HEM UZAK HEM DE YAKIN BİR YERLERDE
17 Mart 2024 Pazar 10:38
Aklın seslerinden/insanlarından Mazlum Çimen’in firması Çimen Yapım, mükemmel bir albüm daha yayınladı; Cengiz Özdemir ve arkadaşlarının “Madımak” adlı albümünü.
Nesimi Çimen’in oğlu Mazlum Çimen, bugüne kadar hep sıra dışı işlere imza attı; babasından gördüklerini, öğrendiklerini aktararak, hatta bunları olabilecek en iyi şekilde yenileyerek, değiştirerek. Müzisyenin oğlu Saki Çimen de, bir “aile mirası” olduğu şüphe götürmez yeteneklerle donatıldığı için, kendi albümünü hazırlamakta şu aralar. Yakın bir zamanda, onun şarkıları da karışacak, eşlik edecek hayatımıza.
Cengiz Özdemir’in Volkan Öktem, Eylem Pelit, Çağdaş Oruç ve Erdal Erzincan’ın katkıları ve desteği ile gerçekleştirdiği “Madımak”, bu memleket tarihinde kara ve kanlı bir leke olarak bin yıllar boyu kalacak bir “insanlık suçu”nu esas olarak yola koyuluyor. Başlangıç noktası da, tam olarak “sözün bittiği yer”.
Madımak gibi, ciddi bir insanlık suçunun işlendiği bir yeri/alanı/meseleyi söze dökmek, hakikaten mümkün değildir. Bir insanın, bir başka insanı diri diri yakabilmesini kavrayabilmek için, doğal seçi(li)m de/kalıtım prensipleri de yetersiz kalıyor. Cengiz Özdemir ve arkadaşlarının iddiası, elbette ki “Biz kavradık ve size anlatıyoruz” değil. Onlarınki sadece bir anla(t)maya çalışma denemesi. Can kulağıyla dinlendiğinde de, kalpler/eller birleşebiliyor. Öfke ise baki! Metin Altıok ve arkadaşlarının gözleri, hepimizin üzerinde.
Arabesk İstanbul
Cengiz Özdemir’in içinden geçerek anlamaya çalıştığı “Madımak” ve benzeri satıhları, Barbaros Akbulut’un Istanbul Arabesque Project adını verdiği takımı da, kendince, kendi bildiğince kavramaya ve aktarmaya çalışıyor.
“Arabesk”, yıllar yılıdır üstüne kafa yorduğumuz bir mevzu ya da üst başlık. Yıllardır da, havanda su dövülür. İçinde olduğumuz günlerde, türlü nedenlerle yeniden güncel hale gelen bu mevzuda, yine çok sayıda insan söz aldı, bilgi ve görüş yarıştırdı. Ama her zamanki gibi, akım ya da şarkıların durduk yerde ortaya çıkmadığına inananlar doğru (en azından anlamlı) şeyler söyleyebildi.
60’lı yıllarda, bir parçada utangaç bir biçimde ses vermiş bu müzikal tür; kökü çok eskilere dayalı Türk Sanat Müziği ile daha da eskilere uzanan Halk Müziğini, tek bir potada eritme çabasından başka bir şey değildi. Ne Türk müziği, ne de Halk Müziği yetebiliyordu artık “Büyük Şehir Hastalığı”na yakalanmışlara ve başta Suat Sayın olmak üzere, bir dolu müzisyen, besteci ve söz yazarı yaklaşan talebi doğru görerek, “arz” etmeye başladılar. Yıldız Tezcan’ın, bu alanın “Ana Kraliçe”si olduğunu söylemek mümkün. Çünkü müzisyen ve bestecilerin öngördüğü enstrüman karma(şa)sının üzerine, o da olabilecek en uygun “gırtlak” ile yüklendi, olabilecek en ağdalı biçimde ağlayarak/inleyerek eklendi. Sonra da Şükran Ay ve diğerleri geldi. Orhan Gencebay mı? Sonra, çok sonradır onun devreye girişi. Sözünü ettiğimiz günlerde, o bağlama çalmaktaydı henüz, hem de Yıldız Tezcan’ın arkasında.
İsyanımız Var
Istanbul Arabesk Project’in “Her Gün İsyanım Var” adlı albümünde, arabeskin altın çağından seçilmiş şarkılar yer alıyor. Başta “ecel”, “ayrılık”, “tutku” olmak üzere, bu müzikal türün her zaman kapsamaya önem verdiği bütün izlekler yer almakta seçilen şarkılarda. Bu nedenle bu albüm (ya da bu proje), az sayıda (dokuz) şarkısına rağmen, oldukça çok iyi bir özet. Bütün bir geçmişi, gayet iyi temsil ediyor.
Hakkı Bulut, Selami Şahin, Ali Tekintüre ve bu alanın diğer pirlerinden seçilen şarkıların üzerine eklenen grubun kendi şarkıları, bu hissi daha da güçlendiriyor. Çünkü yeni şarkılar da, hem ruh hem de atmosfer olarak, geçmişin içinden çekilip alınmışlarla aynı dünyaya aitmiş gibi gözüküyor/duruyor.
Grubun yaklaşım biçiminin de doğru, en azından sahici olduğu söylenebilir. Pınar Seda Günday gibi müthiş bir sese sahip olan Barbaros Akbulut ve arkadaşları, geçmişte yapılmış hatalara düşmeden, (mesela) Fairuz Derin Bulut’un “Arabesk” ya da Işın Karaca’nın “Arabesque” adlı yoğurt/lahmacun yiyişlerine aldırmadan, kendi doğru bildiklerini yapmış, bütün yolu böyle almışlar. Eksikleri, gedikleri yok mu, var; hem de, başta kayıt kalitesi olmak üzere, çok sayıda. Ama niyet temiz olunca, yol da açık olmuş.
Bu yolun özeti de şu: Arabesk dediğimiz kült geçmiş, ne eski usul ağlanarak/inlenerek yapılabilir; ne de altına ya da üstüne şen şakrak bir pop örtüsü serilerek. Nasıl yapılması gerektiği konusunda, hiç şüphesiz tek bir yol değil, birden fazla yol vardır ve bunlardan biri de, işin içine düşünülenden, beklenenden daha fazla rock karıştırmaktır. Ki, yeni arabesk projemizin esası da, zaten budur.
Madımak’tan İstanbul’a, şarkılardan/türkülerden arabeske, oradan da rock’a. Şaşıracak ne var ki? Bu topraklar her zaman çok karışık, her zaman çok kimlikli oldu. Herkes, kendine ait bir müziği isteme konusunda da, sonuna kadar haklı.
İsteyen Fazıl Say bile dinleyebilir. Buna kimselerin itirazı yok. Arabesk dinleyicisinin ise zaten umurunda değildir bu tür çavuş ideologlar/ideolojiler.
Madımak, Cengiz Özdemir, Çimen Yapım
Her Gün İsyanım Var, Istanbul Arabesque Project by Barbaros Akbulut, Esen Müzik
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.