30 MART 2018
Altısı yerli, beşi yabancı, toplam on bir yeni film merhaba diyor yeni vizyona! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese!
BAŞLAT: READY PLAYER ONE
-Sanal dünyada, yalan dünyada…-
Ernest Cline’ın yazdığı, dilimize ‘Başlat’ adıyla çevrilmiş, ‘Ready Player One’, Steven Spielberg dokunuşuyla beyazperdede!Cline’ın, çok satanlar listelerinin tepesinde yer alan kendi kitabını bizzat senaryolaştırdığı film, Spielberg ustanın otuz ikinci uzun metraj kurmacası! Holywood’un dahi ismi, gelişmiş bir sanal dünya olan OASIS’te düzenlenen soluk kesen yarışmaya öykülüyor.
2045 yılındayız. Dünya mahvolmuş bir gezegen! Kaos ve umutsuzluğun tam ortasında devinen insanlar ve çıkışsızlık… WadeWatts, gününün büyük kısmını, hemen herkesin tutkusu olan, sanal bir dünyada, OASIS’te geçiriyor. İnsanların bir kurtuluş ümidi olarak dört elle tutunduğu OASIS’i tasarlayıp yaratan eksantrik beyin James Halliday, öldüğünde, tuhaf bir miras bırakıyor ardında: Hemen her şeyini, servetini ve yarattığı sanal dünyanın haklarını, ‘sistemin’ içinde sakladığı dijital paskalya yumurtasını bulan ilk insana devredeceği gerçeği! Pop kültürüne duyduğu saplantılı bağlılığı yansıtan bir dizi bulmacayı çözmek, yumurtaya erişmeyi sağlayacak. Genç WadeWatts, ipuçlarını, yanındaki sıkı ekiple birlikte çözmeye başlayınca, ödül için kan dökmeyi göze almış iktidar ve güç odaklı kirli bir şirket yarışa dahil oluyor.
Dijital bir teknik ekip ordusuyla, müthiş bir yaratıcılık ve neredeyse popüler kültür gönderme ağı çevresinde çekilen filmde, Spielberg usta, görüntü sihirbazı JanuszKaminski’yi yanına almış. Metronom düzenindeki kurgu ve yapım tasarımı enfes. Gerçek oyuncular ve sanal ortamdaki avatarları, bu keyifli ve tempolu serüvende birbirine karışıyorlar adeta! Genç yetenekler, TyeSheridan, Olivia Cooke, LenaWaithe, Win Morisaki ve Philip Zhao’ya, Ben Mendelsohn, SimonPegg ve Mark Rylance gibi ustaların oluşturduğu zengin ve derin bir oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Alan Silvestri’nin orijinal müziği yanında, DepecheMode, Rush, Van Halen ve TwistedSister şarkılarından oluşan soundtrack’de dikkat çekiyor.
Filmde, popüler kültüre dair her ne varsa izini sürmek mümkün! Spielberg sinema tarihine saygı ve sevgisini de sunmuş. Büyük usta StanleyKubrick’e ve başyapıtlarından ‘Shining’e sunulan saygı öyle böyle değil! ‘Shining’ bölümü, filmin en can alıcı sekanslarından birini oluşturmakta! İçinde bulunduğumuz yalan dünyanın gerçekliğini ötelemeden yapılan sanal dünya güzellemesi, gerçekliğe ait bütün önemli satırbaşlarını yüceltiyor. Fedakarlık, dayanışma, sevgi, dostluk, arkadaşlık, insanlık ve aşk…Yarım asrı geride bırakmış, benim gibi sanal dünyaya kuşkulu bir mesafeyle yaklaşan bireyler için ortaya çıkan bir takım kakofonik sanal oluşlar umursanmadığında, bilimkurgu maceraları seven fantastik tutkunları başta olmak üzere genç izleyici ve hemen her sinema sevdalısı için keyifli dakikalar vaat ediyor ‘Başlat: Ready Player One’! (3,5 / 5)
KELEBEKLER
-Altı üstü hayat işte!-
Bağımsız filmlerin güvenli kalesi Sundance Film Festivali’nden ‘Dünya Sineması Jüri Büyük Ödülü’ ile dönen ‘Kelebekler’, yaratıcısı Tolga Karaçelik’in üçüncü uzun metraj kurmacası. Geçmişteki ödüllü filmleri, 2010 tarihli ‘Gişe Memuru’ ve 2015 yapımı ‘Sarmaşık’tan sonra, üçüncü uzun metrajını yine yazıp yönetmiş Karaçelik.
