ONLAR ATEŞ ONLAR SU
Burcu Güneş’in son albümü “Ben Ateş Ben Su” adını taşıyor; Güneş gibi hem çok güçlü bir sese sahip, hem de çok iyi şarkı söyleyen bir yorumcuya yakışan albüm adı bu. Çok güçlü sese sahip ama bağırmayan-çağırmayan, şarkı söylemeyi bir ‘imdat çığlığı’ olarak anlamayan biri Burcu Güneş. “Şarkı Söylemek Lazım”ın jürisinde yer alan Olcayto Ahmet Tuğsuz, “Siz ve Sertab Erener çok bağırıyorsunuz, neden bağırıyorsunuz?” dedi Güneş’e ama çok da haklı sayılmazdı.
Evet Eurovision kraliçemiz bağırıyor, hem de nasıl, çığlık çığlığa; ama Güneş öyle değildir. Güneş, çok çok güçlü Allah vergisi sesine rağmen, birlikte çalıştığı bütün insanlarla kendisini aynı hizada görenlerdendir. Ne eksik ne fazla; aynı hizada. Ve Allah vergisi sesini, bu yapısı gereğince her zaman orkestranın bir enstrümanına muadil olarak kabul etmiş, diğer enstrümanlarla uyum içince olması için azami gayreti harcamıştır. Her türlü abartının mubah görüldüğü “Şarkı Söylemek Lazım”da bile “işin sırrı dengede” demiştir Burcu Güneş; vokal koçluğunu (böyle bir kavram da var artık; kolayımıza geldiği için fazla sorgulamadan kullanmaya başladık) yaptığı Berke Hürcan’ı ezmeden-yıpratmadan söylüyor-söyledi şarkılarını.
Bir başka çok güçlü sesimiz Işın Karaca’nın aksine yani; Karaca, o yarışmada öyle çok bağırıyor, öyle fazla ses gösterisi yapıyor ki, hem yarışmacı Vatan Şaşmaz hem biz dinleyiciler-seyirciler, dayak yemişten beter bir hale geliyoruz. Vardır böyle yorumcular-oyuncular; işin esasını kaçırır, kendilerini “Ben, hep ben, ille de ben…”e kaptırır. Güneş öyle değil, daha önce de değildi, şimdi de değil. Boyle olmadığı içindir ki elendi(ler) zaten, Hakan Aysev gibi; bütün bu bayağılık fırtınasına kılıçlarla-kalkanlarla koşmayan, doğru bildiğini yapan başkaları gibi…
Varsın öyle olsun, Güneş doğru bildiğini yapıyor, “Şarkı söylemek lazım”ın doğruluğuna gerçekten inanıyor; inanmış gibi yapmıyor, gerçekten inanıyor. İki sıkı müzisyen olan Tufan Taş ve Mert Ekren’in katkılarıyla tamamlanmış “Ben Ateş Ben Su” albümü, Güneş’in 90’lı dalganın en iyi yorumcularından biri olduğunu gösteriyor bir kere daha.
Albümün tek tatsız yanı, farklı (ya da şu her şeyin artık çok zor öne çıkabildiği, kendini gösterebildiği çağda gözleri açabilecek, kulakları avlayabilecek kadar) çok farklı şarkılar ihtiva etmiyor oluşu. Ağırlıklı olarak Burcu Güneş’e ait şarkıların büyük bir kısmı, 90’lı yıllarda çok iyi iş yapabilirdi ama bu çapta şarkılar, (hepsi vasatın üzerinde olmalarına rağmen) bugün için çok fazla şey demek değil artık. Albümün en parlak noktası Eren Kazım Akay’a ait “Gaip Yol” şarkısı; çünkü FARKLI!
Bu toprakların görebildiği en iyi müzisyenlerden-yaratıcılardan-yorumculardan olan Akay, ‘şarkı’ ne demektir iyi bilenlerdendir ve Güneş’in seslendirdiği şarkı, adı gibi ‘gaip’ kalmıyor, kanlı-canlı bir şekilde karşımıza dikiliyor. Güneş’in ‘vitrin’i de Nihat Odabaşı imzalı; ‘kırmızı’nın egemenliğindeki bu vitrin, ancak Odabaşı’nın elinden çıkacak kadar göz alıcı ve çekici. Burcu Güneş gibi, seksi görünmek, açılmak-saçılmak ile hiç işi olmamış bir star’ı, hem bu kadar seksi, hem de bu kadar masum, bu kadar şefkate ihtiyaç duyan biri gibi gösterebilmek-sunabilmek ciddi maharet, ciddi fazla mesai gerektiriyor. Odabaşı bunu başarmış; her zaman yapmış olduğu gibi. Ajda Pekkan’ı (Superstar’ın kendisi yapılanları sevmemiş-önemsememiş olmasına rağmen) “Cool Kadın” kılığına sokarken bile bunu başarmıştı. Zor ‘kare’lerin adamıdır Odabaşı; yalnızca “Ben Ateş Ben Su”nun çerçevesi bile bunu görmeye yeter.
GEL EY SEHER
“Şarkı Söylemek Lazım”da Serap Ezgü’nün yanında bulunan ‘profesyonel’ Hakan Aysev de, Burcu Güneş gibi olanlardan; yani her an her saniye kendini öne atmayanlardan, “Beni görün, beni duyun!” diye bağırmayanlardan. Hakan Aysev’in yarışmadaki tek şanssızlığı Serap Ezgü gibi bir ‘yarışmacı’nın yanında yer almış olmasıydı. Ezgü güzel ve duru bir yüze sahip iyi bir sunucudur; ama yarışmadan gördüğümüz kadarıyla da hiç sesi yokmuş ve şarkı söylemek gibi dünyanın en belalı işine hiç ama hiç niyetlenmemesi gerekiyormuş. Ezgü’nin ses kapasitesi böyle olduğu için Hakan Aysev pek bir şey yapamadı, pek kendini gösteremedi o yarışmada. Ama yine de şu görülebildi; hep ama hep Ezgü’yü kolladı yorumcumuz, sesini hep olabilecek en alt kademede tutmaya özen gösterdi. Düşünün, henüz bir albüm (aslında altı şarkılık-aryalık bir EP) yayınlamışsınız ve elinize çok seyredilen bir programda görünme imkanı geçmiş; başkası olsa her dakika bundan bahseder, ekrana çıkmış olmayı “fırsatı değerlendirmek” olarak anlayabilirdi. Aysev ne bu albümünden bahsetti, ne de başka özelliklerinden. Dünya çapında ünlü bu tenor’umuz, aslında kendisinden söz etse, bugüne kadar yaptıklarını sıralasa çok da haksız olmayacak, söyledikleri havada kalmayacaktı. Placido Domingo ayarında bir ses Aysev ve bunun böyle olduğunu görmek için yakın bir zamanda yayınlanan “İnci Avcıları” adlı albümüne (ya da EP’sine) bakmak yeterli. Aysev’in can verdiği her şarkı (ya da arya) gerçekten de bir ‘inci’ tanesi, kusursuz birer inci tanesi. Aysev, böyle bir sesi daha fazla kapalı kapıların ardında tutmamalı ve Domingo’nun izinden gitmeli; daha fazla şarkı söylemeli, daha fazla görünmeli.
Ortak noktaları ‘ses’ ve ‘tavır’ olan iki kişiyi, Burcu Güneş ve Hakan Aysev’i bir araya getiren bu yazıyı bir ‘dilek’ ile bağlayalım. Hepimiz kendimizi, hem sesi çok güçlü olanların, hem de sıfır seslilerin şerrinden korumalıyız. Bu ‘iki uç’, ‘şirretlik’ ortak paydasında çok kolay buluşabiliyor, çok kolay candan bezdirebiliyor. Neyse ki Aysev ve Güneş gibiler var; ‘dev’ olmalarına rağmen, mülayim olmayı da erdem sayanlar. Bu sayededir ki, diğerlerinin geren-yıpratan çığlıklarını duymazdan gelemezsek bile unutabiliriz; zamanla unutabiliriz.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Burcu Güneş’in, başta “Ben Ateş Ben Su”su (Seyhan Müzik) olmak üzere her ama her şeyi
Hakan Aysev’in, başta “İnci Avcıları” (Triolila) olmak üzere bütün yaptıkları-yapacakları
Asya ve Sibel Gürsoy’un da her şeyi
SAKIN YAKLAŞMAYIN
Yarışmacı arkadaşlarına, ‘ses’leriyle ders vermeye kalkanlar
Jüri üyelerinin konuşma biçimlerini, son derece ırkçı, son derece faşist bir biçimde ‘taklit’ etmeye kalkışanlar
KEŞKE OLSA
Burcu Güneş-Asya-Sibel Gürsoy’dan, birlikte söylenmiş bir şarkı
Asya ve Burcu Güneş’in eski ve baskısı tükenmiş albümlerini bir araya getiren box-set’ler
Hakan Aysev’den, Domingo’nun “Canciones de Amor”una (EMI) benzer bir albüm
KEŞKE OLMASA
Daha çok jüri-yarışmacı kavgası, daha fazla ‘bilmem ne star’
NAİM DİLMENER