HEY YILLAR YENİLMEDİK SİZE
“Türk Pop Müziği Sanatçıları Ansiklopedisi” (Yener Süsoy ve Sami Başaran ile birlikte, Yener Yayınları) gibi paha biçilmez bir kaynak kitabın yazarlarından olan Hulusi Tunca, çok çalışkan-çok yetenekli bir yazar ve gazeteci. Aynı zamanda da, bir müzik aşığı; heyecanını her daim koruyabilmiş bir müzik tutkunu. Belki de, bu tutkudur ki, “Türk Pop Müziği…” gibi belalı mı belalı, zor mu zor bir kitabı yazmaktan-hazırlamaktan onu kimse menedememiş. Böyle bir kitap zordur çünkü, aylarca (hatta yıllarca) çalışma gerektirir. Bunu göze alıp giriştiğinizde bile her şey tam ve mükemmel olmayabilir. Bir şey yapma-yaratma yerine, yapılanın-yaratılanın kusurlarını sayıp dökmek için teyakkuz halinde bekleyenlerin bol olduğu bir ülkeyiz; siz görevinizi yaptığınızı düşünürken, birileri çektiğiniz sıkıntıyı tamamen görmezden gelir, “Türk polisi yakalar” sloganı mucibince kitabınızın kusurlarını sayıp dökmeye başlar. Binlerce bilgi, on binlerce ayrıntı vermişsinizdir ama, “Neden şu yok, neden bu yok?” diye karşınıza dikilir, ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirmeye çalışırlar. Tunca ve arkadaşlarını böyle bir bakış ya da kafa yapısı bile yolundan alıkoyamamıştı işte. Oturmuş, bir ‘pop ansiklopedisi’ hazırlamışlardı 70’li yıllarda. Ve ne iyi etmişler de bunu yapmışlar, yarım bırakmamışlardı. Aradan otuz yıla yakın bir zaman geçti ve bu ansiklopedi, hala alanında 1 Numara! Hala rakipsiz. Değişen şartlara, gelişen teknolojilere, bilginin çok rahat dönüp dolaşabildiği-akabildiği bir çağa rağmen, kimse bu konuda bir şeyler yapmaya, Tunca ve arkadaşlarının yazdıklarının üstüne yeni bir bilgi ya da madde eklemeye cesaret edemedi. Bu ansiklopedi, müzik üzerine yazan-düşünen (bu satırların yazarı dahil) çoğu yazar için tek ve vazgeçilmez bir kaynak. “Soyadı”na göre alfebetik olan bu ansiklopedi, (“Yoh Yoh”un unutulmaz sesi) “Afşar Esin” den başlıyor, “Zümrüt” ile sona eriyor; Mozart’ın 40. senfonisini Türkçe sözlerle (“Şeytan Tüyü”) seslendirmiş olan Zümrüt’le; her ismin, kayda değer bütün özelliklerini-bilgilerini ‘madde’lerine yansıtarak hem de.
RÜYALARIMIZ YİNE AYNI
Hulusi Tunca’yı diğer gazeteci-yazarlardan ayıran en önemli özellik, onun okur olarak tutkunu olduğu bir dergide çalışmayı çok istemiş, işe bu heves ile başlamış olması. Evet, elbette böyle yapmış olan tek örnek değildir Tunca; ama hem ilklerdendir, hem de işi tamamına erdirenlerden.
Hey dergisinin ilk sayısı, 18 Kasım 1970 tarihinde yayınlandı; “1 (bir)” değil, “0 (sıfır)” diye numaralanmıştı bu ilk sayı ve ayrı olarak satışa sunulmayıp, Milliyet gazetesi ile ücretsiz olarak verilmişti okurlara. Ama hemen bir sonraki sayısından itibaren oldukça yüksek tirajlara ulaştı ve yıllar yılı (arada bir kesintiye uğratılmış ya da ara verilmiş olsa da) hem aktif hem de güçlü olarak yerini-önemini muhafaza etti. Popüler müziğimizin duayenlerinden Doğan Şener vardı derginin başında; Milliyet’in Pazar günleri verdiği ilavede, “Müzik Klübü” (ki, bunun da başlama tarihi 16 Mayıs 1965’tir) adlı müzik sayfalarını hazırlayıp, bu genç müzik türüne büyük destek vermiş ve onu iyiye doğru yönlendirmeye çalışmış olan Şener. Tunca da, bir dolu yaşıtı gibi, haftalık olan bu dergiyi büyük bir heyecanla beklemekte, her sayısını nerdeyse ezberlemekteydi. Kendisi gibi meraklılar-fanatikler tarafından oluşturulan bir grubun da üyelerindendi Tunca; şimdiki “Yahoo Groups” ya da benzeri oluşumların ilk örneklerinden biri sayabileceğimiz Pavlonya adlı bir grubun. Radyoların istek programlarına her hafta onlarca mektup ya da kart gönderenlerden oluşan bir gruptu bu. “Beykoz’dan Hulusi Tunca, Kurbağalıdere’den Behiç Günalan, Fındıkzade’den Feryal Eredenk, Mardin’den Naim Dilmener, Keder Elemin, Doğancılar’dan Meral ve Pınar Örmeci, Çapa’dan Erdinç Gönençli, Bursa’dan Süheyla Karagülle ve Emel Bozacı, Bandırma’dan Süheyla Aksünger, Urfa’dan Metin Tığlıoğlu, Tatvan’dan Mehmet Ali Erdoğan, Aydın’dan Mehmet Özçakır, Kadıköy’den Erkin Okçuoğlu ve onlarca başka ismin, şarkıları, hep ama hep şarkıları konuşmak için bir araya geldikleri bir “radyo istek grubu” ya da. Ve Tunca’nın, okuru olduğu ‘kutsal dergi’de işe başlama haberi de, elbette en çok bu grup tarafından alkışlara boğuldu. Müzikten-şarkılardan konuşmanın yanında, “ismini radyolarda saydırarak herkese ezberletmek gibi (herkesin özel bir muhabir ve özel bir kamera istiyor olduğu günümüze göre epeyce naif sayılacak) bir hususun da peşinde olan bu grubun üyeleri (en azından bir kısmı), Tunca’yı önce hafif kıskanç bakışlarla süzmüş ama ardından da kendilerini işin heyecanına bırakmışlardı. Artık “en baba müzik dergisinin kadrosunda” onlardan biri bulunacaktı ve bu da en azından, “onunla röportaj yap-bununla yapma, şununla bizi tanıştır-bunun konserine davetiye bul” gibi türlü çeşitli heves ve isteklerinin karşılanması anlamına gelmekteydi.
Tunca, “bir meraklı” olarak işe başladığı kurumda, yıllar geçince “tam profesyonel bir gazeteci”ye dönüştü. Hiç geriye düşmeden, aksine hep ama hep ilerleyerek. Tunca’nın bu macerası, derginin “Genel Yayın Müdürü” olana kadar sürdü. Ülkenin içinden geçtiği yeni dönem, Hey benzeri yayınların önünü kesmeye başladığında (çünkü artık ‘klip çağı’na girilmiştir ve bu çağda, hiç kimse “doğru şarkı listesi” ya da “samimi ve sahici haber ya da röportaj”ı iplememeye başlamıştır) da vazgeçmedi ve başta Milliyet, Hürriyet ve Sabah olmak üzere, en kayda değer yayın organlarında çalışmaya devam etti.
Kısa bir süre için, müzik dünyamızın köklü firmalarından Yavuz ve Burç Plakçılık’ta danışmanlık da yapan ve bu danışmanlığı süresince, “Anadolu Efsaneleri” gibi şık mı şık, kıymetli mi kıymetli derlemelerin-paketlerin yayınlanmasını sağlayan Tunca’nın son bombası da, bir başka kitap oldu; “Barış Manço: Uzun Saçlı Dev Adam” (Epsilon) kitabının ardından, bir başka kitap. (Alt ya da üst) türlü çeşitli okumalara açık olan bu son kitap, yalnız müzik tutkunlarını değil, popüler müzik üzerinden toplumun gidişatını anlamaya-çözmeye çalışanlara da çok şey söyleyecek. İş ki, “Pop müzik mi? Saçmalamayın!” burnu büyüklüğünü-tuhaflığını bir kenarda tutup, kitaba samimi bir niyetle nüfuz edebilmek.
Tunca’nın kitabı, çok kıymetli ansiklopedi ya da bilimsel incelemelerin veremeyeceği ‘giz’leri tutuşturabilir elinize. Müzik ile yoğrulmuş, dürüst ve açık olmayı her şeyden çok önemsemiş bir yazarın, hayatını vakfettiği bir alandan seçip, bize sunduklarından oluşuyor bu kitap.
Bu özellikleri önemseyenlerden değilseniz unutun gitsin.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Başta “Hey Gidi Günler” (C Blok) olmak üzere, Hulusi Tunca’nın bütün kitapları
Başta “Türkiye de Pop Müzik-Dünü ve Bugünü ile Bir İnfilak Masalı” (Pan) olmak üzere, Metin Solmaz’ın her yazdığı
Başta “Pop Dedik-Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği” (İletişim) olmak üzere, Murat Meriç’in her anlattığı
Başta “Bülent Ortaçgil-Ayrı Düşmüşüz Yanyana” (Çivi Yazıları) olmak üzere, Orhan Kahyaoğlu’nun her araştırması, her incelemesi
Başta “İyiler Siyah Giyer” (Everest) olmak üzere, Deniz Durukan’ın her söylediği
Başta “Türkiye’de Grup Müziği:1980’ler” (arkaplan) olmak üzere, Münir Tireli’nin her yazdığı
KEŞKE OLSA
Hey dergisinin bütün kapak fotoğraflarından oluşacak (Rolling Stonevari) bir kitap
Derginin ses getirmiş röportaj-bölüm-köşelerinden oluşacak bir “Hey Kitabı”
NAİM DİLMENER