Uzun zaman önce koptukları baba ocağından apayrı yerlere, farklı hayatlara dağılan üç kardeşin, yıllar sonra babalarından gelen çağrı üzerine bir araya gelip, köylerine geri dönmelerinin hikayesi. Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan ve Tuğçe Altuğ’un üç kardeşi canlandırdıkları absürt dramda, Serkan Keskin, Hakan Karsak, Ezgi Mola ve Ercan Kesal da rol alıyorlar. Oyunculuklar, öykünün samimiyetine uyumlu. Çıktıkları yolda, ‘Grup Gündoğarken’in, o bütün eski zamanlar gibi güzel şarkısı ‘Bir Yaz Daha Bitiyor’u çok seven en büyük kardeşin ‘halet-i ruhiye’sine ortak olmak ve sürdüğümüz günlerle yabancılaşma yaşamak sıcak bir sürpriz!
Finalde, ‘altı üstü hayat işte, gelişine vuracaksın’ duygusu bırakan, kara mizahla harmanlanmış buruk varoluş söylemi, anlık bir yürek sızıntısı yaşatıyor belli belirsiz. Baştan söylemek önemli, son derece az iyi filmin üretildiği sinemamızda, bilinçli, uğraş verilmiş, hoş bir film ‘Kelebekler’! Bir miktar tekrar, yinelenen aynılık hissi, gereği olmayan bazı izahatlar ve uzunca tutulmuş süresine karşın, ilgiyle ve buruk bir tebessümle izlenen ortalamanın epey üzerinde bir film çekmiş yine Tolga Karaçelik. Sinema yolculuğu dikkat ve keyifle izlenen Karaçelik için, ümit dolu olduğumuzu söylemekte yarar var. (3 / 5)
THELMA
-Farklı bir Carrie!-
‘Reprise’, ‘Oslo, 31. August’ ve ‘LouderthanBombs / Sessiz Çığlık’ gibi etkileyici filmlerin yaratıcı Norveçli yönetmeniJoachimTrier’, dördüncü uzun metraj kurmacasında, karanlık, gizem yüklü bir fantastik filmle çıkıyor karşımıza! Gerilimli bir dramda denilebilir ‘Thelma’ için!
Senaryolarına imza atan ortağı ve yakın dostu, Norveçli bir diğer önemli senarist/yönetmen Eskil Vogt yazmış yine filmin öyküsünü. Muhafazakar ailesinin yanından, yaşadığı küçük kasabadan ayrılıp, üniversite okumak için Oslo’ya gelen Thelma’nın ve barındırdığı gizemli gerçeğin hikayesi. Kasabadaki dindar ailesini ve dar hayatı geride bırakan genç kadın, Oslo’daki üniversitede biyoloji okurken, tanıştığı Anja’ya aşık olur. Bu aşk, geçmişinde barınan ve onun gerçeği olan bir takım psişik güçleri harekete geçirecek, Thelma, gerçek kimliğini bulma adına, kabusa benzer olaylar yaşayacaktır. Uyumları gayet iyi iki aktris, EiliHarboe ve Kaya Wilkins’in sürükledikleri fantastik dram, yapı ve öykünün kırılma anları itibariyle, Brian De Palma’nın 1976 tarihli klasiği ‘Carrie / Günah Tohumu’nu anımsatıyor bir miktar! Buradaki farklılık, taşıdığı karanlık mirası tetikleyen olay ve çözümlemedeki ‘başka’ bakıştan oluşuyor.
Trier’in geçmişteki filmleri kadar güçlü olmasa da, iyi yazılmış, yapım tasarımı ve teknik kalitesi üst düzey bir yapım ‘Thelma’. Görüntü yönetimi, kurgu ve orijinal film müziği, gayet titiz! Özgürlükçü, cüretkar ve sevgi odaklı yapısıyla akılda kalıcı anları var filmin. Atmosfere sirayet eden soru işaretli karanlık, en güçlü eli belki öykünün. (3,5 / 5)
12 SAVAŞÇI
-Salt asker değil, savaşçı olmak üzerine!
‘Tanrı Amerika’yı korusun’ mottolu pentagon katkılı militarist aksiyon, yaşanmış olaylardan uyarlanmış perdeye. Tarihi aksiyon, 11 Eylül 2001’de El Kaide’nin üstlendiği ikiz kuleler saldırısının hemen ardından, El Kaide ve Taliban güçleriyle savaşmak için Afganistan’a gönderilen on iki kişilik özel bir birliğin yaşadıklarını öykülüyor. ABD özel kuvvetler biriminde görevli yüzbaşıMitch Nelson ve yanındaki on bir asker, Özbek asıllı Afgan General Raşid Dostum ve onun savaşçılarıyla birlikte, Taliban ve El Kaide güçlerine karşı müthiş bir mücadele verirler.
DougStanton’un ‘Horse Soldiers’ adlı kitabından TedTally ve Peter Craig tarafından uyarlanan senaryoyu, NicolaiFuglsig yönetmiş. Marvel ekibinden ‘Thor’ olarak zihne yerleşen ChrisHemsworth’un başrolü üstlendiği tempolu aksiyonda, Michael Shannon,
Michael Peña, İranlı usta aktör David Negahban, ‘Moonlight / Ay Işığı’ndan tanıdık TrevanteRhodes, RobRiggle, William Fichtner ve Fatih Akın filmlerinin Türk asıllı aktörü Numan Acar, diğer önemli rolleri üstleniyorlar.
