Uzun kariyerinin 1980-84 yıllarında Paris’teydi Livaneli. Kardeşi Ferhat Livaneli ile yabancı müzisyenlerin desteğiyle Ada albümünü yayınlamıştı. 1984’te uzunçalar halinde çıkan Ada, Livaneli’nin ünlü şairlerin dizelerine ve kendi sözlerine yazdığı sekiz besteden oluşuyordu.
Seksenli yıllarda Büyükgönenç konser çalışmaları haricinde pek ortalıkta gözükmemiş ve ilk solo albümünün kayıtlarını sürdürmüştü. Güzel Günler Göreceğiz adını verdiği albüm çeşitli aksaklıklar sonucu gecikmiş ve yayımı 1989’a kadar sarkmıştı. Nazım Hikmet’in yapıtlarını en fazla besteleyen isim olarak da tanınan Büyükgönenç, o günden sonra bir daha albüm yapmamıştı…
‘Aziz beyden izin aldığım günü hatırlıyorum. Teşvikiye'de bir ofisi vardı. Yaprak gibi titriyordum kapısında. Aziz bey, 'acaba şunu şarkı yapabilir miyim,' dedim. ‘E çal, söyle bakalım nasıl olmuş’ dedi. Ben de çaldım ama elim ayağım birbirine dolandı. ‘Nereyi imzalayacağım, getir imzalayayım’, dedi. Hiçbir şey sormadı. Albüm çıkınca göndermiştim. ‘Teşekkür ederim kızım, çok beğendim,’ dedi.
2017’de ise, İngiliz şirket Finders Keepers, Kaynatan’ın erken dönem yapıtlarını Gökçen Kaynatan adlı uzunçalarda ve dijital platformda yayınladı. Ülkede elektronik müzik adına ilk adımları atan bir sanatçının parçalarına ulaşmada zorluk çekenlere ve koleksiyonculara gün doğdu. Aynı şirket 2019’da Kaynatan’ın yapıtlarını Cehennem adını verdiği bir başka albümde topladı.
Duman grubu 2013 ortasında Gezi Direnişçileri'ne destek amacıyla 'Eyvallah' şarkısını internette yayınlamıştı. İstanbul Taksim'den Türkiye´nin diğer kentlerine yayılan eylemleri ve polis şiddetini konu alan Eyvallah, Gezi Direnişi'nin simge şarkısı olmuştu. Bu parçanın da yer aldığı 12 Eylül 2013 tarihli Darmaduman albümü Türkiye'nin portresini çiziyordu...
Sıra albümdeydi. Kendi isimlerini verecekleri 1973 tarihli ilk albümleri için daha önce 45’lik olarak çıkmış altı parçaya, altı tane de yenisini eklemişlerdi. ‘3 Hürel’ uzunçaları büyük beğeni kazanarak gruba ‘altın plak’ getirmişti. Türkiye’de pop müzikçilere verilen ilk altın uzunçalar plak ödülüydü bu. Üçlü üç yıl sonra da Hür-el Arşivi adlı albümü yayınladı.
Albümün altında Bökesoy imzası olur da o çalışma ‘farklı’ olmaz mıydı Tales Of Fortune’un en çarpıcı özelliği elektroniğin soğuk yüzünü yerel tatların sıcacık dokunuşlarıyla ısıtması, dinlenmesi zor kompozisyonlara melodik zenginlik katmasıydı. Biçimlere hiç aldırış etmemiş çizgisiyle geleceğin müziğine bugünden kapılar açıyor, daha önce duyulmamışın yardımıyla hayal edilmemişin peşinden gidiyordu.
Kazım Koyuncu’nun liderliğinde ilerleyen grup, Va Mişkunan albümünden dört yıl sonra bu kez İgzas’la (Gidiyor) listelere girmişti. Yedi Lazca, bir Hemşince, bir de Türkçe sözlü parçadan oluşan yapıt, rockın çeşitli tonları arasında akıllıca gidip gelen soundu ve müzikal zenginliğiyle 1998'in en iyi yerli albümleri arasında yer almıştı.
15 günde, canlı gerçekleşen çalmalarla kayıt edilen ve nasıl çalındıysa o soundla, fazla müdahe görmeden değerlendirilen parçalardan oluşan albüm ABD’de de yayınlandı. Deneysel bir Doğu-Batı sentezi ve punk, arabesk, rock füzyonu etkileyiciydi. Gelenekle deneyselin dozunu iyi ayarlamışlardı.
2002 tarihli ikinci albüm Tatlı Sert, ilk albümden daha sıcak, daha az elektronik, daha melodikti ve konserlerde çalınabilecek bir dolu şarkı içeriyordu. Ayrıca, Deniz’in aksanı da düzelmişti. Ancak, bu kez de albümü yayınlayan şirket kapanınca işler ters gitmiş ve müzikseverler bir şekilde yeni yapıttan haberdar olsalar bile piyasada bulamışlardı... Vega, 2003’te Tatlı Sert 2 adıyla çift CD’lik bir albüm daha yayınlayıp CD’nin birinde Tatlı Sert’in parçalarını, ikinci CD’de de bu parçaların remixlerini müzikseverlere sunmuştu
16 Ekim 1994 tarihli İkinci albümü Lâ’l için Aksu ekibinden kim varsa bir araya gelmişti. Düzenlemeleri Uzay Heparı yazacaktı. Bir bölümünü yazdı da, ama bitirmesine bir trafik kazası müsaade etmedi… Piyasanın kalburüstü müzisyenlerinin, tamamen akustik ve canlı kaydettikleri albümde davul zaman zaman aksasa da, sound hayli başarılıydı. Lâ’l, rahmetli Uzay Heparı’nın son çalışması olarak da belleklerde yer etti. …
Kadın’da prodüktör İskender Paydaş’tı ve Pentagram’dan Demir Demirkan ile Tarkan Gözübüyük’ün de eli değmişti parçalara. Şebnem’in bestelerindeki rock soluğunu Pentagramcılar ortaya çıkarırken, piyasayı çok iyi bilen Paydaş da bizim renk sazlarıyla şarkıları etnik rocka çekip popçu kulaklara hoş gelebilecek sihri yakalamıştı. Bir de albümün ismi ‘Kadın’ olunca…
Tünay Akdeniz 2017’de eski parçalarını ve bunların sözsüz hallerini The Godfather of The Turkish Punk adını verdiği albümde bir araya getirdi. Yerli rock tarihine arman ettiği bir nevi ‘best of’tu yaptığı…
Yeni değerlerin toplumumuza ‘bela ettiği’ magandalara açık açık Vay Hayvan Vay (Why High One Why) demişti şarkıda. Albümün genel dokusuna pek uyamayan parçanın sunumunda İzzet Öz, geri vokallerinde Hıncal Uluç, Ferhan Şensoy, Grup Gündoğarken gibi isimler vokalist olarak görev yapmıştı...
Nisan 2004’te o meşhur Dünya Yalan Söylüyor albümü gelmişti. Bu yapıt, mor ve ötesi için tam bir milattı. Albümün söylemi gayet politik çizgide ilerlerken, grubu dinleyenler parçaların sadece ‘ezgisel yanı’yla ilgilenmiş ve ortaya garip bir durum çıkmıştı. Liseli kızların katılımıyla hayran kitlesi genişlerken ‘Cambaz’ parçasının peşinden giden yeni kitlenin pek umurunda olmuyordu grubun dedikleri. Fazla ısırmayan bu 2004 model muhalefet, genç müzikseveri ilgilendirmiyor; rock müziğini, babaların yaşındaki adamlar yerine akranlarından dinlemenin coşkusunu yaşıyorlardı sadece.
Kesmeşeker ilk albümü Dipten Ve Derinden’i 1991’de yayınlamıştı. Cenk Taner daha 25'inde kentsoylu insanı iyi gözlemleyebilmişti ve Aceleye gelse de. hatasıyla, sevabıyla iyi albüm yapmışlardı. Dipten Ve Derinden ile gruba bağlanan bir daha hiç bırakmamışlardı…
12 Eylül rejiminin yasaklı müzisyenleri oraya buraya dağılmışken, birkaç genç ortaya çıkmış, halk türkülerinden, ozan geleneğinden geniş şekilde yararlanarak, toplumcu şairlerin yapıtlarını besteleyerek muhalif çevrelerin yüreklerine su serpmişti. Darbe ortamında büyük işti yaptıkları. 1985 tarihli ilk stüdyo albümleri Seni Düşünmek’ten bir yıl sonra da ikinci albüm Sabah Türküsü gelmişti. Albüme adını veren Sabah Türküsü, o gün bugündür hak arayışlarının simge şarkısı...
