NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

KÜÇÜK MAFYA ŞU HEVESİNİ BIRAK

25 Aralık 2022 Pazar 19:25
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

80 ortalarında kurulmuş Pentagram’ın, bir efsane olduğundan kimselerin şüphesi yok. Şimdi ya da son birkaç yıldır değil, hemen hemen kuruluşuyla birlikte böyle bir kata yerleşti(rildi). Hem yaratıcılık hem de enstrümanlarına hakimiyet anlamında müthiş müzisyenlerin oluşturduğu bir gruptu ve bu grubun çaldığı/söylediği ya da yarattığı şarkılar, bu toprakların dinleyicisine/rock tutkununa bir rüya yaşattı. O çok ama çok sevdiğimiz ama bizim buralarda bir karşılıklarının olamayacağını düşündüğümüz ecnebi gruplar gibiydiler: Zımba gibi!

Gruba, kuruluşundan kısa bir süre sonra katılmış Tarkan Gözübüyük ve (bundan da birkaç yıl sonra) Ogün Sanlısoy, bu ülkede yapılan rock müziğini, hala ciddi bir şekilde etkilemeyi/yönlendirmeyi sürdürüyorlar. Gözübüyük, başta Mor ve Ötesi ile Şebnem Ferah olmak üzere, çok sayıda önemli isme, önemli albümler kazandırdı. Solo çalışmayı seçmiş Sanlısoy ise, işin içine (pop, rap ya da başka kılıkta) bir fesatlık karıştırmadan, olabilecek en saf haliyle rock yapıyor.

“Ben” adlı son albümü, bu saflığın yeni bir doruk noktası. Yaşadığı çağdan her daim kendisini sorumlu saymış Sanlısoy’un, bu albümle birlikte Çelebi Sanatçı nitelemesini hak ettiğini söylemek gerekir. Sağlam ve çağdaş bir rock yaparken, günümüz (aslında yarınlarımız) üstüne söz almak, almaya niyetlendikten sonra da bunu layıkıyla yapmak, hiç de kolay bir şey değildir. Sanlısoy, boydan boya bunu başarıyor ve tepe noktasını da “Küçük Mafya” adlı şarkıda buluyor: “Küçük Mafya; silahını hemen at, mutluluk sana uzak, şu hevesini bırak, özgürlüğünü tat.”  

 

Sessiz Olmak

Sanlısoy’un albümünü, berbat bir popa/sosa bulanmış sıkıntılı piyasaya sunma cesaretini göstermiş Pasaj’ın yayınladığı derli toplu albümlerden biri de, Efsun’un “Sessiz Olmalıyım” adlı albümü oldu. İlk albümünden “Duy Sesimi” ile bu ikincisine de köprü atmış Efsun; herkesin, hemen hemen her türlü durum hakkında/üzerinde “pozisyon” alabildiği karmakarışık günümüzde, daha farklı ama çok daha mühim bir alan seçmiş kendisine: “Birey ol(ama)ma” ve bunu daha da zorlaştıran “kadın olma” durumu.

Bağırıp çağırmadan, hatta neredeyse bir Melanie sükuneti/hüznüyle yazılmış, seslendirilmiş şarkıların hepsi dokunaklı ve etkileyici. Özellikle de “Hepimiz Eksik”: “Aklıma mukayyet, ruhuma sükunet yok bu kafayla; içime atsam saklansam, kimse bakmaz gözyaşıma.”

Bir başka başarılı ikinci albüm de, Ankara kökenli Zakkum’dan geldi. “13”, gayet başarılı ilk albümleri “Zehr-i Zakkum”dan daha da iyi, daha da önde. Bir yandan onlar çala/söyleye daha mütekamil bir hal almışlar, bir yandan da şarkıları bu sefer daha sağlam, üzerlerinde daha fazla kafa yorulmuş. Üstelik sürprizleri de var; Cem Adrian ve Hayko Cepkin ile düet ve bir cover, “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun”. 

Resmin tamamına bakıldığında, genç rock’çuların bir kısmının genel gidişattan da, bu genel gidişatın rock’u boylu boyunca poplaştırmasından, arabeskleştirmesinden de ciddi ciddi rahatsız. Belki de Tolga Burkay bu (ve benzeri) nedenlerle “Rahatsız” olarak adlandırmış son albümünü. “340 m/sn” ve “Renk Körü”nün şair müzisyeninin, son albümünde de bütün hasletleri yerli yerinde. Fazladan “isyan” var bu sefer. Burkay hep isyankardı ya, bu seferki daha yüksek perdeden, daha şiddetli. Düzen/sistem/hayat kafalara vurdukça artık susmuyor, bağırıyoruz. En azından rock camiamızın bir kısmı bunu yapabilecek kadar cesur.

Pop mu? Zibil gibi, dört bir yanda. Rock mu? Pop kadar değil ama ondan da çok var sayılır. Ama rock’un hası nadirdir ve bulunduğunda üstüne atlamak, içine dalmak gerekir. Hemen şimdi!

 

Ben, Ogün Sanlısoy, Pasaj

Sessiz Olmalıyım, Efsun, Pasaj

13, Zakkum, DMC

Rahatsız, Tolga Burkay, 3 Adım Müzik

NAİM DİLMENER

 



Diğer Yazılar