Büyük bütçeli filmlerin yapımcısı JerryBruckheimer’ın yapımcılığında çekilen Amerikan milliyetçiliğini okşamayı ihmal etmeyen film, dünyanın geride kalanına da, formülize bir hümanizm ile bakıyor. Danimarkalı usta görüntü yönetmeni RasmusVidebæk’in kamerası ve bütün teknik ekip birinci sınıf iş çıkarmış öte yandan! Mesele ‘savaş’ ise, bundan daha iyi bir çekim yapmak güç. Bütün olanaklar seferber edilerek, sıradan muhafazakar, milliyetçi ABD’li vatandaşa gerçek bir propaganda filmi olarak hazırlanmış yapım, çok iyi çekilmiş gerçekten!
Ailelerini geride bırakarak, bambaşka bir coğrafyanın zorlu koşullarına savaşmak için giden ekibin her üyesi, General RasidDostum’un deyişiyle, askerken, birer savaşçı haline geliyorlar! ‘Savaştaysan eğer, bir savaşçı olmak zorundasın’ diyen film, Kuzey Afganistan’ın engebeli, kayalık, zorlu coğrafi koşullarında atları kullanan Amerikalı askerlerin gerçek hikayesini anlatırken, yabancı ortamda güvensizlik, kültürel bölünme, Taliban kuvvetlerinin acımasız yüzü ve cesaret gibi kavram ve gerçeklere de değinmekten geri kalmıyor. Tanrı ABD’yi korusun senfonisi, titiz yapım tasarımı, müthiş egemen teknik yapı, başarılı bir atmosfer yaratan yönetmenin de maharetiyle türün sıkı filmleri arasına giriyor. (2,5 / 5)
KICKBOXER: MİSİLLEME
-Vurdu, kırdı derler ya, işte o!-
‘Kickboxer’, popüler bir dövüş sanatları ve aksiyon serisi halini aldıktan sonra, 1989 tarihli ilk öykünün odağında yer alan Jean-Claude Van Damme, günümüzde dövüşçülerin akıl hocası konumuna gelmiş. Gezegende pek çok izleyicisi ve fanatiği olan ‘Martialarts / dövüş sanatları’ meselesinin yeni filmi, Kickboxer serisinin de yeni bir halkası.
Dimitri Logothetis’in yönettiği hareketli dövüş filmi, özellikle eskilerin bu tip filmler için kullandığı ‘vurdulu kırdılı film’ benzetmesine denk düşüyor! Vurulup, kırılmadık en ufak kemiğin kalmadığı filmde başrolü, son Kickboxer serilerinde baş karakter ‘Kurt Sloane’i canlandıran AlainMoussi üstlenmiş yine. Taylandlı aktris Sara MalakulLane’in yanı sıra, serinin kıdemli yıldızı Jean Claude Van Damme, irtifa kaybetmiş Christopher Lambert, sansasyonelprofesyonel boksör Mike Tyson ve dünyanın en güçlü adamı unvanına sahip İzlandalı dev adam Haf?órJúlíusBjörnsson diğer önemli rolleri üstleniyorlar.
‘MartialArts’ meraklıları ve ‘Kickboxer’ serisinin müdavimlerini heyecanlandırmak dışında pek bir numarası ve vaadi olmayan film, kırılan kemik sesleri ve çıplak yumruklar arasında başlayıp sona eriyor. Birkaç yakın dövüş numarası kapmak için bu zahmete girilir mi bilinmez ama dövüş filmlerinin fanatikleri açısından, türün 1973 tarihli Bruce Lee’li başyapıtlarından ‘Enterthe Dragon / Ejderin Üç Fedaisi’niuzaktan da olsa bir miktar çağrıştırdığını söylemek yanlış olmaz. O denli kaliteli olmasa da, ‘Tek Kollu Boksör’, ‘Tek Kollu Boksör Uçan Giyotine Karşı’ gibi, biz WangYu kuşağı elemanları için de nostalji yarattığı kesin yapımın! Uzun, sıcak yaz günlerinde tadilata girmemiş sinema salonlarının ‘iki film birden’li günlerine götürdü şahsen beni. (2 / 5)
Carl Medland imzası taşıyan İngiltere yapımı korku filmi ‘TheSpiritualist / Ruhlar Evi’ ile birlikte beş yerli yapım; Ender Özkahraman’ın yazıp yönettiği ve ikinci kez vizyon gören dram ‘Zor Bir Karar’, Tuncer Gürbüz’ün yönettiği korku-gerilim ‘Kabus’, özellikle küçük izleyiciye seslenen yerli animasyon ‘Sagu &Pagu’ ile birlikte iki komedi türündeki iki yapım; Tuğçe Soysop’un yönettiği ‘Bizim Köyün Şarkısı’ ve Ömer Faruk Yardımcı’nın yönettiği ‘Arapsaçı’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN