KEŞKE AYLİN, ŞEBNEM, ROJIN HEP GELSE

Popüler müzik piyasamız zor bir yılı geride bıraktı; satış rakamları (hem adet hem de YTL olarak) dibe vurdu, ‘korsan’ ve internet üzerinden ‘download’ sorunları iyice ağırlaştı, firmaların eli kolu bağlandı, kimsede yeni yollar, farklı isimler denemek için moral kalmadı. Ama bütün bunlara rağmen, 2005 yılı içerisinde de, yüzlerce kötü (hatta bir kısmı beş para etmez) albümün yanında iyi albümler de yayınlandı. Bu iyi albümler sayesinde, Mor ve Ötesi’nin dünyanın yalan söylediğini ilan ettiği çalışmasından itibaren yükselen alternatif hareket sönmeye yüz tutmadı, (harareti biraz azalmış olsa da) devam etti. Hep aynı tarz müziğin perişan ettiği kulaklar bu iyi albümler sayesinde bayram etti. Yine bu albümler sayesinde, ekonomik şartların terlerde süründürdüğü herkes sığınacak bir liman bulmuş oldu; sığınacak ve içine düştüğü durumun ağırlığını ya da derinliğini kavrayabilecek bir liman. İlk albümü “80060”ı (Kapsül ile birlikte) 1998 yılında yayınlayan, 2000 yılında ise “Gel Git”i çıkararak elektronik müzik alanında o güne kadar yapılmış en radikal çalışmayı müzik dünyamıza sunan Aylin Aslım, “Gulyabani” ile geçtiğimiz yılın en iyi albümüne imza atmakla kalmadı, bütün zamanların en iyi on albümünden birini de yapmış oldu. Marianne Faithfull ve K.D.Lang’in (ya da benzerlerinin) izinden giden, en az onlar kadar duyarlı ve (çağ gereği) hırçın bir Aylin Aslım vardı “Gulyabani”de; katlanmanın, ses çıkarmamanın bizi perişan ettiği üzerine ciddi sözler söyleyen (ama ahkam kesmeyen), ‘tevekkül’ün bizi getirip bıraktığı kara deliğe çomak sokmaya cesaret eden bir çağdaş ozan. 2000’lerle birlikte bayrak açmış en önemli müzisyenlerimizden Sunay Özgür’ün desteği ile de, hiçbiri havada kalmamış, müzikal anlamda da olabilecek en doğru bir biçimde desteklenmiş bu dizeler, daha uzun yıllar boyu birçok insana yoldaşlık etme vazifesi görecek. Tıpkı Bülent Ortaçgil’in “Benime Oynar mısın?”ı gibi, Aslım, işin ‘insani’ yanını epeyce kollamıştı bu albümde ve bu da, bu şarkıların dünya döndükçe çınlayabilme imkanını getirmişti beraberinde; en azından ‘insani yan’ın (hiç olmazsa bir bölüm insan tarafından) hala önemseniyor olacağı süre dahilinde çınlayacaktı bu şarkılar… Şebnem Ferah’ın “Can Kırıkları” da uzun yıllar boyu acılara, sıkıntılara rehberlik edecek bir ‘el kitabı’ydı. Ferah, ‘bir kadın gözüyle’ gördüklerini süzmüş - toparlamış ve kadın – erkek demeden herkesi önüne katmış bir şekilde yakıp yıkmakta olan ‘çağ yangını’nın kazazedelerine bir ‘ilkyardım çantası’ sunmuştu; (bir başka mükemmel müzisyen olan) Tarkan Gözübüyük’ün yaratıcılığı nedeniyle, yüzde yüz işe yarayacak, çoğu kişiyi tamamen yanıp kavrulmaktan kurtaracak bir ‘ilkyardım çantası’.
