NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

BİR SU DAMLASI NASIL BERRAKSA, ÖYLE GEL VER AŞKINI

28 Ocak 2024 Pazar 10:38
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Ne güzel, Pakize Suda tekrar aramızda... Hürriyet'te bir sütunu var. Çok keyifli, çok şeker yazılar yazıyor. Onunla yapılan röportajlarda, yılların görmüş geçirmişliği ile veriyor cevaplarını... Okuyanı kırıp geçiriyor, yakın dostları Sezen Aksu'dan, Müjde Ar'dan, Tülay Özer'den bahsediyor.
Biz okurlar da hem yıllardır inatla zamana direnen bu dostluk ilişkileri karşısında şaşırıyor hem de nakledilen gündelik ayrıntılardan dolayı karnımıza ağrılar saplanana kadar gülüyoruz. Çağdaş bir 'masalcı' gibi Pakize Suda; okurlara masallar anlatıyor. Kapalı kapılar ardında dönüp duran ünlülerin gündelik hayatından, eşi benzeri bulunmaz komik hikâyeler.
Şarkıcının en son Ayşe Arman'la yaptığı röportajda anlattıklarına deliler gibi güldüm. Olup bitenlerin arasından bu kadar komik şeyleri ayıklayıp öne çıkarmak ne kadar zor bir şey aslında. Üstelik Pakize Suda, kendisine komik gelen bu ayrıntıların, bize de komik geleceğinden, ya da en azından gelmesi gerektiğinden zerre kadar şüphe duymuyor. Son derece haklı da. Tülay Özer'i anlattığında şöyle diyor sözgelimi; ‘Bir cenazede, 'başınız sağ olsun' diyecek yerde, 'darısı başınıza' diyen biridir Tülay...’
Ben kendi payıma Pakize Suda'nın röportajını, bir 'Huysuz Virjin Show' ya da bir Levent Kırca programından aldığım keyfi duyarak okudum. Keşke Pakize Suda bu lezzetli sohbetlerini talk show'lara da taşısa. İki kelimeyi bir araya getiremeyen, anlatacakları şey sahiden komik bile olsa, dilleri dönmediği için anlatamayıp rezil eden bir sürü insanın yanında Pakize Suda hepimize ilaç gibi gelirdi. Cem Özer'lerin, Beyaz'ların zevzekliklerini biz aradan çekip atar, alacağımız keyfi yine de alırdık.

NERDEN BILSiN ÂLEM ONU?
Pakize Suda'ya ilk defa, 70'li yılların başında, yazlık bir gazinoda denk geldim. Çok emin değilim, Ataköy ya da Yeşilköy'de... O zamanlar öyleydi; yaz geldiğinde Ataköy ve Yeşilköy civarındaki yazlık gazinolar ve sinemalar hareketlenir, her gün epeyce sanatçıyı bir arada seyretme imkânımız olurdu. Hem de ne kadar ucuz bir fiyata. Cem Karaca'dan Nazan Şoray'a, Timur Selçuk'tan Gökben'e kadar herkes. Bu gecelerden birinde Pakize Suda sahnedeydi. O zamanlar herkesin yaptığı gibi, Ajda Pekkan şarkıları vardı repertuarında. 'Görürsün Sana Neler Edeceğim' adlı şarkıyı bangır bangır söylüyor, 'Seveceğim, Gezeceğim' diyor ve fazladan hiçbir şey yapmıyor olmasına rağmen, gerçekten söylediğini mutlaka yapacağına inandırıyordu bizi. O günden sonra, Pakize Suda'nın koyu bir hayranı oldum. Yazlık sinemalar, gazinolar, Sarıyer Urcan Gazinosu ya da İzmir Fuarı hiç fark etmez, denk geldiğim her yerde onu seyretmeye koştum.
70'lerin sonlarına doğru yanılmıyorsam ilk 45'liği çıktı nihayet. En azından benim bildiğim ilk plağıydı bu. O aralar Sezen Aksu yine çok popülerdi. İzmir yıllarından tanıdığı ve iki apartman üstünde oturduğu için çok sıkı arkadaşı olan Pakize Suda'ya bu plakta destek veriyordu. Plak, Baha Boduroğlu tarafından Türk popuna 'yeni bir soluk' getirmek için kurulmuş (sahiden de bir süre bu iddiasını yerine getirebilmiş) BİP Plak'tan çıktı. Ön yüzünde Baha Boduroğlu'nun, arka yüzünde ise Sezen Aksu'nun bir şarkısı vardı bu plağın. B yüzündeki 'Ver Aşkını' adlı şarkı, Tülay Özer'in söylediği 'Büklük Büklüm' ile birlikte Sezen Aksu'nun da ilk bestelerindendi. Belki aradan bu kadar zaman geçtiğinden bana öyle geliyor, belki de sahiden öyleydiler bilmiyorum; bu şarkılardaki sıcaklığı Sezen Aksu daha sonra çok ender yakaladı. Başka bir yazımda, Türk popunun en naif söz yazarlarından biri olarak bahsettiğim Zeren'in sözleri nedeniyle de 'Ver Aşkını' sahiden de çok hoş bir şarkıydı. Ve, Pakize Suda adına da büyük bir başarı oldu.
Sonra da bir plak daha yaptı. Hem de Cenk Taşkan/Mehmet Teoman ile birlikte. Nükhet Duru dışında başkası ile çalışmaya son derece gönülsüz olan bu ikili, bir sonraki plağı için Pakize Suda'ya tam iki şark vermişlerdi; 'Biz Kadınlar' ve 'Nerden Bilsin Âlem Beni?'. Plağın A yüzündeki şarkı, Türk popunda hiç rastlanmayacak ölçüde 'feminist' bir şarkıydı. Mehmet Teoman'ın her zaman yaptığı gibi, gayet gündelik, gayet sıradan şeylerden yola çıkar gibi yaparak mükemmel bir sonuca ulaştığı şarkılardan biriydi bu da. Hele hele Ajda Pekkan'ın 'Kapı Açık'lı,'Hür Doğdum Hür Yaşarım'lı tuhaf feminizminin yanında bu şarkı bir 'kadın hakları el kitabı' gibi kalıyordu. Plağın arkası da tam Pakize Suda'ya göreydi... Yılların ötesinden sesleniyordu: 'Nerden Bilsin Âlem Beni'...

Ama artık bilecekler. Ece'deki program, gazete yazıları, röportajlar belki de sonra televizyon... Dünyada en zor bulunan yeteneklerden birine, 'güzel konuşma yeteneği’ne sahip Pakize Suda'yı herkes bilecek, Sonra belki de bir albüm. Herkesin içimizi karartmak için söz birliği ettiği bir memlekette Pakize Suda gibilerine rastlamak ne kadar da zordur. 'Yağmur Yağmur' düşüp kapınızı çaldığında, kapıyı açmamazlık etmeyin.

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar