25 MAYIS 2018
İkinci kez vizyon görecek olan ‘Yol Arkadaşım’ adlı yapım dahil, beşi yerli toplam dokuz film merhaba diyor bu hafta bizlere. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.
YOL KENARI
-Son noktada her şey aynı-
Sırasıyla ‘Hiçbiryerde’, ‘Rıza’, ‘Pus’, ‘Saç’, ‘Ben O Değilim’ adlı uzun metrajlarının ardından Tayfun Pirselimoğlu, kendisine 37. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışmasında ‘en iyi yönetmen’ ödülünü kazandıran yeni filmiyle karşımızda! Sinemamızın auteur ismi, hemen her filminde olduğu gibi, kendi kimliğinde barındırdığı yazar ve ressam şapkalarını da kullanmış yine! Yapım tasarımı üst düzey olan distopik felaket filmi, politik değiniler de içeren kapkara bir dram!
Bir kıyı kasabasında yaşanan netameli ve tuhaf olaylar. Adeta arafa sıkışıp kalmış kasaba ahalisi, kaçınılmaz olan ‘son’un çok yaklaştığının farkında! Cinnet içeren ölümler, gizemini koruyan olaylar silsilesi, yabancı oluşlar, adeta deccal’in geldiğini işaretliyor. Kasabaya gelen yabancı da mehdi olarak görülünce, sona gelindiğinde her şey aynılaşıyor; elde değil!
Kahvede çalışan yabancı, acılı hemşire, yorulmuş ve çıldırmış bürokratlar, aileleri, bir çıkış arayan ümitsiz ve öfkeli ahali… Andreas Sinanos’un üst düzey kamerası ve Ali Aga’nın ritmik kurgusu destekliyor Pirselimoğlu’nun yarattığı atmosferi. İstanbul Festivali Ulusal Yarışma’da ‘en iyi erkek oyuncu’ seçilen Tansu Biçer’e, Nalan Kuruçim, Taner Birsel, Ercan Kesal, Rıza Akın, Murat Kılıç ve Müfit Kayacan eşlik ediyorlar.
Yakında kopacak kıyamet arifesinde dünya ve insan halleri… Bilinmezlik korkusunun bünyeye saldığı delilik. Belirsiz bir zaman diliminde çürümüş bir sistem ve tükenmiş bireyleri. Aklın ötelendiği anda ortaya çıkan anlamsız şiddet ve yükselen dehşet hissi. Anlam taşımayan, nedensiz kötülükler. ‘Mana’ denen bilinmez kavramı, sonsuza dek yitiren bir yerden üşüten manzaralar.
Macar auteur Béla Tarr’ın 1988 tarihli ‘Karhozat / Lanet’ ve özellikle 2000 yapımı ‘Werckmeister harmóniák / Karanlık Armoniler’ filmleriyle kardeş bir yapım ‘Yol Kenarı’. ‘Karanlık Armoniler’in distopik tükenmişliğiyle ruh ikizi bir öykü çıkmış usta sinemacıdan. Farklı bir coğrafya, farklı duyarlıklar, kaçınılmaz son hissi ve o son noktada beklenen yıkım! Bütün bir Pirselimoğlu sinemasında en çok benimseyip beğendiğim film olmasa da, ilgiye fazlasıyla değer bir yapım ‘Yol Kenarı’! Sorgulamayan, bakmayan ve sadece anlam arayışında olanlar içinse zor! Tayfun Pirselimoğlu’nun dünyasını ilk defa keşfedecekler için; sanatçının geçmiş filmlerini izlemelerini, önemli bir not olarak ekleyelim. Filmden bir anekdotla koyalım noktayı: ‘Her geçen gün babama daha fazla benzediğime dair ciddi şüphelerim var.’ (3 / 5)
HAN SOLO: BİR STAR WARS HİKAYESİ
-Efsanenin en çok sevilen ‘asileri’-
George Lucas’ın yarattığı ‘Star Wars’ evreninin yeni yan öyküsü, direnişin efsane isimleri, korkusuz pilotlar Han Solo ve sağ kolu Chewbacca’nın efsaneye eklemlenmesini işliyor! Tecrübeli sinemacı Lawrence Kasdan ve oğlu Jonathan Kasdan’ın kaleme aldıkları senaryoyu, Hollywood’un bir diğer tecrübeli isim Ron Howard yönetmiş.
