´OBSESYON´UN EĞLENCELİ HALİ
"Tutkulu bir plak koleksiyoncusu... Koleksiyonuna yeni plaklar katmak için İstanbul’un muhafazakâr sokaklarında porno resimler/filmler pazarlıyor. Karısını, kızını, bütün dünyayı bir kenara bırakmış. Sezenak Su Çince bir plak mı yapmış ne, onun peşinde. O plak için yapmayacağı şey yok. Hatta..." Böyle yazıyor, alemin en kral adamlarından Naim Dilmener’in Doğan Kitap’tan çıkan yeni romanı ‘Obsesyon’un arka kapağında... Şaşırtıcı değil. Birisi tutkulu bir koleksiyoncunun romanını yazacak idiyse, bu elbette yıllarını, hatta hayatını bu işe adamış ama romanının kahramanı Selami’nin aksine, bunu sevgili karısı Belinda ve biricik oğullarını asla imal etmeden yapmış Naim Dilmener olacaktı.
Türkiye panoraması sunuyor
Ama belki şaşırtıcı olan, ‘Obsesyon’ romanının bir koleksiyoncunun plak tutkusu ya da Sezen Aksu’nun yazdığı gibi ‘Biraz deliliğe benzeyen ünlü fan ilişkisinin’ çok daha ötesine; ülkenin ve de en çok İstanbul sokaklarının bugünkü haline son derece sahici ve ‘neşeli bir ışık’ tutmasında. Ki hele bu ikincisinin ne kadar zor olduğunu
tahmin edebilirsiniz.
Kendisini “Ben hatasıyla sevabıyla, takıntısıyla, saplantısıyla, yalnız yaşaması gereken biriydim. Şuraya gidiyorum buradan dönüyorum diye hesap vermelerin adamı da değildim, el emeği göz nuru koleksiyonumu kendi çocuğuma talan ettirecek biri de” diye tanımlayan anti kahramanımız Selami’nin metrobüs maceraları bile tek başına bir Türkiye panoraması sunuyor. Hem de en traji komiğinden. Buna bir de nadir bulunan bir plak uğruna giriştiği mücadelelerdeki muhataplarını, geçimini sağladığı uydu kanallarından porno kaydetme işindeki müşterilerini, mahvettiği için her gün bir kere daha mutlu olduğu evliliğinin hayatına kattığı mecburi ‘akrabaları’ ve en ateşli tartışmalarını yaşadığı ‘Canımın içi’ lakaplı iç sesini katın, ortaya tadına doyulmaz bir serüven çıkıyor. Bir tek baba olarak kızına karşı gerçekten yumuşak kalbi, ama ona koleksiyonunu unutturup sorumluluklarını hatırlatacak kadar değil.
Sezenak Su’dan Seldabağ’a, Ergen Şoray’dan İlham İren’e bir dolu müzisyenimizi isimleri deforme ederek maceraya dahil eden Naim Dilmener, kendisinden de “Koleksiyoncuların hem sevdiği hem de biraz ukala bulduğu Nail Hardener” olarak söz etmekte... Şarkılar, filmler, mekanlar hep bu şekilde; ‘hem tanıdık hem yepyeni’ halleriyle yer almış romanda. Naim Dilmener’in kıvrak, matrak, su gibi akan kaleminin alameti farikalarından olan yeni türetilmiş sözcükler de cabası.
Bakarsınız devamı gelir
Her şey bir yana; bu hayli bencil, yılan dilli, biraz üç kağıtçı, aslında pek de
arkadaşınız olsun istemeyeceğiniz Selami, etiyle kanıyla, kiloyla satın alıp haftada bir değiştirip çöpe attığı iç çamaşırlarından ötürü, kokusuyla canlanıp karşınıza oturuyor, size anlatıyor adeta. Öyle yaşayan ve ilginç bir karakter ki kapılıp gidiyorsunuz. Bakarsınız devamı gelir maceralarının. ASU MARO (MİLLİYET/06.04.2018)