SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK?
Adana Altın Koza Film Festivali online olarak devam ediyor, Ayvalık Film Festivali online olarak başlamaya hazırlanıyor. Haftaya onlara bakarız. Peki sinema gündeminde ne var? Büyük filmlerin erteleme haberleri var, yeni erteleme haberleri de geliyor. Peki bu ortamda Türkiye’deki sinema salonlarında neler var, sinemalara seyirci çekebilirler mi? Bu hafta, onlara kısa bir bakış atalım.
Büyük bütçeli Hollywood filmleri:
Tenet: Aylarca sinemaları kurtaracak film bu diye beklendi. Evet, halen en fazla izlenen film Tenet. Ama yeterli bir seyirciye ulaşamadı. Eleştirmenler açısından hayal kırıklığı olması bir yana, Nolan hayranları da ayılıp bayılmadı. Yine de kısa zamanda vizyondan kalkmayacaktır.
Mulan: Disney, şaşırtıcı bir hamle ile filmi Disney+’da online olarak açmaya karar verdi. Türkiye gibi Disney+ olmayan ülkelerde vizyona girdi ama (ki bunlardan biri de Çin), bu da ne eleştirmenlerin ne de seyircilerin sevdiği bir film oldu. Gerçekten de güçlü bir kadın karaktere odaklanması açısından, zamanlaması doğru olsa da son derece heyecansız bir filmdi.
Yeni Mutantlar: 2018’den beri ertelendi, ertelendi, ertelendi, sonunda hedef kitlesi tüm heyecanını kaybetti. Karşımıza çıkan film tahmin edildiği kadar kötü değil. Hatta filmin içinde birkaç kez gördüğümüz Buffy tadında bir televizyon dizisinin pilot bölümü olsa bayağı iyi ama seyircilerin merakla sinemaya koşacakları bir film değil.
Animasyonlar:
Normal şartlarda animasyonların belli bir seyirci garantisi vardı. Çok iyi olmayanlar bile, çocuklarla bir hafta sonu aktivitesi olarak ya da okulların kültür faaliyetlerinin bir parçası olarak belli bir seyirci çekiyordu. Şimdi anne-babalar, küçük çocuklar her yere dokundukları için zaten sinema gibi yerlere götürme taraftarı değiller, okulların etkinliklerini ise bir süre için unutabiliriz. Böyle bir durumda Dinozorlar, Penguenler Takımı Uzayda gibi gerçekten kötü filmlerin zaten pek bir şansı yok. Bu durumda elimizde iki film kalıyor:
Hadi Gidelim: Disney Pixar’ın yeni filmi normalde Mart ayında vizyona girecekti ama Amerika’da çok kısa bir süre vizyonda kalıp, digital platforma çıkmak zorunda kaldı. Türkiye’de ise bu günlere kadar kaldı. Pixar’ın ne iyi filmlerinden biri olmasa da yeni bir evren yaratması açısından hiç fena değil. Duygusal anları da yerli yerli yerinde. Fakat animasyon meraklısı yetişkinlerin bir kısmı, büyük ihtimalle yaz aylarında kaçak yollarla izledi. Çocukların da izlemek için çok ısrar edecekleri bir rüzgâr yaratmadı. Frozen 2, bu dönem çıksaydı, ne kadar farklı olurdu, bilemiyorum.
Scoob!: Bu hafta gösterime giren, yeni Scooby Doo filmi, pek çok film gibi, Amerika’da online’a çıktı. Hem orta karar bulundu, hem de ülkemizde Scooby-Doo hayranları çok fazla değil sanırım. Bu durumda elimizde yine çok fazla seyirci çekemeyecek bir film var.
Korku Filmleri:
Sinemalar yeniden açıldığından beri, en fazla korku türünde filmler gösterime girdi sanırım. Şeytanın El Kitabı ile başlayan korku filmleri, Geçit, Oda, 13. Mezar, Cin Bebek 2, Davetsiz, Deney gibi filmlerle devam etti. Korku filmlerinin sadık hayranları dışında, bu filmlerin önemli bir kitlesinin, yalnız kalmak isteyen yeni sevgililer olduğunu unutmayalım. Onlar için filmin çok önemi yok ama sanırım onlar da sinemaya gelmek konusunda çok istekli değiller. Yine de bu filmler içinde, seyircimizin bitmek bilmeyen cin filmi tutkusuna hitap eden Cin Bebek 2’nin belli bir seyirciye ulaştığını söyleyebiliriz. Kalite olarak belli bir düzeyi tutturabilenler ise Şeytanın El Kitabı ve Oda idi.
Başka Sinema ve Arthouse filmleri:
Artık kendi başına bir marka haline gelmiş olan Başka Sinema ve Cinemaximum’un arthouse salonlarının da kendine özgü bir kitlesi var. Buralarda gösterilen filmler, toplamda diğerlerine göre az seyirci çekse de salon ortalamaları yüksek olur. Ama burada da firmalar çok riske girmek istememiş gibi görünüyorlar. Gerçi Boyalı Kuş ve Ran, iki iyi denemeydi, belki vizyon süreleri biraz daha uzun tutulsa, daha fazla seyirci çekebilirlerdi ama Sırlar Kitabı, Uzun Zaman Önce ve Radyoaktif gibi örnekler pek öyle filmler gibi gözükmüyor.
Özel Gösterimler, Etkinlikler:
Belki de içinde bulunduğumuz dönemin çözümü burada yatıyor. Özellikle Beyoğlu Sineması’nın bazen vizyon filmlerinde, bazen klasik filmlerde sinema yazarları ile söyleşiler düzenlediğini ve bunlardan iyi sonuç aldıklarını görüyoruz. Tek başına klasiklerin gösterilmesi bile, belli bir seyirci çekiyor gibi. Hatta Beyoğlu ve Kadıköy Sineması’nda gösterilip, ek seanslar açılan Duvara Karşı, diğer sinemaların da ilgisini çekmiş olmalı ki, bu hafta daha geniş kapsamlı olarak sinemalara geliyor.
Bambaşka bir taraftan bakarsak, Break the Silence: The Movie de kendi kitlesini belli ölçülerde sinemaya çekti. Az sayıda salonda ve kısıtlı seanslarda gösterime girmiş olmasına rağmen belli bir seyirciye ulaştı.
Sonuçta içinde bulunduğumuz dönemde tüm umutları büyük bütçeli Hollywood filmlerine bağlamak çok da doğru görünmüyor. Oradaki gelişmeler, salgının Amerika’daki seyri ile çok ilintili. Orada da durumun düzelmesi için biraz daha beklemek gerekiyor belli ki. Küçük bütçeli, sağdan soldan toplanmış filmler de seyirci açısından hareketlilik yaratacak değiller. Bir sinemadaki tüm salonları açık tutacağım diye hiç kimsenin duymadığı filmlere yer açmak, doğru çözüm değil. Bence mevcut filmlerin vizyon sürelerini biraz uzun tutmak, bu filmlerle ilgili çeşitli etkinliklere gerçekleştirmek, klasiklerden bir seçki yapmak durumu kurtaracak çözümler olabilir. Hakikaten, bir ara Siyad’ın en iyileri seçkisi yapardı sinemalar, ne oldu ona?
Ankara’dan etkinlikler:
· Fransız Film Günleri: Mülkiyeliler Birliği, açık hava gösterimlerinde 20 Eylül Pazar günü, Fransız animasyon sinemasının klasiklerinden, La Planète Sauvage filmi gösterilecek.
· Cermodern’de 19 Eylül’de, Dünyadan Dans Filmleri başlığı altında, 13 kısa film gösterilecek (kapalı salonda notunu düşelim).
· ODTÜ Mezunları Derneği Açık Hava Gösterimleri: Vişnelik’te 18 Eylül akşamı, Zoltán Fábri’nin klasik filmi, Pal Sokağı Çocukları filmi gösterilecek.
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN