1970’lerin ilk yarısı; İtalya’nın güneyindeki Campania bölgesinde kurulan genç müzik gruplarından biri de La Nuova Frontiera. Beş kişiler ve tatil yörelerindeki gazinolarda, kulüplerde sahne alarak harçlıklarını çıkarıyorlar. Yıl 1974 ve onları dinleyen bir yapımcı plak teklifinde bulunuyor. Vurucu romantik besteleri var. Öncelikle isimlerini değiştiriyorlar ve I Santo California adını alıyorlar. İsim, ‘Santo Californialar’ demek. İtalya için sorun yok da, İtalya dışındaki müzikseverler, daha sonra, baştaki ‘İ’yi ingilizce ‘’ben’ olarak algılıyor; Türkiye’dekiler dahil.
Bu arada, mevcut hükumetin politikalarına karşı 1 Şubat 1997’de ‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’ eylemi başlıyor ve insanlar her gün saat 21.00’de bulundukları mekanın ışıklarını bir dakikalığına karartıyor. Özel radyolar da, bir dakikalığına ‘Bi Şey Yapmalı’ şarkısını çalıyor. ‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’ı yürüten sivil toplum örgütlerinin hemen benimsediği Moğollar şarkısı, 1 Mayıs’larda, mitinglerde, yürüyüşlerde de başrole soyunuyor.
Bizde de bir dönem çok sevilmiş İngiliz müzisyen Chris Rea (vokal, tuşlular, gitar) havaalanında toprağa ayak bastıktan sonra karısını arayıp 20 dakika sonra evde olacağını söylüyor ve arabasıyla yola koyuluyor. Kullandığı yol Londra’nın ünlü M4 otobanı; akıcılığıyla ünlü. Ancak, o anda adeta otoparka dönüşmüş gibi; taşıtlar milim milim ilerleyebiliyor. Chris Rea direksiyonda düşüncelere dalıyor ve hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmeye başlıyor.Hayaller, anılar, düşünceler, pişmanlıklar… Metafor hazır; hayatın geriye dönüşü yasak yolu ölüme doğru akıp gidiyor…
Yeşim, aranjmanla yerli popa adım atmayacak deniyor ve Şemi Diriker’e (asıl adı Erol Tanır) iki beste ısmarlanıyor. Yurdatapan’ın düzenlemeleriyle, Dün Bugün Yarın’ın stüdyo performansıyla, Diskotür etiketiyle 1974’te ilk 45’lik yayınlanıyor. A yüzü Aşk Alfabesi, arka yüz ise Olmaz Böyle Şey. B yüzü daha çok tutuluyor ve Yeşim, HEY dergisi okurlarınca 1974’ün Ümit Veren Kadın Şarkıcısı seçiliyor. Tek kanallı, siyah beyaz TRT ekranında dört dakikalık bu şarkı sık sık yayınlanırken Yeşim’in lakabı ‘Olmaz Böyle Şey’ takılıyor. Şarkı, Yeşilçam filmlerinin de yardımıyla bugüne dek aynı tazelikte ulaşıyor…
İlk albümüne adını veren, dönemin gözdesi bossa novaya uğrayıp enstrümantal rumbayla devam eden bu şarkının adı La Playa; Fransa ve 450'ten fazla ülkede liste başı oluyor. Şarkının sözleri de var ama Ciari, enstrümantal halini çok sevdiği için risk alıp sözsüz versiyonunu hazırlıyor. Daha 20 yaşında ve birkaç milyon satan bu plağıyla uluslararası yıldız artık Ciari.
Kayıtlarda Kurtalan Ekspres’in çaldığı Hal Hal, dönemin favori gençlik dergisi HEY’in listelerinde beş hafta ‘1 numara’da kalarak Şoray’a ‘altın plak’ getiriyor. B yüzünde İyi Diyelim İyi Olalım’ın (söz: Ülkü Aker- müzik: Selami Şahin) yer aldığı 45’likle mütevazı sesli Şoray da altın plak sahibi artık. 1980 sonuna doğru Barış Manço, şarkıyı bu kez kendisi söylemek istiyor ve Ahmet Güvenç’in düzenlemesiyle, adını da Halhal (yapışık) yaparak çıkarıyor. Manço da Halhal’la HEY’de beş hafta ‘1 numara’da oturuyor…
Sıra, kendi soyadlarıyla ilerlemekte. La Bionda adıyla 1978'de Dieter Bohlen’in (Daha sonra Modern Talking olarak tanıyacağımız) yazdığı Sandstorm adlı balladı da içeren La Bionda albümünü çıkarıyorlar. Sandstorm diskoteklerde fırtına gibi eserken aynı albümden One For Me, One For You daha orta yolcu müziksevere seslenerek kısa sürede hitleşiyor. Şarkı halen birçok reklama ve ticari filme misafir olmakla meşgul. Türkiye’de de sevilmiş ve liste başı olmuş Sandstorm ise 10 dakikayı aşan uzunluğuyla etkinliklikleri mekan tutmaya devam ediyor.
Doksanlar’da yerli poptan çıkan en güzel şarkılardan biri Aldatıldık. Söz ve beste Sezen Aksu’nun; düzenleme ise Attila Özdemiroğlu’nun. Yorum ise tek şarkıyla ve ‘zamanla’ herkesin beğenisi kazanmış Rengin’in. Zamanla diyoruz çünkü, hiç magazin kumaşı olmayan Rengin sadece müzikal güçle ilerlemeye çalışıyor. Yapımcı Şahin Özer de albümü önceleri kaset olarak bastığından, radyolarla diskotekler Aldatıldık’ı kasetten aramaya üşeniyor ve bütün iş videoklibe kalıyor.
Belçikalı Michael Gaspar’ın, Avrupa’da şansını denemek isteyen bir grup Afrikalı genç müzisyen tarafından kapısı çalınıyor. Gelenler Zaireli şarkıcı Steve Banda Kalenga ile Angolalı arkadaşları. Hemen kollar sıvanıyor ve ilk iş olarak gruba Black Blood adı bulunuyor. Devamında ilk 45’liğe olarak iki şarkı seçiliyor: Marie Therese ile A.I.E. (A Mwana). A.I.E (A Mwana) 1971 tarihli Aieaoa’nın Swahili dilindeki versiyonu. Belçika’ya yayınlanan şarkıyı kim anlayacak bu sözlerle? Ama ne gam; soul ile funk yerinde olsun, tempo herkesi dansa davet etsin, yeter.
Not Responsible da işte aynı yılın şarkısı. Uğurluer, o günlerde ABD ve Avrupa’yı kasıp kavuran şarkıları Türkiye’de en iyi söyleyen isim olarak biliniyor. Not Responsible şarkısını 45’lik yapıyor. Yıllar sonra TRT’deki Anılarla Müzik programına Not Responsible’ı jenerik şarkısı olarak seçince, parça yeniden popüler hale geliyor ve bir kez daha çok seviliyor. İnternete koyulan bazı mesajlarda parçanın söz ve müziğinin Şevket Uğurluer’e ait olduğu yazılı. Oysa şarkı Helen Shapiro’nun bir hiti. Söz ve müziğinin altında da Mark Borkan ile Ben Raleigh isimleri yazılı.
Ancak, şarkının gerçekten güzel olduğuna ve daha büyük bir başarıyı hak ettiğine inanan iki kişi çıkıyor ortaya: Birincisi, 1990 yapımı Vahşi Duygular/ Wild at Heart filminde Wicked Game’in enstrümental halini kullanan yönetmen David Lynch. Diğeri ise Atlanta'nın en önemli Top 40 radyo istasyonu Power 99’nın müzik direktörü Lee Chesnut. ‘Wild at Heart’ü üçüncü kez izlemiştim. Her seferinde filmdeki bu hipnotik enstrümantal şarkı beni daha da heyecanlandırıyordu. Albüm versiyonunda Chris Isaak'ın inanılmaz güzel sesinin olduğunu keşfedince gerçekten şaşırdım. Program yönetmenimize, 'Bunu iki gün radyoda yayınlayalım, bakalım ne olacak' dedim. Power 99 şarkıyı ilk kez çaldığında, istasyonun telefonları kilitlendi.’
Ve 1993 tarihli dördüncü albüm Ankara’dan Abim Geldi zamanı. Yerli popun daha çatlayıp patlamadığı günlerde Gibi Gibiyim parçasının yardımıyla Gündoğarken’in en fazla satan yapıtı oluyor albüm. Bütün parçalar güzel de, bir tanesi o kadar ‘sıcacık’ ki kısa zamanda Türkiye’nin sevgisini kazanıyor Ankara’dan Abim Geldi. Sözler nostaljik değil, romantik değil; ama ilk dinleyişte insanın yüreği burkuluyor; gözlerde yaşlar. Otuz yılı aşkın süredir aynı tazelikte hayatımızda. Beste ve sözler İlhan Şeşen’in. Ankara’dan gelen ise Ankara’da görevli, Hava Kuvvetli’nde pilot, subay ağabey Turhan Şeşen; hani gruba isim koyan, Burhan’la Gökhan’ın babaları.
