DÜNYANIN TÜM SESLERİNE AÇIK RADYO
22 Nisan 2024 Pazartesi 12:32
Açık Radyo 15. yaşını kutluyor. Hazırlıkları 1995 yılının ortalarında başlayan, 13 Kasım 1995’te yayına başlayan ama 1996 ile birlikte bilinirliği-yaygınlığı artan bu radyo, kelimenin tam anlamıyla, bir rüyayı gerçek kıldı. Hem kuruluşu, hem de kuruluş sonrası işleme ve çalışma biçimi farklıydı; ekonomik anlamda da, siyaseten de. Adının önüne ya da arkasına “sermaye grubu” nitelemesini koymuş hiçbir grup ya da şahıs yoktu kurucuların arasında. (Aşağı yukarı) aynı kafa yapısına sahip, dünya ve gelecek ile ilgili aydınlık tasavvurları/hayalleri olan ve geçerli politik sistemlerin hemen hemen bütün fertleri madden ve manen ezdiği/paçavraya çevirdiği konusunda hemfikir 92 arkadaş bir araya gelmiş, ceplerindeki parayı masanın üstüne boşaltmış ve “Haydi başlayalım,” demişlerdi.
Başladılar ve hala da devam ediyorlar. Aynı sistemle, aynı kafa yapısıyla. Ve çok zor hatta imkansız olmasına rağmen bu geçen 15 yıllık süre içinde, şartlar ne olursa olsun, hiçbir sermaye grubunun kapısını çalmadılar. Çalmak bir tarafa, sermaye grupları tarafından bizzat çalınan kapılarını bile, ya duymadılar ya da ciddiye almadılar. Dünyanın tüm titreşimlerine açıktılar ama bu titreşimlerin “para parra parrra” esaslı olmaması gerekiyordu. Haklıydılar. Çok zor günler geçirdiler, (çoğu ekonomik) krizler yaşadılar ama atlattılar. Önce dinleyicilerine güvendiler, sonra da kendilerine. Bu radyo ve dinleyicileri, hakikaten KAPI gibiydi. Sağlam ve dimdik; birbirlerini anlıyor, kolluyorlardı.
Farklı Dinleyici/Farklı Destek
Nerdeyse bütün dünyanın, ama bilerek (yani kötücüllükten) ama bilmeyerek (yani saflıktan), “Bu olmaz!” dediği bir metodu/sistemi gerçekleştirmişti Açık Radyo; yüzde yüz kolektivist bir sistemi. “Aydın” nitelemesini boydan boya hak eden Ömer Madra’ya verilmişti radyonun sevk ve idaresi ama, geri kalan işlerin (hemen hemen) her adımında; birlikte düşünülüyor, birlikte karar alınıyor, birlikte hareket ediliyordu. İşin özeti, uygulanabileceği her yeri cennetten bir köşeye çevirebilecek bir metod ya da sistemdi bu. Kendi alanında zaten yaptı da bunu; dinleyicilerinin hayatını cennete çeviremediyse dahi, bayram yerine çevirdi.
Radyosuna tamamıyla bağlı ve tutkun Açık Radyo dinleyicisi, kulağını bu frekansa dayadığında, hayata ya da insana dair yanlış bir şey duymayacağından tamamıyla emin. Bugün bir programcının söylediği bir söz ya da cümlenin, yarın bir başkası tarafından sıfırlanmayacağından da emin. Çünkü tamamen gönüllülük esasına göre radyonun çatısı altına girmiş programcılarda ilk aranan nitelikler, tıpkı radyoyu kuran ve yönetenlerde mevcut olduğu gibi; ayrımcı, cinsiyetçi, ırkçı yani FAŞİST olmamalarıydı. Elbette her insanın rengi ya da biçimi farklıdır; ama anti-faşist olunduğunda, işin geri kalanı konuşmaya, birbirini iknaya bakardı.
Ekonomik her kriz ya da dar boğaz da, dinleyicilerin desteği ile atlatıldı. Kaç yıldır uygulanmakta olan “Dinleyici Destek Projesi” mucibince, radyonun dinleyicileri programlara maddi katkıda bulundu, radyolarını destekledi. Rüya sürüyor.
Açık Kitap
Radyo 15. yılını gayet mütevazı bir biçimde kutladı. Ama sürprizi de yok değildi. Uzun bir süredir hazırlıkları devam eden Açık Kitap, nihayet yayımlanabildi. Dünyanın en şık tasarlanmış kitabından daha iyi bir biçime sahip, ansiklopedi dahil, her türlü kitaptan daha eğlenceli/eğitici olan “Açık Kitap”ta da farkının altını çizdi Açık Radyo; kimselere benzemiyordu, hiç niyeti yoktu buna.
Çatısı altında Babylon’u bulunduran Pozitif’in de bu çapta ayrıksı ve aykırı bir görünüme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hem dünyanın en iyi canlı performans mekanları arasında görülen/sayılan Babylon’da, hem de Doublemoon adlı yapım firmasında, başından beri sıra dışı işlere imza atıyorlar. Onların şiarı da Açık Radyo ile aynı: “Dünyanın tüm seslerine açık…”
Yakın bir zamanda (16 Aralık 2010) çok farklı bir yapıdaki radyoları da yayına başladı. Babylon’un radyosu bir internet radyosu ve www.radyobabylon.com adresinden rahat ve net bir biçimde dinlenebiliyor. Bir ADSL ya da muadili güçlü bağlantıya sahip herkes, ilk gününden beri gürül gürül akan bu radyoyu rahatça dinleyebiliyor. Murat Abbas ve Murat Meriç gibi mühim ötesi yazar ve DJ’ler başta olmak üzere, çok sıkı bir programcı kadrosu da oluşturdular; kısa vadede tiryakilerinin oluşacağı aşikar. Zaten radyonun sorumlularından biri, Açık Radyo tecrübesine de sahip Deniz Koloğlu.
Dünyanın tüm hallerine de açık Açık Radyo ve Babylon, (belki biraz duygusal hatta biraz gözü yaşlı olacak ama) omuzuna baş yaslanan bir eş ya da dosttan farksız. Çekinmeyin; kendinizi tamamıyla ellerine/seslerine/sözlerine bırakabilirsiniz.
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.