Sokaklarda büyümüş genç Han Solo, yalnız bir kovboydur her şeyden önce! Tehlike dolu yer altı suç dünyasından çıkmış Han Solo, hayat boyu yoldaşı olacak yardımcı pilotu Chewbacca ve kumarbaz dostu Lando Carlissian ile tanışacak ve serseri ruhlu ekip, yıllar sonra büyük isyana, direnişe katılıp, bildik efsanenin önemli parçalarını oluşturacaklardır.
Harrison Ford’la sevip tanıdığımız ‘Han Solo’ karakterinin gençliğini, nitelikli yapımlarda boy göstermeye devam eden Alden Ehrenreich canlandırıyor. Wookiee ırkından olan, iki metrelik sevimli devasa yardımcı pilot ‘Chewbacca’ ise serinin yedinci filmi olan ‘The Force Awakens / Güç Uyanıyor’dan bu yana Finlandiyalı aktör Joonas Suotamo tarafından hayat buluyor perdede. Emilia Clarke, Woody Harrelson, Paul Bettany, Thandie Newton ve Donald Glover ise yeni yan bölümün diğer önemli isimleri olarak çıkıyorlar karşımıza!
Teknik tarafı yine çok iyi halledilmiş yapımda, bir ‘yama’ durumu var haleti ruhiye olarak öte yandan! Asıl hikayenin etrafında dönen yan unsurlarla, meselenin uzadıkça uzatılan ticari hamlelerinden biri olarak hissettiriyor kendini yapım! Öykünün sınırları ve tıkanmışlık hissi, kendini finale doğru iyice belli ediyor sanki. Zorlama oluşların, çok sevilen karakterler etrafında çeşitlenmesi, ‘evrenin’ fanatik izleyicileri haricinde geri kalanları, damaktaki keçiboynuzu lezzetiyle uğurluyor salondan. Yine de gerçek bir ‘mit’in değerli parçalarından söz ediyoruz. ‘Star Wars’ hayranları kaçırmamalı! (2,5 / 5)
HİÇ BİR ZAMAN BURADA DEĞİLDİN
-Stilize bir varoluş sıkıntısı-
İskoçyalı yaman sinemacı Lynne Ramsay, 1999 tarihli ilk uzun metrajı ‘Ratcatcher’ ile fethetmişti yürekleri. Karanlığın ruhuna seyahat ettiğimiz 2002 yapımı ‘Morvern Callar’ ve bence en sıkı anlatısı olan 2011’de çektiği ‘We Need to Talk About Kevin / Kevin Hakkında Konuşmalıyız’ adlı kapkara gerçeklikle, bir sonraki filmi iple değil, halatla çekilen bir yönetmene dönüştü sadece üç uzun metrajla. Geçtiğimiz yıl Cannes’den ‘en iyi senaryo’ ve ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülleriyle ayrılan son filmi ‘You Were Never Really Here / Hiçbir Zaman Burada Değildin’, ülkemizdeki bir takım festivallerin ardından sinemalarda şimdi!
‘Altın Palmiye’ için yarışan stilize dram, Jonathan Ames’in aynı adlı kitabından yine Ramsay tarafından uyarlanmış perdeye. Geçmişinde yaşadığı travmalarla boğuşan eski asker Joe, kayıp bir kızı bulma görevinde birçok farklı cephede dövüşmek zorunda kalacaktır! Şiddet, seks ticareti için kullanılan kurbanlar, halüsinasyonlar, travmalarla örselenmiş insan ruhu ve her yanı dolduran çıkışsız karanlık! Adım adım deliliğe ilerleyen yolda iç içe geçmiş, gerçek ve düş… Herkese göre değil Ramsay’in yeni filmi. Son derece stilize. Soundtrack’tan, kamera kullanımına, kurgudan, atmosfere hemen her şey başka bir düzlemde cereyan ediyor sanki!
Cannes’de ‘en iyi erkek oyuncu’ seçilen Joaquin Phoenix’in müthiş performansı zihinde kalıcı! 2003 doğumlu Ekaterina Samsonov ve tecrübeli aktris Judith Roberts, Phoenix’in rol arkadaşları! Duygusal patlamaların, varoluş acısının en derinine dokunduğu film, bazıları tarafından günümüz ‘Taxi Driver’ı olarak değerlendirilse de, bu durum; ciddi bir itiraz barındırıyor şahsım adına! İki film arasında pek bir benzerlik göremeyen bünyem, Ramsay sinematografisinde başköşeye oturtmuyor birçokları gibi filmi fakat perdedeki öykünün, stilize bir tükenmişlik noktasında, yaşanan duygusuz kötülüğe ve şiddetin doğal döngüsüne yaptığı değinilerle kalburüstü olduğu su götürmez! İzleyin. (3 / 5)
HÜRKUŞ: GÖKLERDEKİ KAHRAMAN
-Hamasi bir avantüre kurban edilen ciddilik-
Türkiye havacılık tarihinin kuşkusuz en önemli ismi Vecihi Hürkuş’un hikayesi. Yönetmenliğini Kudret Sabancı’nın üstlendiği biyografik yapım, Hürkuş’un ilk gençlik yıllarına ve savaşlardaki kahramanlık öykülerine odaklanmış sadece.
Önüne geçilmez uçuş tutkusunu, zihninde her an gezinen icatlarla süsleyen Vecihi Hürkuş (1896-1969), mühendis, pilot ve öncü bir girişimcidir her şeyden evvel. Türk havacılık tarihinin ilk akla gelen ismi olan Hürkuş, ülkenin ilk uçak tasarımcısı ve üreticisidir. Türkiye’nin ilk yerli uçağını üretmiş, ilk sivil uçuş mektebini kurmuş ve ilk sivil havacılık şirketini yaratmıştır. Gönüllü olarak Balkan Savaşı’na katılan Vecihi Hürkuş, Kafkas cephesinde Ruslara esir düşmüş buradan kaçarak, milli mücadeleye katılmıştır. Film, Vecihi Hürkuş’un gençlik dönemlerini, savaştığı ve esir düştüğü dönemi ve hemen sonrasını, bir milli mücadele kahramanı olduğu günleri öykülüyor.
Hürkuş’un uçma sevgisinin peşinden giden Mehmet ve Selin’in günümüzde geçen öyküsü de, ana karakterin bir dönemine paralel olarak ilerliyor perdede. Bir popüler kültür ikonu olarak, TV şovlarından beyazperdeye uzanan yolculuğunda Hilmi Cem İntepe, başrolü üstlenmiş. Bora Akkaş, Gizem Karaca Ekmekçi, Miray Daner, Rıza Akın ve Birol Ünel filmin diğer isimleri.
Ülke tarihinin en önemli müteşebbis ve kahramanlarından biri olan Vecihi Hürkuş’un hikayesi, çok başka bir senaryo ile yansıyabilirmiş perdeye. Çok önemli, ciddi bir karakter ve öykü, hamasi bir avantüre kurban gitmiş! Neredeyse çizgi roman estetiği ve özü içinde, bir aksiyon kahramanı gibi geçiştirilmiş bu son derece değerli tarihi şahsiyetin öyküsü. Ortadaki emek ise, vasat altı bir avantür denemede heba olup gitmiş. (1,5 / 5)
Mike Schaerer’in yönettiği, Almanya-İsviçre ortak yapımı aile filmi ‘Die Kleine Hexe / Küçük Cadı’, küçük izleyiciye seslenen animasyon ‘Peter Pen ve Tinker Bell: Sihirli Dünya’, ikinci kez vizyona giren İbrahim Büyükak ile Oğuzhan Koç’un başrolleri paylaştığı ‘Yol Arkadaşım’ ile birlikte iki yerli film daha; Hasan Gökalp’in yazıp yönettiği korku türündeki ‘Kafir’ ve Sinan Uzun imzalı komedi ‘Azraille Dans’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN