BİR İMKANSIZ AŞK MEKTUBU
27 Kasım 2023 Pazartesi 21:48
Gazeteci, yazar, DJ, sunucu... hiç fark etmez, Umay Umay’dan her söz açan, onun “marjinal” olduğu konusunda birleşir. Kolay bir tespit bu. Karşı karşıya oldukları kişiyi anlamamanın, kafalarında bir yere oturtamamanın şaşkınlığı ile, telaşla altı çizilen bir özelliktir bu. Öyle dendiğinde Umay Umay’ın herkese kısa yoldan ve bir seferde anlatılacağı / tanıtılacağı varsayılır. Üstelik anlamadıkları / anlam veremedikleri bu kişiyi / işi de bir çırpıda geride bırakmış olurlar. “Marjinal” sözcüğü, Umay Umay’ı anlatır anlatmasına ya, tek başına yeterli değildir. Hatta yanına ne koyarsanız koyun yine yeterli olmaz. Çünkü burada sorun, tanımlamanın nasıl / neyle yapılacağı değil, Umay Umay’ın “tanımlanamaz” oluşudur.
Ne kendisi, ne yazdıkları, ne yaptığı müzik kolay kolay bir kalıba sokulabilecek, etiketlenebilecek gibi değildir. İş bu kadarla da kalmaz. Dinlediğinizde ya da okuduğunuzda, kolay kolay çekip gidemez, işinize eski bildiğinizce devam edemezsiniz. Ya okuduklarınız / dinledikleriniz karşısında çarpılmış ve iflah olmaz bir Umay Umay hastası haline gelmişsinizdir; ya da bir nefret hissiyle donanır, önünüze gelen her fırsatta bu nefretinizi kusarsınız. “Eh fena değil, bazı yerleri / bazı şarkıları iyi, bazen de kötü” yoktur. Hiç işin ortası yoktur Umay Umay da. Zaten bu nedenle ya çok sever ya da nefret edersiniz. Ben tapanlardanım. İlk albümünden beri. Son albümü “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu” ise, Umay Umay’ı tanıyan ve ondan gelecek herhangi türlü bir şeye şaşırmayacağını sanan beni bile nakavt etti. Umay Umay’ın anlatacaklarına bağışıklık kazandığımı düşünmekteydim ama kolaylıkla yere serildim.
BİR ŞARKI DUYDUM, KALBİM ACIDI
Açık Radyo’daki programıma davet ettiğim Umay Umay’a ilk sorum, bu son albümün açılış şarkısı olan “Yok Yok” taki aleni Sezen Aksu eleştirisi olmuştu: “Sezen Aksu’nun talebinin aksine, Onu Al Beni Alma diyorsunuz, galiba herkesin olduğu yerde değil, tam karşı kıyıda durduğunuzu söylemek istiyorsunuz...” diye bilgiç bilgiç girmiştim ki lafa, Umay Umay’ın “karşı kıyıda da değilim, ben hiçbir kıyıdan değilim” cevabı ile geldim kendime. Birini, bizim de sağını solunu tahmin edebileceğimiz bir yere / mekana oturtmak çok rahatlatıcıdır. Ama Umay Umay söz konusu olan; onu hiçbir zaman tam anlamı ile tanıyamıyor, çözemiyor, bir kenara kaldıramıyorsunuz. Kendi adını verdiği ilk albümü, sonra gelen “Naylon” ve şimdi de “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu”, hem birbirine benzemez, hem de her biri ayrı ayrı yetkin albümler. Hem söz hem de müzikal anlamında çok tutarlı, hiçbir anında ya da dizesinde kendisi ile çelişmeyen, size yeni ve farklı bir dünya sunan albümler yaptı Umay Umay. Bu sonuncusuna; “iyi”, “mükemmel”, “olağanüstü” demek bile bir şey ifade etmeyebilir. Bu albümde ipin ucu tam kaçmış, her şey bunun da ötesinde. Müzik piyasamızın şartları bu kadar belli, bu piyasadan çıkabilecek en iyi şeyin bile sınırları – köşeleri tahmin edilebilirken, Umay Umay ve arkadaşlarının bu çapta bir albümle, bu kadar eksiksiz bir işle karşımıza çıkmış olması inanılır gibi değil...
Başta hip – hop ve rap olmak üzere, hemen hemen her türlü eğilimin harman edildiği bir dans albümü bu. Bu kadar eğilimi bir araya toplamayı kafaya koyan birinden, aslında, beklense beklense, bir ucube ortaya çıkartması beklenirdi. Nerde?.. Kapı gibi bir dans albümü çıkmış ortaya. Daha önce dinlediklerinize / bildiklerinize benzemeyen, her dinleyişte sizi şaşırtan, daha da kulak kesilmenize sebep olan bir albüm. Duyduğunuz ritm ve seslere inanamıyorsunuz. Anlamamış olduğumu, yeri geldiğinde anlarmış gibi yapmam demiyorum, ben de herkes gibi yaparım bunu. Ama karşımda her türlü soruyu cevaplamaya hazır birini bulduğumda bunu da sormuştum: “Bu sesler neydi, nasıl becerilmişti?” Müziğin mutfağında hiç bulunmamış biri olarak, Umay Umay’ın anlattıklarını can kulağı ile dinlediysem bile tam olarak anlamadım: 'Özellikle yanlış yapılmış mix’ler, tersten akıtılan notalar, bile isteye detone tutulmuş alanlar'dan söz etti Umay Umay. Ama anlatılanlar bana, yepyeni bir bileşime varmak için gösterilmiş olan çabanın büyüklüğünü ve ciddiyetini gösterdi. Herkesin yaptığını yapmak üzere değil, yapmamak üzere girişilmişti bu işe ve şartlar neye zorlarsa zorlasın, bir an bile bu karardan vazgeçilmemişti.
Sonuçta da da başarılmış işte. Siz; “sen kıymetli, ben zahmetli, zorlama güzelim saaalla” ya da “suratımı dağıtır makyaj fazlası, ütüye de alışık beynin yarısı” dediğinizde; alttan bildik sesler / ritmler aksaydı zaten komik / tuhaf olurdu. Farklı bir şey, altıyla da, üstüyle de farklı olmalıdır. Bunu Umay Umay’dan iyi bilen yok. Yalnızca Türk popunun en radikal, en muhalif, en farklı ismi değil Umay Umay; en korkusuz, en kırılgan ismi aynı zamanda. En acımasızı da. Size şarkılarını söylüyor ve siz şarkıları dinlemeden önceki kişi olamıyorsunuz artık. “Korkmuyordum kırmızı baktım, kalbim sokakta vurulmaz sandım...” dizelerine eşlik eder ya da mırıldanırken dikkatli olabilmenizin yolu kalmamıştır: “Kalbi camdan, yaraları camdan, kabuğu buzdan”... ipiniz çok rahat çekilebilecektir şimdi.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Orospu Kırmızı – Ada – Kitap
34 U 442 Veda Busesi – Ada – Kitap
Umay Umay – Emre – Kaset
Naylon – BMG – CD
Ağzı Bozuk Aşk Mektubu – Etno – CD
Kent Ozanları 1 – Ada - CD
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.