Ossi ve Sony&BMG ortak çalışması iki olağanüstü albüm daha kazandırdı bize; Çiğdem Talu’nun, Melih Kibar’sız yazdığı şarkıların toplandığı “Söz: Çiğdem Talu” ve Gönül Yazar’ın, ‘pop şarkılar’ından oluşan, “En İyileriyle Gönül Yazar” albümlerini… Çiğdem Talu, (popüler müziğimizin ‘rüya takım’larından biri haline gelecek olan) Talu-Kibar ortak çalışması öncesi, (genellikle soyadını kullanmadan, yalnızca ‘Çiğdem’ olarak imza attığı) epeyce yabancı şarkı ve bizden besteye söz yazdı.
Yapı ve Kredi Bankası’ nın, muhtelif zamanlarda çok az sayıda bastığı ve hiçbir şekilde satışa sunmayıp yalnızca ‘hatırlı’ müşterilerine gönderdiği albümleri nihayet makul şekilde dağıtıp satışa sunmaya başladı. Epeyce hoş şeyler çıktı bu paketten... Epeyce sürpriz, epeyce “Aaa, bunlar ne zaman yapılmıştı ki?” dedirtecek albüm... Bunların arasında Modern Folk Üçlüsü’ nün de albümü var. Şu ara piyasaya verilmiş olan albüm, grubun ‘best of’ u niteliğinde. ‘Müziğimizde Bir Doğru Nota Öyküsü’ gibi oldukça iddialı bir ismi olan bu albümde grubun bildik şarkılarının büyük bir kısmı yer almakta. Bu albüm grubun tam otuzuncu yılına denk geldi. Yıllar ne çabuk geçmiş...
Nil (Karaibrahimgil ya da ‘özgür kız’) “Tek Taşımı Kendim Aldım” diye çıktı ortaya bu sefer de ve (başta ‘yuva yaşında’ çocuklar olmak üzere) herkesin diline dolandı yeniden. Çoğu insan, ilkokul günlerinin o (“beş-pa-ra-ver-beş-pa-ra-yok-sa-on-para-ver” tempolu) ‘trampet’li günlerine döner gibi oldu. Apansız, birden bire… O uzun ve sıkıcı ‘yürüyüş’lerin, kutlamaların, şiirlerin, günün anlam ve önemini belirten bunaltıcı ‘müdür’ya da öğretmen konuşmalarının hepsi birden sökün etti.
“Prodüktör” denilen unvan ya da kurumun, popüler müziğimize (Batılı anlamda) katılmasına sebep olmuşlardandır Nino Varon. Bu unvan ve sorumluluğa sahip olanların yapmaları gereken her ama her şey, hem de fazlasıyla yapılagelmiştir onun tarafından. O sırada, kimin single ya da albümü yapılıyor olursa olsun fark etmez, işe sıfırdan başlar ve ince ince her şeyi planlar. Popüler müziğimizin “mutfak” tarafı, pek az yansımıştır basına. Genellikle ilgilenilmemiş, anlatılmamış, aktarılmamıştır. Ama olduğu kadarıyla dahi, Nino Varon hakkında çok az şey söyler bu sayfalar.
DMC’nin, Selmi Andak albümünü yayımlamasının üzerinden çok geçmemişken, bu sefer de Ada, Bülent Ortaçgil’in ‘tribute’ albümünü yayımladı. “Şarkılar Bir Oyundur” üst ve “Bülent Ortaçgil İçin Söylenmiş Bülent Ortaçgil Şarkıları” alt başlığı ile yayımlanan bu ikili albüm, Selmi Andak albümü ile birlikte, ülkemizde hiç başvurulmamış bir yol olan bu tür ‘saygı’ albümlerinin kapısını açacak gibi gözüküyor. Bülent Ortaçgil’in albümünün çok iyi satıyor olduğunu duydum. Bu belki de, diğer firmaları da heyecanlandıracaktır. Biliyorsunuz, bizde, her türlü yenilik ve gelişme, ‘satıyor olması’ şartı ile takip edilir.
Mesela Mehtap Meral ve Sema; biri tangonun, diğeri ise kantonun baş köşede olduğu birer albüm yaptı. Sema’nın değil ama Mehtap Meral’in henüz ilk albümü üstelik. Her ikisi için de genel kabul görenin, yani para edenin, yani üç kuruş etmez o tek tip ritmlerin peşinden gitmek çocuk oyuncağı olabilecekken, bundan imtina ediyor ve zor olan yola sapıyorlar. Neden? Hiç mi akılları yok? Var. Hatta herkesten daha fazla var ve sorun tam da bu işte; fazla akıl, insana en akıl almaz şeyleri yaptırabiliyor.
Müzik dünyasına 1973 yılında giriş yapan İlhan İrem, tam otuz yılı geride bıraktı. Her evresi büyük başarılarla dolu bu otuz yıl, geçenlerde yayınlanan “Işık Ve Sevgiyle 30 Yıl” adlı albüm ile taçlanmış oldu. Müzik dünyamızın bu en aykırı, en yenilikçi ismi, otuz yılın olağanüstü bir özetini yeni albümüne taşımış. Yürek yaralıyıcı dizelerle örülmüş ilk dönem şarkılarından, bu ülkede müziğin doruk noktaları sayılması gereken son dönem yapıtlarına kadar bütün köşe taşları bu son albümde yanyana durmakta. Yıllar yılıdır kapalı kapılar arkasında duran, çalışmalarını gözlerden uzak sürdüren İlhan İrem, sessizliğini Radikal için bozdu ve bize “30 Yıl”ı anlattı.
MFÖ elbette üç baba müzisyenin bir araya gelmesinden oluşmaktaydı. Ama yine de, işin yaratma yani şarkı yazma kısmında, her zaman bir Mazhar Alanson ağırlığı vardı ve bu sefer bunun değişebileceği söyleniyordu. Yeni albüm “Ve MFÖ”, işin stüdyo safhasında duyulmuş, Güner ve Uğur’un ağırlığı dahil, her şeyi doğruladı. Her iki müzisyenimiz de, eşit miktarda olmasa da, yeterli miktarda katkıda bulunmuşlar son albüme. Ama yine de, ağzımızı birkaç karış açıkta bırakacak bir durum var orta yerde. Bu albüm iyi değil. Aslında şu: Bu albüm, memleketin en iyi grubu MFÖ’ye yakışır/yaraşır bir albüm değil.
Gülistan Okan’ı , geçen haftalarda yayımlanan ‘Sevda Karaca’ yazımı yazarken hatırladım. Yani hep bilir ve severdim de, epeydir aklımda değildi, şarkılarını dinlemeyeli çok olmuştu. ‘Tanımazsın Beni, Aradan Çok Yıllar Geçti’ günlerini yazmak için etrafıma saçtığım Sevda Karaca plaklarını daha henüz raflardaki eski yerlerine yerleştirememişken bir de Gülistan Okan’ın plaklarını çıkarıp koydum yanlarına.
Yıllardır “Yapılacak, yapılıyor, bitmek üzere…” denilen Füsun Önal’ın ilk CD’si nihayet yayınlandı. Geç oldu ama temiz oldu. Odeon ile Sony gibi iki önemli firmanın işbirliği ve Nino Varon gibi efsanevi bir prodüktörün emeği ile tamamlanmış olan bu albüm, Füsun Önal’ın müzikal geçmişinin (eksiksiz değil ama) son derece derli toplu bir özeti. Füsun Önal’ın bir ‘best of’ yapacağı, 45’lik ve LP’ler üzerinde kalan şarkılarını, orijinal halleriyle, yani oldukları gibi diske transfer edeceği konusu tam altı yıllık bir hikaye.
Kaç zamandır havanda su dövmekteydi Ajda Pekkan. İşin konser, sahne, ekstra kanadında her şey yolunda, paralar kırmızı meşin cüzdanların içindeydi ama işin müzik tarafı yerlerde, hatta altındaydı. 2003 yılında çıkan “Sen İste” sonrası, bir türlü ama bir türlü derli toplu bir şeyler yapamadı süper star’ımız. Hep yarım yamalak şarkılar, hep içe tamamıyla sinemeyen işler, güçler.
Burcu Güneş’in son albümü “Ben Ateş Ben Su” adını taşıyor; Güneş gibi hem çok güçlü bir sese sahip, hem de çok iyi şarkı söyleyen bir yorumcuya yakışan albüm adı bu. Çok güçlü sese sahip ama bağırmayan-çağırmayan, şarkı söylemeyi bir ‘imdat çığlığı’ olarak anlamayan biri Burcu Güneş. “Şarkı Söylemek Lazım”ın jürisinde yer alan Olcayto Ahmet Tuğsuz, “Siz ve Sertab Erener çok bağırıyorsunuz, neden bağırıyorsunuz?” dedi Güneş’e ama çok da haklı sayılmazdı.
Yakın bir zamanda tertemiz kayıtlarla yayınlanan Hümeyra’nın “Benim Şarkılarım” albümü, Ossi’nin bir plan ve program dahilinde sürmekte olan Geçmişi Temize Çekme harekatının son adımlarından biri. İkisi Esin Engin, geri kalanı Hümeyra’nın bizzat kendisine ait 11 şarkılık “Benim Şarkılarım” adlı albümle; Nazım Hikmet ve Refik Durbaş başta olmak üzere, hayat üzerine sarf edecek sözü olanların söylediklerini, anlattıklarını aktarmak istemişti Hümeyra. Mükemmel bir şekilde de yapmış, başarmıştı.
Selda Bağcan, Umay Umay, Nazan Öncel ve Sezen Aksu böyledir tabii; yeni albümleri henüz yayınlanmış İlkay Akkaya ve Şebnem Ferah da öyle. Bazen birkaç şarkılarıyla iyileştirirler sizi; bazen de tek bir dizeleriyle. Öyle kimselerin söyleyemeyeceği, yazamayacağı dizeler de değildir aslında; ama ne tuhaf, o dizeler, ancak onların ağzından/kaleminden çıkmışlarsa anlam kazanıyor, inandırıcı oluyorlar. Başkalarında gülüp geçebileceğimiz bazı sözcük ya da imgeler bile, saydığımız bu isimlerin elinde hayat kurtaran cümlelere dönüşüyorlar.
Pop müziğimizin ilk ve en büyük yıldızlarından Erol Büyükburç yeni bir albüm yayımladı; pop şarkılardan değil, tangolardan müteşekkil bir albüm. “Türk Popunun Kralı Türkçe Tangolar Söylüyor” gibi çok iddialı (ama öte yandan haklı ve karşılığı da bulunan) bir üst başlığa sahip albümün ismi “Koyutürk Tangolarıyla Erol Büyükburç”. “Koyutürk Tangolarıyla…”, Koyutürk ailesinin hala aktif bireylerinden Erdener Koyutürk’ün EKO firmasınca yayımlandı.
Yıllar yılıdır Yunanlıların göz bebeğiydi Haris Alexiou, neredeyse ilk plağından beri. Ama kaç zamandır bütün dünyanın peşinden koştuğu biri artık. Bütün Avrupa’nın, Amerika’nın, Japonların ve hatta bizlerin… Ülkemizde de hatırı sayılır miktarda hayranı var Alexiou’ nun. Bu hayranlar, kırk yılda bir tesadüfler sonucu bir araya geldiklerinde durmaksızın Alexiou’dan konuşur, sahip oldukları albümleri sıralar yarıştırır, şarkıları dillerinin döndüğünce (çoğunlukla dönmediğince) mırıldanır, perdeyi şarkıların Türkçe versiyonları ile kapatırlar.
Candan Erçetin'in ikinci albümü ‘Çapkın’ birkaç ay önce yayınlandı. Albümün açılış klibi, albümle aynı adı taşıyan şarkıydı. Şarkıyı ilk dinlediğimde ve sonra klibi seyrettiğimde, Candan Erçetin'in tastamam ‘on ikiden’ vuracağını düşünmüştüm. Çok güzel bir şarkıydı ve TransGlobal Underground da fazla olan her şeyi atmış ve çok sağlam bir mix yapmıştı. Ama öyle olmadı...
Tanju Okan’ın epeydir beklenen, çoktan beridir sözü edilen best of’u nihayet yayımlandı. Kiss Müzik’ in, Türk popunun en önemli firmalarından biri olan Odeon ile iş birliği yaparak yayımladığı bu albüme CenAjans da katkıda bulunmuş... ‘Best of / Bir Zamanlar’ adlı albüm türlü çeşitli açılardan çok çok önemli bir albüm. Ama aynı zamanda, telif konusunda ülkemizde mevcut karışıklığın da bir göstergesi gibi..
İlhan İrem: Türk popu’nun gelmiş geçmiş en önemli seslerinden biri üç. Türk Popu’nda, ilk gününden son gününe kadar, yalnız ve yalnızca kendi besteleri ve yoğunlukla kendi yazdığı sözlerle yoluna devam etmiş tek sanatçı... En popüler, en ünlü zamanlarında bile, şöhretini tehlikeye atmaktan korkmayan, elde etmiş olduklarının üzerine kapanıp başını kuma gömmeden, yılmadan yorulmadan yeni yollar arayan, deneyen, araştıran ender sayıda şarkıcılarımızdan...
Vokaliz elbette Voice Male’in izinden giden yeni bir grup. Yaptıkları müzik böyle, iddiaları da bu. Ama yine de farklılar. Farkın önde geleni, Vokaliz’in müziğini icra ederken işin içine espri-parodi katıyor oluşu. Kabul edelim ki, gitar sesi çıkarmaya çalışırken ağzını eğip büken, keman sesi çıkarmaya çalışırken yanaklarını şişirip şişirip söndüren bir ‘insan’, başka bir şey yapmasa da komiktir. Neyse ki Vokaliz de bunun farkında ve bu konuyu bile isteye ‘repertuar’ına dahil etmiş.
Ali Ulvi ile Sinema adlı YouTube kanalımda, hem gösterime giren filmler ile ilgili film eleştirileri bölümünü, hem de mutlaka izlenmesi gereken filmler hakkındaki önerilerimi sizlerle paylaşıyorum. Film analizleri kapsamında, unutulmaz filmler ve haftanın filmlerine ek olarak, Altın Küre - Golden Globe ve Oscar başta olmak üzere, uluslararası film festivalleri bünyesinde yer alan filmlere ait yorum ve tavsiyelerimi bu kanalda bulacaksınız. Kısaca, vizyondaki filmler ile ilgili, hangi filme gidilir ya da hangi filmler izlenmeli gibi sorularınızın cevapları bu kanalda olacak. Kanalıma abone olmayı unutmayın. ALİ ULVİ UYANIK
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
18’inci yüzyılda geçen tarihi bir film için kostüm hazırlayan ve başta patronları olmak üzere kadınların çalıştığı bir terzi atölyesi... Ferzan Özpetek öyküsü 1970’lerde biçimlenen son filmi ‘Elmaslar’da seyircisini nostaljik bir yolculuğa çıkarırken sinema sanatının arka sokaklarında gezdiriyor ve en önemlisi, karakterleri vasıtasıyla kadın dayanışmasının da altını çiziyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 11.10.2025) )
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Uçan Süpürge izlenimlerimizin ikinci bölümü epey gecikti. Araya yaz ve başka bir festival de girdi. Ama ilk bölümde de vurguladığımız gibi, bu filmlerin çoğu başka mecralarda henüz karşımıza çıkmadı. Bu nedenle yine filmler eskimez diyoruz ve kaldığımız yerden devam ediyoruz.
TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Ayşen Birgör, gökteki yıldızlar misali ışıl ışıl şarkıları bugün 21.15'de TRT Müzik'te ekranlara gelecek Yıldızlar Altında programında seslendiriyor.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Müzik yazarı, eleştirmen ve program yapımcısı Yavuz Hakan Tok'un yeni kitabı Şarkı Hikayeleri Masa Kitap yayınevi etiketiyle satışa çıktı. 240 sayfalık yapıtta Tok, 60'lardan 90'lara uzanan zaman diliminde yerli popu şekillendirmiş 80 şarkının yaratı öyküsünü, ilginç notları ve toplumdaki yeri ile rolü hakkındaki görüşlerini anlatıyor.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.
İsmi Açık Hava Tiyatrosu; halkın ağzında Harbiye Açıkhava; kartvizitinde ise ‘Türkiye’nin Müzik Mabedi’ yazılı. Hem ülke, hem dünya kültür tarihinde bir Royal Albert Hall, Madison Square Garden, Olympia kadar önemli ve değerli bir amfitiyatro. Kent mimarisi için de önemli merkez. Batılı örneklerine benzer şekilde bir eğlence vadisinin ortasında bulunuyor.