İNADINA AKSİYON!
Bilgisayar sistemlerini bozarak dünyayı felakete götürebilecek bir cihaz... CIA, kötü ellere düşmesin diye Paris’te ‘parasıyla’ cihazı ele geçirmek isterken ortalık karışır ve iş büyür. Çünkü masada artık CIA’den Mace’in yanı sıra Alman İstihbaratı’ndan Marie, MI6’ten bilgisayar dâhisi Khadijah ve Kolombiyalı terapist Griciela vardır. Grup, düşmana karşı ortak tavır alırken meseleye Çin kanadından Lin Mi Sheng de dahil olur...
Malum, günümüz sinemasında kadın ajanlar uzun bir süredir Mata Hari türü istihbarat toplama görevlerinin ötesinde bizzat sahada boy gösteriyorlar. Dövüş tekniklerine hâkimler, çok iyi silah kullanıyorlar, zekiler ve arada bir de aşk meşk konularına girebiliyorlar. Luc Besson’un ‘Nikita’sından Charlize Theron’lu ‘Atomic Blondie’ye ve Jennifer Lawrence’lı ‘Red Sparrow’a uzanan yol bahsettiğimiz. Simon Kinberg’in yapıtı ‘Kod 355’ (The 355) ise öyküsünü dünyayı felaketlerden korumak üzere ‘kadın dayanışması’yla hareket eden ajan karakterlerini çoğaltarak anlatıyor. Günümüz siyasi dengeleri, Çin’in dahli, Mace’in ‘Jason Bourne’vari şekilde ‘örgüt dışı’ kalması gibi unsurların dışında ‘Kod 355’, ‘modern ajan filmleri’nin temel düsturu, dünyanın çeşitli merkezlerine uğrama (Washington, Paris, Londra, Berlin, Marakeş, Şanghay) gerekliliğinin de üstesinden geliyor.
Adını Amerikalı ilk kadın casuslarından birinin kod ismi olan ‘355’ten alan yapım kimi yerlerde mantığımızı zorlasa da aksiyonseverler için uygun bir seçenek sunuyor. Jessica Chastain, Diane Kruger, Penelope Cruz, Lupita Nyong’o, Bingbing Fan gibi isimlerden oluşan kadro da “Kadın James Bond olur mu” sorusuna cevap veriyor: “Tabii ki, neden olmasın?” UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/15.01.2022)