DEVAM FİLMLERİ DÜŞÜŞTE Mİ?
Geçtiğimiz haftaları festivallere ayırmıştık. Önümüzdeki festivallere kadar, vizyon filmlerine geri dönelim. Bu hafta, ara verdiğimiz süre boyunca vizyonda olan bazı devam filmlerine bakalım.
Scream VI (Çığlık 6):
Uzunca bir süre ara verdikten sonra, geçtiğimiz yıl başarılı bir filmle sinemalara dönen Scream serisi, yeni halkası ile karşımızda. Kamera önü ve arkası ekibi, önceki filmle hemen hemen aynı ama bu film, o kadar başarılı değil. Belki de bu sefer hazırlık için çok zaman olmadığından dolayı. Aslında yine başarılı sahneleri var, özellikle girişi. Üstelik bu sefer sanki maskeli katilimizin kimliğini de baştan açık ederek farklı bir yola girecekmiş gibi duruyor ama oradan hızlıca geri dönüyor. Ama genel olarak katil ve kurbanlar arasında kaçma-kovalamaca sahneleri, belki metro sahnesi dışında, çok orijinal değil. Serinin çıkış noktası olan, karakterlerin korku filmlerini bilmesi ve filmin korku filmlerinin kendisi üzerine adeta bir parodi olması olayı da burada biraz zayıf kalmış.
Geçen filmden sağ kalan hemen herkes geri dönüyor. Parada anlaşılamadığı için geri dönmediği söylenen Neve Campbell hariç. Sidney’nin Ghostface’den uzak, huzurlu bir hayat sürdüğünü düşünerek mutlu olabiliriz. Campbell’in 65-70 yaşlarında, seriye tekrar döneceğinden emin gibiyim gerçi. Onun yerini tutmasa da eski filmlerden Hayden Panettiere’in dönüşü güzel bir ayrıntı.
Filme en büyük eleştirilerim senaryoda ama onları da spoiler vermeden söylemem pek mümkün değil. Üstü kapalı anlatmaya çalışayım. Katillerin motivasyonuna ikna oldum, tamam ama kurbanlara bu kadar yaklaşabilmeleri hiç mantıklı değil. Gazetecilerin, sosyal medyada olaya komplo teorisi kasanların, hele Gale Weathers’ın durumu bin kere fark etmesi gerekirdi. Ayrıca, yine spoiler ama, bıçaklanıp ölüme terk edilen karakterlerin geri dönmesi olayı çok fazlaydı burada. Tamam, ilk filmden beri, katilin son bir kez geri dönmesi ile dalga geçiliyor zaten de, burada kurbanlardan da çok fazla dönen vardı.
Scream serisi şimdiye kadar, korku filmleri, devam filmleri, üçlemeler, yeniden dönüşler, seri filmler ve televizyon dizileri ile uğraştı. Artık sıra, spin-off’larda olmalı bence. Ama seriden kimin spin-off’u çıkabilir bilemiyorum. Gale, Kirby, eski filmlerden öldü sandığımız kişilerden biri??
Son not: Filmin finalinde, harika bir after credits var, salonu terk etmeyiniz. Hayır, bana da sormayın, söylemem…
Shazam! Fury of the Gods (Shazam! Tanrıların Öfkesi):
Yeni Shazam filmi epey kötü yorumlar aldı ve çok az izlendi ama bence söylendiği kadar kötü bir film değil. Ama önceki filme göre zayıf olduğu konusunda herkes hemfikir sanırım. İlk film, bir çocuğun süper kahraman olmasının ve büyük bir insan bedenine bürünmesinin tezatlığını daha iyi yansıtabilmişti. Mizahı da daha iyiydi. Burada standart bir süper kahraman filmine daha yakınız. Dünyayı kurtarmanın yanında, artık çocukluktan ergenliğe geçmekte olan karakterlerin sorunlarına biraz daha önem verseymiş, daha iyi olurmuş. Aslında Freddy ve yeni kız arkadaşı ile bunu yapacak diye düşünmüştüm ama o hikâye de farklı, hatta üzerinde düşününce, bayağı da sorunlu bir yere gitti. Ama ben yine de filmden belli bir keyif aldım.
Filme olan ilginin düşüklüğünü daha ziyade şu anki DC evreninin The Flash ile bitecek ve başka bir evrenin kurulacak olması olduğunu düşünüyorum. Bu film her ne kadar ana karakterleri neredeyse hiç içermiyorsa da neticede aynı evrende geçen bir film ve after credits sahnelerinden anladığımız kadarıyla, ileride ağırlığının daha da artması düşünülüyordu. Üstelik, şimdi bu after credits sahneleri de boşa düşmüş oldu. Aslında James Gunn’ın Shazam’ın yeni evrende de olabileceği yolunda bir açıklaması varmış ama bu kadar az hasılat yaptıktan sonra, çok zor. Umarım James Gunn ve Peter Safran, bundan sonra DC evreni için doğru kararlar verirler. Şimdilik görüntü olumlu.
Creed III:
2015 yılında, Rocky serisini Creed ile devam ettirme fikri, acaba mı dedirtmişti ama Ryan Coogler’ın başarılı yönetimi, o yıllarda yükselen bir yıldız olan Michael B. Jordan’ın oyunculuğu ve hikâyenin geçmişe sağlam bir şekilde bağlanması ile doğru bir karar olduğu ortaya çıkmıştı. İkinci filmde, işin içine Drago’yu katarak yine sağlam bir hikaye kurulmuştu. Özellikle ilk film olmak üzere, her ikisinde de boks sahneleri de Rocky filmlerinin geleneğini bozmayarak, seyirciye gaz vermeyi de başarıyordu. Yönetmen koltuğuna da Michael B. Jordan’ın oturduğu bu üçüncü film, iyi yorumlar aldı, epey de izlendi ama bence, şu ana kadar serinin en zayıf halkası.
Creed’in karşısına çıkan Jonathan Majors’ın canlandırdığı Damian, onlarca filmde benzerini gördüğümüz, çok klişe bir karakter. Kahramanımızın zamanında çok yakın arkadaşı olan geçmişten gelen bir karakter, aralarında geçen gizemli olay nedeniyle ondan intikam almak istemektedir ve olaylar gelişir. Burada, geçmişteki olay hiç gizemli olmadığı gibi, Damian bir karakter haline de dönüşemiyor zaten. Hikâyenin nereye gideceği de o kadar belli ki, arada bir arkadaşla konuşup, filmde şunlar şunlar olacak dediğimiz, her şey oldu. Hadi diyelim ki, Rocky-Creed serisini hikayesi için izlemiyoruz, güzel boks sahneleri olsun yeter (ki öyle değil). Orada da işler çok iyi değil. Tamam, Michael B. Jordan IMAX kameralarını da kullanarak, zaman zaman boksörlerin ringdeki yalnızlığına vurgu yaparak fena iş çıkarmamış ama bu filmdeki boks sahnelerinin serinin akılda kalıcı sahneleri arasında yer alabileceğini zannetmiyorum.
Film iyi hasılat yaptığına göre büyük ihtimalle devam filmi gelecektir ama umarım bu kez daha iyi yazılmış karakterler ile yola çıkarlar.
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN