DURUL, DAVUL VE DOSTLARI
04 Temmuz 2020 Cumartesi 13:44
Bilen biliyordur ama hem genç kuşak için, hem de unutmuşlar ya da unutmayı özellikle tercih etmişler için tekrarlayalım. Bu ülkede pop müziğin filizlenebilmesi için bir avuç müzisyen, şarkıcı el ele vermiş ve bunu başarmıştır. Ve bunların arasında da Durul Gence’nin yeri farklıdır, bambaşkadır. Çünkü o, hemen hemen herkesin Heybeli’de, her gece mehtaba çıkmakla meşgul olduğu zamanlarda, bir rock’n roll orkestrası kurmayı akıl etmiş ve bunu başarmış biridir.
Yıl 1955. Ortada ne pop var ne de rock. Şarkılarımız/türkülerimiz var. Biraz da kanto, tango ve caz. Ama bir avuç Deniz Lisesi öğrencisi, Amerika’da herkesi sallan ve yuvarlan havalarına çekmiş bir müziği çalmak/söylemek için orkestra kurmaya karar verdiler. Caz ve tango dışında, orkestra kavramına bile yabancı zamanlar bunlar ama onlar kafa kafaya verdi, planladılar. Ve başardılar. Hem de askeri bir lisenin astığım astık/kestiğim kestik disiplinine rağmen.
Durul Gence ve aralarında Erkut Taçkın’ın da bulunduğu okul arkadaşlarıydı grup kurmayı akıl eden, ardından bunu gerçekleştiren. Sonradan (askeri lisenin yasakları nedeniyle) Somer Soyata ve Arkadaşları adını alarak herkese yollar açan bu orkestra ile birlikte, memlekette Batılı bir popüler müziğin de yapılabileceği, yerleşebileceği anlaşılmış ve arkası da gelmişti.
Durul Gence 5 ya da 10
Hakkı hiçbir zaman tam teslim edilememiş böylesine mühim bir müzisyen olan Durul Gence için, “Durul, Davul ve Dostları [3D]” isimli bir gece düzenlendi. 19 Mart Salı akşamı Tim Show Center’da yapılacak etkinlikte; yol arkadaşı Erkut Taçkın başta olmak üzere, Nilüfer, Nükhet Duru, Özdemir Erdoğan, Timur Selçuk, Modern Folk Üçlüsü ve Fatih Erkoç yer alacaklar sahnede. Hepsinin amacı aynı olsa gerek; bir öndere, yüce bir müzisyene saygıda kusur etmemek.
Deniz Lisesi sonrasında, 60’ların hemen başlarında, Alpay ve Arkadaşları adlı grupta yer aldı Gence. Alpay’ın Ankara’da kurduğu bu grupta çok tanıdık bir isim daha vardı, Şanar Yurdatapan. Gence, bu grupla birlikte Ankara’yı birbirine kattıktan sonra gruptan ayrıldı, Almanya’ya gitti. Orada bir müddet kalıp İstanbul’a döndü ve kendi grubu Durul Gence 5’i kurdu; bu grupta, eski yoldaş Erkut Taçkın da yer almaktaydı.
Sonraları grup genişlediğinde, Durul Gence 10 adını alacaktı ama, henüz 5 iken de resmen tarih yazmaya başlamıştı. Başta Ajda Pekkan olmak üzere, herkes ama herkes bu grubun peşindeydi. Hem stüdyoda hem sahnede mükemmel olan bu grubun eşlik ettiği şarkıcılar derhal popüler oluyor, isimlerini gazino ve kulüp neonlarının en tepesine yazdırıyorlardı.
Üç Boyut
Türk müziğinin en önde gelen yıldızı olduğu bir çağda pop müziği yapmaya karar vermiş Zeki Müren’i ikna eden de Durul Gence’dir. Müren’i, Charles Aznavour (“Annem”) ve Richard Harris’in (“Oğlum”) şarkılarını Türkçe söylemeye onun ikna ettiği söylenir.
Ama Gence’nin baş yapıtı Ajda Pekkan’dı elbette. Yeşilçam’ı arkasında bırakıp müziğe geri dönmeye karar vermiş Pekkan, (bir gazeteci yalanı olmasına rağmen) “Adana ve domates” haberlerinin altında, daha başlamadan yok olmaya yüz tutmuş müzik kariyerini, Durul Gence ile çalışmaya başladıktan sonra kurtardı ve işi tamamına erdirdi.
Yalnızca stüdyo ya da sahnelerde eşlik etmekle de kalmadı Gence’nin yaptıkları; nasıl şarkı söylenmesi gerektiğinden tutun da, sahnede nasıl durulacağına/davranılacağına kadar, her ama her şeyi gösterdi, öğretti Pekkan’a. Hatta (başta Sylvie Vartan’ın “La Maritza”sına olmak üzere) şarkı sözü dahi yazdı. Fikret Şeneş öncesi, Fecri Ebcioğlu’nun zayıf kaldığı bütün yönleri tamamlayan, süper star payesinin alınacağı yolları açandı Gence. Yanılmadı da. Sesine ve vokal biçimine çok güvendiği Pekkan, gelmiş geçmiş en büyük pop yıldızımız oldu.
Nefes alabildiği her boşlukta da (5’li ya da 10’lu) kendi grubunun plaklarını yaptı. Aralarında Bee Gees şarkıları da vardı bu plakların, “Şeyh Şamil” gibi (sonraları Ayna’nın da el atacağı) büyük hit’ler de.
19 Mart akşamı Ajda Pekkan yok (eh, süper star’ımızın vefa ile arasının iyi olmadığı hepimizin malumu) ama Nilüfer ve Nükhet Duru gibi 4 Yapraklı Yonca’nın iki ismi; Erkut Taçkın, Özdemir Erdoğan, Timur Selçuk, Fatih Erkoç gibi nevi şahsına münhasır dört yorumcu ve memleketin gelmiş geçmiş en iyi gruplarından Modern Folk Üçlüsü sahnede olacak.
Durul Gence’yi yalnız bırakmamak, orada olmak gerekir. Bu tür geceler tek bir gecedir; tekrarı da telafisi de yoktur. Sakın kaçırmayın.
Durul Davul ve Dostları [3D], 19 Mart 2013, Tim Show Center
NAİM DİLMENER
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.