Bir Hanna-Barbera klasiği olan ‘Scooby-Doo’, sevimli, dağınık ve kocaman yürekli Danua cinsi bir köpekle karakter olarak benzer özelliklere sahip bir çocuğun, birlikte büyüyerek yeşerttikleri dostluk üzerineydi. Bu ikilinin yakın arkadaşları Velma, Fred ve Daphne’yle hırslı bir kötüye karşı verdikleri mücadeleyi anlatan ‘Scoob!’ ise yalnızlık, vefa, dayanışma, özgüven gibi temalara ilişkin mesajlarla yüklü bir film. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 19.09.2020)
Yaklaşan bir kasırga, oturduğu apartmanı terk etmeyen inatçı sakinleri tahliye etmek için harekete geçen polisler ve eylemleri için uygun bir ortam olduğuna inanan sanat hırsızları... Mel Gibson’ı emekli polis rolünde karşımıza getiren ‘Fırtınalı Soygun’, zorlama senaryosuna rağmen kimi komik sahneleriyle izlenen, vasat bir aksiyon. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 12.09.2020)
Christopher Nolan’ın merakla beklenen son adımı ‘Tenet’, adeta ana karakteri ‘siyah’ olan bir James Bond filmi. Yönetmenin temel meselelerinden ‘zamansal yolculuklar’a ilişkin bir öykü anlatan yapım, bilimsel görünmesine rağmen dünya için tehdit niteliğindeki kötü Rus zengini karakteriyle klişe ve demode olmaktan kurtulamıyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 29.08.2020)
Down sendromlu bir genç, bir tutunamayan ve bir eğitimci... Üçünün yolları kesişir ve kendilerini bir serüvenin içinde bulurlar. Shia LaBeouf, Dakota Johnson ve Zack Gottsagen’in sürüklediği ‘Hayallerin Peşinde’ dayanışma ve birlikte yola devam etme teması etrafında seyircinin yüreğine seslenen bir film. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 22.08.2020)
‘Boyalı Kuş’, İkinci Dünya Savaşı sırasında küçük bir Yahudi çocuğun her türlü şiddet ve taciz altında hayatta kalma mücadelesini son derece etkileyici bir hikâye ve çarpıcı siyah-beyaz görüntüler eşliğinde perdeye yansıtıyor. Jerzy Kosinski’nin ünlü romanının uyarlaması kaçırılmayacak bir sinema örneği. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/ 15.08.2020)
Düğünler, asker uğurlamaları, çarşı-pazardaki mesafesizlikler tüm hızıyla devam ederken çılgın kalabalıktan uzak kalmayı sürdürüyoruz. Maskeyle sokakta var olmak yaz sıcağında o kadar meşakkatli ki, bazen hiç çıkmayıp kendi çapımızda karantinayı devam ettiriyoruz. Bir şekilde bireysel karantinalar sürer ve sinemalarımız boşken kaçırdığımız filmlere bakmaya devam.
Sinemamız sizce nasıl? Anlatılan hikayeler? Türlere dağılışı? Yönetmenlerin anlatmak istedikleri? Dertleri, tezleri, işaret ettikleri, sordukları sorular, bizlere göstermek istedikleri? Bireye dair hikayeleri mi toplumsal dertleri anlatan hikayeleri mi seviyorsunuz? İzlediklerinizden memnun musunuz? Bu soruları sormamın nedeni, Anvita Dutt imzalı gerilim filmi “Bulbbul” oldu.
