SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

VİZYONDAN SEÇMELER

28 Ağustos 2022 Pazar 11:00
SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

Güz festivalleri yavaş yavaş ufakta belirmeye başlamışken, vizyonun da Eylül ayında biraz daha hareketlenmesini, en azından film kalitesinin biraz daha artmasını bekliyoruz. Başka Sinema’nın toplu gösterileri bitirip, yeni filmlerle karşımıza çıkması bile, bir hareket yaratacaktır. Yanlış, anlaşılmasın. O toplu gösterilerde de harika filmler izledik ama artık yeni filmlerin zamanı gelmişti.

Laal Singh Chaddha:
Hindistan'dan bir Forrest Gump uyarlamasına ne gerek vardı diyordum ama hiç fena olmamış. Hikâye, birkaç ufak farkla, temel olarak aynı izleği takip ediyor ama orada Amerikan tarihindeki önemli olay kişilerinin yerini, burada Hindistan tarihi almış. Bazı yerlerde Hindistan tarihini bilmediğim için, arka plandaki olayların neye denk geldiğini tam olarak anlamadığımı söyleyebilirim. Forrest Gump'da bu sorun olmamıştı. Ne de olsa, Amerikan tarihini, kendi tarihimizden iyi biliyoruz!
Verdiği mesaj olarak, Forrest Gump'ın üzerine kattığı en önemli unsurun, din savaşlarının yersizliğini vurgulaması, din kullanılarak insanların beyinlerinin yıkanmasına getirdiği eleştiri olduğu söylenebilir. Aamir Khan'ın önceki filmlerini düşününce, şaşırtıcı değil.
Hint filmlerinde duymaya alışık olduğumuz şarkılar burada da var ama bir müzikal tadında, insanların dans etmeye başladığı şarkılar değil de, arka planda duyduğumuz şarkılar şeklinde kullanılmış. Senaryodaki mantıksız bulunabilecek kimi yerleri, mesela "Run Laal, Run" sahnesini, doğal olarak orijinaline yönlendiriyoruz. Tüm filmi Aamir Khan sürüklüyor tabii ki. Bir Tom Hanks olmasa bile iyi. Yan oyuncular da öyle.
Ben sevdim sevmesine de Aamir Khan hayranları pek sevmemiş anladığım kadarıyla. IMDB puanı 5 ki, bir Aamir Khan filmi için çok düşük. Ayrıca, Aamir Khan’ın din hakkındaki görüşleri nedeniyle, Hindistan'da iktidardaki parti filmi boykot etmiş. Gişesi de bayağı düşük olmuş.

 

DC League of Super-Pets (DC Süper Evciller Takımı):
Çocuklara yönelik bir animasyon diye bakılıp, çok önemsenmedi sanki ama benim keyif aldığım bir film oldu. Hatta yılın en iyi süper kahraman filmlerinden biri bile diyebilirim rahatlıkla. DC'nin yaptığı akıllıca projelerden biri. Filmin ana karakterleri olan hayvanlar üzerinden, süper kahraman filmlerinin tüm kuralları uygulanıyor. Yeni kazanılan süper güçler, bu güçlere alışma, kullanmayı öğrenme süreci, kahramanların geçmişlerindeki travmalar, büyük bir planı olan süper kötü vs.
Ama işte tüm bu klişeleri kullanırken, animasyon olmasının da avantajı ile, bu klişelerle dalga da geçebiliyor. DC evrenini bilenler için çok hoş göndermeler ve espriler de var. Zaten en başta, Justice League'in kendisi burada. Arada Marvel'e ufak laf atmalar da ihmal edilmemiş. Hayvanlarla sahipleri arasındaki benzerlikler de güzeldi. Mesela Batman'in klasik, başımdan ne travmalar geçti, anam öldü, babam öldü yakınmaları, köpeğinin hikayesi ile benzerlikler taşıyordu. Krypto ve Superman'in geçmişleri zaten ortak. İkisi de yok olan bir gezegenden gelmekteler.
Bir süper kahraman filminde alışık olduğumuz üzere, tabii ki after credits sahneleri de mevcut. Hatta, DC'nin yakın zamanda gelecek bir filmi ile bir bağlantı kurarken, enteresan bir iş de yapıyor. Türkçe seslendirmeden şikayetçi değilim ama Dwayne Johnson'ı, Kevin Hart'ı falan geçtim John Krasinski'nin Superman'ini, Keanu Reeves'in Batman'ini duymak isterdim.

 

Masal Şatosu: Gizemli Misafir:
İlk filmi, kimi sorunlarına karşın fena bulmamıştım. En azından eli yüzü düzgün bir fantastik evren kurup, ona inandırmayı başarıyor, izleyen çocukları da aptal yerine koymuyordu. Neşeli de bir filmdi. Bu da aynı havayı devam ettiriyor.
Bazı oyuncular ayrılmış, bazı yeni oyuncular gelmiş (sanırım BluTv'deki dizisinde dahil olmuş onlar). İlk filmin nasıl bu kadar izlendiğine şaşırıp, başroldeki ufaklığın Youtube kanalı olduğunu öğrenmiştim. Yeni oyunculardan birinin de popüler bir kanalı varmış. Artık olay buna döndü de, onlar da artık çocuk filmlerinde oynayacak yaşı geçmek üzereler. Bakalım nasıl bir kariyer çizecekler kendilerine. Gerçi başka bir filmde, Berat Efe Parlar için de benzer cümleleri kurmuştum ama o, 18 yaşında hala çocuk filmlerinde, çocuk karakter olarak oynuyor.
İlk filmde pek ısınamadığım bir karakter de devam ediyor bu arada. Arkadaşın gülüşünün komik olduğuna kimin ikna olduğunu merak ediyorum. Bu arada filmde Mehmet Cerrahoğlu'nu görmek de güzel bir sürprizdi. Fiziksel özelliklerinden dolayı genelde korku filmlerinde görüyoruz onu ama bir çocuk filmine de gayet oturmuş. Üstelik beklenenin tersine, iyi bir karakter. Bakın, buna kim ikna olduysa, bu sefer doğru tercih.
Neticede çok iyi bir film değil, hatta yabancı benzer örnekleri yanında geride ama yine de sinemamız için, sınıfı geçen bir çocuk filmi diyebilirim. Bu arada, filmin son jeneriğinde 2023 yapımı olduğu yazıyor. Filmin fantastik boyutuna bir katman daha katıp, filmi gelecekte çeken yapımcıları kutluyorum!

 

Pota:
Geçtiğimiz hafta, yılın vizyonda en az izlenen filmlerinden birini izledim. Bir haftada, 14 salonda, sadece 161 kişi izlemiş ki, yanlış hesaplamıyorsam, seans başına ortalama bir kişiden az. İkinci haftasında da vizyondan kalktı zaten. Tamam, çok iyi bir film diyemem ama yine de çok zayıf yaz sezonunun iyilerinden. Yazık.
90'larda geçen film, bir grup çocuğun mahallelerine pota kurarak, basketbol öğrenmelerini ve zengin bebelerine kafa tutmalarını anlatıyor. Konsept olarak fena olmamakla birlikte, ilk film sendromu dediğimiz şeyden muzdarip. O kadar çok konuyu ele alıyor ki, hiçbirine odaklanamıyor. Sınıf çatışması var, erkek şiddeti var, 90'larda Kürtlerin yerinden yurdundan edilmesi var, eğitim sistemi eleştirisi var, ne ekersen onu biçersin mesajı var, ilk aşk hikayesi var. Var ki, var.
Ana rollerdeki çocuk oyuncular fena olmasa da özellikle bazı yan roller çok zayıf. Filmi gerçeklik duygusundan kopartacak kadar rahatsız edici. Yine de vizyondaki pek çok filmi düşününce, daha fazla seyirciye ulaşmayı hak ediyor.

 

Traumfabrik (Aşk ve Savaş):
Berlin duvarının ayırdığı iki sevgilinin, bir film çekimi bahanesiyle tekrar bir araya gelmesini anlatan, dönemi arka planda verirken, bir yandan da sinemanın büyüsünü işleyen, romantik bir film. İşin romantik kısmına pek bir itirazım yok. Ve fakat, gerçekçi bir film olarak izlemek pek mümkün değil. Ama tüm film, dedenin torununa anlattığı bir hikâye olarak kurulduğu için, dedenin hikâyeyi ilgi çekici ama gerçek olmayan detaylarla süslediğini de düşünmek mümkün. Yine de ilk defa 3-4 gün önce film seti gören bir gencin, bir gecede senaryo yazıp, büyük bütçeli bir filmin başına yönetmen olarak geçmesine ikna olmak da pek kolay değil. Gerçi, bazı yerli filmlere bakınca, acaba ikna olmalı mıyım?
Filmin fırsat buldukça Doğu Almanya'daki rejime ve Komünist Parti'ye ufak fiskeler salladığı da dikkatlerden kaçmadı. Parti yetkilileri çoğunlukla örümcek kafalı, baskıcı ama pek de zeki sayılmayacak tipler olarak kurulmuş.
Her şeye rağmen, baş kadın oyuncu olan Emilia Schüle, filmi izlemek için yeterli sebep olabilir. Şimdiye kadar, epey film ve dizide oynamış ama hiçbiri çok ön plana çıkmamış. Kimbilir, bu sene oynayacağı Marie Antoinette rolüyle, şeytanın bacağını kırar belki.

 

İnn-i Cin Mişna:
Yazının sonunda yine bir yerli korku filmi ile karşınızdayım. Bu filmin iyi çıkmasını çok istedim aslında. Neden? Hamlet'i sergileyecek bir tiyatro ekibinin, fikir almak için Shakespeare'in hayaletini çağırıyor olması süper bir fikir çünkü. Fakat bu fikri jet hızıyla unutup devamında, tepetaklak aşağı doğru gidiyor. Sıradan bir yerli korku filmi oluyor. Hadi yönetmenin ışıkla farklı bir şeyler yapma çabasına da biraz kanaat notu vereyim (sadece çaba var, sonuç yok ne yazık ki). Yine de geçer not alabilecek bir durumu yok.
Ama Shakespeare'in hayaleti fikrini birisi kullansın lütfen. Orada potansiyel var bakın.

 

Ankara’dan Etkinlikler:
Ankara’da vizyon dışı sinema etkinlikleri yine, Cermodern ve Mülkiyeliler Birliği’nin açık hava gösterimleri ile devam ediyor. Onların programlarını verelim:

CerModern:
29 Ağustos Pazartesi: Aslan Kral (The Lion King)
30 Ağustos Salı: Kaçış (Flee)
2 Eylül Cuma: Harry Potter ve Ateş Kadehi
Mülkiyeliler Birliği:
28 Ağustos Pazar: Adults in the Room

 

4 Eylül Pazar: 
Ayrıca 3-4 Eylül tarihlerinde, henüz programı açıklanmamış olsa da Gerekli Şeyler’in düzenlediği, Manga Anime Festivali var. Sadece film gösterimleri ile sınırlı bir etkinlik de değil Cosplay yarışması ve sergiler de olacak. Film gösterimlerinin Kızılay Büyülü Fener’de olacağını biliyoruz. Şimdilik sadece Senin Adın filmi açıklanmış. Hafta içi, devamı gelecektir.

Haftaya görüşmek üzere.

 

HASAN NADİR DERİN

GALERİ


Diğer Yazılar