2004’te ikinci albüm Hayde gelmişti. Bu albümle büyük çıkış yapmış ve geleneksel Karadeniz ezgilerini, tulumla kemençenin yanında modern tarzda düzenleyerek önemli adımlar atmıştı. Hayde albümünden Fadime, Denizde Karaltı Var, Narino, Tsira, Ben Seni Sevdiğimi parçaları konserlerde binlerce kişi tarafından tek ağız söylenmişti. En verimli döneminde hastalanmıştı Koyuncu. Akciğer kanserine yakalanmıştı. Pes edecek biri değildi kesinlikle;
Askerde yazdıklarından oluşan 'çağdaş alaturka' Bezgin albümü İlhan İrem’in yeni bir aleme saptığının ve Doğu-Batı arası sentezin ilk göstergesiydi. Özellikle, albümün flaş şarkısı Olanlar Olmuş, farklı düzenlemesi, etnik çalgıların ağırlığı, İrem’in sözel ve müzikal derinliğiyle bir milat işlevi görüyordu. Senfonik rockla ilgili ilk örnekler de bu albümde mevcuttu.
Piyasayı arabesk şekillendirirken 1988’de yayımladığı Benim Şarkılarım’la albümüyle tam anlamıyla patlama yapmıştı. Albümde boş parça yoktu. Kayahan kendi bestelerini söylüyor ve değerlerinden ödün vermeden piyasaya çizgisini kabul ettiriyordu. Oradan buradan çalıp çırpmadan, büyük emek vererek yazdığı şarkılarıyla, zirve için ilk ipuçlarını veriyordu.
Kasım’ın ortasındayız. Birçok şeyin ortasını çoktan geride bıraktık oysa… 35. Ankara Film Festivali’ni takip ediyorum. Neredeyse tümünde ben de vardım! Önce sinefil bir izleyici, ardından çok meraklı ve gönüllü bir takipçi ve nihayet profesyonel bir sinema yazarı olarak. Evim, ailem bu festival… Annemizi, ablamızı, festival başkanı İnci Demirkol’u, geçtiğimiz hafta festivalin açılışından bir gün önce yitirmiştik. Yürekte yer eden tarifi güç bir acı ile sürüyor hemen her şey… İnci’ye layık, son derece titiz ve iyi bir festival sürüyor... Dördü yerli yapım olmak üzere toplam beş yeni film merhaba diyor 15 Kasım vizyonuna!
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
Ridley Scott’ın 2000 tarihli başyapıtı ‘Gladyatör’ün devamı ‘Gladyatör II’ Maximus’un oğlu Lucius’un, babası gibi Roma’nın yozlaşmış iktidarına karşı verdiği mücadeleyi ve gladyatörlükten halk kahramanına dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Kadrosunda Paul Mescal, Pedro Pascal, Connie Nielsen, Joseph Quinn, Fred Hechinger gibi isimler olan filmde en dikkat çekici performans Makyavelist Macrinus karakterini canlandıran Denzel Washington’dan geliyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/16.11.2024)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Bir önceki yazımızda, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun ve Kısa film yarışmalarındaki filmlerden bahsetmiştik. Bu hafta, Uluslararası Yarışma bölümündeki filmler ağırlıklı olmak üzere, festivaldeki diğer filmlere bakalım ve Altın Portakal izlenimlerimizi bitirelim. Festival izlenimlerimiz, biraz gecikmeli de olsa, Filmekimi ve Ankara Film Festivali ile devam edecek.
Didem Dilara Duman Avar’ın sunumuyla eski eserler yeni yüzler tarafından bugün 19.00'da TRT Müzik'te ekranlara gelecek Saklı Sesler programında icra ediliyor...
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Timur Selçuk'un Adam Sanat dergisinde yayınlanmış müzik yazılarının bir araya getirildiği Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz Türkiye - Müzik Yazıları - 1 kitabı Eksik Parça Yayınları etiketiyle satışa çıktı. 256 sayfalık yapıt için Turgay Fişekçi şunları yazmış:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.