PANDEMİ VE SİNEMA SALONLARI
Şu aralar sinema gündemi vizyondaki filmlerden ziyade, ertelenen filmlere ve online platformlardaki filmlere ve festivallere kaymış durumda. Bir diğer gündem ise bu durumda sinema salonlarının önümüzdeki dönemde durumunun ne olacağı. Avrupa’da pandeminin ilerlemesi ile birlikte, pek çok ülke sinema salonlarını, en azından bir ay süre için, tekrar kapama kararı aldı. Bizde henüz tümüyle bir kapanma söz konusu değil, ancak farklı sektörlerde olduğu gibi, sinemaların da 22.00’a kapanmasına karar verildi. Son seansların başlama saatlerinin 19.00-20.00 arasına çekilmesini gerektiren bu karar, pratikte günlük seans sayısının azalması anlamına geliyor. Son seanslar zaten belli filmler dışında çok fazla dolmadığı için, bu durumun seyirci sayısı üzerinde çok fazla etkisi olmayabilir. Asıl sorun, sinemalara gelen seyirci sayısının genel anlamda, beklenenin çok üzerinde bir düşüş göstermesi.
Elbette pandemi döneminde seyircilerin kapalı ortamlarda uzun süre kalmak istememesi son derece anlaşılabilir bir durum. Ancak tiyatro salonlarının kapasite kuralları dahilinde olsa da dolduğu düşünülürse, sinemalardaki seyirci azlığının tek nedeni bu değil sonucuna varabiliriz. Demek ki, kapalı ortamlara girmeyi göze alabilecek olan seyirci, sinema salonlarında beklediği filmleri bulamıyor. Ya da cümleyi şöyle kuralım: Sinema salonlarınki filmler, seyircide kapalı ortamlara girme riskini alabilecek bir etki yaratmıyor.
Bir dönem Tenet’in bu etkiyi yaratması umulmuştu ama olmadı. Her ne kadar, mevcut filmler içinde belli bir seyirciye ulaşsa da belli ki yeterli değil. Bu kadar büyük bütçeli bir film, tüm dünyada da umulan seyirci sayısına ulaşmayınca (özellikle Amerika’da) Hollywood stüdyoları tüm büyük bütçeli filmleri ertelemeye başladılar ve buna devam ediyorlar. Demek ki çıkış yolu bu değil. Klasiklerin fena seyirci çekmediği söylenebilir ama onlar da özellikle çok salonlu sinemaları döndürebilecek gibi gözükmüyor. Festival filmleri adı altında toplanabilecek filmler de yine bağımsız sinemalar için kısmi bir çözüm olsa da tek başına yeterli değil. Bu durumda, elimizde aslında 2000’lerin başından beri sinema salonlarının asıl seyirci kaynağı olan, popüler yerli filmler kalıyor.
İşin bu tarafında yapımcılar şu anki ortamda iddialı filmlerini vizyona sokmak istemiyorlar. Burada tipik bir yumurta-tavuk ilişkisi var aslında. Sinema salonlarına seyirci gelmeyince, iddialı filmler vizyona girmiyor, iddialı filmler vizyona girmeyince de sinema salonlarına seyirci gelmiyor. Bu kısır döngü içinde geçtiğimiz haftalarda önemli bir olay yaşandı. Sinema salonlarına gelmesi beklenen iki film, Ezel Akay’ın 9 Kere Leyla’sı ve Taylan Biraderler’in Azizler’i Netflix’e satıldı. Doğal olarak sinema salonları bu durumdan memnun kalmadılar. Ama yapımcılar da harcadıkları paranın karşılığını salonlarda bulamayacaklarını düşünüyorlar ve şu an için online platformlar, onlar için bir çıkış yolu oldu belli ki. Herkesin kendi açısından haklı olduğunu söylemek lazım ama sanırım ben bu konuda sinema salonları tarafına biraz daha yakınım. Bu ve benzeri filmleri sinema salonlarında izlemek isterdim ve yapımcıların şu anda olmasa da bir süre sonra bizleri, bu filmlerle sinema salonlarında buluşturmasını tercih ederdim. Pandemi kısa zamanda bitmeyeceğine göre en azından, çok büyük bütçeli olmasa da belli bir seyirci potansiyeli olan filmlerin bu riski alması gerektiğini düşünüyorum. Sanırım şu an bu riski alanlar, sadece sıfıra yakın bütçesi olan korku filmleri, ki onlar için büyük bir risk de yok zaten.
