NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

BEŞ DİVA

24 Temmuz 2020 Cuma 09:05
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Bırakın Ajda Pekkan’ı; daha Nilüfer, Sezen Aksu, Nükhet Duru bile yokken onlar vardı. 5 diva: Ayten Alpman, Rüçhan Çamay, Tülay German, AyFeri ve Gönül Turgut... Caz’a gönül vermiş, hep caz söylemek istemiş ama Türkçe şarkı talebinin artması üzerine Türk Popu’na bir giriş yaparak temelini atmış, harcını karmış beş emsalsiz isim, beş öncü. Bir süredir Açık Radyo’da yapmakta olduğum “Dünya Dönüyor” adlı programda, sıklıkla şarkılarına yer verdiğim bu beş isim ile ilgili epeyce e-mail geldi. Sorulan soruların büyük bir kısmı; popülerliklerini, yaptıkları plaklarla 70’lere de yayabilen Ayten Alpman ve Rüçhan Çamay ile 90’larda yayınladığı kitaplarla yeniden “ben burdayım” demiş olan Tülay German hakkında değil ama, Gönül Turgut ve AyFeri hakkındaydı.

“Kim bunlar, hiç duymadık” diyenden, “hayal meyal hatırladık” diyene; “şimdi nerdeler, ne yapıyorlar” diyenden, “bunlar ne olağanüstü sesler böyle” diye haklarını teslim edene kadar epeyce mail. “Sorumluluklarının bilincinde bir eski 45’likçi” olarak, bu iki büyük ismi size yeniden anlatmaya karar verdim. Tek başlarına değil de, (hem zenginlik olsun, hem de o dönem gözlerinizin önünde bir parça daha net canlansın diye) bunu, aynı dönemde ortalığı birbirine katmış diğer eşsiz üç sanatçı ile birlikte yapayım dedim. Türk Popu, giderek daha fazla “kadın sesi” egemenliği altına giriyor diyenler, geçmişi unutmuşa benzer, Türk Popu, zaten böyle bir standart tutturarak işe koyulmuştu. Her zaman divalardan diva beğenme imkanımız oldu, bunun nedeni de bu beş eşsiz divaydı.

 

BİZ BÖYLEYİZ

Beşlinin içinden kendini ilk gösteren Ayten Alpman’dır. Daha okul sıralarında kendisini gösteren müzik tutkusu, bir başka müzik aşığı olan İlham Gencer ile tanışılınca amatör olmaktan çıkacak ve profesyonel bir yola girecektir. Alpman ve Gencer’in, İstanbul Radyosu’ndaki programlar ile başlayan birliktelikleri, ikilinin evliliğinden sonra, (başta Kervansaray olmak üzere) sahnelerde de taşınır ve 50’lerin sonu, 60’ların başında 78’lik plaklarla devam eder. Ayten Alpman’ın, Necip Celal’in meşhur “Özleyiş” tangosunu “Tango Tomorrow” haline getirip alkışları topladığı sıralarda, şarkıların artık Türkçe söylenmesi ile ilgili de binbir çeşit fikir üretilmekte, plan yapılmaktadır. Bunun şerefine de İlham Gencer nail olacaktır. Fecri Ebcioğlu’nun “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş”u Türk Popu’nun ilk “resmi Türkçe” şarkısı olacak ve bunu söylemek İlham Gencer’e kısmet olacaktır.

Ayten Alpman ise, Türkçe şarkı söylemeyi aklının ucundan bile geçirmemektedir. 70’lerde, “Memleketim”, “Yanımda Olsa”, “Tek Başına” gibi büyük hit’ler çıkaracak olan Ayten Alpman’ın o sıralarda düşündüğü tek şey caz söylemektir. Caz dışında hiçbir müzik türü Ayten Alpman’a bir şey ifade etmez... Tıpkı Rüçhan Çamay gibi. Rüçhan Çamay da, hem sesi, tekniği, hem de güzelliği ile özellikle 50’lilerin ikinci yarısında büyük bir star haline gelmiştir. Başta Radyo Dünyası ve Radyo Haftası olmak üzere, çoğu dergi ve gazete, sanatçıyı kapak yapmaktan, çarşaf çarşaf röportajlarını basmaktan bıkmaz, usanmaz. Çamay’ın ünlü film yapımcısı Turgut Demirağ ile yaptığı herkesi kıskandıran evliliğin ve sonrasında süren ihtişamlı yaşamın elbette bunda etkisi vardır ama asıl neden Rüçhan Çamay’ın en iyi caz şarkıcılarımızdan biri olmasıdır. Çamay da, Ayten Alpman gibi, patlayan Türkçe şarkı dalgası konusunda aynı şeyleri düşünür: “Aman benden uzak olsun da...” Ama bir noktadan sonra bulaşmak durumunda kalacaktır o da. Caz çalınan–söylenen yerler giderek boşalacak ve herkes Türkçe söylenen yerleri doldurmaya başlayacaktır. Bunun ilk farkına varan da Tülay German olur. Müziğe girişi bu iki isimden çok sonraya dayanan Tülay German, Türk Popu’nun isimsiz kahramanlarından Erdem Buri’nin yol göstericiliğinde, çok çabuk bir şekilde caz’dan cayacak ve bir yandan aranje edilmiş türkü (Burçak Tarlası), bir yandan beste (Yarının Şarkısı) derken Türk Popu’nun temellerini bile isteye, planlı bir şekilde atmaya başlayacaktır.

 

DÜNYA DURMADAN DÖNÜYOR

AyFeri ve Gönül Turgut’un müzikal serüveni aşağı yukarı aynı yıllarda başlar. Belki AyFeri’nin bir – iki yıl önceliği vardır ama bu kadar farkın divalar arasında lafı bile olmaz. Her ikisi de caz söyleyerek işe başladı, çeşitli orkestralarda solist olarak “dans müziği” yaptı, İspanyolca–Fransızca–İtalyanca–İngilizce şarkılar söyledi. “Şantöz” olarak tek başına çalışmanın, “solist” olarak bir orkestra ile çalışmanın önüne geçtiği yıllarda da tek başlarına sahneleri fethettiler. Türkçe şarkı dalgasına da hiç direnmediler. Teklifler gelmeye başladığında, stüdyoya girip plaklarını yaptılar. İkisinin arasındaki bir başka ortak nokta da, Türk Popu’na elveda dedikleri tarih.

Her ikisi de hemen 70’lerin başında terkedip gitti bizi. Gönül Turgut, bir ara Beşiktaş’ın da başkanlığını yapacak olan Mehmet Üstünkaya ile evlenip bu işe nokta koydu; AyFeri ise, konser vermek üzere bir aylığına gittiği Tahran’a temelli yerleşmeye karar verdi. Bu iki güçlü sesin, hemen 70’lerin başında hayatımızdan çıkıp gitmiş olmaları, günümüzde hiç hatırlanmıyor olmalarının en büyük nedeni işte... Yazının girişinde; “Açık Radyo, e-mail” diyerek, bu yazıyı yazma nedenimi hem entelektüel hem de interaktif gerekçelere dayandırdım. Ama böyle yapmak için bir sebebim daha vardı: Geçen hafta, Ayten Alpman’ın evinde verdiği bir yemekte, Tülay German (o Paris’te biliyorsunuz) hariç, bu dört diva bir araya geldi. Yalnız onlar değil; Metin Ersoy, Ömür Göksel, Şevket Uğurluer de. Ben ve Hakan Eren de, bir süredir yapılmakta olan bu tür yemekli toplantıların (Türk Popu’nun geçmişine layıkıyla eğilen nur yağdırıcılar olarak) baş konuklarından olduk.

Yenilip içiliyor, konuşuluyor, hatırlanıyor, anlatılıyor. Esprilerin, hikayelerin bini bir para. “Bu eski yıldızlar nereye gider ne yapar, ne yer ne içerler” diye merak edenler için anlattım bunları. Hepsinin keyfi yerinde. Müzikle ilgilenmekten, takip etmekten hiç vazgeçmemişler. Ama bambaşka bir çağa girilmiş olduğunun da farkındalar. Artık çoğu insana olduğu gibi, onlara da pek kucak açmıyor olan yeni bir çağ. Ama bunun umurlarında olduğunu söylemek çok zor. Öyle çok şey görüp geçirmiş, hayatlarını dolduracak o kadar çok şey olup bitmiş ki, kalkıp da, 90’lar dalgası içinde kendilerine bir yer aramaya ihtiyaçları hiç olmamış.

Onlar erdi muratlarına...

 

BULURSANIZ KAÇIRMAYIN

Kim Demiş Aşk Yalandır Diye / Ayten Alpman – Grafson - 45’lik

Yarının Şarkısı / Tülay German – Ezgi – 45’lik

Rüzgarlı Bir Akşam Üstü / Rüçhan Çamay – Regal – 45’lik

O Yaz Gecesi / Gönül Turgut – Regal – 45’lik

Dünya Dönüyor / AyFeri – Aras – 45’lik

 

NAİM DİLMENER

[email protected]



Diğer Yazılar