CANI SIKILAN ADAM
31 Ekim 2021 Pazar 20:17
Herkesin yaptığını yapmayarak kendine farklı bir kimlik biçen sanatçılarımızın başında gelir Esin Afşar, tıpkı Ayla Algan gibi... Esin Afşar; Türk popuna, diğer meslekdaşları gibi başlamış, yüz binlerce satan, listelerin tepesine kurulan plaklar yapmış olmasına rağmen, daha sonra bambaşka bir yolda yürümüştür. Belki her şey kendiliğinden öyle gelişmiştir, belki 70’lerdeki her “yurt dışında ülkemizi temsil etme” aktivitesine kendisi seçilip gönderildiği için devamı böyle gelmiştir, ama sonuçta değişen bir şey olmamıştır.
Esin Afşar, müzikal yaşamının önemli bir bölümünü, ülkemizin köklü müzik geçmişini araştırarak ve bulduklarını dünyanın dört bir yanına yaymaya-tanıtmaya çalışarak geçirmiştir.
Hala da öyle yapıyor. Daha eski olmasına rağmen, ancak birkaç yıl önce satışa sunulabilen “Caz Yorumlarıyla Aşık Veysel” albümünden sonra, şimdi de “Yunus Emre & Mevlana Şarkıları” ile karşımızda. Bu topraklardan gelmiş geçmiş iki bilge insanın yazdıkları, Ergüder Yoldaş ve sanatçının bizzat kendisi tarafından bestelenmiş, yeniden hayat bulmuş.
1969 yılında yaptığı ilk 45’liğinde Yunus Emre söylemiş olan sanatçı, tam otuz küsur yıl sonra birbirlerini tamamlayan, birbirinin içinden Mevlana ve Yunus Emre’nin dizeleri ile boydan boya örülmüş bir albüm sunuyor bize. Yalanı ya da gerçeği, kendi üslupları ile dile getirmiş iki çınarın yaşam/hayat üstüne söyledikleri her şey burada: “İşitin Ey Yarenler...”
GEL DOSTA GİDELİM
Devlet Tiyatrosu’nun Çocuk Tiyatrosu bölümünde çalışırken basının da ilgisini çekmiş biriydi Esin Afşar. 1968 yılında şan dersleri almış olmasına rağmen, şarkıcılıktan değil sinemadan bahsediyordu gazetecilere: “İmkan bulursam tiyatronun yanısıra sinemada da oynamayı düşünüyorum...”
Buna fırsat kalmaz. Bir yıl sonra, yıllarını verdiği Devlet Tiyatrosu’ndan istifa edecek ve bir gece kulübünde sahneye çıkmaya başlayacaktır.
Bu ilk çalışmasında “devlet büyükleri”nin dikkatini çeker. Sanatçıyı çalıştığı kulüpte dinleyen zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil “sesini ve söyleyiş tarzını çok beğendiği Esin Afşar’a, yurt dışında Türkiye’yi temsil etmeyi” teklif eder. Eğer bu doğruysa (ben Ses dergisinin yalancısıyım), Esin Afşar’a daha şarkıcılık yaşamının ilk günlerinde yol görünecektir. Durmadan davet edilecek, gidecek gelecektir... Ama önce plak yapacaktır.
O yıllarda, henüz tam anlamı ile her şeyin yerli yerine oturmadığı Türk popunda, Altın Mikrofon Yarışması’nın etkisiyle Anadolu Pop akımı hakimdir. Tülay German, Barış Manço, Silüetler, Mavi Işıklar, Erol Büyükburç, Cem Karaca, Başar Tamer, Ayla Dikmen gibi isimler sayesinde bütün memlekete hakim kılınmış bu akıma uyan bir giriş yapar Esin Afşar. Tıpkı Hümeyra gibi Aşık Veysel’den bir deyiş seçmiştir: “Kara Toprak”. Hümeyra’nın “Olmasa (Güzelliğin On Para Etmez)” ile ortalığı resmen dağıtıyor olduğu bu sıralarda, “Kara Toprak” beklenen ilgiyi görmez. Ama bir sonraki plak olan “Yoh! Yoh!” bütün beklentilerin ötesine geçecek ve Esin Afşar ismini herkese ezberletecektir.
Sanatçının adı “Bayan Yoh Yoh”a çıkmıştır artık. Sonrası çok kolay olur. Aşık Veysel, Yunus Emre, Karacaoğlan’ın yanına Kul Himmet, Neşet Ertaş, Barış Manço ve Selmi Andak eklenir. Kalıcı olabilmek için bu kadarının da yetmediğini ve arkasında çok güçlü bir orkestra bulunmasının şart olduğunu da kavramıştır sanatçı. Sonradan ayrılıp Modern Folk Üçlüsü olarak yollarına yalnız devam etmeyi seçecek olan Selami Karaibrahimgil, Ahmet Kurtaran ve Doğan Canku adlı üç müzisyeni etrafında toplamış ve “Esin Afşar ve Arkadaşları” adı altında çalışmalara bu nedenle başlamıştır zaten...
Esin Afşar’ın “Yoh! Yoh!” sonrası yaptığı hiçbir plak “Yoh! Yoh!”un başarısına yaklaşamadı ama herbir plak beklenildiği gibi sevildi ve alıcı buldu. Ama asıl Esin Afşar isminin hep gündemde kalmasını sağlayan şey “uluslararası davetler” oldu. Ya bizzat resmi kurumlarımız tarafından o seçilip gönderilmekteydi, ya da yurt dışındaki kurumlar, doğrudan doğruya onu davet etmekteydiler. 1975 yılındaki ilk Eurovision elemelerine de “yurt dışında çok tecrübeli olma”nın ağırlığı ile katıldı ama, kendi bestesi olan “Canı Sıkılan Adam”, mahşer yerine dönmüş bu elemelerde kendini gösteremeyerek saf dışı kaldı. Esin Afşar’ın kulvarından bir giriş yapmışa benzeyen Ali Rıza Binboğa’nın üzerindeydi bütün gözler... Sonrasında her şey, herkesin bildiği gibi devam etti. Türk popu yavaş yavaş geri çekildi, arkasından da tamamen çöktü. 90’lardaki patlama ise, 70’li yılların bütün star’ları için olduğu gibi, Esin Afşar için de “çok geç” demekti.
Ancak Esin Afşar, yılların tecrübesi ile, gençlerle bir yarışa girmenin anlamsızlığını görüp, kendisini başka türlü konumlamasını bildi. Hala da öyle devam ediyor... “Yunus Emre & Mevlana Şarkıları”, kendisini artık genel pop kategorisi dışında görmeyi kabul etmiş ve bundan da hiç yakınıyora benzemeyen bir sanatçının, dinleyecek olana bambaşka kapılar açacak olan son albümü. Bu kapıyı çalıp çalmamak, günümüzün şarkıları ile aranızın ne durumda olduğuna bağlı. “Boğuldum” diyorsanız hiç durmayın.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Yoh! Yoh! – Disko – 45’lik
Gurbet Yorganı – Disko – 45’lik
Gel Dosta Gidelim – Odeon – 45’lik
Dert Şarkısı – Yavuz – 45’lik
Canı Sıkılan Adam – Diskotür – 45’lik
Sanatçının Kaderi – Diskotür – 45’lik
Özlem – Kalan – CD
Caz Yorumlarıyla Aşık Veysel – Yapı Kredi – CD
Yunus Emre & Mevlana Şarkıları – Ada – CD
NAİM DİLMENER
2 MAYIS 2002 PAZAR / RADİKAL
[email protected]
Diğer Yazılar
17 Aralık 2024 Salı 21:13
EMI, Türk popunun emektarlarından Hurşit Yenigün’ün önderliğinde çok parlak çok da sıra dışı bir projeye imza attı. EMI, Türk popunun altın çağı olan 70’lerden, o döneme sahiden damgasını vurmuş sanatçı ve şarkılardan bir demeti tek bir albümde getirdi önümüze. Nur Yoldaş, Banu, Melike Demirağ, İskender Doğan, Ercan Turgut, Kartal Kaan, Güzin ile Baha, Esmeray, Semiha Yankı ve Atilla Atasoy; o zamanlar bile bir araya gelememişken, bu sefer Hurşit Yenigün’ün önderliğinde toplandılar ve en önemli şarkılarını, Türk popunın tarihinde zaten çoktan yerini almış şarkılarını yeniden söylediler. Hepsi birden; Hurşit Yenigün’ün Sezen Aksu tarafından söylenmiş “Gölge Etme” adlı şarkısının üstüne yeniden yazılmış “Çok şükür tekrar kavuştuk birbirimize, bir hüzünlü şarkı oldu ayrılık bize” dizeleri ile açıyor albümü ve sırayla, birer birer en önemli şarkılarını söylemeye geçiyorlar.
11 Aralık 2024 Çarşamba 16:27
Kitsch’ten bol bir şey yoktur Türk topunda. Ama ‘en, en, en kitsch?’ diyecek olursanız Rana ve Selçuk Alagöz diyebilirim. Bütün bir müzik geçmişlerini, bizi eğlendirmek, keyiflendirmek, güldürmek üzerine kurdular… Bütün o kılık kıyafetler, şarkı sözleri, plak kapakları, Kızılderili tabloları, ‘Stüdyo Taç’ fotoğrafları, Malabadi Köprüsü’nde başlayan ve biten aşkların öyküleri, Edremit’ten Van’a bakmalar. Hepsi, hepsi parmak ısırtacak güzellikte. Alagözler koca bir tarihi böyle kurdular ve hâlâ devam ediyorlar.
17 Kasım 2024 Pazar 10:16
Tam dört yıl önce kaybetmiştik Hamiyet Yüceses’i, 10 Temmuz 1996 tarihinde. Türk Sanat Müziği’nin bu ‘ölmez’ şarkıcısı, 80’li yaşlarının hemen başında aramızdan ayrılmıştı. Yazılarımda; ‘ölmez’, ‘muhteşem’, ‘mükemmel’, ‘inanılmaz’ gibi sıfatları çok sık kullandığımı bu konuda cimrilik etmek bir yana aksine son derece bonkör davrandığımı herkes bilmekte. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, kimi zamanlar; okurun, bu sıfatları uygun bulduğum insanlara dudak büktüğünü ya da burun kıvırdığını hissetmiyor ya da duymuyor değilim. Benim ‘muhteşem’im, herkesin ‘muhteşem’i olmuyor kimi zamanlar. Bu, yazmakta ya da anlatmakta olduğum kişinin bu sıfatı hak etmiyor olmasından değil, herkesin, benim kadar abartmaya niyetli olmamasından kaynaklanmakta. Ama bu sefer, herkesin, hepinizin, benimle hemfikir olacağınızdan asla şüphe duymadan uçuşturacağım en şahane sıfatları... Yazının konusu Hamiyet Yüceses, öyle olunca da akan sular herkes için durmakta...
03 Kasım 2024 Pazar 09:24
Esmeray, tam da “Eski Dostlar” projesi içinde yer almış, çalışmanın – şarkı söylemenin tadını yeniden çıkartabilmeye başlamıştı. Hayat, daha fazlasına izin vermedi. Türk popunun gelmiş geçmiş en renkli şarkıcılarından biri olan Esmeray, daha yapacağı onlarca şey varken, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Şarkıcının anısına, geçtiğimiz günlerde özel bir gece düzenlendi. Bu gecede, başta, vefa duygusu en gelişmiş sanatçılarımızdan Sezen Aksu olmak üzere, epey sayıda isim sahneye çıktı, Esmeray şarkıları söyledi. Şimdi de, Tan Müzik, “Unutamadık Seni / Unutama Beni” adlı bir albüm verdi piyasaya. Otuz yıla yakındır şarkı söyleyen Esmeray’ın, müzikal geçmişinin en önemli anları – noktaları yer almakta bu albümde.
07 Ekim 2024 Pazartesi 22:49
Hepimizin ağzında aynı cümleler, aynı sloganlar: “Müzik piyasamız çöktü! Artık kim, neden albüm (ya da şarkı) yapsın ki? ADSL’ler, 3G’ler gürül gürül, daya aletini bedava doldur!” DMC’nin başındaki Samsun Demir’in bir televizyon programında söylediği gibi her şey; “Musluklardan bedava meyve suyu, gazoz, ayran aktığını düşünün; bunlara para verip de alan çıkar mı hiç? Müzik de öyle, musluklardan bedava akıyor şimdi.”
Demir’in metaforu doğru ve zekice. Şarkılar “Her şey serbest!” diye sular seller gibi (bedava elbette) kapışılıyorsa, içinde akrep olsun olmasın, kim elini cebine atar ki? Artık öyle olduğu içindir ki, daha az yazılıyor-yaratılıyor, bunların da daha azı yayınlanabiliyor. Çünkü kimsede moral-motivasyon kalmadı.
28 Eylül 2024 Cumartesi 19:52
Şu ‘Popstar’ ve benzeri yarışmalar, bir sürü şeyin yanında şunu da gösterdi: Herkes ünlü olmak istiyor. Şarkıcı, olmadı oyuncu, o da olmadı dizici, sunucu ya da futbolcu. Eh, kimseye “Ne gerek var şimdi, otur oturduğun yerde!” demeye hakkımız yok, isterler elbet; renkli hayat-eğlence bu işte, para bu işte. Böyle bir toplu isteğin elbette tatsız bir yanı da var. Hiç normal seyirci – dinleyici kalmayabilir geriye…
Ama, “Rekabet bunu gerektiriyor zaten” der, birbirimizi dinler ya da seyrederiz artık, bu saçma durum da böyle çözülür. Ünlü olmanın yolunu bir şekilde açmış olanlardan ikisinin, Bayhan ve Sezen’in albümleri henüz yayınlandı. Bayhan ilk, Sezen ise ikinci Ahmet Özden postasından.
15 Eylül 2024 Pazar 09:44
Yıl 2002: Alpay, “Küçük Bir Öykü... Best of (Volume One)” adlı albümünü DMC’den çıkartıyor. Türk popunun temelini atanların en başında gelen sanatçı, kırk küsur yıllık bir zamanı; hiç geri çekilmeden, arkalara kalmadan sürdürebilen tek kişi olarak müzikal yaşamını sürdürmekte. 60, 70 ve 80’lerde hep başa oynamış bu ulu çınar, tıpkı 90’larda yaptığı gibi, 2000’lerde de, genç kuşak şarkıcılara meydan okuyor, “ben hala buradayım” diyor. Geçen yıl, müzikal yaşamının en güzel albümlerinden biri olan “Tango & Latin”i yayınlamıştı, bu yıl da bir “best of” ile karşımızda. Kırk küsur yıllık süre içerisinde, yüzlerce isim geldi geçti Türk popundan. Bırakın eski günleri, 90’ların ilk yarısında ortaya çıkan genç isimler bile sıralarını savdı, unutulup gitti. Alpay hala şarkı söylüyor, biz hala dinliyoruz.