HEPİMİZ BİR FİDANIN DALIYIZ
Rojin ve Nilüfer Akbal’ın albümleri, müzikal yapı bakımından elbette tamamen farklı iki albümdü ama her iki sanatçının yola çıkış amaçları ortaktı: “Kürtçe şarkıları, (sebep her ne olursa olsun) bir türlü dinlememiş ya da dinleyememiş insanlara da dinletebilmek. Rojin, pop kalıpların içinde kalarak yapmıştı seçimini; “Arkadaş” ve “Vazgeçtim” gibi çok bilinen şarkılar yeni bir ‘yüz’ ve ‘dil’ edinerek çıkmıştı dinleyicinin karşısına, “İkimiz Bir Fidanız” gibi klasikler ise hep bildiğimiz gibiydi ama bu tür şarkıların farklı yanı Volkan Şanda’nın üzerlerine ekledikleri – kattıklarıydı… Ayhan Evci ile birlikte, “Ray’e” albümünden beri bütün dünyada dinlenebilecek bir sound peşinde koşmakta olan Nilüfer Akbal’ın ‘gece’si, muhtemelen bu son albümden dolayı daha aydınlık ya da daha ışıklıydı artık; dağıtım problemleri nedeniyle dört bir yana sunulamamış, ‘Kürt’ ya da ‘Kürtçe’ konusunda her nedense biraz daha kraldan fazla kralcı olmuş basınımız nedeniyle herkese duyurulamamış bu albüm, bir başına bütün yolu alacak ve ilerde mutlaka keşfedilecektir; o zaman da, basının bir bölümü mutlaka bir parça hicap duyacaktır, görmezden geldikleri, ciddiye almadıkları için… “Bahane” ile yürekleri dağlamış, sonra da ‘remix’ diyerek işin ‘haz’ (ya da ‘dans’) tarafını da kollamış Sezen Aksu; bütün müzikal yaşamının en sakin, en bağırmayan – çağırmayan albümünü çıkarabilmiş Sertab Erener; sakinlik ya da sessizliğin büyük bir erdem olduğunu söylemeye devam etmiş Burhan Şeşen; bir başka el kitabını (bu sefer, klarnetin el kitabını) yazmış Hüsnü Şenlendirici; bildiğimiz pop kalıpları içerisinde kalınarak bile farklı olunabileceğini göstermiş Zeynep Dizdar ve daha önce “Tatlı Sert” gibi görünüp bayağı okkalı bir yumruk savurmuş, şimdi de ‘hafif’ diyerek herkesi yere sermiş Vega da, 2005’i (müzik adına) ‘kara bir yıl’ olmaktan kurtaran diğer albümler oldu… DMC’nin, Candan Erçetin’in albümü “Aman Doktor”u (olağanüstü güzellikte bir kitapla destekleyerek) özel bir biçimde basması ise müthiş bir hediyeydi; bu kadar güzel, bu kadar şık bir hediyeyi Noel Baba bile bile akıl edemezdi doğrusu; emeği geçen herkes bu özel baskı ile ne kadar gurur duysa azdır.
‘Download’ ve ‘korsan’ın 2006 yılında da rahat yüzü göstereceği yok; ancak Müyap’ın Bülent Forta öncülüğünde giriştiği internet üzerinden şarkı pazarlama projesinin başlamasıyla birlikte her şey bir parça daha katlanılabilir, çekilebilir bir hale gelecek. Aylin, Şebnem, Rojin, Nilüfer, Sezen, Burhan, Sertab, Zeynep, Deniz, Hüsnü, Candan, Bülent ve benzerlerinin varlığı ise zaten bu işin teminatı. Galiba gelecek yıl ya da sonrasında ‘her şey daha güzel olacak.’
2006’NIN EN İYİLERİ
1-“Büyük Düşler”/Mor Ve Ötesi
2-“Her Şeyin Bir Bedeli Var”/Rashit
3-“İnandığın Masallar”/Pinhani
4-“7’n Bitirdin”/Nazan Öncel
5-“Kalbim Yok”/Zardanadam
6-“Yıldızlar Kuşandık”/Grup Yorum
7-“Kalabalıkta Bir Yüz”/Murat Köseoğlu-Zeynep Arıkan
8-“Gece Saat On İki”/Nükhet Duru
9-“Ayrılığın El Kitabı”/Betül Demir
10-“Cool Kadın”/Ajda Pekkan
2006’NIN EN KÖTÜLERİ
1-“Bombabomba.com”/İsmail YK
2-“Sen Sağlığa Zararlısın”/Aysu Baceoğlu
3-“Kam”/Gizem Özdilli
4-“Kusursuz 19”/Demet Akalın
5-“Bazen”/Yeşim Salkım
6-“Dinle”/Mahsun Kırmızıgül
7-“Mesafe”/Serdar Ortaç
8-“Yerli Plaka”/Ceza
9-“Tek Taşımı Kendim Aldım”/Nil
10-“Come Closer”/Tarkan
NAİM DİLMENER