AĞIR SİLAHLARA VEDA
Kırk yıllık (esasen daha fazla) Mazhar Fuat Özkan’ın yeniden stüdyoya girdiği, yeni bir albüm hazırladığı duyulduğunda, heyecanlanmayan kimse olmuş mudur? Haber duyulduğunda, eski-yeni hayran farketmez, herkes çok sevinmişti.
Memleketin en popüler (haydi adlı adınca söyleyelim: EN İYİ), en uzun soluklu grubunun yeni şarkılarla çıkıp geleceği haberi, kimi sevindirmez ki? Herkesi! Sevinmiş ve beklemeye başlamıştık. Hele hele, bu sefer Fuat Güner ve Özkan Uğur’un da katkılarının fazla olacağını duyduğumuzda, öğrendiğimizde. MFÖ elbette üç baba müzisyenin bir araya gelmesinden oluşmaktaydı. Ama yine de, işin yaratma yani şarkı yazma kısmında, her zaman bir Mazhar Alanson ağırlığı vardı ve bu sefer bunun değişebileceği söyleniyordu. Yeni albüm “Ve MFÖ”, işin stüdyo safhasında duyulmuş, Güner ve Uğur’un ağırlığı dahil, her şeyi doğruladı. Her iki müzisyenimiz de, eşit miktarda olmasa da, yeterli miktarda katkıda bulunmuşlar son albüme. Ama yine de, ağzımızı birkaç karış açıkta bırakacak bir durum var orta yerde. Bu albüm iyi değil. Aslında şu: Bu albüm, memleketin en iyi grubu MFÖ’ye yakışır/yaraşır bir albüm değil.
Milenyum Süvarileri
Bu kadar zaman, bu kadar albüm sonrası, Mazhar Fuat Özkan’ın o çok renkli, çok sesli, çok zengin ve (son albümleri hariç) her daim çok sıkı sound’larının sulandırılabileceğini, dahası ayağa düşürülebileceğini düşünen var mıydı aramızda? Muhtemelen yoktu. Ama bu olmuş işte, tastamam bu. O kapı gibi ve çok harfli Mazhar Fuat Özkan sound’u, bu sefer adlı adınca (M-F-Ö ya da başka) üç harfe indirgenmiş. Vokal renkliliği nedeniyle hala hissedilebilen o dillere destan sound, işin alt ve enstrüman yapısına bakmaya geldiğinde, tam olarak yerle yeksan. Her şarkıda -az ya da çok farketmez, durum tam olarak bu. Fuat Güner ve Özkan Uğur’un fiilen de çaldıkları birkaç şarkı ile Hakan ŞenSoy ve İstanbul Oda Orkestrası’nın sırtladığı “Masal” da az (ki bu şarkı, bu albümün eski MFÖ tadı verebilen ender şarkılarından), Mehmet Akatay ve Cengiz Köroğlu’nun elinin değdiğinde orta, diğerlerinde ise çok miktarda hasar mevcut.
Başta gelen sebep de, düzenleme işine (bir kısmı şeytanla yarışmayı seçmiş) çok sayıda ismin karışmış olması. MFÖ değil, Radiohead ya da R.E.M.’in şarkılarını da bu kadar fazla insanın eline versek bir şey değişmeyecek ve yine her şarkı, başka bir yöne çarkedecek ya da bunu şiddetle istiyor gibi duracaktı.
Yamuk mu Var?
Ara başlığımız, albümün ortasına yerleştirilen ve sözünü Mazhar Alanson’un yazdığı, Özkan Uğur’un bestelediği şarkıya ait. Cevap vermek gerekirse, evet var, çok var; hatta aynı dilden konuşmak gerekirse, bayağı yamuk var!
Bu kadar zaman sonra MFÖ gibi üç çakı müzisyenden çıkacak şarkılar bunlar olmamalıydı. Şüphesiz MFÖ gibi “ideolojiler üstü” olmaya özel gayret harcamış, hatta zaman zaman bunu önemsemediğini açıkça itiraf da etmiş bir gruptan, hiç kimseler “bugün”ü yorumlasın/açıklasın, “yarın”ı aydınlatsın/umutla doldursun gibi “kutsal bir görev” beklememekteydi. Ama içinden geçmekte olduğumuz günler, özellikle son on yılımız, tamamımızın eriyip bittiği zamanlardı. Her birimiz, birer birey olarak dahi çarpıldık, bölündük, eksildik ve bir türlü yeniden toplanamadık. MFÖ gibi “fildişi stüdyolar”a kapananların dahi, bir biçimde başını sokağa uzattığında ya da sayfa sayfa dönüp duran ekranlardan birine baktığında da bir şeyler görüp yakalayacağını umuyor insan.
Ama değil. Üçü birden, hiç ama hiçbir şey görmemiş ya da farketmemiş gibiler. Ya da görmüş ve farketmişler ama “Bize ne ya, canımızı sıkmaya değer mi?” demişler. Her iki ihtimal de kötü. Gerçekten kötü çünkü orta yerde çıplak kalmış, hatta bundan fazlası, uzaydan bir yerden yazmış-çizmiş gibiler.
Bunun Adı Aşksa
Uzaydan yazılmış-çizilmiş-bildirilmişlerden bir kısmı ise, esnaf aranjörlerin elinde resmen (haydi “utanç vesikası” demeyelim de) “ibret vesikası”na iblağ olmuş/edilmişer. Daha önce de MFÖ külliyatına ağır bir hasar vermiş Ercan Saatçi’nin “Hep Yaşın 19” ve Bora Uzer’in “Dedikodu Medikodu” düzenlemeleri, değil MFÖ’ye, İsmail YK’nın “aile boyu” Yurtseven Kardeşler’ine dahi yakışmazdı. Bu iki isim nasıl yapabilmişse yapmış ve bu iki şarkıyı müstehcen hatta kirli bir kılığa sokabilmiş. Alenen kirli duran bir başka şarkı da Turhan Yükseler’in düzenlediği “Yamuk mu Var”. Ama bu şarkının kiri/pası düzenlemesinden çok, Mazhar Alanson’un solo albümü “Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar”da yer alan “Piskopat”ın izinden gitmesinden.
Hem yaşa-başa-tecrübeye bağlı olarak, hem de “yavrumuzu her dem şahin” görme arzusuyla, bambaşka bir albüm beklemekteydik MFÖ’den. Elimizden tutsun, yerden kaldıramasa da elimizden birilerinin hala tuttuğunu bilelim isterdik. Görüldüğü kadarıyla, bunu bizim onlara yapmamız gereken bir noktadalar.
Ve MFÖ. Ve son. Mutlu bir son değil.
Ve MFÖ, Mazhar Fuat Özkan, DMC
NAİM DİLMENER