Şarkının girişinde bir kadın önce cırtlak sesiyle kimsenin kıpırdamamasını, paralarını vermeyenleri vuracağını söylüyor. Hemen ardından Bobby Farrell sözleri sarf edenin kimliğini açıklıyor: “This is the story of Ma Baker…” Bilgiler devam ediyor: Bu, Fırıncı Ana’nın Hikayesidir. Şikago’nun en acımasız hatununun. Acımadan adam vurur, para için banka soyar… Dört oğlu da acımasızdır; Ma Baker’ın onlara tek öğüdü ‘Kimseyi ardınızda bırakmayın’dır...
Albümdeki tüm parçalar değerli ama bir tanesi var ki, Ahmet Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim kitabında yer alan Terk Etmedi Sevdan Beni’ye Cem Karaca’nın kaleminden çıkan bestesiyle, 11 dakikaya yaklaşan süresiyle ülkede daha önce görülmemiş kalitede, üst düzey rock yorumuyla şaşırtıyor, sevindiriyor, umutlandırıyor... Doruk Onatkut’un İstiklal Caddesi’ndeki stüdyosunda analog doldurulmuş Sevdan Beni, albümün arka yüzüne B-1 olarak koyulmuş.
Eylül 1978’de gelen Die Mensch Machine (The Man Machine) albümü, grubun melodi zenginliğiyle makinelerin ilginç, hassas bir füzyonuydu. Albümün repertuvarındaki Das Modell gelecekte Kraftwerk'in en popüler şarkısı olacak, Kraftwerk'i Almanya'dan çıkarıp 'Avrupalı grup' yapacaktı... Emil Schultz bir modele aşık olmuş, eline gitarı alıp yüreğinden gelen sözleri bestelemiş ve parçayı Kraftwerk’teki dostlarına dinletmişti. Parça yoğun bir gün geçiren modelin yaşadıklarını anlatıyordu özetle.
Bülent Ortaçgil pek önemsemese de en sevilen, hiç eskimeyen şarkılarından oldu Şık Latife. Belki diğerleri gibi derin mesajları ya da entelektüel tadı yoktu ama bir sinema filmi, videoklip gibi akıp gidiyordu gözler önünde kentli kadının yalnızlığı, mutsuzluğu, rutini. Kalabalıkların ortasında bir başına kalmış Şık Latife’nin öyküsü albümde hemen öne çıkmış, inci gibi işlenmiş düzenleme, akustik çalmalar bu hınzır mizahı başarıyla sarmalamıştı.
Sözler de önemli; ‘Topraktan geldik, toprağa dönüyoruz’ gibi İncil’den alıntılar, ‘Hepimiz rüzgardaki tozdan ibaretiz’ şeklinde Kızılderili atasözü gibi göndermeler dönemin ruhsal arayışlarıyla örtüşünce parça birden patlıyor. Robby Steinhardt’ın dinleyeni yaylılar evreninin sihirli ortamına davet ettiği elektrikli kemanının rolü de unutulmamalı…
Yüksel Özkasap’ın 1968’de Werner Müller Orkestrası’yla doldurduğu albümdeki birçok Türkçe bestenin düzenlemesi ve icrası üst düzeyde. Bunlardan biri de Gündoğdu Duran’ın 1958 tarihli bestesi Ankara Rüzgarı. Duran’ın Türk Kara Kuvvetleri adına Ankara Dil-Tarih’te öğrenim gördüğü sırada yazdığı Ankara Rüzgarı’nı 1966’da Mavi Işıklar da yorumluyor. Yüksel Özkasap’ın albümündeki şarkı o kadar ilgi görüyor ki, Asöcal, Werner Müller ile ekibinin enstrümantal kaydını ayrıca 45’lik olarak yayınlamaya karar veriyor. Werner Müller Orkestrası’nın 45’liği Golden Ankara adıyla çıkıyor. Plağın arka yüzüne de Konyalım türküsü Sunrise Over Konya adıyla koyuluyor. İkisinin de Werner Dies imzalı düzenlemeleri müthiş…
Sanatçının ilk albümü The Album’den seçilen ilk tekli What is Love kısa sürede 13 Avrupa ülkesinde liste başı, İngiltere’de ise ikinci oluyor. MTV ekranında videosu sürekli gösterilen şarkı, disco music çaptan düşse de radyo ve eğlence mekanlarında DJ’lerin uzun süre ilk tercihi haline geliyor. What is Love şu anda tartışmasız klasikleşmiş dans hiti. Aradan 30 yılı aşkın süre geçse de, synt soundun sürüklediği yapıt her ortamda dansseverleri alıp götürmeyi başarıyor.
Yerli rock camiasının ilk kadın üyelerinden Seyyal Taner. İstanbul Elmadağ’daki bir otelin salonunda sık sık buluşup laflayan roçkçı tayfasına dahil olan Seyyal Taner, devamında Moğollar’ın bir konserine dansıyla destek veriyor. Klasik bale eğitimi var; Şerif Yüzbaşıoğlu’dan özel müzik dersleri de almış, güzellik yarışmasında üçüncü olmuş. Kanat Gür Orkestrası’nda şarkı söylemeye başlıyor. 1968’de İspanya’da şansını denemeye karar veriyor ve filmlerde küçük roller alıyor. Türkiye’ye dönünce Yeşilçam’a vamp kadın rolleriyle dahil oluyor; ama aklı müzikte, dansta.
Müzik listelerinde Zeynep Bastık 'Kör Sevdam' ile birinci, Semicenk 'Kalpsiz'le ikinci, Blok 3 'Git' ile üçüncü oldu.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Kalben, sözü, müziği kendine ait “Kandırma” ile listelere dönüyor. Düzenlemesini Onur Özdemir’in yazdığı şarkının mix’ini Alp Turaç, mastering’iri Ahmet Gökhan Coşkun üretti. Hoş Bir Seda ile DMC ortak etiketi ile “Kandırma” tüm dijital platformlarda yayınlandı.
Pink Floyd'un kurucu üyesi ve beyni Roger Waters'ın canlı kaydedilmiş yeni albümü (This Is Not A Drill – Live From Prague The Movie), ayrıca dört uzunçalarlık kutu seti, DVD, çift CD, Blu-ray ve dijital formatlarda (Legacy Recordings / Sony Music) satışa çıktı. Waters'ın "ilk gerçek veda turnesi" olarak adlandırdığı süreçte kaydedilmiş yeni albüm...
Duman grubu, geçen yıl yayınladığı son albümleri Kufi’yi plak formatında da müzikseverlere sundu. 16 şarkıdan oluşan albümün plak formatı için özel olarak 'master’ı yapılan yapıt 'duble' halde satışa çıktı. Sınırlı sayıda basılan çift plak analog ses yapısı içeriyor.
Yerli müzikte Yerinde Dur ile Sefo-Demet Akalın birinci, Bir Çift Göz ile Norm Ender-Ebru Gündeş ikinci, Zeynep Bastık 'Kör Sevdam'la üçüncü oldu.
Rock ve müzik tarihinde bugün neler yaşandı? İşte tarihin sayfalarından birkaç önemli not:
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için rap şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu fotoğrafı tıklayınca:
Gülşen Kutlu'nun sunumuyla genç Türk halk müziği sanatçılarının performansı bugün 20.00'de TRT Müzik'te.
Naz Koçaş, best of'unu Stig'in şarkılarından yaptı:
İsmi Açık Hava Tiyatrosu; halkın ağzında Harbiye Açıkhava; kartvizitinde ise ‘Türkiye’nin Müzik Mabedi’ yazılı. Hem ülke, hem dünya kültür tarihinde bir Royal Albert Hall, Madison Square Garden, Olympia kadar önemli ve değerli bir amfitiyatro. Kent mimarisi için de önemli merkez. Batılı örneklerine benzer şekilde bir eğlence vadisinin ortasında bulunuyor. En üstte Hilton, biraz altında, günümüzde adı İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı olmuş meşhur Spor ve Sergi Sarayı, Açıkhava Tiyatrosu, Küçük Çiftlik Park lunaparkı ve ismi sürekli değişen stadyum…
1979 yılı rock tarihinde önemli bir dönemeç. Punk camiası post punk ile tanışırken, new wave kendini ispat etmeye çabalarken müzikseverler de bambaşka bir havayı hazmetmeye, yeni grupları benimsemeye çalışırken, Puink Floyd ile Neil Young gibi klasikçiler de olan biteni çok yakından izlemeye çalışıyordu. Ultimate Classic Rock dergisi 1979'un en iyi 50 albümünü şöyle sıraladı: