VAY ANASINI SAYIN SEYİRCİLER
01 Ocak 2023 Pazar 19:44
O geçiş günlerinde karşılaşmıştık Mirkelam’la, o günlerin orta bir yerinde. Bir yandan 12 Eylül travmasını atlatmaya çalışıyorduk, bir yandan da “Atlattık bile!” gibi yapıyor, yiyor-içiyorduk. Geziyor-tozuyorduk da. Ama gözlerimiz de hep arkamızdaydı; “Marmarisli Ressam” peşimizde mi değil mi diye, devamlı olarak kontrol halindeydik. Bir paranoya, bir paranoya… Öte yandan bir cümbüş, bir cümbüş ki sormayın gitsin. Renkli camlardan mamul Fransız tabaklar-kaseler-fincanlar masalarımızdaydı, artık peynirin cinsini ve markasını sorar, çeşitlerden çeşit beğenir olmuştuk. Şarkı ve şarkıcılardan şarkı ve şarkıcı da. Yeni bir Superstar’ımız bile vardı; yeni bir döneme yeni bir süperstar gerekiyordu elbette ve onu da bulmuştuk; Tarkan’ımız vardı hanımlar-beyler, “Hepsi Senin mi?” diye soruyordu, “bizim bizim, hepsi bizim!” diye cevaplıyorduk hep bir ağızdan. 24 saat müzik ile meşgul televizyon kanalımız bile vardı artık; rüya mıydı neydi, o YSK (Yurttan Sesler Korosu) günlerine mahkum değildik, kanallardan kanal seçebiliyor, bize dayatılanı değil, canımızın çektiğini seyrediyor-dinliyorduk. O günlerde karşılaştık Mirkelam’la; her niyeyse, artık her ne olup bitmişse kaçıyor-koşuyor-kaçıyordu. Önce anlamadık, biraz şaşırdık, sonra sonra fark ettik; “Bizim gibi,” dedik, “o da çok korkmuş, ondan ya da bundan, ressamdan ya da çizmeciden, ‘asmayalım mı ya da besleyelim mi’ciden korkmuş… Bizim gibi!” Ve elbette çok sevdik onu. Geçiş dönemiydi işte, bir yandan her şey değişmekteydi, bir yandan da hala eski alışkanlıklar sürüp gitmekteydi; kanal sayımız artmıştı artmasına ya, yine de aynı kanalların etrafında toplanma adetimizden vazgeçemiyorduk mesela, manzaraya birlikte-hep birlikte bakma alışkanlığımızdan hala vazgeçemiyorduk. Bu nedenle Mirkelam’ın çıkışı-patlaması İlhan İrem’e mi benzemişti neydi; hani o 70 ortalarında Fecri Ebcioğlu İrem’in elinden tutuyor, ‘tek kanal’a misafir ediyor, “Boşver boşver arkadaş, başka bulursun…” diye bir şarkı söyletiyordu ve ertesi gün bütün memleket İlhan İrem hayranı olarak uyanıyor, güne-hayata yeni bir umutla başlıyordu. “Mirkelam Vak’ası” da aynen böyle başlamıştı: Delikanlı “Her gece ben…” diye çığlık çığlığa sokaklara vurmuştu kendisini, hepimiz aynı anda onu seyretmiş, aynı dakikada sevmiş, aynı gece bağrımıza basmıştık.
HER GECE, HER ŞARKI
İlk albüm Mirkelam’ın ‘M’siymiş meğer, ya da denizin bir damlası, yaklaşmakta olan fırtınanın hafif bir esintisi. Çünkü çok çok minik bir lokma koymuştu ağzımıza Mirkelam; sonraları, diğer albümlerin çıkışıyla birlikte, kuşsütünün dahi eksik olmadığı mükellef bir ziyafete dönüşecek bir ‘sofra’dan minicik bir lokma. Her yeni albümle birlikte daha da coştu, daha da yetkinleşti. Daha o koşturma-kaçma günlerinde dahi “Tarkanvari bir seyirci ya da hayran kitlesi”ni elinin tersiyle itmişti ve sonradan da bu kararından vazgeçmedi. “Az ve öz olsun,” dedi, öyle oldu. Kemikleşmiş bir hayran kitlesi oluştu etrafında, bu kitle Mirkelam ne yaparsa yapsın, nereye koşarsa koşsun hep peşine düştü, hep “Canım” dedi, hep ona sarıldı. “Kok-Ko-Reccc” diyerek “80’s disco” havalarından da çalsa, “Çalkala, çalkala” şeklinde ‘laubali’ tavsiyelerde de bulunsa fark etmiyordu (bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu) deli ve fanatik hayran grubu için.
Mirkelam’ın son (ya da yeni) hamlesi “Mutlu Olmak İstiyorum”da da durum değişmeyecek; o istiyor, o zaman biz de. Müziğin geçmişinde boy vermiş her türden (rock, funk ve caz gibi) makul ve çekici eğilimi bünyesine katabilmiş, kattıktan sonra da kendisinin kılarak (üstelik şu yaşta) kendine özgü bir sound yaratmayı başarabilmiş olan Mirkelam’ın bu son albümü, değme rock’çuların başaramadığı kadar sert, “7’den 70’e”ci popçuların beceremediği kadar renkli. Popüler bir müziğin ille de ihtiyaç duyduğu sloganlarını seçerken bile (“Asuman, yap bir pansuman!”) geçmişten beslenen, Hüseyin Baradan ya da bir benzerinin şahsında bütün Yeşilçam’a selam çakan Mirkelam’ın hiç şüphesiz ‘teşhir’le, ‘müstehcenlikle’, azıcık da olsa ‘üstten ve alttan’cılıkla en ufak bir işi yok. O yalnızca kendisine ve biz hayranlarına güveniyor. “Ben söylersem onlar inanır,” diyor; inanıyoruz da. Aralarda bir yerde Nazan Öncel’e öykünüp bir ‘fotoğraf’ çektirmek istese de, ya da Nükhet Duru’ya özenip “Al gönlümü diyar diyar sürükle,” dese de Mirkelam her zaman “bizim Mirkelam’ızdır” işte; her şarkısı ile bizi peşinde diyar diyar sürükleyen Mirkelam’ımız.
Ne kötü şey Mirkelam hayranı olmamak! Ve ne ne ne kötü şey “Yap bir pansuman” diye slogan ata ata Mirkelam’ın bu son albümüne eşlik etmemek. Satır aralarında-altlarında sloganların uçuştuğu bu yazıyı, bu albümü satın almayı düşünmeyenler için atılmış bir slogan ile tamamlayalım: “A, ne kadar ayıp! Ne yaptın Asuman?”
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Mirkelam’ın nesi var, nesi yoksa
Bir başka ‘Kral Delikanlı’mız olan Levent Yüksel’in de nesi var, nesi yoksa
Asya’nın her (rrr) şeyi
Ve Burcu Güneş, ve Şebnem Paker ve Funda Arar’ın da
SAKIN YAKLAŞMAYIN
İsmail YK ve alt/üst türevleri
KEŞKE OLSA
Adı “(Sizi) Mutlu Etmek İstiyorum (Bunları Dinlemek Sizin de Hakkınız)” da olabilecek ve stüdyo raflarında kalıp gün yüzü görmemiş deneme kayıtlarıyla dolu bir disk ile de desteklenmiş Mirkelam box-set’i
KEŞKE OLMASA
(Hep beraber) İsmail YK-İsmail YK-İsmail YK!
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.