BİM BAM BOM: ARTIK ONUN DA BİR CD'Sİ VAR
07 Ocak 2024 Pazar 11:55
Bugūnkū konumuz Yasemin Kumral... Yine fakslar, e -mail'ler akacak bana: “Allah aşkına, Yasemin Kumral nereden aklınıza geldi?" diyen epeyce insan. Sanki ben her zaman böyle şeyler yazmazmışım gibi... Sanki ben de sizler gibi unutmuşum o muhteşem yılları...
Geçen hafta gelen e-mail'in birinde "Yazdınız da hatırladık... Doğru, Serpil Örümcer diye biri vardı... Ne oldu sahiden o Bayan Bacak?" diyordu okurun biri...
Her şeyi cevaplamaya pek meraklıyımdır... "Bilmem ki" dedim, 'geçmiş ile ilgili canınızın her çektiğini sorabilirsiniz bana, ama bugūnū bilmem; Allah bilir nerededir, ne yapıyor?.."
Ama kırk yılda bir de olsa, o günlere ait insanların bugūn neler yaptığını ōğreniveriyorsunuz. Pat diye çıkıveriyorlar karşınıza... İlk şaşkınlık heyecan belirtileriniz geçtikten sonra; "Ne gereği vardı şimdi durduk ye-ortalığa fırlamanın, geçmişin -ama önemli ama önemsiz- bir parçası olarak kalıverseydiniz köşenizde" diyoruz. Yasemin Kumral'a dediğim gibi.
70'lerin bu fena halde "Lay Lay Lom" şarkıcısı, geçtiğimiz günlerde, gayet yaratıcı bir şekilde "Yasemin Kumral" olarak adlandırılmış ilk CD'si ile o eski rūzgârları savurma umut ve niyeti ile döndū aramıza...
"Köyūn yolu yavaş yavaş şehre ulaştı / Göçmen kuşlar nazlı nazlı yuvaya dōndū / Ali dede yıllar sonra yare kavuştu" dizeleri ile açılıyor albüm...
Şarkıcının Türk popuna dönüşünü bize açıklamaya çalıştığını, bu nedenle bir metaforlar silsilesine başvurduğunu düşünüyorsunuz ister istemez...Nazlı nazlı da olsa madem göçmen kuşlar yuvaya dönmüş, Yasemin Kumral neden dönmesin ki... Ama bir dize sonra da şarkıcıya haksızlık yapmış olduğunuz hissine kapılıyorsunuz...Onun derdi ne metafor, ne başka şey... 0"aşk”ın “sevgi”nin peşinde hala... 0 hâlâ imkânsız aşkının ardına düşmüş, elinde gitarı gidiyor da gidiyor...
Sanatçı dostu “Ali Dede'nin bile kavuştuğu yare o kavuşamamış: "Ben sana...ben sana... kavuşamadım." Ben de az üç noktacı değilimdir, ben de bayılırım yerli yersiz bunları serpiştirmeye ama, bu seferkiler benim marifetim değil. “Ben sana'dan sonra gelenleri, olduğu gibi albümün kapağından görüp aldım... Daha dokunaklı bir anlama işaret edeceğini düşünmüş olmalılar. Albümün insana "vah vah' dedirten bir hali var sahiden de... 0 şarki ya da bu satır değil, tamamı, albümün genel hali ve tavrı nedeniyle.
Yasemin Kumral; tuhaf bir şekilde, hiçbir şey olmamış gibi, 70'leri 80'leri hiç bitirmemişiz gibi, köprülerin altından çok sular akmış olması da ne demek, sanki ne köprü, ne su varmış gibi, kaldığı yerden devam etmiş şarkılarına. Köşküne kapanıp yazmış da yazmış... Ne ararsanız var albümde. Mevlana, Bahçıvan, "Şu Sevgi Dedikleri", en büyük hiti “Bim Bam Bom", “Beni Kabre İndirende, Veda Veda Deme" çığlıkları ve yıllar yıllar önce "Girne'den Anadolu'ya" yolu kendisi bağlamamış gibi "Savaşan ordular bile kucaklaşabilir" gibi veciz bir şekilde dile getirilmiş barış temennileri... Ali Dede'den yukarıda söz etmiştim zaten.
Bütün bunların bir araya getirilebilmesi "hayatın sırça köşke yansımaları" sayesinde olmuş. Artık önümüze ne kadarı gelebilmişse...
Üstelik o kadarını bile, beyin dediğimiz o muhteşem süzgeçten geçirip elemiş, "neler oluyor, bunlar da ne?" dediğimiz ve aklımızın basmadığı unsurları da bir kalemde atmışız... Bu nedenle, Yasemin Kumral'ın bütün sıkıntılarını "Bahçıvan" ile paylaşması, derdini ona dökmesi çok da anlaşılabilir bir şey. Şarkıcımız, yıllar öncesinin "Gitarcı" tablosunda derdini notalara dönüştürme gayreti içindeyken, en çok ortalıkta gözüken insandı "Bahçıvan" muhtemelen... "İşte geldi sonbahar/gönūl derdimden bütün dallar/hep dağıldı kırıldılar" diye size bana ağlayacak değildi ya Yasemin Kumral... Bizim sonbaharla, ağaçlarla, dallarla yeterince ilgili olmayacağımızı düşünmüş olmalı. Hem biz "Nerde o gül bahçesi?" sorusunu da cevaplayamazdık... Kırılan "dalların feryadını, sessiz gözyaşlarını" kim bir bahçıvandan daha iyi bilebilirdi ki...
Yağmuru durdurabilir misin?
"Bahçıvan"ın sözleri Mevlana'ya ait... "Aşkım Kıyısız Bir Deniz" adli bir şarkı daha yapmış Yasemin Kumral Mevlana'dan. Hızını alamamış bir şarkıda o yazmış Mevlana için: "Ah Mevlana, ah Mevlana / Hayatımsın dermanımsın/ Yüce Mevlana..."
Şarkıcının kendi yazdığı şarkı, albümün genel havası ile pek uyumlu... Ama Mevlana'dan alınan gayet naif, gayet can yakıcı sözler, albüme uyum sağlayabilme gayreti altında ezilmiş, tuzla buz olmuşlar. Metin Özülkū'nün şarkılara reva gördüğü alt yapı ve şarkıcının kendi gitarı, aşkınızın nasıl bir deniz olduğu sorusunu tamamen unutturuyor size. "Bahçıvan"ın beni deli etmesi de bundan...
"Gönül gözüyle bakarsan bulursun sevgilini" dizesini size kim naklediyor olursa olsun etkiler insanı...Yasemin Kumral hariç. "Hah hah haay/Hırsından çatlasın dūşmanlar/Artık benim de bir sevgilim var" şarkısının arkasından gelen hangi bariş isteğine hangi aşka inanılabilir ki? Hem inanmadın, hem dinledin, yetmedi bize de naklettin diyeceksiniz. Neden olmasın ki? Kurtlu, kuşlu, bahçeli günlerimiz başladı. Auschwitz sosyal tesisleri yakında müşteri kabul etmeye başlar herhalde. Wagner dinleyerek havaya erken girmenin alemi yok. "Oldu en sonunda oldu bim bam bom" ile vakit geçirmek hepimize iyi gelebilir.
Bulursanız kaçırmayın
Menekşe/Ulu Dağlar-Melodi-45Yağmuru Durdurabilir misin?- Melodi-45'lik
Lay Lay Lom/Artık Yalnız Değilim-Kent-45'lik
Bim Bam Bom-Kent-45 lik
Gitarcı/ Ben Adamı Böyle Yapanm-Türküola-45'lik
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.