FESTİVALLER YAKLAŞIYOR
Sinemaların yeniden açılması sonrası en çok beklenen film Tenet’ti. Geçen haftalarda da belirttiğimiz gibi, tüm sektör gözünü dikmiş, bu filmi bekliyordu. Nitekim geçtiğimiz Çarşamba günü gösterime giren Tenet, sinemalarda belli bir hareketlilik yaratmış oldu. İlk günlerde, özellikle IMAX salonlarının, mevcut durumda izin verilen şartlar dahilinde, satılabilecek bilet sayısında üst limitleri zorladıklarını gördük. Diğer salonlar da fena gitmiyor gibi ama beklenen performansa erişilebilmesi için, daha güvenli bir ortamın oluşması gerekiyor. Yine de Tenet örneği, seyircinin ilgisini çekecek filmlerin salonları belli oranlarda da olsa doldurabileceğini göstermiş oldu. Geçen hafta da yazdığımız gibi, Warner Bros, Tenet’in seyirci sayılarını şimdilik açıklamayacağını belirtmişti. Büyük ihtimalle Amerika vizyonundan sonra açıklanacak (Amerika’da büyük eyaletlerde henüz sinemaların açılmadığını, bu nedenle de Tenet’in orada bir sonraki hafta gösterime gireceğini not olarak düşelim).
Peki film nasıldı? Doğrusunu söylemek gerekirse farklı yorumlar var ama ülkemizdeki eleştirmenler tarafından çok fazla sevilmediğini söylemek lazım. Kişisel olarak ben de çok sevmediğimi, özellikle senaryo ve diyaloglar konusunda ciddi sorunları olduğunu düşündüğümü söyleyebilirim. Nolan, bulduğu fikre âşık olmuş ve görsel olarak çok büyük sahneler oluşturma isteğine kapılmış ama iyi bir film yapmak için gerekli bazı noktaları unutmuş gibi. Bu yazı yazıldığında henüz genel seyircinin filme yönelik düşüncelerini çok fazla duyma fırsatımız olmadı ama önümüzdeki günlerde seyircilerin fikirleri de netleşir. Elbette Tenet’in çok iyi bir film olduğunu düşünenler de var. Yurtdışındaki yorumların biraz daha iyi olduğu da söylenebilir.
Ankara Film Festivali:
Festivaller yaklaşıyor dedik ama şu ana kadar yine Tenet’ten bahsettik. Sinemaları hareketlendiren unsurlardan biri, büyük Hollywood filmleri ise diğeri de festivaller. Yaz boyu online festivaller ile geçti. İstanbul Film Festivali, ulusal uzun ve kısa metraj yarışmalarını online ve açık hava sinemasının ortak olarak kullanıldığı bir şekilde yaptı. Ama bunlar klasik anlamdaki bir festivalin tadını vermedi tabii ki. Önümüzdeki hafta, Ankara Film Festivali, bu ülkemizde bu süreçte düzenlenecek olan, klasik şekilde kapalı salonlarda yapılan ilk festival olmaya hazırlanıyor. Elbette yeni normal kuralları kapsamında. Seyirciler arasında birer koltuk boşluk bırakılarak salonların kapasiteleri düşürülecek, salonlarda yeme-içmeye izin verilmeyecek, seans aralıkları uzun tutulacak ve buna bağlı olarak günlük seans sayısı düşecek. Seans sayıları azaldığı için festival programı da normalde alışık olduğumuzdan daha küçük bir program olacak gibi gözüyor. Ulusal uzun, kısa ve belgesel yarışma filmlerinin sayısı eskisi gibi. Zaten bu filmlerin seçimi aylar önceden tamamlanmıştı. Ancak, Dünya Sineması bölümünün kapsamı küçültülmüş görünüyor. Yine de Undine gibi ilgi çekecek örnekler var.
Önümüzdeki hafta Ankara Film Festivali’nin programına daha detaylı bir bakış atarız ama 28 Ağustos itibarıyla biletlerin satışa sunulmuş olmasının beklendiğini hatırlatalım. Bu festivale seyircilerin göstereceği ilgi, diğer festivaller için de belirleyici olacak sanırım. Sırada İstanbul Film Festivali’nin kapalı salonlarda yapılacak bölümü, Adana Altın Koza ve Antalya Altın Portakal var. İstanbul Film Festivali yine hibrid bir yapıda olacak büyük ihtimalle. Altın Koza’nın online olacağı, Altın Portakal’ın ise açık hava ağırlıklı olacağı söyleniyor. Tarihler yaklaştıkça, detaylar netleşir.
