SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

80’LER TÜRKİYE'SİNDEN FANTASTİK DİYARLARA

07 Mayıs 2023 Pazar 10:25
SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

Sinema salonlarını çocuklara yönelik filmler domine ederken, biz onların dışında kalan bazı filmlere bir göz atalım.

Oregon:
Bu filmle ilgili yazan hemen herkes benzer bir şeyler söylemiş ama filmin yönetmeni Kerem Ayan, İstanbul Film Festivali’nin direktörü olunca, ben de herhalde ağır tempolu festival filmlerinden bıkmış, bazı karanlık yönleri olsa da keyifli bir ana akım film yapmış demeden başlayamadım yoruma. Benzer şeyleri, senaryo yazarı Ümit Ünal için de söyleyebiliriz belki. Ki, onun da uzun süredir, kendisinin çekmediği ilk senaryosu.
Filmde ilk dikkat çeken şey, kalabalık oyuncu kadrosu. Oyuncular, bu iki isme güvenmiş olmalılar ki, neredeyse figüranına kadar, çok iyi oyunculuklar izliyoruz. Oyuncuların iyi olması, filme çok şey katmış. Her birini keyifle izliyorsunuz.
1985 yılında geçen film, bir kaset etrafında dönen hikayeleri anlatıyor ama o kasetin de pek bir önemi yok. Tam bir MacGuffin aslında (MacGuffin nedir derseniz, Google ara: MacGuffin Hitchcock). Hikâye bahane, karakterler şahane de diyebiliriz.
Filmin hem güçlü, hem zayıf yönü de bu bence. Karakterler gerçekten ilgi çekici ama 95 dakikalık bir film için, o kadar çok karakter var ki, tadı damağımızda kalıyor, onları daha fazla izlemek istiyoruz. Her karakteri keyifle izledim ama favorilerim Nevra Serezli-Zihni Göktay ikilisi ile Nazlı Bulum-Özgür Emre Yıldırım ikilisi. Eski kuşağın ve yeni kuşağın çok sevdiğim dört oyuncusu zaten. Bu karakterlerin kendilerine ait hikayelerini izlemeyi isterdim. Aslında filmdeki hemen hemen tüm karakterler için geçerli bu. Finalde, günümüzde ne yaptıklarının yazıldığı bir kısım var. O arada geçen zamanı doldurmak istiyoruz gerçekten.
Selen Uçer'e de ayrı bir parantez açalım. Biraz klişe sayabileceğimiz karakterini, yine harika oynamış. Yalnız Ümit Ünal da, favori oyuncusuna, bu keyifli filmdeki en hüzünlü hikayeyi yazmış. Günümüzde ne yaptığı kısmında bile anlıyoruz ki, geçen yılları en zorlu geçiren de o.
Demem o ki, izlerken çok keyif aldım. Çok yoğun olmasa da bazı politik göndermeleri de beğendim ama neticede karakterleri daha fazla tanımak isterdim. Bazen, uzun soluklu bir dizinin, pilot bölümü gibi hissettiğimi söylemeliyim.
Bir de filmin adının Oregon olmasının, ticari açıdan ne kadar doğru olduğundan emin değilim. Bir merak unsuru olsun diye düşünülmüş herhalde ama seyirciyi çekecek bir isim, daha mı iyi olurdu acaba? İlk hafta seyirci sayısı 6.817 olmuş. Günümüz şartlarında çok kötü değil ama popüler tarafta olan bir film için daha fazla olmasını umardım. İkinci haftasında salon ve seans sayıları da epey düştüğüne göre 10.000 civarında kapanacak muhtemelen. Yine, dijitalde bir şansı daha olur belki, dediğimiz filmlerden.

Dungeons & Dragons: Honor Among Thieves (Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasında Onur):
Filmin ilk fragmanını çok sevmemiş ama ikinci fragmana yükselmiştim. Ama film güzel olmuş, vallahi olmuş. Tam bir eğlencelik fantastik macera filmi. Ne ararsanız var. İlk fragmanı sevmeyişimin nedeni, biraz fazla sulu olacak izlenimi vermesiydi ama öyle olmamış. Mizahı tam yerinde. Bazen kahkahalar attırıyor, bazen maceraya kapılıp gidiyorsunuz. Çok büyük bir FRP ve D&D nerd'ü değilim ama az-çok bilirim. Kaynak materyale ihanet etmemiş bir uyarlama. Bazı yerlerde okuduğum kadarıyla, bozduğu bazı kurallar var ama o kadarı olur. Bir ekip oluşturup, maceraya atılma hissini veriyor.
Karakterlerin farklı özelliklerinin birbirini tamamlaması, zaman zaman adeta level atlamaları, büyülü özellikleri olan objeler, adı konmamış side-quest'ler, hepsi filmin içine çok güzel yedirilmiş. Karakterlerin birbirini tamamlaması gibi, oyuncular da birbirini tamamlamış. Şöyle bir bakınca, hiçbiri ayılıp bayıldığım, hastası olduğum oyuncular değil ama rollerine iyi oturmuşlar. Ekran süreleri de dengeli olmuş. Belki Sophia Lillis'i biraz daha fazla görsek, iyi olabilirdi.
Arada çaktırmadan, yönetmenlik açısından iddialı sahneler de var. Mesela druid karakterimizin, şekil değiştirerek kaçtığı, kesintisiz tek planlık sahne (orada bolca CGI olduğu için, öyle çekilmemiş belli ki ama, biz öyle görüyoruz en azından), bayağı sağlam.
Filmin zayıf bulduğum yeri, baş kötüsü olan kızıl büyücü ve final kapışması. Oralar biraz bildik Marvel filmi tarzı olmuş. Ama başka bir filmi aşağı çekebilecek bu durum, bu filmi o kadar da bozmuyor bence.
Bizde zaten çok izlenmedi ama dünyada da beklenen gişeyi yapmadı galiba. Devam filmini ya da aynı evrende geçen ve aynı mantıkla yazılmış başka film ya da dizileri görmeyi isterim ben.

Beomjoidosi 2 (The Roundup / Kuralsızlar):
Orijinal adındaki "2"yi, başka ülkelerde kullanmadıklarına göre, Güney Kore için bir devam filmi, dünyanın geri kalanı için yeni bir serinin ilk filmi. Ben de ilk filmi izlemedim ama eksikliğini de hissetmedim. Belki ilk filme yapılan 1-2 göndermeyi anlamamışımdır ama çok da önemli değil. Anladığım kadarıyla, filmin polisler tarafındaki karakterleri aynı olsa da, kovaladıkları suçlular değiştiği için, hikaye olarak çok bir bağlantısı yok.
Filmde, Güney Kore'den Vietnam'a kaçan ve pis işlerini orada sürdüren suçluların peşindeki polisleri izliyoruz. Tahmin ettiğimden daha sert bir film çıktı. Suçluların başındaki adam tam bir psikopat ama onu takip eden polis de çok farklı değil. Aslında, taaa Dirty Harry'lerden beri alışık olduğumuz ve tartışılan bir polis tipi. Suça karışmayan, temiz bir polis ama suçluları yakalamak için de her yolu mübah sayıyor. Şiddet, işkence vs. hepsini kullanıyor, üstelik gittiği ülkedeki yasaları da hiç iplemiyor. Gerçek yaşamda yolunuzun kesişmesini istemezsiniz muhtemelen ama filmde karşısına çıkan kötü adam, fazlasıyla uç noktada olunca, yaptıklarına çok da itiraz etmiyorsunuz. Zaten bu söylediklerim de insanın aklına sonradan takılıyor. Yoksa film, hikayesiyle ve aksiyonuyla seyirciyi yakalamayı, kendisini merakla izlettirmeyi başarıyor. Seyirciyi yakaladığı şuradan da belli. 2022'de Güney Kore'de Top Gun'u falan epey geçip, yılın en çok izlenen filmi olmuş. Bizde çok izlenmemiş olması şaşırtıcı değil ama polisiye-aksiyon sevenlere, işin polis şiddeti tarafını kafaya takmazsanız, önerebilirim. Hatta ilk filmden başlamakta fayda var. Çünkü bu seri için, Fast & Furious tadında, 8 film + 2 spin-off planı varmış.
Haftaya görüşmek üzere.

HASAN NADİR DERİN

GALERİ


Diğer Yazılar