BİR İMKANSIZ AŞK MEKTUBU
Gazeteci, yazar, DJ, sunucu... hiç fark etmez, Umay Umay’dan her söz açan, onun “marjinal” olduğu konusunda birleşir. Kolay bir tespit bu. Karşı karşıya oldukları kişiyi anlamamanın, kafalarında bir yere oturtamamanın şaşkınlığı ile, telaşla altı çizilen bir özelliktir bu. Öyle dendiğinde Umay Umay’ın herkese kısa yoldan ve bir seferde anlatılacağı / tanıtılacağı varsayılır. Üstelik anlamadıkları / anlam veremedikleri bu kişiyi / işi de bir çırpıda geride bırakmış olurlar. “Marjinal” sözcüğü, Umay Umay’ı anlatır anlatmasına ya, tek başına yeterli değildir. Hatta yanına ne koyarsanız koyun yine yeterli olmaz. Çünkü burada sorun, tanımlamanın nasıl / neyle yapılacağı değil, Umay Umay’ın “tanımlanamaz” oluşudur.
Ne kendisi, ne yazdıkları, ne yaptığı müzik kolay kolay bir kalıba sokulabilecek, etiketlenebilecek gibi değildir. İş bu kadarla da kalmaz. Dinlediğinizde ya da okuduğunuzda, kolay kolay çekip gidemez, işinize eski bildiğinizce devam edemezsiniz. Ya okuduklarınız / dinledikleriniz karşısında çarpılmış ve iflah olmaz bir Umay Umay hastası haline gelmişsinizdir; ya da bir nefret hissiyle donanır, önünüze gelen her fırsatta bu nefretinizi kusarsınız. “Eh fena değil, bazı yerleri / bazı şarkıları iyi, bazen de kötü” yoktur. Hiç işin ortası yoktur Umay Umay da. Zaten bu nedenle ya çok sever ya da nefret edersiniz. Ben tapanlardanım. İlk albümünden beri. Son albümü “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu” ise, Umay Umay’ı tanıyan ve ondan gelecek herhangi türlü bir şeye şaşırmayacağını sanan beni bile nakavt etti. Umay Umay’ın anlatacaklarına bağışıklık kazandığımı düşünmekteydim ama kolaylıkla yere serildim.
BİR ŞARKI DUYDUM, KALBİM ACIDI
Açık Radyo’daki programıma davet ettiğim Umay Umay’a ilk sorum, bu son albümün açılış şarkısı olan “Yok Yok” taki aleni Sezen Aksu eleştirisi olmuştu: “Sezen Aksu’nun talebinin aksine, Onu Al Beni Alma diyorsunuz, galiba herkesin olduğu yerde değil, tam karşı kıyıda durduğunuzu söylemek istiyorsunuz...” diye bilgiç bilgiç girmiştim ki lafa, Umay Umay’ın “karşı kıyıda da değilim, ben hiçbir kıyıdan değilim” cevabı ile geldim kendime. Birini, bizim de sağını solunu tahmin edebileceğimiz bir yere / mekana oturtmak çok rahatlatıcıdır. Ama Umay Umay söz konusu olan; onu hiçbir zaman tam anlamı ile tanıyamıyor, çözemiyor, bir kenara kaldıramıyorsunuz. Kendi adını verdiği ilk albümü, sonra gelen “Naylon” ve şimdi de “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu”, hem birbirine benzemez, hem de her biri ayrı ayrı yetkin albümler. Hem söz hem de müzikal anlamında çok tutarlı, hiçbir anında ya da dizesinde kendisi ile çelişmeyen, size yeni ve farklı bir dünya sunan albümler yaptı Umay Umay. Bu sonuncusuna; “iyi”, “mükemmel”, “olağanüstü” demek bile bir şey ifade etmeyebilir. Bu albümde ipin ucu tam kaçmış, her şey bunun da ötesinde. Müzik piyasamızın şartları bu kadar belli, bu piyasadan çıkabilecek en iyi şeyin bile sınırları – köşeleri tahmin edilebilirken, Umay Umay ve arkadaşlarının bu çapta bir albümle, bu kadar eksiksiz bir işle karşımıza çıkmış olması inanılır gibi değil...
Başta hip – hop ve rap olmak üzere, hemen hemen her türlü eğilimin harman edildiği bir dans albümü bu. Bu kadar eğilimi bir araya toplamayı kafaya koyan birinden, aslında, beklense beklense, bir ucube ortaya çıkartması beklenirdi. Nerde?.. Kapı gibi bir dans albümü çıkmış ortaya. Daha önce dinlediklerinize / bildiklerinize benzemeyen, her dinleyişte sizi şaşırtan, daha da kulak kesilmenize sebep olan bir albüm. Duyduğunuz ritm ve seslere inanamıyorsunuz. Anlamamış olduğumu, yeri geldiğinde anlarmış gibi yapmam demiyorum, ben de herkes gibi yaparım bunu. Ama karşımda her türlü soruyu cevaplamaya hazır birini bulduğumda bunu da sormuştum: “Bu sesler neydi, nasıl becerilmişti?” Müziğin mutfağında hiç bulunmamış biri olarak, Umay Umay’ın anlattıklarını can kulağı ile dinlediysem bile tam olarak anlamadım: 'Özellikle yanlış yapılmış mix’ler, tersten akıtılan notalar, bile isteye detone tutulmuş alanlar'dan söz etti Umay Umay. Ama anlatılanlar bana, yepyeni bir bileşime varmak için gösterilmiş olan çabanın büyüklüğünü ve ciddiyetini gösterdi. Herkesin yaptığını yapmak üzere değil, yapmamak üzere girişilmişti bu işe ve şartlar neye zorlarsa zorlasın, bir an bile bu karardan vazgeçilmemişti.
Sonuçta da da başarılmış işte. Siz; “sen kıymetli, ben zahmetli, zorlama güzelim saaalla” ya da “suratımı dağıtır makyaj fazlası, ütüye de alışık beynin yarısı” dediğinizde; alttan bildik sesler / ritmler aksaydı zaten komik / tuhaf olurdu. Farklı bir şey, altıyla da, üstüyle de farklı olmalıdır. Bunu Umay Umay’dan iyi bilen yok. Yalnızca Türk popunun en radikal, en muhalif, en farklı ismi değil Umay Umay; en korkusuz, en kırılgan ismi aynı zamanda. En acımasızı da. Size şarkılarını söylüyor ve siz şarkıları dinlemeden önceki kişi olamıyorsunuz artık. “Korkmuyordum kırmızı baktım, kalbim sokakta vurulmaz sandım...” dizelerine eşlik eder ya da mırıldanırken dikkatli olabilmenizin yolu kalmamıştır: “Kalbi camdan, yaraları camdan, kabuğu buzdan”... ipiniz çok rahat çekilebilecektir şimdi.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Orospu Kırmızı – Ada – Kitap
34 U 442 Veda Busesi – Ada – Kitap
Umay Umay – Emre – Kaset
Naylon – BMG – CD
Ağzı Bozuk Aşk Mektubu – Etno – CD
Kent Ozanları 1 – Ada - CD
NAİM DİLMENER