BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ...
Zamanımız, Ankara: Kadınlara bağlanma ve ilişki sürdürme konusunda problemler yaşayan Kerem, sürekli takıldığı barda şarkı söylerken etkilendiği Defne’ye bir şekilde ulaşır ve birlikte olur. Peki ya sonrası?
1960’lar, İstanbul: Bir tamircide çalışan Rum kökenli Niko, motosikletine çarpan arabadaki lise öğrencisi Sema’yı görür görmez âşık olur. Elvis Presley tarzı giyimiyle dikkat çeken genç, ısrarlı çabalarıyla ilgi duyduğu kıza sesini duyurur! Lakin dönemin siyasal iklimi bu hayat yokuşunun başındaki iki insanın kuracakları olası bir geleceğe engel olur... Kıbrıs’ta yükselen gerilim, ülkedeki faşist odakların Türkiye’de doğup büyümüş Rum kökenli vatandaşlarımıza yönelttiği baskı ve öfkeyle birlikte dengeleri bozar. Niko, ailesiyle birlikte Yunanistan’a göçmek zorunda kalır ve bu aşk burada biter!
Ömer Faruk Sorak’ın 2011 tarihli çalışması ‘Aşk Tesadüfleri Sever’e bir kaza sahnesiyle bağlandığı ve bu kez yönetmen koltuğuna İpek Sorak’la birlikte oturduğu ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’, iki farklı zaman diliminde ilerliyor. Film süresi boyunca paralel bir anlatım izliyor ve iç içe geçişler eşliğinde iki öyküye de vâkıf oluyoruz. Siyasetin gölgelediği ve nihayetinde ayırdığı aşk yürek yakarken günümüzdeki hikâyede önümüze gelen ilişkide de Cem karakteri ön planda ve çizdiği portre, yeni bir ‘Issız Adam’ tarifi. Daha sonra adımlar ilerledikçe bu yakadaki öykü bizi, “Tamam, böyleyiz de bir sor bakalım, neden ‘Issız Adam’ olmuşuz”a getiriyor.
‘Aşk Tesadüfleri Sever’in yer yer zorlama bölümleri vardı, ‘2’nin çok daha iyi bir film olduğunu, seyircinin gözyaşlarına başvurma isteğini de daha zarifçe ve ince gerçekleştirdiğini söyleyebilirim. Ayrıca bu ikinci adımda hikâyenin nereye evrileceği çabuk anlaşılıyor (ya da “Ben hemen anladım!”) ama sinemasal anlatım bu handikap gibi görünen durumun üstesinden geliyor ve filmi sonuna kadar hissederek izliyorsunuz. Öncelikli problem ise galiba süresi. Evet, film sonrası sinema yazarı dostum Olkan’ın (Özyurt) belirttiği gibi “Tamam da nihayetinde 50-60 yıllık meseleleri anlatılıyor” uzunluğa ilişkin bir gerekçe olabilir ama yine de az-biraz kısalabilirdi gibime geldi. Öte yandan ilk öyküdeki ‘siyaset günlerinde aşk’ teması, bana Tomris Giritlioğlu’nun ‘Hatırla Sevgili’ ve ‘Güz Sancısı’ gibi dizi ve filmlerini de hatırlattı.
Oyunculuklara gelince: Kerem’de Yiğit Kirazcı, Defne’de Nesrin Cavadzade gayet iyiler. Niko’nun gençliğinde Aytaç Şaşmaz ve Sema’nın gençliğinde de Elif Doğan çok başarılı. Ama ben belki de az ve öz karşımıza gelmesi bakımından ‘kuşağımın oyuncusu’ Uğur Polat’ı kısa rolünde çok beğendim. Zuhal Olcay’ın da rolüne oturduğunu söyleyebilirim. Polis baba Kemal’de Erkan Can, Aylin’de Türkü Turan her zamanki gibi iyiydiler.
Ayrıca filmde dinlediğimiz ‘Bir Rüya Gördüm Dün Gece’, ‘Sen Benim Şarkılarımsın’, ‘Acılara Tutunmak’, ‘Elbet Bir Gün’, ‘Sensiz Saadet Neymiş’ gibi şarkılar da fazlasıyla güzel, etkileyici ve nostaljikti.
Toparlarsak; senaryosunu Nuran Evren Şit’in kaleme aldığı ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’ ilgiye değer bir yapım; popüler sinemamızın bu tür iyi anlatılmayı başarılmış öykülere ve filmlere ihtiyacı var diye düşünüyorum. Kaçırmayın derim... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/01.02.2020)