Normalleşme adımlarının parçası olarak sinema salonları dün açıldı. Martta perdeyi kapatan salonlar bir tür ‘prova’ niteliğinde yeniden hizmet vermeye başladı. Box Office Türkiye’den aldığımız bilgilere göre ülke genelinde 33 lokasyonda salonlar seyirciyle buluşmayı bekliyor. Daha önce açıklanan ‘koronavirüs önlemleri’ne dikkat edilerek film gösterecek bu lokasyonlardan yedisi İstanbul’da, ikisi Ankara’da, biri de İzmir’de olacak. İstanbul’daki sinemalar şöyle:
Yeni filmlerle buluşma şansımızın olmadığı şu tuhaf günlerde bazen rotayı sinemanın klasik eserlerine, usta yönetmenlere çevirmek gerekiyor. William Wyler’ın Henry James’in “Washington Square” romanından uyarlama “The Heiress / Miras”ını izlemek de bugünlere rastladı. Aslında ikinci kez izledim, fakat hafızam ya da hard diskim o kadar dolmuş ki, önce hiç izlemediğim yeni bir filmle karşılaştığımı sandım. Peki filmi izlediğimi nereden yakaladım, Morris’i canlandıran Montgomery Clift’in piyanoda çalıp söylediği “Plaisirs d’amour”u duyunca.
Anneler Günü’nü kutlarken sinemanın tuhaf annelerini yazmıştım, Babalar Günü’nde de sinemanın “Bağzı (!)” babalarını hatırlatayım dedim.
Boğazın Üstünde 90’ların en sıradışı ve o kadar da en arada kalmış şarkılarından biri. Üstelik klip çılgınlığının yaşandığı dönemde öne çıkan iyi kliplerden birine sahip. Aynı zamanda gerçek bir İstanbul şarkısı ama turistik-otantik İstanbul şarkıları albümlerinde rastlayamayacağımız cinsten. Belki de şehir müziği denen olgunun karşılığı olarak gösterilebilecek türde bir İstanbul şarkısı.
Avni Anıl, alaturka mûsikînin seyrini değiştirenlerden. Münir Nurettin Selçuk’un mirasını sürdürmüş, yüzünü Batı’ya dönmüş ve aruz vezninden hece veznine geçişte bir köprü olmuş. “Ağla Gitar”, Batı müziğinin popüler olmaya başladığı yıllarda yapılmış. Bu müziğe alternatif çalışmalardan. O dönem, bu yüzden, ciddi tartışmalara vesile olmuş... MURAT MERİÇ (gazeteduvar.com.tr/ 14.06.2020)
Filmin bir diğer ilginç tarafı da Johnny ile Mora’nın tanıştığı barda karşımıza çıkan ve Mora’ya Yunanca bir şeyler söyleyen gizemli kadının kim olduğunun muğlak kalması. Johnny ısrarla gördüğünü, takip ettiğini söylediği bu tuhaf görünümlü kadının sırrını çözemiyor, tabii biz de. Kadını canlandıran Marjorie Cameron Parsons Kimmel’ın yaşamı ise başlı başına bir filme konu olabilir.
Film gerçek bir olaydan yola çıkılarak iki psikiyatrist tarafından yazılmış bir kitaba dayanıyor. Aslında vakanın 26 farklı karaktere sahip olduğu teşhis edilmiş. Fakat Nunnaly Johnson senaryoyu da yazıp çektiği filmde üç karakterle hikayeyi sınırlamış.
Şehir müziğini genç isimler taşıyor. Genç müzisyenler üretiyorlar, kaydediyorlar ve yayımlayabiliyorlar. Bu onların müzikal bağımsızlığını sağlayabiliyor. Bu nedenle, plak şirketi sahibinin söylediğini giyen, müzik kanalının istediği türde kategorize edilen ‘şahane 90’lar’ bölümü tarihe karışmış gibi görünüyor. Bakalım ne kadar devam edebilecek?
Resim sanatına merakınız varsa, Timothy Spall’un Cannes Film Festivali’nde altı yıl önce kendisine en iyi erkek oyuncu dalında ödül kazandıran “Mr Turner”ın ardından bir kez daha Britanya ressamlarından, bu kez Laurence Stephen Lowry’ye hayat verdiği ‘Mrs. Lowry & Son / Bayan Lowry ve Oğlu’nu tavsiye ederim.
Bayram haftasındayız ve bağlarımızı, dayanışma ruhumuzu güçlendirme zamanı. Bu vesileyle sinema mönümüzde aile filmlerine yer verdik. Kimi trajik, kimi komik, kimi gotik, kimisi de fantastik öyküler anlatan yapımlar bunlar. Yani her türden aileye kapımızı açtık. İyi seyirler! UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/23.05.2020)
... Bazen eskiden izleyip sadece rayihası kalmış filmlere dönmek de keyif verebiliyor. Aklımda sadece Susan Sarandon’ı karşı pencereden gizlice, beğeniyle izleyen yaşını başını almış Burt Lancaster’ın kaldığı “Atlantic City, USA” de işte böyle, yeniden izleme fırsatı yakaladığım filmlerden oldu. Michel Piccoli’nin varlığını bile unutmuşum. Louis Malle’in yönettiği bu suç filmi, tabii aynı zamanda bir kara film örneği.
Türküleriyle bize yol gösteren ozanlardan biri, Âşık Mahzuni Şerif. On sekiz yıldır aramızda değil, yeni türküler söyleyemiyor belki ama ölümüne dek söyledikleri, kuşaklar boyu dilden dile aktarılacak. Üstelik “Yuh Yuh” örneğinde olduğu gibi, bu türküler kırk yılı aşkın bir süredir güncel, her döneme uyuyor. Büyüklüğü, hem de burada: Sözünü sadece düne ve yaşadığı güne dair söylememiş, geleceği de işin içine katmış.
Uzun süredir beklenen, ESPN ile Netflix ortaklığında yapılan, Michael Jordan’ın basketbol kariyerini merkeze alan, The Last Dance isimli belgesel serisi Nisan ayında yayınlanmaya başladı. Bizde de büyük ilgiyle karşılanan seri haftada iki bölüm şeklinde ekranlara geliyor. Netflix’in yakın zamanda geçtiği “top 10” yayınlama özelliği sayesinde de The Last Dance’in ne kadar “reyting” aldığını görebiliyoruz.
Kasım ayının sonuna geliyoruz… 2024 sinema sezonunun sona ermesine neredeyse bir aylık süre kaldı. Sezonun beğeni listelerini yavaş yavaş hazırlamak gerekli… Dördü yerli yapım olmak üzere toplam dokuz yeni filme ev sahipliği yapıyor 22 Kasım vizyonu! Pierre Morel’in yönettiği, başrolünü Kate Beckinsale’in üstlendiği aksiyon ‘Canary Black / Siyah Kanarya’ haftanın notlarımız arasında yer alan tek yenisi.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Jessica Palud imzalı ‘Maria Olmak’, sinema tarihinin en sansasyonel yapıtlarından ‘Paris’te Son Tango’nun başrol oyuncularından Maria Schneider’in, filmin akıllarda en çok yer eden sahnesinin çekimleri esnasında yaşadığı travmayı ve sonrasında dengesi bozulan hayat hikâyesini anlatıyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/23.11.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Bir önceki yazımızda, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun ve Kısa film yarışmalarındaki filmlerden bahsetmiştik. Bu hafta, Uluslararası Yarışma bölümündeki filmler ağırlıklı olmak üzere, festivaldeki diğer filmlere bakalım ve Altın Portakal izlenimlerimizi bitirelim. Festival izlenimlerimiz, biraz gecikmeli de olsa, Filmekimi ve Ankara Film Festivali ile devam edecek.
Gülşen Kutlu'nun sunumuyla genç Türk halk müziği sanatçılarının performansı bugün 20.00'de TRT Müzik'te.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Timur Selçuk'un Adam Sanat dergisinde yayınlanmış müzik yazılarının bir araya getirildiği Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz Türkiye - Müzik Yazıları - 1 kitabı Eksik Parça Yayınları etiketiyle satışa çıktı. 256 sayfalık yapıt için Turgay Fişekçi şunları yazmış:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.