ŞARKILAR YAZDI SÖYLENSİN DİYE
09 Nisan 2023 Pazar 14:51
Kaç yıllık Roll (13 yıllık), onca sayı (144) yayınladıktan sonra kapandı. Şaşırtıcı mı? Hayır. Asıl şaşırtıcı olan, ipliği bu kadar pazara çıkmış bir “sistem”in, bu tür bir dergiye, bu kadar yıl katlanabilmesiydi. Bunun sebebi de, bu dayanıklılık imtihanında, şifrenin “sistem” değil; Yücel Göktürk, Derya Bengi, Merve Erol, Siren İdemen, Şahan Nuhoğlu, Serkan Seymen, Erdir Zat, Özay Selmo ve onlarca “cesur” arkadaşları olmasıydı. Bu militan kadro, bir şey kazanmak ya da ceplerine para koymak bir yana, başka işlerden kazanıp ceplerine girmişleri dahi, dergi uğruna boşaltmaktan (ki, bu sık sık gerekmekteydi) hiç geri durmadılar.
Ve işte, sistem ya da kurulu düzenin ekonomik krizi ağırlaşırdı ve giyotin şeklini almaya başladığında da, Roll ve benzeri oluşumlar (tabir çok caiz) nefes alamaz duruma geldi. Bu sistemin ortasında ya da içinde olmak bir yana, kenarına köşesine olsun tutunmuş olanların, bu tür yapısal krizlerde her zaman ayakta-hayatta kalacak imkanları bulmaları mümkündür. Biraz daha alavere, fazlasıyla dalavere bunu yapmalarını sağlayabilir. Ama Roll takımı gibi bir takımın yapabileceği fazla bir şey yoktur; cepler tamamen boşalmışsa, beş para etmez kişi ya da kurumlara dil dökmek, avuç açmaktansa “Buraya kadar!” demek en mantıklısı, en doğrusudur. Onlar da böyle yaptı.
Roll Is Over
Son sayının “Roll is over” başlıklı veda yazısında, umudu hiç elden bırakmamış Roll ekibi; çok ama çok keyifsiz olmalarına rağmen: “Müsaadenizle bir veda sigarası yakalım, bir veda ‘kalem’i yuvarlayalım. Diyarbakır meyhanelerinde ‘kalem’ deniyor ‘yolluk’a,” diye başlamışlar ve ilk yudumu da, Turgut Uyar’ın ruhuna almışlar: “Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız, yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız…”
Uyar’ın ruhu için alınmış “yudum” için ancak “Yarasın” denilebilir. Ama bu dizeler üzerinden yapılmış “özeleştiri”nin, doğru ya da haklı olmadığını da hepimiz biliyoruz.
“Taş”tan gidersek eğer; Roll ekibi her zaman dört başı mamur taşlar yonttu ve her zaman da gerçekten hak etmişlere fırlattı bunları. Üstelik isabet de ettirdi. Müziği ciddiye alan, önemseyen, şarkıları hayatının temel izleği yapan, yaşamı ancak şarkılar eşliğinde sürükleyebilen herkes aynı fikirde olmalı: Hiçbirimiz, Roll öncesi insanlar değiliz. Yıllar içinde, Roll sayesinde öyle keşifler yapıldı, öyle maceralar yaşandı ki o kadar olur; maceranın tamamı değil, herhangi bir parçası dahi, büyük bir kısmımıza hayata tutunma gücü verdi. Şarkılara güvenebileceğimizi söylediler, güvendik; haklıymışlar. Müziğin, “Şöyle arkadan hafif bir şeyler çalsın!” gibi bir şey değil, hayatın temel unsurlarından biri olduğunu anlatıp durdular, inandık; tamamen haklıymışlar.
Hep doğru, hep de haklıydılar. Gayet iddiasızca, tozu dumana katmadan, bağırmadan çağırmadan, “Bakın bu, şu ve o var ortada; ille de öyle yapın demiyoruz ama, bu ve o yerine, şunu seçerseniz, kendiniz için çok daha iyi edersiniz,” deyip durdular; asıl iyi-iyilik eden onlar oldu.
Cihan Değer
Son sayılarında da durum aynı; hayata anlam katmak üzer(in)e yazdıkları, önerdikleri yine bol ve zengin. “Veda” onları, amaçlarından alıkoy(a)mamış.
“Cihan” albümünün çıkışı fırsat bilinerek bir röportaj yapılmış mesela; (aklı başında) çoğu kişinin, hakkını çoktan teslim ettiği Birsen Tezer ile.
Kaç yıldır şarkı söyleyen ve o emsalsiz vokal biçimi, o sahnedeki naif ötesi duruşu, o hepimize son derece haklı, son derece doğru gelen “Bülent Ortaçgil takıntısı” neden(ler)iyle el üstünde tutulan Tezer, o 90’lardaki pop patlamasının sunduğu sınırsız imkanları dahi elinin tersiyle itmiş ve “Hadi ama kızım, tren kaçmadan yapalım bir albüm!” diyerek ortalığı gürültüleriyle boğan, dimağları üç kağıda getirmeye çalışan tez canlılara kulaklarını kapatmış, görmezden gelmişti. “Bir albüm-bir klip-bir extra” peşinde olanlardan değildi o; çok tuhaftı ama herkes öyleyken o öyle değildi.
“Sevdiğim şarkıları söylemek istiyorum, sevdiğim şarkılarla dolu bir albüm yapmak istiyorum; bu mümkün olana kadar bekleyeceğim…” diyor gibiydi Tezer; hiç ama hiç acele etmiyordu. Ve halinden tavrından, “Bir albüm olsa iyi olur; ama olmuyorsa da, zorlamanın alemi yok…” da, der gibiydi.
Böyle olduğu, böyle düşündüğü içindir ki, Tezer’in albümü “Cihan”, hakikaten de, ismine layık bir albüm olmuş. Albümün tamamı; Ortaçgil şarkıları ve popüler müziğimizde bugüne kadar rastlanmadık ölçüde radikal bir deney olan “Aşk Bu Değil” dahil bütün şarkılar, müthiş. Kafada kulaklık, “Cihan” dinlenerek uykuya dalınmış bir gecenin sabahında, gözler açılır açılmaz ilk yapılmak istenen şey, yeniden play düğmesine basmak oluyor; insanı böyle bir tutkuya salan bir albüm bu. Roll’un son iyiliklerinden biri de bu oldu işte, Birsen Tezer: Herhangi bir yangında, sığınabileceğimiz ilk kucak!
Huzurusuz ruhlara sürekli olarak (olabildiği ya da yapılabildiği kadarıyla) şifa dağıtmış Roll, bir Birsen Tezer güzelliği yapıp, kapandı. Gelin “Ara verdi” diyelim; şu her şeyin suçlusu meşum düzenin bize dayattıklarından olan “bardağın dolu yarısı”nı, görünemezken dahi görelim, öyle diyelim. İnsan umut etmek istiyor; daha yontulacak çok taş, bu taşların atılacağı çok köpek var.
Sakın Kaçırmayın:
Gittigidiyor ya da Nadirkitap.com’da denk gelebileceğiniz Roll’un eski sayıları ya da ciltleri
Birsen Tezer’in “Cihan”ı (Kalan)
Jülide Özçelik’in “Jazz Istanbul Volume 1”ı (Kadıköy Müzik)
NAİM DİLMENER
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.