Uluslararası festivaller ve oyuncu ödülleri:
Bir de işin uluslararası büyük festivaller tarafı var elbette. Berlin Film Festivali, tam da salgının ilk başladığı dönemde, Çin dışındaki ülkeler henüz büyük tedbirler almamışken yapılmış ve bitmişti. O festivale katılmış sinema yazarlarından biri olarak çoğunlukla, tıklım tıklım dolu salonlarda film izlediğimizi ve ülkeye tedirgin bir şekilde döndüğümüzü söyleyebilirim. Sonrasında Cannes’ın ne olacağı uzun süre tartışıldı. Festival yöneticileri uzunca bir süre festivali yapabilmek için direndiler ama sonunda bu seneyi Cannes seçkisi adı altında bir grup filmi açıklamakla geçirdiler. Yaz boyunca yapılması gereken Karlovy Vary gibi bazı festivaller iptal edilirken, bazı festivaller de açık hava festivali şeklinde yapıldı. Online yapmayı tercih eden daha küçük festivaller de oldu. Uluslararası düzeyde önümüzdeki en büyük festival ise Venedik Film Festivali. Tam da Ankara Film Festivali ile aynı tarihler arasında yapılacak olan festival de dünyadaki diğer festivaller için belirleyici olacak gibi gözüküyor.
Bu arada Berlin Film Festivali ise, önümüzdeki sene yapılacak festival ile ilgili bir kararını açıklayarak, haftanın sinema gündemini değiştirdi. Festival, önümüzdeki yıldan itibaren oyuncu ödüllerini kadın oyucu ve erkek oyuncu olarak ayırmayacak, en iyi oyuncu ve en iyi yardımcı oyuncu olarak iki ödül verecek (daha önce yardımcı oyuncu ödülü yoktu, yani ödül sayısı değişmemiş oldu). Bu durum, farklı ortamlarda zaman zaman tartışılan bir konuydu. İlk adımı Berlinale atmış oldu ve tartışmalar da peşinden geldi. Kişisel olarak, nasıl ki yönetmen, kurgucu, görüntü yönetmeni ve bunun gibi diğer kategorilerde cinsiyet ayrımı yoksa, ideal bir durumda, oyuncu kategorisinde de olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hatta baştan bu ayrımın getirilmiş olmasının nedeninin, oyuncuların sinemada en çok göz önünde olan insanlar olmasından dolayı, ödül törenlerinin daha fazla ilgi çekebilmesi için, daha fazla oyuncunun adının anılması isteğinden geldiğini düşünüyorum. Bu açıdan olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Bu konuda farklı görüşü olanlar ise, sistemin erkek egemen bir sistem olmasından dolayı, oyunculuk ödüllerini erkeklerin domine edeceğini düşünüyorlar. Ödül sistemini geçmişe yönelik çalıştırırsak bu doğru olabilir ancak günümüzde gelinen noktada durumun böyle olmayacağını düşünüyorum. Yine de üst üste iki yıl bir erkek oyuncuya ödül verilirse, bir sonraki yılın jürisinin üzerinde bir baskı oluşacağını da düşünmek mümkün. Tam da bu yüzden, genel olarak jürilerin en iyi oyuncu ödülünü bir cinsiyete verirken yardımcı kadın oyuncu ödülünü diğer cinsiyete vermeye eğilimli olacağını düşünüyorum. İki cinsiyetli bir yapı üzerinden konuştuğumun farkındayım ama büyük ihtimalle, çok yakın bir gelecekte trans kadın, trans erkek ya da kendisini cinsiyetsiz olarak tanımlayan oyuncuların da bu ödüllerden biri alacağını göreceğiz. 2017’de Daniela Vega bu ödüle çok yakındı örneğin. Önümüzdeki birkaç yıl bu kararın diğer festivalleri ve ödülleri de etkileyip etkilemediğini göreceğiz.
Ankara’dan etkinlikler:
- Macar Film Günleri: Mülkiyeliler Birliği’nin bahçesinde, açık havada düzenlenen Macar Filmleri Günleri devam ediyor. 30 Ağustos’ta 2014 yapımı, Gri Savaş filmi gösterilecek.
- Cermodern Açık Hava Sineması: Cermodern’de de açık hava gösterimleri devam ediyor. Bu hafta, 28 Ağustos’ta Seninle Başım Dertte, 30 Ağustos’ta ise National Theatre’ın Hamlet oyununun gösterimi (canlı olarak sahne üzerinden kayda alınmış) var.
- ODTÜ Mezunları Derneği’nin düzenlediği açıkhava gösterimleri de bu ay başlıyor. 28 Ağustos’ta Sydney Pollack’ın Atları da Vururlar filmi gösterilecek.
Haftaya görüşmek üzere.
HASAN NADİR DERİN