BİR ZAMANLAR NE MESUT GÜNLER YAŞADIK
14 Ocak 2023 Cumartesi 19:39
70'lerin çok ünlü, çok popüler ve albümlerine 'Gülden Fırtınası' gibi isimler koymayı gerçekten hak edecek kadar fırtınalar koparmış Gülden Karaböcek'in yeni albümü 'Silemem' yayınlandı.
'Silemem' yayınlanalı birkaç ay olmasına, bilboard ve otobüs duraklarında dev afişlerle duyurulmuş olmasına, ilk klip TV kanallarında kendine iyi kötü yer bulmuş olmasına rağmen 'fırtına' koparmak bir yana, neredeyse hiç ses getirmedi. Oysa bütün 70'ler, özellikle 70'lerin ikinci yarısı, 'Gülden Karaböcek' ismi ile dolup taşmıştı ve Gülden Karaböcek'in yeni bir albümü yayınlanmışsa, 'ses getirmek' ne demek, kıyamet kopardı. Ama zaman değişti, köprülerin altından çok sular aktı ve bir zamanlar 'dişi Orhan Gencebay' ya da 'dişi Ferdi Tayfur' olarak adlandırılmış olan ülkemizin 'Hüzün Kraliçesi' artık kimsenin umurunda değil.
Oysa 'Silemem' hiç fena bir albüm değil. Gülden Karaböcek, yine bildiği ve sevdiği usulde, o kendine özgü sound'unda bir albüm yapmış... O kolay kolay herhangi bir kategoriye konulamayan, yalnızca onun temsilcisi olduğu; pop olmayan, arabesk olmayan, halk ya da Türk müziği de olmayan, ama belki de hepsinin hoş bir toplamı olan ‘sound'u devam ettirdiği bir albüm... 70'lerin sonunda çıksa, herkesin baş tacı edeceği, yeri göğü inleten bir albüm olurdu 'Silemem'. Ama zaman bu tür albüm ya da şarkıcıların zamanı değil artık. Zevklerimiz, ölçülerimiz, alışkanlıklarımız 'kať'i surette' değişti ve kimsenin Gülden Karaböcek'i görecek, onu yeniden dinleyip 'geçmiş zamanın ardına' düşecek hali yok.
DiLEK TAŞI
Gelin biz düşelim gecen zamanın ardına.
İlk 45'liklerini 70'li yılların başında yayınladı şarkıcı. Koşma Koşma adlı şarkı.
Tamamen Selda'nin stilinde. Türküleri; hafifçe 'batı' sound'una yaklaştırılmış ama asla köklerinden koparılmamış bir şekilde söyledi. 'Ahu Gözlüm', 'Nem Kaldı', 'Yalancısın' bu dönemin birkaç örneği. Bu dönemi şarkıcının 'Ferdi Tayfur' dönemi takip etti. Ferdi Tayfur, Elenor'un bir başka sanatçısıydı...
Bu nedenle, şarkıcının, Ferdi Tayfur'a ait 'Bana Gerçekleri Söyle', 'Çeşme' ve 'Ne Bilirdim ki' adlı şarkılarını plak yapması kimseyi şaşırtmadı. Ama bu plaklarda şaşırtıcı olan, bu tamamen arabesk olan şarkıların, Gülden Karaböcek'in daha önceki 'stil'ine uyarlanabilmiş olmasıydı. Gayet güzel aranje edilmişlerdi. Herhalde bu son Ferdi Tayfur dönemiyle birlikte, Gülden Karaböcek de tam olarak ne yapmak istediğine karar verdi; türküleri de, başkasının şarkılarını da bir kenara bıraktı ve şarkılarını kendisi yazmaya başladı. Bunun ilk örneği de 'Dilek Taşı' oldu. Sözleri Poyraz Tekin'e ait olan şarkı tam anlamıyla yeri göğü inletti. Orhan Elmas'ın yönettiği bir filme konu oldu ve 45'liğin arkasından 'Müzik ve Ben' albümü geldi.
DUYMADIN SESİMİ, SÜRÜNÜYORUM
'Müzik ve Ben' ülkemizde bugüne
kadar yayınlanmış en 'fenomen' albümlerden biri. Çok fazla sattı… Şarkıcıya neredeyse bir Orhan Gencebay, bir Ferdi Tayfur miktarında ün ve popülerlik getirdi.
Herkesin dilinde bu albümün şarkıları vardı… 'Bir gün değil, sana her gün yalvardım, duymadın sesimi, sürünüyorum'. 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' müzikalinde, Melih Kibar ve Çiğdem Talu arabeski 'ti'ye almak için yazdıkları 'Sabır Taşı Kolyesi'nde, bu albümün ikinci parçası olan 'Ayrılık Kolyesi'ni örnek aldılar.
Durmak ve yorulmak bilmeden, 'ayrılık' ve 'karşılıksız aşk' şarkıları söylemiş olan şarkıcının, 'İncileri onun hep gözyaşından, dilersen boynuna tak da öyle git' gibi oldukça naif ve oldukça yürek yakıcı dizeleri, 'Bir kolye yapmışım sana sabır taşından, tak bu kolyeyi boynuna, yıkıl karşımdan'a dönüştürüldü; hepimiz seyrettik, hepimiz güldük.
KÜSTÜM SANA DÜNYA
Bu çok tutmuş ve çok satmış albümden sonra 'Gülden Fırtınası' adlı diğer albüm geldi. Bu da bir önceki gibi, Gülden Karaböcek-Atilla Alpsakarya ortak çalışmasıydı. Bu albümün tek farkı söz yazarları değişmişti. İlk albümde yer alan Ahmet Selçuk İlkan ve Ali Tekintüre'nin yerine Halit Çelikoğlu gelmişti. Bu albümde, adına yakışacak bir şekilde tam bir fırtına kopardı. Gülden Karaböcek ülkenin en ünlü şarkıcılarından biriydi ve öyle kalacaktı.
NAİM DİLMENER
GAZETEPAZAR (31 Ağustos 1997)
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.