NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

İŞTE ÖYLE BİR ŞEY

18 Temmuz 2020 Cumartesi 10:44
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Erol Evgin’in üç beş ay evvel yayınlanan “İşte Öyle Bir Şey” adlı (‘best of’) albümü hala her türden alıcı ve dinleyicinin ilgi odağı. Bu da normal sayılmalı ama; Erol Evgin popüler müziğimizin anıt isimlerinden biri ve kalplere taht kurmuş onlarca şarkısı var. Bu şarkıların büyük bir kısmı bu son çalışmaya da alınınca, “İşte Öyle Bir Şey” adlı tamamen orijinal kayıtlardan oluşan albüm plakçılarda, listelerde her türden yeni ya da genç isimle rahat rahat güreşebiliyor, hesaplaşabiliyor…

Geriye dönüp popüler müziğimizin geçmişine bakıldığında Erol Evgin ile ilgili olarak bulunabilen en eski kayıt 1964 tarihini taşımakta. Hürriyet gazetesi, o yıl bir müzik yarışması düzenleyeceğini (“Altın Mikrofon”) ilan etmiş ve ardından da bu yarışmaya katılmak üzere müracaat edenlerin listesini “78 Musabık” başlığını atarak büyük bir gururla yayınlamıştır. Erol Evgin de bu listenin 16. sırasında yer alır. Sonrasını pek bilmez ya da duymayız; çünkü Evgin jürinin finale bıraktığı adaylardan biri değildir. Hürriyet ilk defa düzenliyor olacağı bu müzik yarışmasında işi tam bir gövde gösterisine dönüştürmüş ve müsabık sayısından bile fazla bir sayıyla (ilk açıklanan jüri 119 kişiliktir, ancak yarışma başladığında 80 kişi bir araya getirilebilir) jüri oluşturmuştur. İşte bu jüri Erol Evgin’e onay vermez ve genç şarkıcı (ortaya çıkmasıyla birlikte) kayıplara karışır.

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Erol Evgin ilk 45’liklerini yayınlar; yabancı şarkıların üzerine bizzat Erol Evgin tarafından söz yazılarak oluşturulmuş plaklardır bunlar ve saygın firmalarımızdan (ki, 1965 yılında Tülay German’ın “Burçak Tarlası”nı yayınlayarak popüler müziğimizin kanatlanmasına sebep olmuştur bu firma) Ezgi tarafından yayınlanmıştır. Ama bu plaklar orta çapta bir başarı olsun getirmez Evgin’e. Bunlar da, sonrakiler de.

Evgin’in umduğu ya da beklediği çıkışı elde edebilmesi için birkaç yılın daha geçmesi gerekmektedir. 70’li yıllar ortalandığında Evgin, Çiğdem Talu ile tanışır ve “söz yazma işini” olduğu gibi kendisine devreder. Evgin artık söz yazmayacak, yalnızca Talu’nun yazdıklarını seslendirecektir. Evgin ve Talu’nun birlikteliğinden çıkan ilk örnekler “Tanrım Bu Hasret Bitse” ve “Şoför Mehmet” olur ve her iki şarkı da Evgin’e, o güne kadar görebildiği en büyük başarıyı getirir. Artık Evgin, bu şarkılarla birlikte başa oynayan erkek şarkıcılarımızdan biri olmuştur. Ama bu başarı devede kulaktır, ikilinin yanına Melih Kibar’ın katılmasıyla birlikte elde edilecek başarının yanında devede kulak.

 

AH BU HAYAT ÇEKİLMEZ

Ekip birlikte yapılan ilk plakla birlikte (tıpkı hemen hemen aynı sıralarda bir araya gelmiş Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Nükhet Duru’dan oluşan ekip gibi; onlar da “Beni Benimle Bırak” adlı ilk takım çalışmasıyla zirveye yerleşmişti) ortalığı birbirine katar. Bir tarafında “İşte Öyle Bir Şey”, diğer tarafında “Sevdan Olmasa” adlı plaktır bu ve plağın çıkmasıyla birlikte şarkılar dillere düşer, stadyumlara yerleşir. Artık Erol Evgin en tepededir! (Başta Erol Büyükburç, Alpay, Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray ve İlhan İrem olmak üzere) çok sayıda ‘erkek star’ görmüş olan popüler müziğimizin artık yeni yüzüdür Evgin.

Melih Kibar’ın kolay kolay bulunamayacak melodileri üzerine Çiğdem Talu’nun (umudu, geleceğe inancı hiçbir zaman elden bırakmayan Çehovyen dünyasından çıkma) sözleri ile birleşince popüler müziğimiz “Dağlar Dağlar” ve “Memleketim”den beri hasretle bekliyor olduğu (sular seller gibi) ‘hit’ şarkılara nihayet kavuşmuştur; hem de ikisine birden.

Bu ‘rüya takım’, altında kalınacak (en azından aşılamayacak) gibi gözüken bu büyük başarının planlarını alt üst etmesine izin vermez, çalışmalarına aynı hızda devam eder. Bu da zor olanı başarma imkanını verir onlara; “Ne yapsalar bir daha bu kadar başarılı olamazlar!” denildiği bir sırada “Bir de Bana Sor”u, “Etme Eğleme”yi, “İçimdeki Fırtına”yı ve diğer şarkıları yaratırlar.

12 Eylül gibi bir keskin viraj (aslında uçurum) bile bu takımın önünü kesemez. Erol Evgin ve arkadaşları, herkesin göz altılarla, sokağa çıkma yasaklarıyla ‘içeri’ tıkıldığı o günlerde bile yazar, yaratır, söyler, bize ulaştırır; plaklarla ya da Egemen Bostancı müzikalleriyle. Evet, doğruya doğru; başta Melike Demirağ, Cem Karaca ve Selda olmak üzere bir kısım sanatçının yazma-çalma-söyleme hakkı elinden alınmıştır ve bu tür müzisyenler istese de Erol Evgin ve arkadaşları gibi hareket edememektedir. Ama (yine doğruya doğru) ‘dışarda’ ve ‘serbest’ olan çok sayıda isim de vardır ve bunların içinden Erol Evgin ve arkadaşları kadar cevval kimse çıkamamıştır…

Çiğdem Talu’nun bu dünyaya çok çok erken vedası Evgin’i (ve hiç kuşkusuz Kibar’ı) zor durumda bırakır. Talu’nun aramızdan ayrılmasıyla birlikte bir ‘altın çağ’ kapanmıştır… Kapanmıştır kapanmasına ya, ‘çağ’ dediğimiz yeniden, yeniden ve yeniden açılabilen, tekrar tekrar dalınabilen bir şey değil midir? En azından Erol Evgin-Çiğdem Talu ve Melih Kibar’ın çağı böyle bir çağdır. Hem pop müzik yapacaksınız, hem çok sevdirecek listelerin tepesine yerleştireceksiniz; yetmeyecek ‘insan’ olduğunuzu da unutmayacak, unutturmayacaksınız. Şarkılardaki dünyayı buna göre kuracak, en çok bunu önemseyeceksiniz. Ne kadar zor bir şey başarmış bu üçlü? Neredeyse imkansız bir şey!.. Bu ‘çağ’ bu nedenle ‘klasik bir çağ’; dönüp dolaşıp her zaman içine dalınabilecek klasik bir çağ.

 

BULURSANIZ KAÇIRMAYIN

İlk şarkısından son şarkısına kadar bütün Erol Evgin şarkıları

(Birlikte yaratılmış olsun ya da olmasın) bütün Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkıları

(İçinde Sibel Gürsoy’un seslendirdiği “Seni Seviyorum” olduğu için) özellikle özellikle Melih Kibar’ın “Yadigar” albümü

(Gelmiş geçmiş en dokunaklı şarkı sözlerine sahip olduğu için) Yeliz’in “Yaşadıkça” 45’liği

 

SAKIN YAKLAŞMAYIN

Kuzgunun “Şahin” yazılı tişörtler giyen yavruları

(Başta Aylin Livaneli olmak üzere) kuzgunların, “Annem-babam yapabildiyse ben de yaparım!” gibi hayatta işe yaradığı görülmemiş bir ‘şahin hayal’ peşinde koşturan mahdumları

 

KEŞKE OLSA

CD üzerinde daha çok Erol Evgin şarkısı

Daha çok Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkısı da

 

KEŞKE OLMASA

İsveç mi İsviçre mi ne, öyle bir yerden diyet listeleri ezberleyip sıralayan, sıralarken de yukarı doğru kaymış eteğini aşağı doğru çekiştire çekiştire ekran paralayanlar

 

NAİM DİLMENER

[email protected]



Diğer Yazılar