Peki, kısa ve orta vadede neler olabilir? Pandemi kısa zaman içinde bitecek gibi gözükmüyor. Bu durumda sinema salonları da bekledikleri, seyirci çekecek filmleri bulamayacak gibi. Eğer salonlar kapamak istemiyorsa, ilk akla gelen çözümler, giderleri azaltmak olacak doğal olarak. Çok salonlu komplekslerin açık salon sayılarını ve/veya seans sayılarını daha da azaltmaları öngörülebilir. Ne yazık ki bunun sonucu da salonların daha az sayıda personele ihtiyaç duymaları olur. Şu an bile sinemaların bir kısmı, çift mesaiden tek mesaiye düşmüş durumdalar. Sinemaların hiçbir personelini çıkarmadan bu süreci atlatmasını umarım ama süre uzadıkça çok mümkün olmayacak gibi.
Kısa ve orta vadedeki diğer çözüm ise gelirleri arttırmak. Bunun için alternatif çözümler bulmak gerekli ki, aslında bu konuda bağımsız sinemalar daha şanslı olabilir. Sinemayı sadece film izlenen bir mekânın dışında, sinema hakkında konuşulan ve tartışılan, hatta bir şeyler öğrenilen ve öğretilen bir yer yapmak önemli. Şu an online ortamlar kullanılarak yapılacak bu tip faaliyetler, ilerde fiziksel olarak da yapılabilir. Bu durumda seyirci o sinemayı kendisine ait bir mekân olarak sahiplenebilir ve ona farklı şekillerde katkıda bulunmayı önemseyebilir.
Elbet bu pandemi bitecek. O zaman bu hamleleri yapan sinemaların ayakta kalma şansları daha yüksek olacaktır diye düşünüyorum. Peki o zaman nasıl bir ortam olacak? Hadi bir tahmin yapalım. Bir defa büyük bütçeli filmler ortadan kaybolmayacaktır. Sinemanın eğlence tarafına hitap eden bu filmler, mutlaka salonlara seyirci çekmeye devam edecektir. Bugün o filmler çizgi roman uyarlamalarıdır, yarın savaş filmleri olur, ilerde bilim-kurgular, polisiyeler olur ama seyirci zevklerine göre türleri değişse de popüler filmler hep olur ve bunlar sinema perdesinden seyircisi ile buluşurlar.
Bir de Türkiye’de şu anda Başka Sinema’nın marka etkisi ile anılabilecek olan türde filmler var. Büyük film festivallerinde gösterilip ödül almış ya da daha önce bu festivallerde gösterilmiş filmleri olan ünlü yönetmenlerin yeni filmleri. Bu filmlerin de belli bir seyirci kitlesi var. Belki yukarıda söz ettiğim filmler kadar çok salonda gösterime girmeyecekler, toplamda o kadar seyirciye ulaşmayacaklar ama salon başına çektikleri seyirci sayısı daha tatminkâr olacak. Bu filmler de sinema salonlarında yerini bulmaya devam edecektir diye düşünüyorum.
Peki ortada kalan filmler, yani çok fazla benzerini izlediğimiz orta bütçeli aksiyonlar, korku filmleri, romantik komediler vs. İşte onların yeni mecraları online platformlar olacak gibi duruyor. Pandemi bittikten sonra da seyircide, bu filmleri sinema salonunda izlemeliyim hissi uyanmayacak. Belki de böylesi daha iyi olacak. Vizyona giren film sayısı düşecek ve filmlere daha spesifik bir seyirci kitlesi gidecek.
Bu günlerin hepimiz için sağlıklı bir şekilde bitmesini umarak, bekleyelim görelim diyelim.
Ankara’dan etkinlikler:
- Polonya Filmleri Festivali: 5-8 Kasım arasında düzenlenen olan bu festivalde, Büyülü Fener Sineması’nda 5 uzun, 6 kısa metrajlı Polonya filmi gösterilmekte.
- Çağdaş İtalyan Filmleri Haftası: 11-17 Kasım arasında düzenlenecek olan bu festivalde, 7 İtalyan filmi gösterilecek. Gösterimler Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde olacak. Ancak her günkü filmin, kısıtlı sayıda online gösterimi de yapılacak.
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN