“Sahnelerden Canlı Kayıtlar” adlı bu albüm, Özdemir Erdoğan’ın, bir bölümü yurt dışında gerçekleşmiş konser ya da performanslarından seçilmiş 12 şarkıdan oluşmakta ve bir kısmı İngilizce, bir kısmı ise Fransızca seslendirilmiş. Biz de, ‘canlı’ kayıtlardan oluşan albüm yayınlama geleneği hiç olmamıştır; yorumcuların yabancı bir dilde şarkı söylemesi de (hiç yok değil ama) pek fazla değildir. Özdemir Erdoğan, bu albümüyle, alışılmadık bir tavır sergileyerek, İngilizce – Fransızca şarkıların canlı versiyonlarını gün yüzüne çıkarmış oluyor. Büyük bir cesaret örneği…
Birbirinden çok farklı şarkı yazarının yarattıkları, yine birbirine benzemez aranjörlerin tezgahından geçip önümüze gelmiş olmasına rağmen, şarkılar birbirinden yeterince farklı kılınamamış. Aşkın Nur Yengi gibi, artık diğer genç kuşak şarkıcılardan çok daha farklı yerde durması gereken bir isim, ne yazık ki bu albümüyle de, günün ‘standart sound’unun müdavimi olmaya devam etmiş.
Ayşegül Aldinç, hem çok güzel hem de insanı o saniye etkileyen bir ses rengine sahipti ve herkesin ondan çok daha fazlasını beklemesine de şaşmamak gerekirdi. O ise ağırdan aldı, bayağı ağırdan. Sinemaya verdi bütün gücünü. Sıra dışı bir şey yapmak isteyen her yönetmenin mutlaka kapısını çaldığı biri oldu bütün 80’lerin ilk yarısında. Müziğe sıra geldiğinde ise 80’lerin bitmesine sadece bir-iki yıl kalmıştı. İlk albüm 80’lerin sonu ya da 90’ların hemen başında yayımlanmış olmasına rağmen, çok daha öncesi başlanmış bir hazırlanma sürecine sahip.
Akbayram’ı hiç bilmemiş-duymamış genç kuşak da bu emsalsiz müzisyeni keşfetmeye bu albüm ile başlayabilir. Bu keşif tamamen kendi menfaatleri için: “Bir elli yıl, bir yüz yıl sonra dünya hala (keyfince, layıkınca) yaşanacak bir yer olsun!” diyenler için daha doğrusu. Oraya bakıyor, bununla ilgileniyor, derken parça parça oluyor ve ardımıza bakmaktan korkar bir hale geliyoruz. Akbayram ve şarkıları, her bir parçamızı dikkatle yerine oturtma, parçalanmamızı (ya da kayıp gitmemizi) durdurma gücüne gerçekten sahip! Siz karar verin ve kendinizi onun kollarına bırakın yeter ki…
Son bir, iki yıldır, Yeşil Giresunlu’nun başlattığı bir hareket sonucu, MFÖ’nün albümleri bir, bir disklere aktarılmaya başlandı. “Ele Güne Karşı…” ve “Peki Peki Anladık” albümleri yayınlandı önce. Ardından Ossi Müzik (emsalsiz “Ali Desidero” ve “Mecburen”li) “Geldiler” ve “Vak the Rock”u yayınladı. Ve nihayet Bonus ile Avrupa Müzik, hakları henüz kendilerine geçen (grubun tamamen telef olmuş albümü) “Agannaga Rüşvet” ve (albüme baş harflerini veren “Mazeretim Var Asabiyim ben” ile açılan) “M.V.A.B”i kattı arşivlerimize.
Kızılok’ un o tadına doyulmaz, bin sefer dinleseniz bile sıkılmayacağınız şarkılarıyla boydan boya doldurulmuş muhteşem bir albüm. O döneme ait neredeyse bütün önemli şarkılar var albümde. ‘Yumma Gözün Kör Gibi’ , ‘Söyle Sazım’, ‘Gün Ola Devran Döne’ , ‘Leylim Leylim (Kara Tren)’, ‘Haberin Var mı?’, ‘Gözlerinden Bellidir’... Hepsi burada...
A3 ve Seyhan Müzik işbirliği ile Nazan Öncel’in baskısı çoktan tükenmiş “Göç”, “Sokak Kızı” ve “Demir Leblebi” adlı üç albümü, “Bir Şarkı Tut” adı altında tek bir kutu halinde yayınlandı. Her üç albüm de epeydir bulunamamakta, bu albümleri arayanlara “Kalmadı, bitti, bulunmuyor, mevcudu yok!” demekten plakçıların dillerinde tüy(ler) bitmekteydi. Hem Öncel’in hem de genel olarak 90’lı dalganın en kayda değer albümlerinden olan bu üç albüm, şık bir kutu içinde üstelik oldukça makul bir fiyatla piyasada artık.
Bugüne kadar yalnızca şarkı söylemeyi önemsemiş olan Nilüfer, bomba gibi son albümüyle bundan çok daha fazlasına muktedir olduğunu gösteriyor.
Yıllardır bir an dahi İlhan İrem'in peşinden ayrılmamış epey sayıda insan var. Sayıları yüz binleri bulan bu hayran kitlesi; tamamen reklamsız ve tanıtımsız olarak piyasaya verilen "Sevgililer Günü / The Best of İlhan İrem - Volume 1" adlı albümü, altın plak almasını sağlayacak bir ölçüde sahiplenmişlerdi. Diğer bütün albümleri de. Bu nedenle, bu yeni albümler, öncelikle bu koyu hayranlar için tam bir ikramiye. Ama aynı zamanda yeni kuşaklar için de öyle ...
İlk 45’lik olan ‘Beni Benimle Bırak’; çok farklı, çok başka bir şarkıcı ile karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yeter bize…Bu plak ve çok ksa aralıklarla çıkan diğerleri çok çabuk bir şekilde Nükhet Duru’yu büyüklerin sınıfına çıkarır, sanatçı Ajda Pekkan, Hümeyra ve Nilüfer ile (daha ortada Sezen Aksu yoktur) kıyaslanmaya başlar…
Çoğunluğu yerli yapım olmak üzere yedi, sekizden aşağı pek düşmüyor haftanın yeni film sayısı. Her sezon olduğu gibi yerli filmlerde başı yine korku ve animasyon türleri çekiyor!.. Beşi yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor Mart ayının son vizyon haftası! İstanbul dışında bulunduğumdan ötürü kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan, haftanın yeni filmlerine yapım notlarına değinerek yer vereceğim.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Dünyayı terk etmek zorunda kalan Mickey Barnes, yeni bir cennet arayışıyla buzul bir gezegene giden koloni gemisinde bir tür deney faresi olarak çalışmakta, ölüm vakalarında yeniden doğarak kaldığı yerden görevine devam etmektedir. ‘Parazit’in yönetmeni Bong Joon-ho’nun son çalışması ‘Mickey 17’, Donald Trump benzeri tiranlara da gönderme yapan, karanlık komedi tadında bir bilimkurgu. UĞUR VARDAN (08.03.2025/ HÜRRİYET)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Geçen hafta, Berlin Film Festivali (Berlinale) izlenimlerimize başlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim. Bu hafta bahsedeceğimiz filmler arasında, festivalden Altın Ayı ile dönen ve İstanbul Film Festivali’nde de gösterilecek olan Drømmer, Radu Jude’nin yeni filmi Kontinental ’25, tümüyle yapay zeka ile oluşturulmuş görseller ile yapılmış bir animasyon ve festivalden Teddy ödülü ile dönen, Lesbian Space Princess de var. Haftaya, Berlinale notlarımızın üçüncü bölümü ile devam edeceğiz.
Birbirinden güzel eserlerin icra edildiği bir TRT klasiği "Akşam Sefası" programı, bugün 21.00'de TRT Müzik'te.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
İletişim yayınları etiketiyle satışa çıkan kitapta müzik yazarı, eleştirmen, programcı Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitap, Yeşilköy’de başlayan çocukluğun, radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan başarı öyküsüne dönüşümü kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.
50. yaşını kutlayan albümlerin, yayınlandığı dönemde yarattıkları heyecan, uzunçaların kulaklardaki doygunluğu, yeni yeni piyasaya çıkan kasetlerin sunduğu kolaylık, bugünün dijital ortamında unutulmuş plakların önemi müzik camiasının en tatlı muhabbetlerden biri bu yıl. Doğum günü pastaları 50 mumla adeta yangın yerine dönmüş, eskimeyen, çoğu klasikleşen albümler arasında gezintiye ne dersiniz?