçlandı. Filmi normalde sinemada izleyecek olan, ama çok da merak etmeyen bir seyirci kitlesinin, korsandan izlediğini düşünmek yanlış olmayacaktır.
Ülkemizdeki vizyon takviminde, bu iki filmin arka arkaya gösterime sokulması da çok doğru bir karar değildi bence. Yaz sezonunun zaten kısıtlı olan seyirci potansiyelini, iki filme bölüştürmüş oldular. Her iki film için de özellikle IMAX salonlarının %50 kapasitesini kullandığını düşünürsek, birbirlerinin seanslarını azaltarak seyircilerini baltaladıkları düşünülebilir. Bu dönemde, büyük bütçeli gişe filmlerinin biraz aralıklı olarak gösterime girmesi daha doğru bir strateji olabilir. Bu kategoride önümüzdeki ilk filmin, 30 Temmuz’da gösterime girecek olan Suicide Squad olduğunu hatırlatalım. Muhtemelen Black Widow’dan daha yüksek bir potansiyeli olacak.
Yerli Filmler:
İddialı yerli filmlerin yaz aylarını tercih etmediğini söylemiştik ama tarih itibarı ile 15 Temmuz’da gösterime girecek şekilde planlanan, büyük billboardlarda reklamı yapılan, İletişim Başkanlığı destekli 15/07 Şafak Vakti, dönemin kâğıt üzerinde en fazla seyirci çekmesi beklenebilecek yerli yapımı idi muhtemelen. Belli bir kesim propaganda filmi olarak görüp uzak duracaktı ama bir kısım seyircinin de ilgi duyabileceği bir yapımdı. Ancak, anlaşılan tanıtım kampanyaları istenen sonuca ulaşmadı ve bugün itibarı ile film 30 bin seyirci civarında kalmış durumda.
Yeniden açılma döneminin en çok seyirci çeken yerli filmi ise, bir dönem Netflix listesine giren ama sonra vazgeçilip yine sinema vizyonuna çıkan Hababam Sınıfı Yaz Oyunları oldu. Üç haftada yaklaşık 60 bin seyirci çeken film, en fazla 100 bine doğru ilerleyebilir ki, muhtemelen normal potansiyeli de bu civardaydı.
Bunun dışında, Türkiye filmleri çok düşük bütçeli, Z sınıfı korku ve komedi filmlerin vizyon yolcuğuna devam ediyor. Pandemi dönemi sonrası bu tip filmlerin azalacağını ummuştum kendi adıma ancak, belli ki düşük bütçeleri, kâra geçmelerini kolaylaştırıyor. Ancak kısa sürekli bir para akışı sağlasa da bu filmlerin sektör açısından uzun vadede seyirciyi sinemadan soğutacağını düşünüyorum. Artık bu filmlerin yeri, sadece dijital platformlar olsa keşke.
Çocuk Filmleri:
Çocuk filmlerinin seyircileri salonlara çekebilecek yapısı olduğundan, hatta genellikle bir çocuğun yanında bir de ebeveyn bilet aldığı için, her zaman belli bir seyirci potansiyeli olduğunu söylüyoruz. Ancak belli ki sinemalarda henüz çocukların gitmeye can atacağı bir film göremedik. Cruella, biraz daha üst yaş grubunu hedefleyen bir filmdi, Spirit çocukları hedeflese de izlemek için ailelerine baskı yapacakları bir film değildi. Bu konuda Space Jam iyi bir örnek olabilirdi. Her ne kadar, eleştirmenlerden iyi yorumlar almasa da, çocukların sinemada izlemek isteyebileceği bir filmdi. Fakat Warner Bros her nedense filmin Türkçe dublajlı versiyonunu yapmadı ve vizyona tümüyle altyazılı olarak soktu. Bu tip filmlerde, yana yakıla altyazılı versiyon arardık, burada nedense tam tersi oldu ve potansiyel seyirci sayısı epeyce azaldı bence.
Başka Sinema:
Başka Sinema’nın markalaştırdığı, festival seyircisini hedefleyen filmler ise, 3 hafta önceki yazımda da belirttiğim gibi, şimdilik biraz düşük profilli gidiyorlar. Bu filmler içinde en fazla seyirciye ulaşanı Gaspar Noé’nin orta metrajlı filmi Lux Æterna oldu. Çevrimiçi pek çok etkinlikte yasal olarak gösterilen, hatta bunlardan birinde ücretsiz olarak gösterilen Undine’nin, Christian Petzold’un diğer filmlerine yakın bir seyirci sayısına ulaşması ise, bu filmlerin seyircisinin halen sinema salonu deneyimini tercih ettiğini gösteriyor olabilir.
