HASRETİNLE YANDI GÖNLÜM
Biraz “cover” patlamasının yarattığı atmosfer, bir parça da günümüz soundunun artık bunaltıyor olması nedeniyle “geçmiş”e el atma işi hızlandı. Türkçe müziğe tutkun olanlar, işin aslına dönmek; biliyor ya da bilmiyor oldukları şarkıları saf halleri ile dinlemek istiyor. Bu talep, henüz sistemli-planlı şekilde olmasa da plak firmaları tarafından karşılanmaya başlandı. “Pop” bu konuda da başı çekiyor. Ada, Yavuz, Türküola ve diğer birkaç firma, geçmişi temize çekme konusunda pop müziğimize ağırlık verdiler.
Ada, “Eski 45’likler” serisinden (aralarında Ayten Alpman, Hümeyra ve Mavi Işıklar’ın da bulunduğu) tam sekiz albüm yayınladı; devamı da gelecekmiş. Yavuz Plak, Cem Karaca külliyatını (arada bir kapaklarını değiştirip kafaları karıştırsa da) belli bir düzen ile sürüyor piyasaya. İlk olarak 21.Peron’un albümünü bize sunan yeni firmalardan arkaplan’ın da gönlünden epeyce isim-proje geçiyormuş. “Arşiv” dendi mi ilk akla gelen firma olan Kalan ise, daha çok şarkı ve türkülere ağırlık veriyor. Pop alanında Tülay German ve Esin Afşar gibi iki olağanüstü albüm yayınlamış olmasına rağmen, frmanın asıl tercihi, artık tamamen kaybolmuş kayıtlardan yana.
Bu aralar hızlanmış Türküola da öyle. Yeniden aktif hale gelmişe benzeyen bu firma, Aşık Mahzuni ve Muhlis Akarsu albümleri ile rafları epeyce renklendirdi... Kalan’ın epey bir zaman önce yayınladığı, ama herkes tarafından “bir başka Kalan toplaması” muamelesi görüp üzerinde pek durulmayan çalışmalarından biri de, Seha Okuş’un “Hasretinle Yandı Gönlüm” olarak adlandırılmış albümü oldu.
Halk müziğimizin en güçlü seslerinden biri olan Seha Okuş’un türküleri ilk defa bir disk üzerinde “dinlenebilir” bir hale geliyordu ama, bu albüm sadık hayranlar dışında kimseyi heyecanlandırmadı... Seha Okuş, Ses dergisinin “Sanatçılar Ansiklopedisi”ne göre 1933 doğumlu. Nişantaşı Kız Ortaokulu’nu bitirdikten sonra İstanbul Belediye Konservatuarı’nın Türk Müziği bölümüne giriyor, 1958 yılında buradan mezun oluyor, İstanbul Radyosu’na giriyor. Seha Okuş’u yeniden dinlenebilir kılan Kalan albümüne Melih Duygulu’nun yazmış olduğu ayrıntılı hayat hikayesinden, aslında radyoya geçişin pek o kadar kolay olmadığını anlıyoruz. İstanbul Radyosu’nun çatısı altında müzik yaşamına devam etmek isteyen sanatçının karşısına “kadrosuzluk” sorunu çıkmış, bu nedenle bir süre konservatuarda “soprano” kadrosunda çalışmaya başlamış ve ancak birkaç yıl sonra Nida Tüfekçi’nin ısrarları sonucu İstanbul Radyosu’na girebilmiş.
Duygulu’nun yazısında bir başka önemli ayrıntı daha gün yüzüne çıkıyor: “Soprano” kadrosu içinde yer alınan zaman diliminde, konservatuarın Batı Müziği Korosu’nun İstanbul Operası Korosu ile birleştirilmesi gündeme gelmiş; koronun şefi Muhittin Sadak ve yardımcısı (sonraları Türk popunun efsanevi isimlerinden biri haline gelecek olan) Şerif Yüzbaşıoğlu, Seha Okuş’u, bu yeni oluşumun içinde kalması konusunda ikna etmeye çalışmış, ama başarılı olamamışlardır.
Sadak ve Yüzbaşıoğlu’nun istekleri kabul görse, Seha Okuş, belki de 1961 yılı ile birlikte patlayacak olan Türk popunun erken dönem star’larından biri haline gelecektir. Ancak sanatçının gönlünden geçen Halk müziğidir. Okuş, Nida Tüfekçi’nin desteği ile girdiği İstanbul Radyosu’nda kısa bir sürede sivrilir ve türküleri “en okullu” okuyan isim olarak büyük bir üne erişir. Dönemin en önemli firmalarından Sahibinin Sesi ile imzalanan kontrat da işin plak kısmını çözer; plaklar arka arkaya yayınlanır.
