AH KIZLAR, KUMRAL SARIŞIN ESMER
90’lı dalganın en güzel iki “yüz”ü olan Sibel Tüzün ve Deniz Seki, bu aralar listelerin tepesinde. Sibel Tüzün, tam herkesin “bitti artık” dediği bir dönemde “Kırmızı” ile çıkıp geldi ve çoğu insanın hiç şans vermediği bu albümü ile neredeyse kendisini zorla kabul ettirdi. Deniz Seki ise, yalnızca bir albüm daha yapmak niyeti ile değil, öncesi ve sonrası ile dört başı mamur bir “geçmişe dönüş” projesi üretmek için yola düşmüştü, öyle de yaptı – yapıyor. “Aşkların En Güzeli”, boydan boya bir “cover” albümden çok daha fazlası. 60 ve 70’lerin havasını yeniden ve layıkıyla yaymak için, Deniz Seki dikkatli olmak gerektiğini biliyor, öyle de davranıyor... Deniz Seki, ilk albümünden, hatta çok daha öncesinden beri “güzel bir yüz”ün bir şarkıcı olmak için yeterli olmadığını bilenlerin başında geliyor. Türlü sahne çalışmaları ile iyice tecrübe kazandıktan sonra ilk albümünü yapmış ve daha bu ilk albümünde çok çok iyi şarkı söyleyebiliyor olduğunu herkese göstermişti. 90’lı dalganın genç isimlerinde olmayan her şey vardı Deniz Seki’de. Şarkısına başlıyor, dinleyenin yüzünü buruşturmasına sebep olmayacak bir berraklıkta sürdürüyor ve “temiz” bir şekilde bitiriyordu. Teknolojik gelişmelerin artık izin veriyor olduğu “kes – yapıştır” ile şarkılarını kurmuyordu. Şarkı söylemeyi çok seviyor ve bu duyguyu onu dinleyen herkese aktarabiliyordu. Orta halli bir Sezen Aksu şarkısı bile (“Kuş uçtu uçacak Ahmet!”) onun sesinde saf bir “pop” şarkısı oluyor, dinlenmeye doyulamıyordu. Belki de bu nedenle, bir Yıldız Tilbe şarkısını (Yıldız Tilbe’nin kendisinden sonra) en iyi söyleyebilen kişiydi Deniz Seki. “Kop Gel Günahlarından” adlı şarkı ile Deniz Seki’ye yapışıp kalmış hayran – dinleyici sayısı çoktur. Yıldız Tilbe’nin bir samimiyet fırtınası olarak ortaya çıkardığı dizeler, Deniz Seki’nin bütün ruhuyla şarkı söylüyor olmasından dolayı sahicilik – gerçeklik kazanmış ve hepimizin şarkıcıyı adım adım takip etmemize sebep olmuştu. Ama gün geldi, (aslında anlaşılır nedenlerle) Seki’ye yalnızca şarkı söylemek yetmedi, şarkı yazmak da istedi. “Anlattım” ve “Şeffaf” bu gem vurulamaz isteğin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Deniz Seki her zamanki gibiydi aslında, her şarkının hakkını vererek söylüyordu. Ama bir eksik vardı ve bu da “şarkıcı” Deniz Seki’nin değil, “yaratıcı” Deniz Seki’nin kusuruydu. Sahiciliğinden (en azından ilk elde) şüphe duyulmayacak “an” ve “duygu”lar, ne yazık ki layıkıyla anlatılamamış, bize aktarılamamıştı. Sonuçta “yaratmak” dediğimiz şey de tastamam buydu. Duygu ve düşüncelerinizin (ister yaşanmış olsun ister kurmaca) kağıt üzerinde yeniden kurulması / yaratılması, okuyacak ya da dinleyecek olana da aynı yoğunluk ya da zenginlikte aktarılması gerekirdi. Seki’nin yapamadığı buydu. Yaşananlar / kurulanlar dinleyiciyi etkileyemiyor, çok zayıf dizeler insanda “Nerede ilk albüm...” düşüncesine yol açıyordu. Bu son albümde Deniz Seki, yine o şaşaalı günlerine dönmüş. İş “başkalarının” şarkılarını söylemeye gelince ferahlanmış, sırttan yükler atılmış, serbest kalınmış ve keyif duyularak şarkılara yeniden hayat verilmiş. Deniz Seki’nin kapağına Neriman Köksalvari bir edayla kurulduğu “Aşkların En Güzeli” adlı albümün, Zuhal Olcay’ın “Başucu Şarkıları”ndan sonra en başarılı cover albüm olduğu rahat rahat söylenebilir. Böyle olmasında, Deniz Seki kadar Murat Yeter ve Hakan Eren’in de katkısı var. Albümün repertuarı tamamen Hakan Eren tarafından oluşturulmuş. Eren, binlerce şarkının içinden Deniz Seki’ye uyacak olanları titizlikle seçmiş. Bu seçilen şarkıların orijinal yapıları bozulmadan çağdaş bir kılığa sokulabilmesi de Murat Yeter sayesinde olmuş. Genç dalganın en yetenekli isimlerinden biri olan Yeter, uzun bir zamandır Seki ile çalışıyor ve bu tecrübe ikiliye çok başarılı bir iş çıkarma konusunda ayna tutmuş.
KIRMIZI
Sibel Tüzün de, tıpkı Deniz Seki gibi sahnelerde çok fazla şarkı söyleyerek olgunlaşanlardan. Tüzün, 1986 yılında Milliyet’in Liselerarası Müzik Yarışması’nda üçüncü olduktan sonra Melih Kibar ile tanıştı ve bu tanışma ona, epeyce önemli star ile birlikte çalışma imkanı yarattı. Seki, aralarında; Ajda Pekkan, Nükhet Duru ve Erol Evgin’in olduğu bir dolu şarkıcıya plak ve sahnelerinde eşlik etti, vokal yaptı. Bu dönem, 1992 yılında, Tüzün’ün ilk albümü “Ah Biz Kızlar” ile noktalandı. Hem bu albüm, hem de ardından gelen “Nefes Kesen Aşklar”, Tüzün’ün adını bir anda “popun prensesi”ne çıkardı. Hak edilmiş bir unvandı bu. Delicesine güzel bir genç kız, son derece keyifli şarkıları mükemmel bir performans ile söylemekteydi. Nedendir bilinmez, bu rol ya da unvan Sibel Tüzün’ü bir şekilde bunalttı ve şarkıcı bir sonraki albümünde feminenliğinden tamamen sıyrılmış (az sert, çok dövmeli) bir şekilde çıktı karşımıza. Herkes çok şaşırdı ama, bu şaşkınlığı çabuk atlatıp albüme alıcı gözle bakabilenler, yine olağanüstü bir atmosfer ile karşılaştılar. Bir “şarkıcı” olarak Sibel Tüzün yerli yerindeydi, hatta daha da iyiydi. Üstelik şarkılarını da kendisi yazmaya başlamıştı ve Deniz Seki’de eksikliği hissedilen “şey” burada vardı. Ama bu çapta radikal değişimlere açık olmayan pop piyasamız, ne yazık ki “Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda”yı bir türlü sevemedi. Sibel Tüzün de diretmedi, işin sonrasına baktı... Tam da “Sibel Tüzün dediğiniz, bir o uçtan bir bu uca savrulup duran kız değil mi?” bakışı hakim olmak üzereyken de “Kırmızı” geldi. İşin doğrusu, “Kırmızı” ile Sibel Tüzün bir başka denemeye girişmişti. Yani Sibel Tüzün yine rahat durmamış ve “farklı” olanın peşinden gitmişti. Popüler müzik geçmişimizin hemen hemen her evresinden etkilenmiş – beslenmiş bir albüm yapılmıştı bu sefer. Bu yeni yapının içinde Suat Sayın da vardı, Behiye Aksoy da, Selami Şahin de. Hatta Zeki Müren ve Ajda Pekkan da. Ama ortaya çıkan sound tamamen kişisel, tamamen Sibel Tüzün’e özgüydü de. “Yine mi farklı bir tarz?” sorusu hepimizin kafasını kurcalayıp dururken “Kırmızı” şarkısı çalmaya, çok çekici yapısıyla kendisini zorla sevdirmeye başladı. Son yıllarda yapılmış en iyi klip sayılacak klibi de dönmeye başlayınca işin gerisi geldi ve Sibel Tüzün, yaz ortası; Tarkan, Mustafa Sandal, Nilüfer, Ajda Pekkan, Yıldız Tilbe, Sezen Aksu ve diğerleri tarafından mahşer yerine çevrilmiş bir piyasada kendine yer yaptı, çok satmaya başladı. Başarı, albümün elden geçirilmesi, yeni remix ve versiyonlarla desteklenerek zenginleştirilmesi sonucunu getirdi. Albümün yeni baskısında, “Kırmızı”nın hem mixleri hem de Yunanca versiyonları var. “Agapi Kokini” haline gelmiş “Kırmızı”ya sözleri bu sefer Radyo D’nin en popüler DJ’lerinden Michael yazmış. Şarkı muhtemelen Yunanistan için yapılmış ama, bizde de çoğu insana cazip gelecek gibi...
İki güzel “yüz”, yıllardan beri “iyi de şarkıcı” olduklarını söylemeye – anlatmaya çalışıyorlar. Çok kolay olmadı ama sonunda hepimiz anladık – kabul ettik.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Yine Yalnızım / Sibel Tüzün – Bay Müzik – CD
Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda – Arinna / Raks – LP
Ah Biz Kızlar / Sibel Tüzün – Raks – Kaset
Nefes Kesen Aşklar / Sibel Tüzün – Raks - CD
Kırmızı (İkinci Baskı) / Sibel Tüzün – Arinna / Seyhan – CD
Sizin İçin Seçtiklerimiz 1 / Behiye Aksoy – Yavuz - LP
Böyle Gelmiş Böyle / Gönül Akkor – Sahibinin Sesi – 45’lik
Yarım Kalan Aşk / Neşe Karaböcek – As – 45’lik
Gel Desen Gelemem ki / Gönül Yazar – Arya – 45’lik
Aşkların En Güzeli / Deniz Seki – Şahin Özer – CD
NAİM DİLMENER