DÜŞLERİN DİYARI
11 Aralık 2023 Pazartesi 22:10
Geçen yılın sonlarında saçma bir biçimde (Cihangir’deki evinde çıkan bir yangın sonucu) kaybettiğimiz Tuncay Akdoğan’ın, yaşamının son zamanlarında hazırlıklarına başladığı ve epeyce de yol aldığı albümü “Bir Nehir ki Ömrüm”, müzisyenin yakın dost ve tanıdıkları tarafından tamamlandı.
Yakın dost ve tanıdıklar, Tuncay Akdoğan albümü ile bizzat meşgul olurken de yanında olduklarından onun tam olarak ne yapmak istediğini bilmiş ya da kolaylıkla tahmin etmiş olmalılar. Çünkü albümün tamamı, Akdoğan’ın bugüne kadar yaptıkları ile örtüşüyor, ‘yarın’a uzanan yolları ‘cesaret’ ve ‘umut’ ile aydınlatıyor. Grup Yorum ve Kızılırmak’ın kurucularından olan Tuncay Akdoğan, kısacık yaşamı boyunca, şartların uygun olup olmadığına aldırmaksızın doğru bildiği yolda yürümeye devam etmiş, şarkılarını yazar ya da söylerken ‘yarın’ ile ilgili düşlerinden hiçbir zaman vazgeçmemişti. Üstelik, çok çok zor olmasına rağmen, bu uğurda müziği de ezdirmemiş, çok iyi seslendirilmiş, çok sağlam şarkılara imza atmıştı. Akdoğan’ın yapmaya kararlı olduğu ‘siyasi’ müziğin hedef kitlesi, (en azından, Grup Yorum’un kurulduğu sıralar olan 80 ortalarında) çok iyi bir müzik, çok iyi seslendirilmiş şarkılar aramıyorken bile, Akdoğan; savunduklarını o güne kadar alışılmış olan biçimin-tarzın dışına çıkarak dile getirmeyi seçmiş, yaşamının son günlerine kadar da bu kararından hiç vazgeçmemişti. Hem Yorum’un hem de Kızılırmak’ın bütün şarkılarında, dinleyeni müzik ile kurduğu bağdan kopartacak herhangi ‘yabancı’ bir şeye-unsura rastlanmaz. Şarkılar, müzikal anlamda yetkin bir biçimde seslendirilir, (‘Amerika’nın her gün ‘amarika’ olarak tonlandığı bir memlekette) ‘dil’in sürçmesine-kaymasına izin verilmez. Bu nedenledir ki, hem Yorum hem de Kızılırmak, başta yola çıkarken hiç ummamış oldukları bir dinleyici kitlesine ulaşmış, her iki grubun epeyce ‘beyaz yakalı’ hayran ve dinleyicisi de oluşmuştu. Müziğin sağlam ve doğru olması, ‘dil’in sıhhatli telaffuzu, bu bazen ‘sinirli’ bazen ‘şaşkın’ grubun önce Yorum ardından da Kızılırmak hayranı olmalarını sağlamış; bunun bir adım sonrası da, (tam da bu grupların şarkılarında sözünü ettikleri) sorunların-ikilemlerin üzerine kafa yorulması-düşünülmesi sonucunu doğurmuştu.
AYAĞA KALK, ELE GEÇİR YAŞAMI
“Bir Nehir ki Ömrüm” albümünde, kısmen Akdoğan’ın erken vedası, kısmen de Akdoğan’ın daha işin başında böyle planlamış olması nedeniyle çok sayıda konuk vokalist ve müzisyen yer almış. Akdoğan ile hep aynı saflarda yer almış İlkay Akkaya, bu konuk vokalistlerin en önemlilerinden biri. Seslendirdiği her şarkıyı tepeden tırnağa ‘hüzün’ ile donatan bu eşsiz ses, yine “gül nefesli bir türkü” söylüyor ve dinleyeni daha ağzını açar açmaz yerlere seriyor: “Kim unutmuş sevdasını, varlığından bezer oldum…” Şu yalan dünyanın (hepimize) attığı bir başka kazık sonucu yitirdiğimiz Kazım Koyuncu’nun türküsü “Darbedar” da aynı duyguyu veriyor dinleyene.
Koyuncu’nun, 2000 yılında, yine Akdoğan’ın kurduğu Serüvenciler’in ilk albümünün hazırlıkları sırasında kaydettiği bu şarkı, ‘aşk’ın insanın elini kolunu bağlaması, çaresiz bırakması üzerine ‘şen’ bir türkü… Fırat Başkale, Ahu Öztürk, La’l, Tuncay Akdoğan ve Adile Yadırgı’nın seslendirdiği diğer şarkılar dahil, Akdoğan’ın “Bir Nehir ki Ömrüm” adlı albümü tamamen ‘temiz’ bir albüm olmuş. Her şarkısı, her dizesi ile de bu sıra dışı müzisyene yakışmış. “Hazar” adlı şarkıda, “Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl” diyen Akdoğan’ın, artık dört bir yanının bizim buralarda görmediğimiz-bilmediğimiz bin bir çeşit çiçekle örülü olduğuna hiç kuşku yok. “Ayrılık” da, arkadaşlarının-dostlarının katkısıyla bitirilmiş bu albüm sayesinde bir parça hafifletildi. “Bin yıllık kavga”yı, layıkıyla sırtlamış “bir nehir”di ömrü… “Su akıyor” ve ‘biz’ gidiyoruz. Önemli olan, gitmek üzereyken son bir defa dönüp el sallamaya niyetlendiğinizde utanmamak-baş eğmemek.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Tuncay Akdoğan’ın yer aldığı her albüm
(Başta “Gidenlerin Ardından” olmak üzere) Kızılırmak’ın her şeyi
(Başta “Yine” olmak üzere) İlkay Akkaya’nın bütün yaptıkları
(Başta “Güzelleme” olmak üzere) Ayşegül’ün bütün yaptıkları
(Başta “Marşlarımız” olmak üzere) Grup Yorum’un her şeyi
(Başta “Mutlaka Yavrum / Kavga” olmak üzere) Cem Karaca’nın çoğu 45’liği
(Başta “Acıyı Bal Eyledik” olmak üzere) Rahmi Saltuk’un bütün albümleri
Timur Selçuk’un “Nereye Payidar?” oyun müzikleri
SAKIN YAKLAŞMAYIN
Bizi, “Zaman geçti, dünya değişti” diye yolun ortasında bırakanlar
KEŞKE OLSA
İlkay Akkaya’dan yeni bir “1 Mayıs” yorumu
“Avusturya İşçi Marşı”nın (Kızılırmak ve Rahmi Saltuk’un birlikte yapacağı) yeni bir versiyonu
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.