70’li yıllarda, Yalçın Tura’nın Türkan Şoray’ın filmi “Dönüş” için yaptığı şarkılara ses verecek kişi olarak Seha Okuş’u seçmesinin de esas sebebi, mecburen dahil olunmuş “soprano kadrosu” içinde geçirilen günler, edinilen tecrübelerdir. Müzikal geçmişimizin en farklı isimlerinden biri olan Yalçın Tura, Seha Okuş’da, gönlünden geçeni olduğu gibi ortaya çıkaracak bir “ruh” ve “gırtlak” sezmiş ve yanılmamıştır. Bu film için girişilen işbirliğinin en parlak noktası, sonraları Edip Akbayram tarafından bütün memlekete ezberletilecek olan “Hasretinle Yandı Gönlüm” olur. Okuş’un şarkısı, Türkan Şoray’ın yürek burkan dünyası ile birleştiğinde herkes hüzünlere, gözyaşlarına boğulmuştur. Melih Duygulu ve Kalan işbirliği ile yayınlanan bu albüm, zaten bu şarkı ile açılıyor, Okuş’un eşsiz sesi ile hayat verdiği tam 16 başka türkü ile devam ediyor.
ŞU UZUN GECENİN GECESİ OLSAM
İstanbul Radyosu’nun bir başka sanatçısı olan ama Seha Okuş’tan farklı olarak uzun ve başarılı sahne çalışmaları nedeniyle çok daha yaygın bir üne erişen Muzaffer Akgün’ün “Türk Halk Müziğinde Büyük Yorumcular ve Unutulmayan Türküler Arşivi 1: Muzaffer Akgün” adlı albümü ise, bu alanda henüz aktif hale gelmiş firmalarımızdan Özmüziksan tarafından yayınlandı. Bu firma, Sermet Erkin’in danışmanlığında bir dizi albüm yayınladı.
Yalnızca türküleri ile değil “Ayşecik Boş Beşik” ve benzeri birkaç film ile de yürekleri dağlamış Muzaffer Akgün’ün albümü (tıpkı serinin diğer albümlerinde olduğu gibi) neredeyse eksiksiz. Sanatçının, milyonlarca satmış plakları ile herkesin diline yerleşmiş en önemli türkülerinden tam 16 tanesi bu albümde bir araya getirilmiş.
Muzaffer Akgün deyince ilk akla gelen “Çakmağı Çak”, “Kışlalar Doldu Bugün”, “Dolana Ay Dolana” ve “Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam” gibi türkülerin içinde yer aldığı son derece kayda değer bir toplam bu. Üstelik kapak çalışması da olağanüstü. Özmüziksan, büyük ve güçlü firmalarımızın bile altından kalkamadığı bir şekilde, üç sayfalık albüm kapağına koca bir geçmiş sığdırabilmiş: Fotoğraflar, plak ve dergi kapakları, gazino ilanları...
Bu kapağın tek kafa karıştıran yanı, Muzaffer Akgün’ün 1926 doğumlu olarak gösterlmesi. Oysa, yukarda sözünü ettiğimiz ve “biyografi” konusunda eşi benzeri olmayan “tek kaynak” olarak kabul edilen “Ses Sanatçılar Ansiklopedisi”ne göre, Akgün 1930 doğumlu. Bu tür bilgilerde, farklı kaynaklar arasında “1 yıl” gibi bir sapmanın olması genellikle anlaşılabilir ya da olağan kabul edilmekte, ama “4 yıl” biraz fazla ve Özmüziksan’ın söylediği doğru ise, Ses’in ansiklopedisinde yer alan her türlü bilgiye, bundan sonra bir parça kuşku ile yaklaşmak gerekecek.
Türkü sevenlerin Muzaffer Akgün ve Seha Okuş’un albümlerini büyük bir ikramiye olarak kabul edip zaten satın aldıklarını söylemek mümkün. Ama bu iki büyük “ses”i hiç bilmiyor olanların kaybettikleri sayılmayacak kadar çok. Kaybedilenlerin “ömür boyu kayıp” hanesine yazılmaması için şimdi bir imkan var.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam / Muzaffer Akgün – Grafson – 45’lik
Bugün Ayın Üçüdür / Muzaffer Akgün – Grafson – 45’lik
Tanburam Rebab Oldu / Muzaffer Akgün – Grafson – 45’lik
Doğduğuma Pişmanım / Muzaffer Akgün – Grafson – 45’lik
Unutulmayan Türküler Arşivi / Muzaffer Akgün – Özmüziksan – CD
Hasretinle Yandı Gönlüm / Seha Okuş – Kalan – CD
Kahveci / Seha Okuş – Sahibinin Sesi – 45’lik
Elleri Ufacık Yarim / Seha Okuş – Sahibinin Sesi – 45’lik
NAİM DİLMENER