NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

HİÇ BUNLARI KENDİNE DERT ETMEYE DEĞMEZ Mİ?

10 Mart 2024 Pazar 22:22
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Balet Plak, “Our Golden Songs (Originals Of 36 Turkish Hits/1960-2000)” adlı ilginç bir double albüm yayınladı. Albümün adı üstünde-açıklaması altında: 40 yıllık bir zamana yayılmış 36 pop şarkımızın orijinal versiyonları bir araya getirilmiş. O, herkesin sabah uyandığında kendisini bir ‘besteci’ ya da bir ‘şarkı yazarı’ olarak gör(e)mediği yıllarda, (başta İtalyanca ve Fransızca olanlar olmak üzere) “dünyanın bütün şarkıları” bizimdi, ya da bizim sayılırdı. 
Daha ortada telif haklarından söz eden de yoktu, buna dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen ya da uyaran da. Şarkıyı bir şekilde ele geçirmeye bakıyordu iş; ya plak getiriliyordu, ya da kulaklar yabancı radyo istasyonlarına dayanıyor, şarkı ezberleniyor ya da makara bantlara kaydediliyordu. 
Acele tarafından bir söz yazarının kapısı çalınıp, razı edildikten sonra da, neredeyse hemen ertesi gün stüdyonun yolu tutulup, şarkı seslendiriliyor, plak yayınlanıyordu. Eh, işler kolay dediysek, o kadar da kolay değildi. 
Çünkü aynı şarkıya sizden başka birileri de gönül düşürebilirdi ve bu nedenle de erken uyanmak, şarkıyı kapmak-sahiplenmek şarttı. Siz yaptıktan sonra, aynı şarkıyı başkaları da yapamaz mıydı? Yapardı elbette; söz gelimi, Mary Hopkin’in “Those Were The Days”i, Türkçe söylenme rekorları kırmıştır. Semiramis Pekkan (“Bu ne Biçim Hayat”, Columbia), Gönül Turgut (“Üzüntüyü Bırak, Yaşamaya Bak”, Philips) ve Erol Büyükburç (“Bu Ne Yalan Dünya”, Pathe) başta olmak üzere, çok sayıda şarkıcı tarafından yorumlanmıştır. Hatta bu şarkı, Asya sayesinde  ve “Boşver Hayat Kısa” (“Dönmem Yolumdan”, Sony) adıyla 2000’lere bile bağlandı. 
Ama yine de, şarkının başka birileri tarafından plak olarak yayınlanmış olması, şarkının ‘mundar’ olduğu anlamına gelirdi ve niyeti bu şarkı ile niyeti bozan geri adım atar, başka şarkı aramaya başlardı.
Balet firmasının başında, popüler müzik piyasamızı yönlendirmiş, yaratıcı fikirleri ile hem kendi katalogunu, hem de genel olarak bütün piyasayı renklendirmiş-zenginleştirmiş bir prodüktör var; Yeşil Giresunlu. Giresunlu, uzun yıllar boyu, (başta Hümeyra ve Ajda Pekkan olmak üzere) çok sayıda star ile çalıştı; popu pop yapan ana unsurları ihmal etmeden şarkı-plak yayınladı. Yeniliklere, teknolojik gelişmelere de oldukça açık bir isimdir; ilk CD’lerimizden sayılan “The Best of MFÖ”nün altında mesela, Yeşil Giresunlu’nun imzası vardır. 
Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubunu bir araya getiren ve 12 Eylül’ün çektiği-büktüğü kulaklara, bir erken dönem ‘nostalji’ yaşatan da odur. Müziği, her şeyden ama (para-pul-han-hamam dahil) her şeyden daha önde, daha yukarda tutan prodüktörlerin hali de başka oluyor işte: Yıl 2007 ve Giresunlu, iğne ile kuyu kazmaktan vazgeçmeyerek şarkıların asıl sahiplerinin peşine düşmüş. Dünyanın dört bir yanına dağılan bu şarkıları, bir bilmece çözer gibi tek tek bulmuş, izinlerini toplamış (bu sefer izin var elbette, AB çağındayız; adamların cebine bu şarkılardan dolayı bir şeyler girmeli artık) ve double bir albümde üst üste koymuş, yayınlamış. 

MUTLULUKLA RANDEVU
Pop müziğimizin ‘sesli’ bir tarihi gibi bu albüm; kısmen de olsa tarihi. İlk pop şarkımızın “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” (Söz:Fecri Ebcioğlu, seslendiren: İlham Gencer) olduğu herkesin malumu; Bob Azzam’ın “C’est Ecrit Dans Le Ciel” adlı şarkısının Türkçe versiyonu ile yapmışız açılışı. “Nihayetinde bize yabancı bir müzik bu; kim uğraşacak besteyle-mesteyle, bu iş böyle sürer gider, alırız-seçeriz şarkıları dışardan, Fecri Bey ya da bir muadili yazar sözlerini, siz sağ-biz selamet…” diye düşünenler, çok değil, kısa bir süre sonra yanılmış. Doruk Onatkut adlı cesur mu cesur, yetenekli mi yetenekli bir müzisyen çıkmış ve “Hayır! Tek yol bu değil; şöyle de bir yol var,” demeye getirerek “Kara Tren” adlı kırk yıllık türküyü Batılı bir formda aranje etmiş, pop kılığı giydirmiş. Hemen arkasından da, Alpay’a söyletmiş ve bu ikili, sonraları Anadolu pop adını alacak akımı başlatmış, öncülüğünü yapmış. 
Onatkut-Alpay iklisini Erdem Buri-Tülay German (“Burçak Tarlası”) ve Erol Büyükburç (“Karakaş Gözlerin Elmas”) takip eymiş ve dalgalar (Hürriyet’in düzenlediği “Altın Mikrofon” yarışmasının büyük katkılarıyla) yükselince de, Anadolu pop başını almış gitmiş.
Bu sefer de, (artık ‘aranjman’ adıyla anılmaya başlanmış) akım tarihe karışır, diye düşünenler yanılmış. “Yeterince türkümüz-şarkımız, yeterince anonim ezgimiz var; dışardakilere hiç muhtaç olmayız,” diye düşünenler yanılmış bu sefer de. Çünkü, her şeyi ama her şeyi kaldırabilen, her türden malzemeyi bünyesinde eritebilen pop müziğin, “Dere Geliyor Dere”lerle, “Kızılcıklar Oldu mu?”larla uzun boylu yol alamayacağı, alsa bile bir yerlerde takılıp kalacağı anlaşılmış, bu nedenle de “Bak Bir Varmış…”ın izinden gidilmeye devam edilmiş. “Our Golden Songs” da, zaten bu nedenle “kısmi bir sesli tarih”; işin yalnızca Batılı kanadından çok sayıda örnek sunan bir belge. Anadolu pop alanında (başta DMC’nin altın kıymetindeki “Altın Mikrofon” paketi olmak üzere), çok sayıda derleme yayınlandı. Bu albüm ise, diğer yakanın özellikleri ya da nitelikleri hakkında ayrıntılı örnekler sunuyor.
Ajda Pekkan’ın “Sensiz Yıllarda” ya da “Boş Sokak”, Gökben’in “Randevu”, Hümeyra’nın “Sessiz Gemi”, hatta hatta Ayten Alpman’ın “Memleketim”inin (ki, bu şarkıyı bizden bir beste sanan çoktur) orijinal halini merak edenler başta olmak üzere, herkesin yolunu bu albümle, bir şekilde kesiştirmesi gerekir. Koleksiyon dünyasının, ‘orijinal versiyon avcısı’ namıyla maruf isimleri (Agop Çekmen, Hayk Durmaz ve Tufan Alper Akyüz; ki, Çekmen ve Durmaz’ın bu albüme katkıları da var) havalara uçmuş olmalı bu albümün çıkışıyla birlikte; bu üç isim, ayrı ayrı çalışarak bugüne kadar yüzlerce bilinmeyen şarkıyı buldu-avladı, meraklısına ikram etti. Uzun yıllar, dar bir çevrede kalmış gibi gözüken bu merak ya da çabanın Balet tarafından geniş bir alana taşınmış olması, en çok bu üç koleksiyoncuyu mutlu etmiş olmalı.
Ardından da, albüme dokunmuş-dokunacak herkesi. “Dünyanın bütün şarkıları”, birleşmiş-birleştirilmiş olarak karşımızda; Gönül Turgut’un zamanında demiş olduğu gibi, “Uzat(ın) artık elini(zi)” ve yakala(yın).  


BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Mary Cristy’nin “Non, Ce N’est Pas Fini” (SGS Records) ve Gülden Karaböck’in “Dur, Bırakma Beni” (Şah) 45’likleri
Sylvie Vartan’ın “Abracadabra” (RCA) ve Ajda Pekkan’ın “Tek Yaşanır mı?” (Philips) 45’likleri
Jean Francois Michael’in “Adieu Jolie Candy” (Vogue) ve İhsan Kayral’ın “Bunu Sen İstedin” (Regal) 45’likleri
Milva’nın “Iptissam” (SRL) ve Gönül Yazar’ın “Aşkın Çağı Yok” (Arya) 45’likleri
Patrica Carli’nin “Les Mal Aimes” (Riviera) ve (“kendi cover’ımı kendim yaparım” tablosunda) Patricia Carli’nin “Özlerim İstanbul’u” ile Ajda Pekkan’ın “İlkokulda Tanışmıştık” (Odeon) 45’likleri
Oscar Harris’in “Alta Gracia” (Balet) ve Lale Belkıs’ın “Doğduğum Ev” (Sinyal) 45’likleri
Sylvie Vartan’ın (21 disklik) “Les Annees RCA-Integral” paketi

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar