RESİMDEKİ GÖZYAŞLARI
07 Şubat 2021 Pazar 20:12
Türk popunda yaprak dökümü sürüyor. Büyük bir mücadele vererek pop müziğin temellerini atan 60’lı kuşak bir bir terketmekte bizi. Barış Manço ve Fikret Kızılok’tan sonra Cem Karaca’yı da kaybettik. Çok erken bir veda bu; hala çok aktif biriydi Cem Karaca ve daha yapacağı bir dolu şey vardı: Projeler, albümler, konserler… Ama hayat bu, insana çok az seçme şansı veriyor işte. “Resimdeki Gözyaşları”nın, “Dadaloğlu”nun, “Kavga”nın, “Tamirci Çırağı”nın yaratıcısı artık yok ve eksikliği kolay kolay da telefi edilecek bir şey değil. Tıpkı Barış Manço’da, tıpkı Fikret Kızılok’ta olduğu gibi. Tek tesellimiz şarkılar. Koca bir ömrün adandığı şarkılar.
Türk popunun en aykırı en taviz vermez isimlerinin başında geldi Cem Karaca. Müzik piyasamızın sağlam standartlara oturması için elinden geleni ardına koymadı. Gördüğü her başı bozukluğu anında protesto etti, karşısında durdu. Belki de Cem Karaca ve benzerleri olmasa, bugünkü çapta bir müzik piyasasına hiç sahip olmayacaktık. Müziğe girişi çok daha erken bir tarihte olmasına rağmen, Cem Karaca’nın adı yaygın bir şekilde 1967 yılında Hürriyet’in düzenlediği Altın Mikrofon yarışması ile birlikte duyuldu. Cem Karaca ve grubu Apaşlar, o yılki yarışmada “Emrah” ile ikinciliği elde etmişlerdi. Cem Karaca’nın; yapımcıların, firma sahiplerinin, radyoların bildiklerini okuma tavırlarına teslim olmayacağı da hemen işin başında ve “Emrah” nedeniyle gözler önüne serildi. Sanatçı, “Emrah”ın radyolarda fazla çalınmaması üzerine düşündüklerini bir bir yazmış ve yayınlanması için de, dönemin en kayda değer platformu olan Milliyet’in Müzik Klübü’ne göndermişti. Müzik Klübü’nün başında olan Doğan Şener de, tıpkı Cem Karaca gibi sağlıklı işleyecek bir müzik piyasasının oluşması için gayret göstermekteydi ve bu nedenle de Karaca’nın mektubunu derhal yayınladı. 10 Ekim 1967 tarihinde “Cem Karaca’dan Açık Mektup” başlığı ile yayınlanan bu yazıda, Karaca; İstanbul Radyosu ile sıkı ilişkileri olan Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal’ı kastederek; kimi söz yazarlarının “Türkçe söz yazılmış yabancı şarkılar”ı özel olarak kolladığını ve özgün şarkılara pek itibar etmediklerini söylüyordu: “Önce merhaba! Sonra da bir avuç dertleşme, söyleşme, dostça...
TRT DJ’lerinin “Emrah”ı yalnızca dört defa çalıp, “Hudey” ve “Karacaoğlan”ı hiç çalmamaları üzerine. Yabancı parçalara uydurma ve hiçbir değeri olmayan bir takım sözlerin yazılması ve bunların TRT listelerinde kurulmuş bir tekelleşmenin direkt etkisi sonucu yerleşip kalması ve biz Ulusal Türk Müziği diye çırpınırken, “iki yabanji” gibi sözlerle güzel Türkçemizin bile yabanji’leştirilmesi çok ilginç...” Bu mektuba, o zamanlar yalnızca İstanbul Radyosu’nun yapımcılarından Engin Arman cevap vermiş ve başkalarından hiç ses çıkmamış olmasına rağmen, kısa bir zaman sonra “Emrah” ve benzeri şarkıların radyolardan daha çok duyulması nedeniyle Cem Karaca’nın protestosunun yerini bulmuş olduğu anlaşıldı. Her şeyi oluruna bırakmak bir çözüm değildi ve işte Cem Karaca’nın bu tavrı ile bunu herkes de görmüştü.
BU SON OLSUN
Sonraki yıllarda, Türk popu Cem Karaca’sız hiç olmadı. Plaklar arka arkaya çıktı ve her plak ya da şarkı ile Cem Karaca’ya bağlananların sayısı arttı. Her konserinin başında tekrarladığı “Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar” cümlesi büyük çoğunluğun ağzında bir slogan haline geldi ve şarkıcının yalnızca bir müzisyen olarak değil bir “bilge kişi” olarak da bağırlara basılmasını sağladı. 12 Eylül günlerinin mecburi Almanya ikameti bile Cem Karaca’ya duyulan sevgi ve hayranlığı yok edemedi. Döndüğünde bir parça yorgun, bayağı kafası karışıktı ama yıllar sonra memlekete dönülmüş olmasının şaşkınlığı atlatıldıktan sonra her şey de yerli yerine oturacaktı. Oturdu da. Her zaman “daha aydınlık, daha özgür” bir dünya düşlemişti sanatçı ve hala da aynı özlemle yanıp tutuşmaktaydı.
Cem Karaca üzerinde bir “Özal etkisi” arayıp bulma konusunda tez gönüllü davranmış olanlar, çok sonra mahçup olmak durumunda kalacaktı. Yerinden yurdundan yıllarca sürülmüş durumda yaşamanın ne olduğunu hiç bilememiş olanlar Cem Karaca ve benzerlerini hiçbir zaman anlayamayacak, “ne ve nasıl olursa olsun” çocukluğuna – gençliğine dönebilmenin altında başka şeyler arayacaktı. Arayacak ama bulamayacaktı. Çünkü Cem Karaca, döndükten sonra da müzisyenliğini konuşturmuş ve işe kaldığı yerden devam etmişti. Türk popunun en güzel üç şarkısından biri olan “Resimdeki Gözyaşları” köprü vazifesini görecek ve yalnızlıktan – sıkıntıdan kavrulan genç kuşağa da Cem Karaca ismini ezberletecekti.
Cem Karaca’yı kaybettik. Ama Cem Karaca ve benzeri isimleri hiçbir zaman “temelli” kaybetmek diye bir şey bahis konusu olmayacak. Şarkılar her zaman her yerde çınlayacak. Çınladıkça da, “O bizimle” hissine kapılacak ve şarkılara eşlik etmeyi sürdüreceğiz.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Emrah – Hürriyet – 45’lik
Resimdeki Gözyaşları – Türkofon – 45’lik
Bu Son Olsun – Türküola – 45’lik
Dadaloğlu – Türkofon – 45’lik
Tamirci Çırağı – Yavuz – 45’lik
Yoksulluk Kader Olamaz – Yavuz – CD
The Best of 1, 2, 3, 4, 5 – Yavuz – CD
Bir Cem Karaca Kitabı / Gökhan Aya – Ada – Kitap
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.