NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

İSTEDİĞİNİ YAP HER ŞEY BİTMEDEN

10 Kasım 2025 Pazartesi 11:09
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Başı sonu olmayan ve kimilerinin, “Bu bir ekonomik kriz filan değil; bu Amerika önderliğindeki Kapitalizm modelinin iflası!” diye nitelediği global ekonomik krize inat, müzik endüstrisinin kaç yıldır katlanarak süren gerilemesinin durduğu bir yıl oldu 2011. Hatta durmak bir yana, milimlerle, santimlerle de olsa, bir parça yükseliş vardı. Ve tuhaflığa bakın; yükselişin nedeni, teknoloji mezarlığını mesken tutmuş CD değil, plaktı. Evet evet, bildiğimiz plak, yani vinyl. 2011’de boy boy, kutu kutu, renk renk plak basımında patlama yaşandı. Her ama her şey, hala müzik için elini cebine atmaktan kaçınmayan kuşakları cezbetmek, hatta adlı adınca tavlamak içindi. Bu da başarıldı. Daha çok talep, daha çok arz getirdi ve müzik zincirleri, tıpkı eskiden olduğu gibi “plakçı” anılmalarına sebebiyet verecek biçimde, plak rafları ile donandı.

Bize de sirayet etti bu; en azından işin raf kısmında bu oldu. En yaygın müzik zincirimiz D&R, orta ve büyük şubelerini gayet zengin plak bölümleri ile donattı. Memlekete gelişi çok geç gerçekleşmiş ve bu nedenle de manasız kaçmış Virgin de öyle. Neredeyse, 60 ve 70’lerdeki kadar zengin bir plak çeşidi bulunmaktaydı bu mağazada.

Ama gerilemenin durma ya da işin (milimlerle-santimlerle de olsa) yükselme kısmından biz nasiplenmedik. Bizde satış rakamları baş aşağı gitmeye devam etti. Hatta 2011’de, hem basılan albüm sayısı hem de toplam baskı adedi çok azaldı. Adet ve TL bazında toplam satış rakamları mı? Yere çakıldı; tam olarak bu oldu.

 

Çok Geç Kalmadan 

Çok da normaldi bu, hiç kimse şaşırmadı. Müziğin beşiği ya da merkezi sayılabilecek ülkeler, yılların tecrübesi ile, her kriz ile bir şekilde baş etmeyi beceriyorlar. Ya da baş edemeseler de, endüstrinin tamamen yerle bir olmaması için ara yollar, geçici formüller buluyor, devreye sokuyorlar.

Biz ise böyle değiliz. Birkaç köklü firmamız hariç, (sözümüz MÜYAP ve İMÇ’den dışarı; yılların ötesinden gelen iflah olmaz bir mantık ve anlayıştan söz ediyoruz) bizimkiler genellikle vur-kaç taraftarı olmuştur ya da, “bul hit’i, al parayı ve kaç” olmuştur şiarları. Bu nedenle, ne tedbir ne de başka şey bize ilaç oldu. Artık firmaların yapım için yapacağı yatırım ya da ayıracağı bütçe miktarı SIFIR seviyesinde! Hatta bunun altı olduğu da söylenebilir, çünkü firmaların büyük kısmı, önlerine masrafı yapılmış ve hazır edilmiş albümler geldiğinde dahi bununla yetinmiyor ve albümü yayımlamak için sahibinden extra para talep ediyorlar. Bir kısmı, “Şu kadar da biz alırız!” diyerek yapıyordu bu işi; bir kısmı ise, menajerlik zinciri ile bağlayabildiğini, “% şu kadar, hayır bu kadar…” diye inlete inlete hallediyordu.

Hiç şüphesiz bundan en büyük zararı pop camiası gördü. Hiç alışkın olmadıkları bir tavırdı bu; tabiri caizse, pamuklara sarılıp sarmalanmışlardı bugüne kadar. Bu nedenle sıra “Pamuk eller cebe!” komutuna geldiğinde, neye uğradıklarını şaşırdılar. “Bana yapılacak şey mi bu?” diye dertlendi bir kısmı; bir kısmı ise küstü, çekildi. Çok çok az bir kısmı ise, “Eh ne yapalım, zaman böyle demek ki” deyip, bankalara yığdıklarına el attı, şişkin hesaplarına yaslandı, böylelikle dostları onları alışverişte gördü.

 

Daha Güç Olmadan

Öteden beri üvey evlat kabul edilmiş rock ile evlat dahi kabul edilmemiş caz alanları ise, belki de bu nedenlerle herhangi bir aşağılık duygusuna kapılmadan ve bildikleri gibi devam ettiler yollarına. Bu yazıya eşlik eden “En İyi” albümler listesinin caz ve rock ağırlıklı olma sebebi de budur zaten. Bu alanın sanatçıları, müzisyenleri, “Bir albüm kaydedelim ve şu kadar para, bu kadar nam yapalım” diye düşmedikleri için yollara, genellikle iyi albümler yaptı ve buna hasret dinleyicilerin yüreklerini ferahlattı. Listede yer almayan Çiğdem Erken (“Kız Kafası”), Mehtap Meral (“Aşk”) ve benzeri birkaç bağımsız sanatçıyı da eklersek eğer, iyi müzik yapma niyetinde ya da telaşında olanların kimler olduğu daha net bir biçimde çıkar ortaya.

“En Kötü” albümler listesinin boylu boyunca pop damgalı olması da (bu yüzden) şaşırtıcı değil. Üstelik kötülüğün yıldızlı belgeleri sayılabilecek İsmail YK ve ‘Sefarad’ Sami bir yana, Ajda Pekkan ve Candan Erçetin gibi popun büyük isimleri dahi 2011 yılında iflas bayrağını çekenlerden oldular. “İyi olan değil kötü olan satıyor, o zaman yaşasın kötülük” demiş ve stüdyoların yollarını tutmuş gibiydi bu büyük yıldızlar. Nispi bir kötülük derecelendirmesi nedeniyle listede kendisine yer bulamamış Sezen Aksu’nun “Öptüm”ünü de dahil edersek eğer, durumun vehameti anlaşılabilir. Durum özetle şu: Pop bitti.

Pop bitti ama rock var, caz var, başka türler var. Müzik hep var, hep olacak. Bakın Sarp Maden “Durgun Sular”ı ile ses verdi bile. Bundan ötesi, zenginin parası ile çene(mizi) yormaktır. Dibi boyladılarsa boyladılar; bize ne?

 

2011’in En İyileri

1-Sen, Bülent Ortaçgil

2-Ben, Ogün Sanlısoy

3-Artık Güçler Dengede, Kül

4-Yazısız, Alp Ersönmez

5-But Beautiful, Ayşe Gencer

6-İstanbullu Efsane Hanımlar’ın Dillerindeki Şarkılar, Sema 

7-Love Sick, Cumhur Avcil

8-Durgun Sular, Sarp Maden

9-Mabel Matiz, Mabel Matiz

10-Rahatsız, Tolga Burkay 

 

2011’in En Kötüleri

1-Psikopat, İsmail YK

2-Seve Seve, Sami

3-Kalbim, Enbe Orkestrası

4-Aşklarım Büyük Benden, Murat Boz

5-Sıfır Makyaj, Ayşe Özyılmazel

6-Aranjman/Arrangements 2011, Candan Erçetin

7-130 bpm Allegro, Ozan Doğulu

8-Alüvyon, Ersen&Dadaşlar

9-Farkın Bu, Ajda Pekkan

10-Akıyor Zaman, Seksendört

 

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar