Konuk Yazar

BİR BEDENDE ÜÇ RUH!

06 Haziran 2020 Cumartesi 13:50
BİR BEDENDE ÜÇ RUH!

Hollywood’un verimli senaristlerinden Nunnaly Johnson (“The Woman in the Window/ Penceredeki Kadın”, “The Desert Fox: The Story of Rommel / Çöl Aslanı” ve “How to Marry a Millionnaire / Milyoner Avcıları” gibi farklı türlerde filmleri kaleme alan isim) “The Three Faces of Eve / Üç Ruhlu Kadın” ile 1950’lerde hayli ilgi gören psikanaliz, hipnoz gibi yöntemlerle yükselişe geçen psikiyatriye de yönelmiş. Filmin tek Oscar adaylığı ise en iyi kadın oyuncu dalında ve Joanne Woodward bu ödülü alnının teriyle kazanmayı başarmış. Woodward sonra üç kez daha Akademi Ödülleri’nde aday gösterilecek ama, sahip olduğu tek heykelciği, bu filmde üç farklı karakteri bedeninde taşıyan Eve karakteri sayesinde elde etmiş.

Film gerçek bir olaydan yola çıkılarak iki psikiyatrist tarafından yazılmış bir kitaba dayanıyor. Aslında vakanın 26 farklı karaktere sahip olduğu teşhis edilmiş. Fakat Nunnaly Johnson senaryoyu da yazıp çektiği filmde üç karakterle hikayeyi sınırlamış.

Joanne Woodward’ın canlandırdığı Eve White, eşi ve küçük kızıyla birlikte yaşayan, sessiz, içe dönük sıradan bir ev kadını. Eşi ile birlikte psikiyatrist Curtis Luther’ın (Lee J. Cobb) muayenehanesine geliyor ve Eve’in çektiği baş ağrısı ve geçici baygınlıklardan bahsediyorlar. Fakat kısa süre sonra Eve’in Eve Black adlı kendisine tam tersi bir karakteri de bedeninde taşıdığını öğreniyoruz. Son derece hoppa, eğlenmekten, içki içmekten ve dans edip flört etmekten başka şey düşünmeyen Eve Black’in varlığı çiftin boşanmasına giden süreci de başlatıyor. Çünkü Eve Black’in bencilliği ve taşkın ruh hali bazen küçük kızına şiddet uygulamasına bile varıyor. Bir yandan da Eve Black belli ki Eve White’ın bastırdığı pek çok duygu ve dürtünün toplamı. Eve White’ın cahil ve sıkıcı eşi Ralph (David Wayne) ne bu iki Eve’i ne de herhangi başka bir kadını mutlu etmekten çok uzak biri olduğundan, Eve Black’in varlığı daha da anlam kazanıyor.

Eve Black’i, esas kahramanımız Eve White’ın alter egosu diye düşündürten filmde Joanne Woodward’ın karakterler arasındaki geçişi keskinleştiren oyunculuğu gerçekten de göz doldurucu. Aslında filmin klişe deyişle yükünü omzunda taşıyan da Woodward. İki Eve arasında tuhaf bir rekabet ve çatışma devam ederken bir üçüncü karakter, Jane de ortaya çıkınca Woodward bu yeni karakteri de hakkıyla temsil etmeyi başarıyor. Bu mutlu sonla biten hikaye, Eve’in iki karakterinin ortadan kaybolup Jane’in ipleri eline almasıyla sonuçlanıyor. Peki film Eve’in finale doğru yaşadığı katarsis dolayısıyla bu karakter bölünmesini sağlam ve mantıklı bir nedene dayandırıyor mu derseniz, buna olumlu cevap vermek güç. Bazı filmleri oyuncu performansları dolayısıyla izlemek ayrı keyif veriyor. Filme dair www.imdb.com’da yer alan bir anekdota bakılırsa Lee J. Cobb’ın canlandırdığı Doktor Luther karakteri Orson Welles’e teklif edilmiş, fakat Welles “Touch of Evil /Bitmeyen Balayı” gibi bir diğer başyapıtını yönetmeyi tercih etmiş. Fakat senaryoyu okuduğunda yönetmen Nunnally Johnson’a Eve rolünü kim oynarsa Oskar kazanacağını söylemiş ki, Joanne Woodward bunu başarmış! EBRU ÇELİKTUĞ



Diğer Yazılar