Gözlemler:
Bir de sayıları bir kenara bırakıp, kişisel gözlemlere dönelim. Kişisel olarak her zaman, daha az seyirci olan seansları ve salonları bulmaya çalışıyordum zaten. Bu durum pandemi döneminde, bilet almak için son saniyeyi bekleme, salon biraz kalabalıksa, vazgeçme noktasına doğru evrildi. Geçtiğimiz sene, sinemaların açık kaldığı birkaç ay boyunca, pek çok filmi salonda tek başıma izlemiştim. Bu yıl, tek başıma izlediğim film sayısı daha az oldu. İzlediğim en kalabalık filmler, IMAX salonlarında izlediğim Hızlı ve Öfkeli ve Black Widow idi. Her ikisi de, yukarıda da belirttiğim gibi, %50 kapasitesini doldurmuş salonlarda oynadılar. Hatta Hızlı ve Öfkeli’de normalde kurallara aykırı iken, yan koltuğuma bilet satılmıştı. Bunun dışında Lux Æterna’nın bir seansında salonda boş yer kalmadığı (başka bir deyişle, %50’yi tamamen doldurduğu için) için başka filme girdiğimi söylemeliyim. Salon ortalaması olarak kişisel gözlemim, IMAX salonları dışında, Başka Sinema filmlerinin, özellikle özel gösterimlerinin daha çok dolduğu oldu.
Peki, sinemalarda pandemi tedbirleri nasıldı? Açıkçası bu konuda geçen seneye göre biraz daha olumsuz konuşmak durumundayım. Öncelikle seyirciler, özellikle maske kullanımından büyük ölçüde vazgeçmiş durumdalar. Film boyunca maske takmayan pek çok seyirci varken, özellikle Cinemaximum’un ilk iki hafta ücretsiz popcorn vermesi de maskesizliği destekleyen bir durumdu. 2 saat boyunca maske ile film izlemenin zorluğunu kabul etmekle beraber, kapalı mekanlarda bir süre daha, en azından aşılama belli bir seviyeye gelinceye kadar, maske kullanımına devam etmeliyiz diye düşünenlerdenim. Buna rağmen ufak kahve içimi aralarında benim de maskemi indirdiğimi itiraf edeyim.
Ayrıca, salonlardaki temizlik hassasiyetinin de geçen seneye göre daha az olduğunu gözlemlediğimi söylemeliyim. Her ne kadar, her seans arası dezenfekte ediyoruz reklamları devam etse de kişisel gözlemim, pek öyle olmadığı yönünde. Bırakın dezenfektasyonu, önceki seanstan kalan popcorn ve kola kutularının temizlenmediği örneklere bile rastladım. Burada özel olarak bir sinema adı vermeye gerek yok. Genel anlamda, her sinemada bu konuda bir gevşeme var gibi gözüküyor.
Bu yazının yazıldığı günlerde, vaka sayıları yeniden artma eğilimine girmiş durumda. Fransa, İtalya gibi ülkelerden, toplu alanlarda yapılacak pek çok etkinliğe giriş için 2 doz aşı olduğunu belgelemek ya da birkaç günlük PCR testi vermek zorunluluğu geldiğine yönelik haberler gelmekte. Elbette sinemalar da bunlara dahil. Bir süre için yeni normalimiz bu olabilir. Açıkçası yeni bir kapanma olmasındansa, bu çözüm daha makul ve en azından benim gibi seyircilerin içini daha fazla rahatlatacak gibi duruyor. Kendi adıma destekleyeceğim bir karar olur.
Ankara’dan Etkinlikler:
Ankara’da vizyon dışı sinema etkinlikleri, Cermodern açık hava sinemasındaki gösterimler ile devam ediyor. Henüz benim ulaşabildiğim kadarıyla, başka bir etkinlik serisi başlamadı ama yukardaki konuyla da bağlamak gerekirse, bazı filmlerde seyirci sayısının epey yüksek olduğunu, hatta açık hava olsa da beni tedirgin edecek kadar yüksek olduğunu, not olarak düşeyim. Haftanın programı şöyle:
25 Temmuz Pazar: National Theatre Live – Tutku (Obsession) 27 Temmuz Salı: Olli Mäki'nin En Mutlu Günü (The Happiest Day in the Life of Olli Mäki) 30 Temmuz Cuma: Öfori (Euforia)
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN