Bırakın Ajda Pekkan’ı; daha Nilüfer, Sezen Aksu, Nükhet Duru bile yokken onlar vardı. 5 diva: Ayten Alpman, Rüçhan Çamay, Tülay German, AyFeri ve Gönül Turgut... Caz’a gönül vermiş, hep caz söylemek istemiş ama Türkçe şarkı talebinin artması üzerine Türk Popu’na bir giriş yaparak temelini atmış, harcını karmış beş emsalsiz isim, beş öncü.
Evgin ve Talu’nun birlikteliğinden çıkan ilk örnekler “Tanrım Bu Hasret Bitse” ve “Şoför Mehmet” olur ve her iki şarkı da Evgin’e, o güne kadar görebildiği en büyük başarıyı getirir. Artık Evgin, bu şarkılarla birlikte başa oynayan erkek şarkıcılarımızdan biri olmuştur. Ama bu başarı devede kulaktır, ikilinin yanına Melih Kibar’ın katılmasıyla birlikte elde edilecek başarının yanında devede kulak.
1970 ortalarında epeyce insan ünlendi. Bir anda... Kimi ilk 45' likleri ile, kimi ilk Eurovision elemeleri ile. Yeliz de bunlardan biriydi. 1975' te yapılan ilk elemelere bir Selmi Andak bestesi ile katılmış ve birinciliği paylaşan Semiha Yankı ve Cici Kızlar' ın ardından da ikinci olmuştu. Bu elemelere gelene kadar, Yeliz' in yalnızca bir 45' liği yayınlanmıştı (Sen Olsan Yeter/Hoşgeldin Bahar) ve iyi kötü tanınıyordu artık, ama asıl şan ve şöhret bu Eurovision elemelerinden sonra geldi. Hem yarıştığı şarkı hem sonra diğer çıkan 45' likler ile Yeliz Türk Popu'nun en sevilen en vazgeçilmez şarkıcılarından biri oldu…
Ama Gence’nin baş yapıtı Ajda Pekkan’dı elbette. Yeşilçam’ı arkasında bırakıp müziğe geri dönmeye karar vermiş Pekkan, (bir gazeteci yalanı olmasına rağmen) “Adana ve domates” haberlerinin altında, daha başlamadan yok olmaya yüz tutmuş müzik kariyerini, Durul Gence ile çalışmaya başladıktan sonra kurtardı ve işi tamamına erdirdi.
Herkes gibi Selda’ da; çeşitli imtihanlardan geçerek, zorluklarla mücadele ederek, ortalığın tozduman olduğu günler ve yıllardan geçerek bugüne kadar gelebildi. Her zaman kendisini deli gibi takip eden bayağı geniş bir hayran kitlesini hiç kaybetmeden... Belki de bu ‘Türkülerimiz’ serisi daha çok, bu asla Selda’ dan vazgeçmemiş hayranları sevindirmek, onları keyiften deliye çevirmek içindir. Bu böyle oluyor zaten, hem de serinin ilk albümünden beri.
Aylin Aslım’ın ilk albümü “Gel Git”in üzerinden beş yıla yakın bir zaman geçti. O albümle birlikte Aslım’ın peşine takılanlar, onu hayatlarının ‘ses’i yapanlar yeni şarkılar için çok beklemek zorunda kaldı. Ama Aslım, çok beklettiğine değecek bir biçimde çıktı karşımıza.
“Sahnelerden Canlı Kayıtlar” adlı bu albüm, Özdemir Erdoğan’ın, bir bölümü yurt dışında gerçekleşmiş konser ya da performanslarından seçilmiş 12 şarkıdan oluşmakta ve bir kısmı İngilizce, bir kısmı ise Fransızca seslendirilmiş. Biz de, ‘canlı’ kayıtlardan oluşan albüm yayınlama geleneği hiç olmamıştır; yorumcuların yabancı bir dilde şarkı söylemesi de (hiç yok değil ama) pek fazla değildir. Özdemir Erdoğan, bu albümüyle, alışılmadık bir tavır sergileyerek, İngilizce – Fransızca şarkıların canlı versiyonlarını gün yüzüne çıkarmış oluyor. Büyük bir cesaret örneği…
Birbirinden çok farklı şarkı yazarının yarattıkları, yine birbirine benzemez aranjörlerin tezgahından geçip önümüze gelmiş olmasına rağmen, şarkılar birbirinden yeterince farklı kılınamamış. Aşkın Nur Yengi gibi, artık diğer genç kuşak şarkıcılardan çok daha farklı yerde durması gereken bir isim, ne yazık ki bu albümüyle de, günün ‘standart sound’unun müdavimi olmaya devam etmiş.
Ayşegül Aldinç, hem çok güzel hem de insanı o saniye etkileyen bir ses rengine sahipti ve herkesin ondan çok daha fazlasını beklemesine de şaşmamak gerekirdi. O ise ağırdan aldı, bayağı ağırdan. Sinemaya verdi bütün gücünü. Sıra dışı bir şey yapmak isteyen her yönetmenin mutlaka kapısını çaldığı biri oldu bütün 80’lerin ilk yarısında. Müziğe sıra geldiğinde ise 80’lerin bitmesine sadece bir-iki yıl kalmıştı. İlk albüm 80’lerin sonu ya da 90’ların hemen başında yayımlanmış olmasına rağmen, çok daha öncesi başlanmış bir hazırlanma sürecine sahip.
Akbayram’ı hiç bilmemiş-duymamış genç kuşak da bu emsalsiz müzisyeni keşfetmeye bu albüm ile başlayabilir. Bu keşif tamamen kendi menfaatleri için: “Bir elli yıl, bir yüz yıl sonra dünya hala (keyfince, layıkınca) yaşanacak bir yer olsun!” diyenler için daha doğrusu. Oraya bakıyor, bununla ilgileniyor, derken parça parça oluyor ve ardımıza bakmaktan korkar bir hale geliyoruz. Akbayram ve şarkıları, her bir parçamızı dikkatle yerine oturtma, parçalanmamızı (ya da kayıp gitmemizi) durdurma gücüne gerçekten sahip! Siz karar verin ve kendinizi onun kollarına bırakın yeter ki…
Son bir, iki yıldır, Yeşil Giresunlu’nun başlattığı bir hareket sonucu, MFÖ’nün albümleri bir, bir disklere aktarılmaya başlandı. “Ele Güne Karşı…” ve “Peki Peki Anladık” albümleri yayınlandı önce. Ardından Ossi Müzik (emsalsiz “Ali Desidero” ve “Mecburen”li) “Geldiler” ve “Vak the Rock”u yayınladı. Ve nihayet Bonus ile Avrupa Müzik, hakları henüz kendilerine geçen (grubun tamamen telef olmuş albümü) “Agannaga Rüşvet” ve (albüme baş harflerini veren “Mazeretim Var Asabiyim ben” ile açılan) “M.V.A.B”i kattı arşivlerimize.
Kızılok’ un o tadına doyulmaz, bin sefer dinleseniz bile sıkılmayacağınız şarkılarıyla boydan boya doldurulmuş muhteşem bir albüm. O döneme ait neredeyse bütün önemli şarkılar var albümde. ‘Yumma Gözün Kör Gibi’ , ‘Söyle Sazım’, ‘Gün Ola Devran Döne’ , ‘Leylim Leylim (Kara Tren)’, ‘Haberin Var mı?’, ‘Gözlerinden Bellidir’... Hepsi burada...
A3 ve Seyhan Müzik işbirliği ile Nazan Öncel’in baskısı çoktan tükenmiş “Göç”, “Sokak Kızı” ve “Demir Leblebi” adlı üç albümü, “Bir Şarkı Tut” adı altında tek bir kutu halinde yayınlandı. Her üç albüm de epeydir bulunamamakta, bu albümleri arayanlara “Kalmadı, bitti, bulunmuyor, mevcudu yok!” demekten plakçıların dillerinde tüy(ler) bitmekteydi. Hem Öncel’in hem de genel olarak 90’lı dalganın en kayda değer albümlerinden olan bu üç albüm, şık bir kutu içinde üstelik oldukça makul bir fiyatla piyasada artık.
Bugüne kadar yalnızca şarkı söylemeyi önemsemiş olan Nilüfer, bomba gibi son albümüyle bundan çok daha fazlasına muktedir olduğunu gösteriyor.
Yıllardır bir an dahi İlhan İrem'in peşinden ayrılmamış epey sayıda insan var. Sayıları yüz binleri bulan bu hayran kitlesi; tamamen reklamsız ve tanıtımsız olarak piyasaya verilen "Sevgililer Günü / The Best of İlhan İrem - Volume 1" adlı albümü, altın plak almasını sağlayacak bir ölçüde sahiplenmişlerdi. Diğer bütün albümleri de. Bu nedenle, bu yeni albümler, öncelikle bu koyu hayranlar için tam bir ikramiye. Ama aynı zamanda yeni kuşaklar için de öyle ...
İlk 45’lik olan ‘Beni Benimle Bırak’; çok farklı, çok başka bir şarkıcı ile karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yeter bize…Bu plak ve çok ksa aralıklarla çıkan diğerleri çok çabuk bir şekilde Nükhet Duru’yu büyüklerin sınıfına çıkarır, sanatçı Ajda Pekkan, Hümeyra ve Nilüfer ile (daha ortada Sezen Aksu yoktur) kıyaslanmaya başlar…
2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek! İkisi yerli yapım olmak üzere toplam altı yeni filme ev sahipliği yapıyor Haziran ayının son vizyon haftası! İstanbul dışında bulunduğumdan dolayı bu haftaki basın gösterimlerine katılamadığımdan; yeni filmlere sadece yapım notlarıyla değineceğiz.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Evliliği, ayrılma fikriyle ‘şiddet’li bir noktaya gelen Harper için her şey çok kötü gelişir... ‘Ex Machina’ ve ‘Annihilation’ gibi yönettiği filmlerin yanı sıra ‘Kumsal’, ‘28 Gün Sonra’, ‘Günışığı’, ‘Beni Asla Bırakma’ gibi yapımlardan da yazar kimliğiyle tanıdığımız Alex Garland, genel olarak eserlerinde ‘cennet’ metaforunu öne çıkarıyor. Onun karakterleri ruhlarındaki acıları dindirmek için gittikleri yerde problemlerinden kurtulmuyor, aksine çok daha zor denklemlerin içinde boğuşuyorlar... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/03.06.2022)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Son haftaları festival izlenimlerine ayırdıktan sonra, vizyona geri dönelim. Yaz aylarında her zaman olduğu gibi, vizyon da zayıf ama çeşitli yönleriyle ilgi çeken filmler mevcut yine de. Bu hafta, birkaç tanesine göz atalım.
Bu ara plaklar popüler. Kimi albümler yeniden basılıyor, döneminde plak olarak yayımlanmamış albümler plağa kaydediliyor. Sadece bunlar değil, yeni albümler de plaklar aracılığıyla dinleyiciye ulaştırılıyor. Ekseriyetle 33’lük plaklar bunlar ama benim gibi 45’lik sevdalılarını sevindiren hamleler de yok değil. MURAT MERİÇ (gazeteduvar.com.tr/03.10/2021)
İhsan Güvenç ve Merve Kayacan ile en sevilen eserler bugün 22.00'da TRT Müzik'te yayınlanacak Kalpten Kalbe programında.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Bir süre önce Netflix'te İyi ki Yapmışım adlı belgeseli yayınlanan Metin Akpınar'ın yaşamı bu kez de kitaba konu oldu. Mundi etiketiyle satışa sunulan 'Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar' adı yapıtın yazarı ise Zeynep Miraç.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık: