NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

ÇOKTANDIR ANLADIK BİZİM GÖZÜMÜZ DIŞARIDA

24 Mart 2024 Pazar 20:10
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

“Our Golden Songs” serisini, birkaç yıl önce yayımlamaya başlamıştı Yeşil Giresunlu. Dizinin ilk albümü, en azından açıp da içine bakana kadar bizi şaşırtmadı değil. “Bizim şarkılarımız”dan söz ediliyordu ama albümün hem dışı, hem de içi yabancıydı. Yabancı şarkılarla dolu bir albümün nasıl “bizim” olabildiği kolay anlaşılabiliyordu tabii. Dinledik ve “Evet ya” dedik, “bu şarkıların hepsini biliyoruz biz…” Biliyorduk, çünkü Türkçe versiyonları vardı.

60’ların başı ile birlikte pop müziğin ülke sınırlarından içeri girişi böyle başlamıştı çünkü; yabancı pop şarkılara Türkçe söz yazılarak, bu şarkıları orijinal düzenlemelerine sadık kalmak şartıyla çalarak ve hatta solistini taklit edip söyleyerek. 

Çok normaldi bu da. Dışarda birilerinin öncülük ettiği ve bizim en ufak bir katkımızın olmadığı yeni bir müzikal tür vardı orta yerde. Bizim türkümüz ve şarkımız vardı, kulaklarımız da bu formlara alışkındı. Eh evet, bir parça kanto ve tango, bir parça da Erol Büyükburç’un İngilizce şarkıları ile kulaklar farklı ve bizden olmayana hazırlıklı sayılırdı ama sonuçta bu iş bir yaratma/üretme işiydi ve işte biz, henüz buna hazır değildik. Kendi denemelerimizi, şarkılarımızı yazmamız zaman alacaktı ve beklemeden işe koyulmak istiyorsak da, hazır başkaları tarafından yaratılmış şarkılara Türkçe söz yazmak, kolay ve ideal gözükmekteydi.

 

Derken Bir Sabah Erken 

Biliyorsunuz, Fecri Ebcioğlu başlatıyor bu işi. Bob Azzam’ın “C’est Ecrit Dans Le Ciel”ini seçiyor bir başlangıç noktası olarak ve başlıyor hece hece Türkçe karşılık ya da denklik aramaya. Bulduğu da, güya bir masal oluyor: “Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde, tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçinde…” Gerçi yıllar yıllar sonra Erol Büyükburç, “Aslında ben başlattım; Fascination adlı şarkıya Türkçe söz yazmıştım ve sahnelerde de söylüyordum” diyecekti ama sözünü ettiği bu şarkının kaydı yoktu ve (bu satırların yazarı gibi) Türkçe pop takıntılıları, normal olacağı üzere “söz”e değil “yazı”ya bakarlardı ve Büyükburç’un parantezi, bir parantez olarak kalakaldı.

Yeşil Giresunlu’nun yapmak istediği ise şuydu. Yıllar yılı bize kaynaklık etmiş şarkıları orijinal halleriyle ve topluca, dinlemek isteyenlere sunmak. “Our Golden…”in ilk iki albümünden sonra biraz boşluk girdi araya. Gerçi bu boşluk, “Kırmızı 14 Şubat” zamanları aynı türde ama başka isimli albümlerle (bizzat Giresunlu tarafından) doldurulmadı da değil ama serinin üçüncü albümü için bugünlere kadar beklememiz gerekti.

Yeni albümde yine birbirinden eşsiz 25 şarkı var. Başta Ajda Pekkan, Kamuran Akkor, Gönül Yazar, Ayla Algan, Nilüfer tarafından seslendirilmiş şarkıların; Mina, Nada, Milva ve benzerlerinin sesinden orijinalleri bulunmakta. Bu şarkıların özellikle ikisi çok mühim. Milva’nın “Iptissam”ı, sanatçının kendi ülkesinde bile CD üzerinde kolay bulunmuyor. Bu eşsiz şarkıyı Gönül Yazar (“Aşkın Çağı Yok”) seslendirmişti. Diğeri ise bir başka İtalyan Nada’nın “Ma Che Freddo Fa”sı; 60’ların son Sanremo’sunda ortaya çıkmış bir genç kız, bu şarkısıyla Mina ve Milva ikilisine kafa tutmuştu İtalya’da. Kamuran Akkor’un (ve hatta Veronika, ama Türkçe olarak “Arkadaş Yok”) söylediği bu şarkının hakikisi Ferzan Özpetek’in filmi “Karşı Pencere”nin o emsalsiz pasta yapma sahnesinde de kullanılmış ve seyredenlere fazladan bir yaşam coşkusu zerketmişti.

 

Masal Böyle Sürmüş

Memleketin gelmiş geçmiş en emsalsiz prodüktörlerinden olan Yeşil Giresunlu’nun oğlu Hasan Ferit Giresunlu da, kendi firması artist’te bu ya da buna benzer albümler yayımlamakta kaç zamandır. “50 Golden Songs” ve “50 Deluxe Lounge” albümleri (hatta paketleri; her birinde üçer disk var ve kapak ile ambalajları da çok şık), yukarda sözünü ettiğimiz albümden (en azından “kıstas” olarak) biraz farklı. Bu albümler, Türkçe versiyonları yapılmış şarkılardan oluşmuyor. 

“50  Golden…”da böylesi de var tabii (mesela Özdemir Erdoğan ve Gölgen Bengü’nün “Keman Öğretmeni”ne kaynaklık eden Domenico Modugno şarkısı “Il Maestro Di Viouno”) ama bu albümlerin amacı bir parça bundan fazlası. Hem o yılların popüler yabancı şarkılarını arşivlerimiz zenginleşsin diye yan yana getirmek istemiş Hasan Ferit; hem de o yıllarda, bu şarkılar eşliğinde irili ufaklı binlerce şey yaşamış, görmüş geçirmiş kuşaklara, geçmiş zamanın ardına düşme imkanı vermek.

“50 Deluxe…” ise biraz daha farklı; adındaki “lounge” sözcüğü, zaten şifresi de bu albümün. 60, 70 ve 80’lerin çok bilinen bazı şarkılarının, huzura ermemiz gayesi ile yapılmış yeni versiyonlarından oluşuyor. Gününe ya da istek durumuna göre erilebiliyor da. Karen Souza’nın Culture Club’ın listelerin altını üstüne getirmiş şarkısı “Do You Really Want to Hurt Me”yi getirip bıraktığı yer mesela, adlı adınca bir salıncak. Tefekküre de dalınabilir, sızıp kalınabilir de.

Geçmiş zamana sığınma ihtiyacımız diz boyu; masallar sürüyor. Biz masal olana kadar da yolu var gibi.

Our Golden Songs 3, Karma, Balet

50 Golden Songs, Karma, artist

50 Deluxe Lounge, Karma, artist

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar